Aranan reklamcıya ulaşılamıyor: Yetenek kıtlığı bir krizden fazlası
Birçok sektörü besleyen bir yetenek havuzu olarak konumlanan reklam sektörünün kaynakları artık kurudu. Var olan yetenekleri bir yandan dış pazara diğer yandan da markalara kaptıran sektör, boşalan koltukları dolduramıyor. Geceli gündüzlü mesailer ve beklentinin altında kalan maaşlar ise gençleri kelimenin tam anlamıyla reklamcılıktan soğutuyor… Nihayetinde sektördeki “yetenek” sıkıntısı “sorun” olmanın ötesinde artık “devasa bir krize” dönüşmüş durumda. Öyle ki sektörün önde gelen isimlerine göre acil bir önlem alınmazsa mevcut sorun bildiğimiz reklam sektörünün sonunu bile getirebilir…
Sorun yeni değil… Ne vakittir sektör kulisleri “çalıştıracak yetenek bulamıyoruz, bulduklarımızı da elimizde tutamıyoruz” yakınmasıyla yankılanıyordu… Sebepleri de sır değildi: Gençler için bir meslek olarak cazibesini yitiren reklamcılık, iki yakayı bir araya getirtmeyen maaşlar ve de bitmek tükenmek bilmeyen mesai saatleri… Bu koşullar pek çok yeteneği ya yurt dışına gitmeye itti ya da marka tarafında çalışmaya sürükledi… Böylece süreç içinde çember de git gide daraldı. Nihayetinde de sorun hızla devasa bir krize dönüşüp ajansları işleyemez hale getirdi.
Geçtiğimiz günlerde 34’üncü Kristal Elma’nın son başvuru tarihini duyurmak için yayınlanan ve “Gerekirse sabahlarız” diyen paylaşım konunun reklam sektörü çalışanlarını da artık patlama noktasına getirdiğini gösterdi. Paylaşımla ilgili sektör çalışanları tarafından yapılan yorumlar çalışma saatlerinden maaşlara kadar tüm yapının yeniden kurgulanmasının gerekliliğini net ifadelerle işaret etti.
Reklamcılar Derneği ve PC İletişim Medya Yönetim Kurulu Başkanı Banun Erkıran Çıtak, özellikle genç reklamcıların bu isyanını haklı bulanlardan. 90’larda işin gereği olarak normalleştirilen, 2000’lerde “bir arkadaş ortamı, sevilen sosyal ortamlar” olarak tanımlanan uzun çalışma saatleriyle ilgili gençlerin eleştirileri için “Şimdiki jenerasyon, belki de ilk defa, haklı olarak sesini yükseltiyor” diyor Çıtak ve “Çözüm el ele vererek ne yapmamız gerektiğini bulmaktan geçiyor, gelin kapımız açık” sözleriyle açık kapı buluşmaları için Reklamcılar Derneği’ne çağırıyor gençleri.
Hakkaniyetli bir maaş o kadar zor mu?
Eğitim sisteminin güncel reklamcılık teknolojilerini ancak uzaktan takip ettiğini belirtiyor sektör profesyonelleri. Yani mezun olan her genç yeteneklerini parlatmak için zamana ve emeğe ihtiyaç duyuyor. Bu soruna bir çözüm olarak Reklamcılar Derneği’nin sektöre yeni yetenekler kazandıracak programlar hazırladığını belirtiyor Reklamcılar Derneği Asbaşkanı ve TBWA İstanbul Group CEO’su Burcu Özdemir.
Eğitim meselesi elbette önemli ancak bu devasa sorunun çözümü için yeterli değil. Yetenekleri parlatılan gençlerin sektörde kalması için sebepler de vermek lazım onlara. Hakkaniyetli bir maaş da bu sebeplerden biri. Ancak bunu sağlamak hiç de kolay görünmüyor. Zira reklam sektöründe kârlılık hızla düşüyor. Pek çok ajans hizmet bedellerinin enflasyon oralarının oldukça gerisinden geldiğini, reklamverinin her geçen gün ajanslara ayırdığı bütçeyi daha da sınırlandırdığını söylüyor.
Reklamcılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, GroupM Türkiye CEO’su Bülent Yar, Dünya Reklamverenler Federasyonu’nun 28 Temmuz’da yayınladığı araştırmaya dikkat çekerek “yapabilirlik” ile “beklenen ücret” arasındaki büyük dengesizliğin global bir sorun olduğuna işaret ediyor. Araştırmaya katılanların yüzde 78’i bu dengesizliği teyit ediyor.
