Metaverse ütopya mı distopya mı?
Gün geçmiyor ki metaverse ile ilgili yeni bir haber ve gelişme ile karşılaşmayalım; son aylarda sosyal medyada ve yazılı basında önümüze sürülen haberler sayesinde şimdiden metaverse ile yatıp kalkmaya başladık. Metaverse pazarlama dünyası başta olmak üzere, birçok alanda yeni bir heyecan yarattı; markalar ve şirketler bu yeni dünyanın kapılarından ilk giren olmak için büyük bir çaba harcıyor bugünlerde. Zaten hepimiz her an yeni bir heyecan, yeni bir başlangıç, yeni bir şey arayışı içindeyiz; metaverse bu anlamda ilaç gibi geldi.
Metaverse’ün hayatımıza girişi
Metaverse birçoğumuzun dünyasına Mark Zuckerberg’un Ekim 2021’de Facebook, WhatsApp ve Instagram şirketlerinin şemsiye markası Meta’yı ve metaverse teknolojisini duyurduğu bir konferans ile girdi.
Zuckerberg o gün metaverse teknolojisini kısaca ekranların yerini AR ve VR gözlüklerinin alacağı ve interneti üç boyutlu yaşayabileceğimiz bir deneyim olarak aktardı ve metaverse için “geleceğin teknolojisi, internetin ikinci aşaması” dedi. Zuckerberg’e göre metaverse gerçek dünya ile sanal dünyanın birleşmesi anlamına geliyor. Bu noktada hemen belirtmek gerekiyor ki, metaverse aslında yeni bir platform değil. Zuckerberg o konferans ile sadece bu platformu popüleştirdi, metaverse kelimesini günlük dolaşıma soktu. Yeni markası ile bu evreni sahiplenmek adına önemli bir adım attı.
Metaverse, bir anlamda insanın digital bir ortamdan digital dünyaya gerçek girişini temsil edecek. Metaverse bize avatar kimliğimizle girdiğimiz kurgulanmış bir evrenin kapılarını açacak. Bir çeşit (hatırlayanlar vardır) Second Life, bir çeşit (herkes hatırlar) Black Mirror; kısaca (bence) Matrix dünyası.
Metaverse şu an sıradan kullanıcıya gerçek dünya dışında sosyalleşebileceği, alışveriş yapabileceği, seyahat edebileceği, eğitim alabileceği, oyun oynayabileceği, çalışabileceği ve birçok kurumdan hizmet alabileceği bir ortamı vadediyor. Bu dünyanın sanallaştırılmış bir replikasından, bir simülasyonundan söz ediyoruz.
Bu amaçla daha şimdiden metaverse dünyaları içinde belediyeler ofis açıyor, şirketler mağazaları ile bu dünyada var olmak için yatırım yapıyor, sadece metaverse dünyasında hizmet verecek reklam ajanları hizmete giriyor, resim sergileri açılıyor, banka şubeleri hizmet vermeye başlıyor ve geleceğin şarkı yarışmaları daha bugünden planlanıyor. Hatta ve hatta bir siyasi partinin ilk metaverse buluşmasını gerçekleştirdiğini ve bir başka partinin de metaverse dünyasından arsa satın alıp orada bir ofis açtığını duyuyoruz.
Evet, bu dünya içinde sanal arsalar kapış kapış gidiyor. Sosyal genlerimizde var; arsa ve ev bizim en değerli yatırımımız, bu nedenle metaverse ve satılan arsalar, tarihi binalar bizim en çok dikkat kesildiğimiz haberler arasında yer alıyor. Bu arsalar ve buraya yapılacak yatırımlar ve olası kazançlar rüyalarımızı süslüyor.
1992 tarihinde Neal Stephenson tarafından yazılan Snow Crash romanı ile sözcük dağarcığımıza katılan metaverse aslında bize tekil bir sanal dünya vadetmiyor. Tek bir metaverse yok, burada çoklu bir dünyalar bütününden söz ediyoruz. Belki de metaverse ile ilgili olarak ilk bilmemiz gereken şey bu. Metaverse, bir kavram, metaverse birçok platformu bünyesinde barındırıyor.
Burada da aslında ciddi ayrımlar söz konusu; bir yanda Facebook, Roblox, VR Chat, Minecraft gibi yapıların sunduğu ve bugünün internet dünyası gibi merkezi bir yapılanma, diğer yanda da Decentraland, Sandbox gibi merkezileşme karşıtı metaverse önermeleri bulunuyor. Bunlar dışında Cryrptovoxels, Somnium Space, DV, @Portals ve Zepeto gibi daha birçok metaverse platformu bugün bize sanal dünyalar vadediyor. Bu dünyaların her biri kendi dünyalarında geçerli kripto paralarıyla ya da geleneksel ödeme yöntemleri (Visa, Mastercard, PayPal, ApplePay vb.) ile bize yeni dünyaların kapılarını açıyor. Bu dünyaların hangilerinin uzun ömürlü olacağını şimdiden kestirmek de mümkün değil. Hepimizin bildiği gibi sanal dünya birçok ölü dev marka ile dolu.
