Enflasyon bizi neye dönüştürdü?
Her geçen gün etkisi daha çok hissedilen yaşam pahalılığı toplumun sosyal yaşantısından tüketim alışkanlıklarına dek pek çok noktada kendini gösteriyor. Pulside Araştırma Kurucusu Ertan Aksoy liderliğinde tasarladığımız “Tüketici Davranışları Araştırması” tam da bu noktadan referansla toplumun ruh halinden tasarruf alışkanlıklarına, tüketicinin vazgeçtiği sosyal aktivitelerden almayı bıraktığı markalara, “asla vazgeçmem” dediklerinden kısacası enflasyonun bizi nasıl dönüştürdüğüne ışık tutuyor…
Mızrak artık çuvala sığmıyor ve yaşam pahalılığı hayatın her alanında kendini gösteriyor. Bir tarafta yüksek döviz dalgalanmaları diğer tarafta savaş sesleri yükselirken öte tarafta da bir sonraki pahalılıktan korunmaya çalışanlar benzin istasyonlarında ve marketlerde kuyruk oluşturuyor… Tüketim alışkanlıklarına yansıdığı kadar toplumun ruh halinde de belirgin bir şekilde kendini gösteriyor kriz. Zira Pulside Araştırma’nın Marketing Türkiye için gerçekleştirdiği “Tüketici Davranışları Araştırması”nın verilerine göre toplumun yüzde 62’si kaygılı hissediyor. Dahası en yoğun hissedilen ilk beş duygu içerisinde tek bir pozitif karşılık yok… Araştırma hayli kapsamlı… Öyleyse gelin toplumun değişen hayatına ve alışkanlıklarına çok daha yakından bakalım…
10 kişiden 8’i hayatını idame ettirebilme endişesinde!
Araştırma kapsamında çalışanların her yıl merakla beklediği maaş zamlarının ne kadar süre alım gücünü iyileştirdiği incelendi. Öncelikle Türkiye geneline baktığımızda her ne kadar yasal olmasa da her 10 kişiden 1’inin zam almadan çalışmaya devam ettiği verilere yansıyor.
Araştırma sonuçları, mevcut ekonomik koşullar (TÜİK’in açıkladığı Şubat ayı enflasyon oranı yüzde 54,44) ve “hissedilen” işsizlik oranı göz önüne alındığında Türkiye’de her 10 kişiden 8’inin hayatını idame ettirememe endişesiyle, alım gücünün her geçen gün biraz daha düşmesine rağmen düşük ücrete çalışmaya boyun eğmek zorunda kaldığı gerçeğini yüzümüze vuruyor.
Maaş zamları enflasyon karşısında eridi
Maaş zamlarının vatandaşa yansıması kamuda veya özel sektörde sözleşme gereğince farklı tarihlerde gerçekleşebiliyor. Bu aralıkta enflasyon rakamları da artış yönünde değişiklik göstermişti. Tüm bu ayrıntıları göz ardı etmeden değerlendirebilmek adına katılımcılara maaş zamlarının ne kadar süre alım güçlerini iyileştirdiği soruldu.
Yeni yıldan önce maaş zammı alan katılımcıların yüzde 90’ının bir ayı dolduramadan aldığı zammın enflasyon karşısında eridiği verilere yansıyor. Ocak başı veya Şubat ayı içerisinde maaş zammı alanların ise yüzde 60’ının daha ayın yarısında, yüzde 80-85’inin ise 1 ay dolmadan aldıkları zammın enflasyon karşısında erdiği gözlemleniyor.
Tasarruf hayal bile değil
Tasarruf eğilimi özellikle maaş zamları ertesinde artan bir trend izler. Ancak araştırma sonuçları bize bu yıl, maaş zamlarının tasarrufa ayrılamadan enflasyon karşısında yok olduğunu gösteriyor. Katılımcıların yüzde 73,8’inin “hiç tasarruf yapamıyorum” ifadesine karşın toplamda yalnızca 3,9’u “rahatlıkla tasarruf yapabiliyorum” ve “epey tasarruf yapabiliyorum” diyor.
2021 yılında biraz da olsa tasarruf yapabilirken, maaş zammının ardından hiç tasarruf yapamadığını ifade edenlerin oranı yüzde 37 olarak verilerde karşımıza çıkıyor. Yüzde 37’nin 30’unu orta (C1 ve C2) ve orta altı (D ve E) sosyoekonomik statü düzeyi oluştururken, 7’sini orta üstü (A ve B) sosyoekonomik düzeyi oluşturuyor.
Neden tasarruf yapamıyoruz?
Katılımcılara neden tasarruf yapamadıkları sorulduğundaysa yüzde 84,5’i tasarruf yapamamasının ana nedenini dış etkenlerden ziyade enflasyon artışı olarak ifade ediyor.
Döviz kurlarının artması yüzde 6 ile enflasyonu takip eden en yüksek sebep olurken onu yüzde 4,7’yle Ukrayna-Rusya savaşı takip ediyor.
Ukrayna – Rusya savaşından endişeliyiz
Ukrayna-Rusya arasında süregelen savaşın; coğrafi yakınlık, diplomatik ilişkiler ve ekonomik yansımalarıyla savaşta “taraf” bir ülke olmamamıza rağmen ülkenin neredeyse tamamında endişeye sebep olduğu araştırma verilerine yansıyor. Endişe boyutunu detaylandırdığımızda katılımcıların yarısı çok endişe duyduğunu belirtirken, yüzde 14,8’i günlük hayatını etkileyecek kadar endişe duyduğunu ifade ediyor. Anksiyete boyutunda endişe duyanların daha çok orta üstü (A ve B) sosyoekonomik düzeyi ile 35 yaş ve üzeri olduğunu görüyoruz. Eğitim ve tecrübe arttıkça savaşın olası etkilerine karşı endişe düzeyi de artış gösteriyor demek yerinde bir çıkarım oluyor…
Yağ reyonlarına hücum!