Sorun o meşhur reklam pastasında…
Hak ettiği ücreti almadığını düşünerek öfkelenen gençlerin aklında pastadan görünür bir pay almak var. Peki, pasta zannedildiği kadar büyük mü? Reklamcılar Derneği Genel Sekreteri ve Mullen Lowe İstanbul Ajans Başkanı Ela Gökkan Savcı, ajansların yıllardır hak ettikleri kazancı elde edemediklerini “Şehir efsanelerine son verilmeli, ne yazık ki ajanslar çok kazanmıyor” sözleriyle vurguluyor. Reklamcılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi, Havas İstanbul CEO’su Cüneyt Devrim ise “Şu anda üst kademelerde olan son jenerasyon Türk reklamcılığını ayakta tutuyor, bundan sonraki kuşaklar bu şekilde devam ederse bilinen haliyle reklamcılık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya” uyarısında bulunuyor.
Çözüm arayışı başlıyor
Şubat ayında “Artık odadaki fili konuşma zamanı geldi” diyerek reklam sektöründeki yetenek krizini pek çok yönüyle sayfalarımıza taşımıştık. Aradan geçen zaman içinde o fil artık odaya sığmaz oldu. Şimdi konuşmanın da ötesinde sektörü tehdit eden bu sorun için harekete geçme zamanı… Tam da bu sebeple Marketing Türkiye ve Reklamcılar Derneği kapsamlı bir çalışma başlatıyor… Sektördeki yetenek sorunun tespiti için ilk aşamada Behavior Institute ve FutureBright Research iş birliğiyle tüm paydaşların görüşlerinin alınacağı bir araştırma yapılacak ardından da çözüm için sektör paydaşları bir araya getirilecek. Elbette bu önemli adımın tüm süreçlerini gelecek aydan itibaren Marketing Türkiye mecralarından takip edebileceksiniz. Ancak gelin sürecin en başında sözü sektörün önde gelen isimlerine verelim…
Kapımız açık, gelin beraber çözüm bulalım
- Dünya değişiyor, iletişim biçimleri değişiyor, çalışma sistemleri dönüşüyor. Yeni jenerasyonun beklentisi haklı olarak yıllardır deneyimlediğimiz ve alıştığımızın dışında. Ancak her değişim sancılı ve ne yazık ki akşamdan sabaha gerçekleşmiyor. Yapmamız gereken en önemli şeyin sektörümüzü duymak, anlamak ve sektörümüzün sağlıklı devamlılığı için adımlar atmak olduğunu düşünüyorum.
- En önemli konumuz tabii ki insan kaynağı. İnsan kaynağıyla ilgili en önemli sorun ise yetenekli iş gücüne yaratabildiğimiz veya yaratamadığımız kaynaklar… Oluşan ekonomik faktörlerle gerek yurt dışı işverenlere gerekse ülkemizde yabancı sermayeyle faaliyet gösteren çeşitli işverenlere karşı sektör paydaşlarının ve ajansların yetenekli iş gücüne ayırabildiği kaynaklarının rekabet gücü oldukça azaldı. Bu durum yetenekli bireylerin ajans tarafından bu tür işveren ve sektörlere doğru kayışına sebep oluyor.
- Reklam sektörü çalışma şartlarının geldiği noktayı, sektörümüzdeki gençlerin memnuniyetsizliklerini, yoğun ve düzensiz çalışma saatlerini fark etmek, bu konu hakkında konuşacağımız platformlar yaratmak gerekiyor.
- Geçtiğimiz hafta, Kristal Elma başvuru duyuruları için paylaştığımız bir posta sektör çalışanları tarafından gelen tepkiler de bunun güçlü bir göstergesi. Tepkilere hak vererek, elimizden gelen en hızlı şekilde aksiyon almaya çalıştık. Doğrudur, değildir, tepki verenleri memnun etmiştir, etmemiştir, onu hep beraber deneyimleyeceğiz. Ancak önemli olan, yaşanan durumun Kristal Elma’nın postu veya Reklamcılar Derneği’nin sektör algısından çok daha büyük ve önemli olduğunu herkesin fark etmesi.
- Yaşadığı iş hayatından memnun olmayan reklamcılar; yalnızca Kristal Elma’ya ve derneğe değil, sektöre tepkili, işverenine tepkili, iş ürettiği ve beraber çalıştığı marka ekibine tepkili, bitmeyen revizyonları almaya tepkili, uzun mesailere tepkili, uzun lafın kısası var olan düzene tepkili ve çözümü bizlerden bekliyor. Çözüm ise, hep beraber el ele vererek ne yapmamız gerektiğini bulmaktan geçiyor. Kapımız açık, gelin beraber yapalım.