Metaverse evreninin kapısı herkese açık mı?
Sanal dünyanın kapıları şu an açık olmaya açık, ama gerçek bir metaverse deneyimi yaşamak, üç boyutlu sanal dünyanın gerçekten tadını almak hiç de kolay değil.
Her şeyden önce metaverse dünyasına katılım ciddi bir yatırım gerektiriyor. Metaverse pahalı bir deneyim. Bu nedenle birçok şirket kullanıcısına iki boyutlu deneyimler sunabiliyor ya da metaverse dünyasına bugün sınırlı sayıda kişi gerçek anlamda girebiliyor. Üstelik cihazların kullanımının çok daha kolay ve ergonomik olmadığı kullanıcıları tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Bunun yanı sıra, bugünün koşullarında platformlar arası geçişler de sınırlı, çünkü avatarlar ve kullanılan ekipmanlar her platformda çalışmıyor. Metaverse dünyası bugün bu tür sınırlamalara mahkum görünüyor, ama teknolojinin bu sınırlamaları kısa zamanda aşacağını ve ekipmanların daha erişilebilir bir maliyete bürüneceğini ve kullanışlı olacağını öngörmek hiç de yanıltıcı olmayacaktır.
Bugünün metaverse dünyası
Metaverse gittikçe büyüyen bir pazar olma yolunda hızla ilerliyor. Her ne kadar metaverse dünyasının pazar büyüklüğü hakkında ortalıkta çeşitli rakamlar dolaşsa da 2020 ile 2030 yılları arasında pazarın radikal bir büyüme geçirmesi ve 2030 yılında global metaverse pazarının 1.607 milyar ABD dolarına ulaşması öngörülüyor. Bugün birçok araştırma global pazarın 10 yıllık bir süre içindeki birleşik yıllık büyüme oranının yüzde 40’lar seviyesinde olmasını bekliyor. Pazarın sürükleyici coğrafyası da tahmin edilebileceği gibi öncelikle Kuzey Amerika olacak.
Statista tarafından 2022 yılında açıklanan bilgilere göre (1) , Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yetişkin nüfusun üçte biri metaverse kavramını bugüne dek duymamış bulunuyor. Kavrama farklı düzeylerde de olsa aşina olan tüketicilerin oranı yüzde 38’e yükseliyor. Bu yetişkin nüfus arasında metaverse evrenini reddeden tüketicilerin oranı yüzde 27 olurken, yüzde 33’lük bir grup da bu evreni merak ediyor.
Amerikalı tüketicilerin metaverse ile ilgili değerlendirmelerine baktığımızda, tüketicilerin yüzde 30’unun bu evrenin gerçek dünya kadar güzel olmayacağını öngördüklerini, yüzde 26’sının geleceğin teknolojisinin burada olduğunu düşündüğünü, yüzde 23’ünün teknoloji şirketlerinin para kazanmak için yeni bir kaynak yarattığına inandıklarını ve yüzde 20’sinin de kişisel verileriyle ilgili endişe taşıdıklarını görüyoruz.
Amerikalı tüketicilerin metaverse ile ilgili endişeleri bir yana, tüketicileri bu dünyaya en çok çekecek nedenlerin başında iş fırsatları (yüzde 52), sanat ve eğlence etkinlikleri (yüzde 48) ve finansal yatırım fırsatları (yüzde 44) geliyor.
Mart 2022 itibarıyla aktif metaverse evreninin 400 milyon tüketiciden oluştuğu düşünülüyor ve 2024 yılında 1 milyardan fazla insanın bu evrene adım atması bekleniyor. Bugün bu tüketicilerin çok büyük bir bölümü gençlerden ve özellikle çocuk ve genç oyunculardan oluşuyor. Ancak, metaverse dünyası içinde kısa zamanda hızlı bir demografik dönüşümün yaşanması bekleniyor.
Türkiye’de metaverse’ün yansıması…
Metaverse dünyası ile ilgili gelişmelere Türkiye penceresinden bakacak olursak (2), bugün üç büyük ilde yaşayan genç ve yetişkin nüfus içinde metaverse kavramını duyanların oranının yüzde 23 ile sınırlı olduğunu, nüfusun yüzde 77’sinin ise bu kavramı duymamış olduğunu görüyoruz. Kavramı duyanların oranı üst ve orta üst sosyo-ekonomik sınıf içinde yüzde 40’a kadar yükseliyor. Metaverse kavrama aşina olanlara öncelikle “sanal gerçeklik”, “sanal evren”, “dijital yaşam” ve “sanal yolculuk” çağrışımlarını yapıyor. Sosyal medya platformları ile internetteki teknoloji forumları metaverse ile ilgili ana bilgi kaynaklarımız olarak sıralanıyor.