Ukrayna-Rusya arasında sürmekte olan savaşın olası etkilerinden korunmak üzere evlerinde herhangi bir ürün grubunu yedeklemeyi düşünüp düşünmediği sorulduğunda katılımcıların yalnızca yüzde 30’u yedekleme yapmayacağını ifade ediyor.
Yedeklenmesi planlanan ürünlerin en başında zam oranıyla adından sıkça söz ettiren yağ yüzde 38,7’yle ilk sırada karşımıza çıkıyor. Ardından un, şeker, makarna, bakliyat, çay gibi temel gıda maddeleri en çok stok yapılması planlanan ürünler arasında yer alıyor…
Her 10 kişiden 7’si gelecekten kaygılı
Katılımcılara “Kendiniz veya aileniz için gelecek kaygısı yaşıyor musunuz?” diye sorulduğunda her 10 katılımcıdan 7’si kaygı taşıdığını ifade ediyor. Ancak daha da çarpıcı olan katılımcıların yarısının aşırı derecede gelecek kaygısı taşıdığını ifade ediyor olması. Cinsiyet bazında incelediğimizde kadınların annelik güdülerini de dikkate alırsak erkeklere görece daha fazla gelecek kaygısı taşımasını anlayışla karşılamak gerekiyor.
Toplumun en çok hissettiği ilk beş duygudan biri bile “pozitif” değil
Türkiye’nin mevcut ekonomik koşulları altında en çok hissedilen duygular kaygı (yüzde 62,2), gerginlik (yüzde 59,8), sinir (yüzde 47,7) ve tükenmişlik (yüzde 38,8) olarak karşımıza çıkıyor.
18-24 yaş aralığındaki gençler 25 ve üzeri yaş grubuna görece daha fazla tükenmiş ve sinirli bir ruh hali içerisinde olduklarını ifade etmesi ülkenin bir gençlik borcu olduğunu da kanıtlar nitelikte. Ekonomik bunalım genç kesimin agresif duyguları üst düzeyde yaşamasına sebep oluyor.
Daha az kıyafet daha az çikolata!
- Ekonomik bunalım etkisinin tüketicileri ya bazı alışkanlıklardan vazgeçmeye ya da mevcut alışkanlıkları alternatif markalarla ikame etmeye yönlendirdiği araştırma verilerine de yansıyor.
- Azaltılan veya terkedilen kategorileri incelediğimizde en az düşüş gösteren ürün ekmek olurken düşüşün en fazla yaşandığı ürün grubu tekstil oluyor…
- Katılımcıların yüzde 74,8’i kıyafet, yüzde 74,3’ü ayakkabı, yüzde 72,5’i çikolata, yüzde 71,5’i balık ve yüzde 69,8’i et alışverişini bıraktığını ya da tüketiminin azaldığını söylüyor.
- Orta üstü (A ve B) sosyoekonomik statüde en çok vazgeçilen tüketim kalemi “et” olarak verilere yansırken, orta (C1 ve C2) sosyoekonomik statüde ayakkabı alışverişinden, orta altı (D ve E) sosyoekonomik statüde ise kıyafet alışverişinden vazgeçildiğini söylemek mümkün.
10 kişiden 3’ü dışarıda yemek yemeyi bıraktı
Katılımcılara geçtiğimiz yıla göre alışveriş yapma sıklıklarının hangi kategorilerde ne yönde değiştiği sorulduğunda pek çok kategoride tüketimin azaldığı gözle görülür bir biçimde verilere yansıyor.
Araştırma verilerine göre yaklaşık her dört kişiden biri yıllık kıyafet alışverişi yapmayı ve dışarıda yemek yemeyi ya bırakmış ya da sıklığını azaltmış.
Öte yandan yaklaşık 10 kişiden 7’si de tatil harcamalarını, dışarıda bir şeyler içmeyi ve kozmetik ürünlerine harcadıkları bütçeyi düşürmüş durumda…
Arabalar otoparka
Akaryakıt zamlarını kanıksadığımız bir dönemden geçtiğimize kimsenin şüphesi yok. Kimi zaman karşılaştığımız bir zam haberini bir öncekiyle karıştırıyor, hangisinin güncel olduğunu çözemiyoruz bile. Bunun doğal bir sonucu olarak Türkiye genelinde araç sahiplerinin yüzde 78,4’ü son zamanlarda araçlarını daha az kullanmaya çalıştığını dile getiriyor.
Katılımcılara yakıt zammından etkilenmemek için zamdan bir gün önce hiç yakıt alıp almadığı sorulduğunda ise benzin istasyonlardaki sıra bir kez daha verilere yansıyor. Bu motivasyonla hiç alışveriş yapmadığını belirten katılımcıların oranı yüzde 32,5 olarak verilere yansırken, yaklaşık 10 kişiden biri her zam öncesinde akaryakıt aldığını dile getiriyor.
Araştırmanın metodolojisi
Marketing Türkiye için Pulside Research tarafından gerçekleştirilen “Tüketici Davranışları Araştırması”nda Türkiye temsili (NUTS1 düzeyinde) bölge dağılımı, sosyoekonomik statü dağılımı, yaş ve cinsiyet dağılımı gözetildi. Eşzamanlı online anket panelinde gerçekleştirilen araştırmada yüzde 95 güven aralığında yüzde 4 hata payında 600 kişi ile görüşme sağlandı.