- Uzun çalışma saatleri, ortalama 70 yıllık geçmişi olan reklam sektörünün ne yazık ki her dönem normalleştirilmiş bir özelliği oldu. 90’larda hepimiz bu durumu “işimizin gereği” diyerek deneyimledik, 2000’lerin başında ajanslardaki uzun çalışma saatleri “bir arkadaş ortamı, sevilen sosyal ortamlar” olarak tanımlandı. Şimdiki jenerasyon ise -belki de ilk defa- haklı olarak sesini yükseltiyor.
- Bu haklı tepkileri postların altındaki yorumlardan değil de el kaldırıp derneğin kapısını çalarak haydi konuşalım diyenlerden duyabilseydik keşke.
- Çünkü bu sene hemen her yönetim kurulu toplantısında en çok konuştuğumuz konu, ekip arkadaşlarımızın çalışma sistemlerini nasıl iyileştirebileceğimiz, sektörümüzdeki insan kaynağı sıkıntısının üstesinden nasıl gelebileceğimiz…
- En yakın zamanda dernekte açık kapı buluşmaları gerçekleştirmek istiyorum. Dileyenlerle buluşalım, konuşalım, birbirimizi dinleyelim ve duyalım, ne yapabileceğimize bakalım.
- Sektör özelinde oluşan koşullar doğrultusunda ajansların kâr marjlarının düşmesi ile yeteneğe ayrılan kaynakların kısıtlanması, iş kalitesinin düşmesi ve daha tekdüze işlerin çıkmaya başlaması sarmalını aşabilmek adına ajansların daha doğru gelir modellerini hayata geçirmesi ve ajansları cazip hale getirmesi önemli. Bu noktada iş ortaklarımızın da desteğine ihtiyacımız var. Çünkü reklam üreticileri, ancak reklamvereniyle beraber var olduğunda ilerleyebiliyor. İş ortaklarımıza, kaliteli işin kaliteli insan gücü ile sağlanabileceğini hatırlatmamız gerekiyor.
- Haydi, bir sonraki adımı beraber planlayalım!
Gençlerin radarına girmemiz kritik
- İnsan kaynağı konusunda yaşanan sorunun sadece reklam sektörüne ait olduğunu düşünmüyorum. Türkiye’de son yıllarda yaşanan ekonomik zorluklar yetenekli gençlerimizin yurt dışında çalışmasını teşvik eder durumda. Öte yandan reklam sektöründeki yeteneklerimiz de aynı gerekçeyle yurt dışında çalışmayı seçebiliyor. Son 7 yılda sadece bizim ajansımızdan 10 kişi yurt dışında yaşamayı ve çalışmayı tercih ederek pozisyonlarını bıraktı.
- Madalyonun diğer tarafında ise reklamcılığın eski altın günlerini yaşamaması ve kurumsal şirketlerde olduğu gibi maaş ek fayda politikalarının olamaması var. Bu ikinci konu biraz daha hassasiyet taşıyor, yani reklamın ve fikrin değerini daha iyi anlayacak bir reklamveren profiline ihtiyacımız olduğunu gösteriyor. Şayet fikrin değerini ve ajansların katma değerini daha iyi gösterebilirsek fiyatlandırma politikaları düzelebilir ve reklamcılık sektör olarak biraz daha tercih edilen sektörler arasına dönecek gücü bulabilir.
- Gençlerin radarına girmemiz kritik. Reklamcılar Derneği olarak bu konuda çok hassasız ve yeni dönem için sektöre yeni yetenek kazanımı programları hazırlıyoruz. Her şeye rağmen reklamcılık sektörünün o büyülü fikir dünyası pandemi sonrası büyük dikkat çekti. İyi fikrin işin finansallarını nasıl etkilediğine tanık olduk, bunu yapan iletişimcilerin fark yarattığını gördük. Bu sebeple söylemeliyim ki sektörümüze olan talep artacak.
- Öncelikle eğitime yatırım yapmak ve reklamcılık konusunda günümüz bilgi ve teknolojileriyle donanımlı yeni yeteneklere iş fırsatı yaratmamız gerek. Reklamcılar Derneği ve Reklamverenler Derneği el ele verip eğitim ve staj programları oluşturmalı. Sektörün paydaşı olan dijital platformlar da bu dönüşümde rol oynamalı. Çok yakın zamanda yeni projelerimizle ilk adımları atacağız.