Bugünkü mevcut bilgi düzeyimiz çerçevesinde metaverse dünyasındaki deneyimlerimize baktığımızda da genç ve yetişkin metropollü tüketicilerin sadece yüzde 0.5’inin metaverse dünyasını deneyimlediğini, yüzde 6’sının bu tür bir deneyime açık olduğuna inandığını (gençlerin üçte ikisi) ve geri kalan ezici çoğunluğun ise bugünkü bilgi seviyesi ile bu tür bir deneyime kapalı olduğunu görüyoruz (yüzde 93.5).
Tüketicilere metaverse kavramı ile ilgili temel bilgileri verdikten sonra tutumlarını ölçtüğümüzde ise bu evrene kapalı olanların yüzde 60’a düştüğünü ve yüzde 40’lık bir tüketici kitlesinin bu deneyime açık olduğunu tespit ediyoruz. Metaverse dünyasına açık olanlar özellikle gençler (yüzde 55) ile üst ve orta üst sosyo-ekonomik sınıf mensupları (yüzde 44) olarak karşımıza çıkıyor. Metaverse dünyasına yönelik en önemli üç bariyer de gerçek hayattan kopuk olduğuna inanılması, bilgi düzeyi yetersizliği ve konunun ilgi çekicilikten uzak olması olarak sıralanıyor.
Metaverse dünyası ile ilgili bilgilerimiz yaygınlaştıkça ve derinleştikçe, bu evren ile ilgili deneyimler paylaşılmaya başlandıkça tüketicilerin hem bilgi düzeylerinin hem de bu alternatif evrene yönelik tutum ve davranışlarının hızla değişmesi kaçınılmaz olacak.
Sonuç olarak
Metaverse dünyasının kurumlara, şirketlere, markalara ve bireylere yeni fırsatlar sunacağı ve eşsiz bir deneyim yaşatacağı aşikâr. Bunları zaten her yerde okuyoruz, bu alanda kuvvetli bir pazarlama çalışması olduğu da son derece net. Bu nedenle bu yazıda metaverse dünyasının sunacağı fırsatlar üzerinde durmayacağım, bu konu hakkında çok şey yazıldı, yazılacak. Ancak, tam da bu noktada metaverse ile kurulacak ilişkide bir denge sağlanması ve özellikle üç konuda dikkatli olunması gerektiğini düşünüyorum.
Metaverse ile ilgili birinci endişe kaynağım, bu dünyanın bir ütopya olarak yoğun bir şekilde pazarlanması, oysa ki bu yeni evrenin ütopyadan distopyaya hızlı bir şekilde evirilmesi son derece mümkün. Bu nedenle metaverse üzerine geliştirilen söylemlere karşı dikkatli bir şekilde yaklaşılması gerektiğini ve nitelikli bir filtreleme sürecinin işletilmesinin yararlı olduğunu düşünüyorum.
İkincisi, internetin birinci evresinde yaşadığımız merkezileşme, teknoloji devlerine ve bazı bireylere kazandırılan gücün bir benzerinin yaşanmaması adına internetin ikinci evresinde gerekli önlemlerin alınması ve uluslararası düzenlemelerin yapılması gerektiğine inanıyorum. Teknoloji devlerinin ya da Zuckerberg, Bezos ve bu günlerde de Musk gibi figürlerin sahip olduğu sınırsız gücün denetlenmesi gerektiği tartışma götürmez. Bu güç merkezlerinin sahip olduğu denetimsizliğin nelere mal olduğunu ve neleri tehlikeye attığını hepimiz net bir şekilde görebiliyoruz.
Üçüncü ve son endişe kaynağım ise konunun daha felsefi boyutuna dokunuyor. İnternetin gerçek ile sanal olan arasındaki ayrımları kaldırdığına günlük yaşantımızda zaten şahit oluruz. İkinci internet evresinde insanın dijital dünyaya gerçek girişi ile bunun bir adım ötesinde gerçek ve hakikat de bugün sahip olduğu anlamı tamamen yitirecek, gerçeklik ve hakikat ile bağımız kopacak, bu ikili arasındaki ilişki de dönüşüm geçirecek. İşte tam da bu nedenle belki de gerçekten biz artık bambaşka bir evrende yaşayacağız. İnsanlık olarak biz bu yeni evrene hazır mıyız, yeni evrenin bizi götüreceği noktayı gerçek anlamda öngörebiliyor muyuz?
1) Statista (2022) Metaverse: Statistics and Facts,
2) Sia Insight, Ekonomik Gündem Araştırması (Nisan 2022), 3 büyük ilde yaşayan 18-65 yaş grubu 419 tüketici ile 06 – 12 Nisan 2022 tarihleri arasında bilgisayar destekli telefon görüşmesi