Yapabilirlik ve beklenen ücret arasında fark var
- Dünya Reklamverenler Federasyonu 28 Temmuz’da bir rapor yayınladı. Sektördeki tüm özneleri kapsayan ve global ölçekte bir örneklemle yapılan araştırma sonuçları da bu krizin global olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu kriz elbette küresel pandemiyle ilgili… Hızlı bir dijital dönüşüm yaşadık ve uyumlanırken ihtiyaç duyulan yetenekleri yetiştirmeye zamanımız olmadı.
- Pandeminin ilk yılı hepimiz adına çalışan devir hızı daha durağanken devam eden yıllarda bu durağanlık yerini hızlı bir harekete bıraktı. Doğal olarak tüm sektör paydaşlarının ihtiyaç duyduğu yetenekler daha mobilize oldu, daha hızlı yer değiştirdi ve her bir değişimde yapabilirlikle talep edilen ücret arasında fark büyüdü. Rolde kalma süresi azaldı ve deneyimin getirdiği yetkinlikler yerini sürelere bıraktı. Söz konusu araştırmada, yapabilirlikle beklenen ücret arasında büyük bir dengesizlik olduğunu katılımcıların yüzde 78’i teyit etmiş.
- Bir diğer önemli konuda giderek artan data & analiytics, e-commerce, dijital performance marketing ve strategy rollerindeki uzman ihtiyacı ve bu ihtiyacı tüm kurumların talep etmesi.
- Uzaktan çalışma ise birbirinden öğrenme eksikliği ve çalışanın kendi uzmanlığını doğru algılaması için karşılaştırma yapabileceği insanlarla etkileşiminin azalması gibi sorunlara sebep oldu. Bir de elbette kurum kültürü ortak alanlarda yaşanılan deneyimle buluştuğunda daha kuvvetli hissediliyor.
- Pandemi sonrası olarak tanımladığımız dönemde yeni katılan çalışma arkadaşlarımızla daha zayıf bağlar kuruldu. Bu hepimizin ortak sorunu elbette. Zira aynı insan kaynağı havuzunu paylaşıyoruz. Bir diğer yandan umutluyum çünkü esneklik, çeviklik, çeşitli kariyer fırsatları, işimizin doğası gereği öğrenme zenginliği barındırması ve her daim dinamik yapımızla sektörümüz çalışanlar için tercih ediliyor.
- Sanıyorum en etkin çözüm; tekrar eden rutinleri teknolojiyle çözdüğümüz, farklı kariyer fırsatlarını sunabildiğimiz, tüm kimlikler için kapsayıcılığı tesis ettiğimiz, her bireyin kendisini değerli hissettiği bir yapı içinde yeni yetenekler yetiştirmek olacak.
Vasatlaşan bir hizmetin kabulü çok tehlikeli
- Son dönemde insan kaynağı sorunu salt reklam sektöründe değil, birçok farklı endüstride dillendirilir oldu. Lakin dijital dönüşümün ana aktörlerinden olan reklam sektörünün bu sıkıntıdan aldığı pay çok fazla.
- Gelişimine katkı verdiği yeteneklerle birçok farklı sektörü besleyen reklam sektörü adeta bir akademi ve yetenek havuzu olarak da pozisyonlanıyor.
- Bunun yanı sıra son dönemde zorlaşan ekonomik koşullar ve yüksek enflasyon hemen her sektörde olduğu gibi çalışma koşullarının yeniden düzenlenmesini elzem kılıyor. Marka, itibar, performans pazarlaması ve dijital dönüşüm gibi konuların emanet edildiği sektör paydaşları maalesef ciddi bir rekabet ve satın alma baskısı altında.
- Son olarak da üniversitelerin ve ilgili bölümlerinin, reklam sektörünün gündemini daha geriden takip ettiğini düşünüyorum. Birçok ajansın kendi gayretleriyle oluşturdukları akademi ve yeni mezun yetiştirme programının çok faydalı olduğunu biliyoruz. Bu noktada fakültelerin ve müfredatların yeniden düzenlenmesinin yanı sıra, ciddi bir akademi ve sektör iş birliğine de ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.
- Limitli ve baskılanan yatırımlarla, vasatlaşan ve iddiasını kaybetmiş bir hizmetin kabulü çok tehlikeli. Bunun aksi olan limitli kaynakla mucizeler yaratılmasının beklentisi ise ancak tesadüflere tabi.
- Reklam sektörünün tüm paydaşlar tarafından stratejik bir sektör olarak tanımlanması şart. İnsan kaynağı sorununun potansiyel bir sorun olup olmadığı konusunda fikir birliği elzem. Eğer bu bir sorunsa, bu sorunun direkt ve endirekt kimleri etkilediğinin bir resminin oluşturulması gerekiyor. Sonrasında ise samimi bir yüzleşmeyle birlikte, kök nedenler ve yapılıp yapılamayacaklar üzerine istişareler… Reklamverenler, kamu, üniversiteler ve tabii ki sektör temsilcilerinin de katkılarıyla…
Şehir efsanelerine son verilmeli
- Ajansların çok kazandığından yakınan reklamveren her geçen yıl ajansların gelirlerini azaltırken hiçbir ödün vermeden yüksek kalite ve daha hızlı hizmet talep etmeye devam etti. Yıllar öncesinde en iyi üniversitelerden çıkmış en parlak beyinler reklamcılık yapmak isterken, zaman içinde reklamcılık ne yazık ki çok da para kazandırmayan ve ek faydaların neredeyse hiç kalmadığı bir sektöre dönüştü. Günümüzde reklam ajansları hak ettikleri zamları almakta güçlük çekiyor. Dolayısıyla yeni işe giren kişiler için sektör cazibesini yitiriyor.
- Sektör tüm bu nedenlerle yetenek bulmada ciddi sorunlar yaşarken, gelecek açısından en büyük risk bu konuda hiçbir şey yapılmaması ve her şeyin daha kötüye gitmeye devam etmesi…
- Yaşanan en büyük sorunlar şunlar: Reklam kavramının getirisinin net olarak ölçülmemesi, markanın satışına, kazancına bağlı farklı gelir modellerinin kurulamamış olması, tüm yapılan reklam yatırımının halen gider olarak görülmesi ve dolayısıyla hep kısılmaya çalışılması, reklam ajanslarının verdiği hizmetin fiyatlandırılmasının en iyi niyetli şirketlerde dahi toplu kağıt, kalem alımıyla benzer şartlarda yapılıyor olması.
- Bir başka büyük risk insanların sorumlulukları arttığında reklamcılıktan vazgeçmek zorunda kalmaları. Bu vazgeçişlerin yüzde 80’inin nedeni maddiyat.
- Öncelikle şehir efsanelerine son verilmeli, ne yazık ki ajanslar çok kazanmıyor. Ajanslar gerçekten kıt kanaat geçinir halde. Çok basit bir matematikle dahi hesaplandığında ajansların yıllardır hak ettiklerini kazanmadıkları ortaya çıkabilir.
- Kendi çalışanlarına ve ürettikleri ürünlere günün koşullarına uygun olarak zam yapan reklamverenlerin, ne yazık ki ajanslarına aynı hassasiyetle yaklaşmadıklarını duyuyoruz. Belki de reklam ajansları olarak biz kendimizi daha net anlatmalıyız. ✓ İyi kalitede işlerin markayı ne oranda etkilediğine dair somut çalışmalar yapmamız önemli.
Reklamcılık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya
- Yaşanan insan kaynağı krizinin bence birçok nedeni var. Birincisi reklam sektörü eski cazibesinde değil. Bütçesi de imkanları da azaldı, o nedenle iyi okullardan yetişen gençlerin reklamcılığa ilgi duyması zorlaşıyor. İkinci neden birçok farklı sektöre, (oyun, e-ticaret, reklamverenler gibi) maddi ve manevi şartlar nedeniyle insan kaybediyoruz. Aynı zamanda son yıllarda özellikle sanat yönetimi gibi alanlarda yurt dışına kaçış da sıkça yaşanıyor. Son olarak da özellikle dijital reklamcılık alanında, teknoloji ve reklamın kesiştiği yerlere insan yetiştirebilecek okullardaki potansiyel gençlerin reklam ekosistemi hakkında fikri dahi yok.
- Herkes gibi bizim de en büyük problemlerimizden biri maaş ve pozisyon artışlarıyla birlikte sistemin pozisyonunu hak etmeyen kişilerle dönmesi. Bu şekilde olduğunda bizim müşteri karşısındaki gücümüz daha da azalıyor. Ve gücümüz azalmaya devam ederse tamamen uygulayıcı bir konuma doğru gitme endişesi var. Şu anda üst kademelerde olan son jenerasyon Türk reklamcılığını ayakta tutuyor, bundan sonraki kuşaklar bu şekilde devam ederse bilinen haliyle reklamcılık yok olma tehlikesiyle karşı karşıya.
- Sorunlara sebep olan faktörleri çözmek için birlikte hareket edebilmeliyiz. Sektörün hem cazibesini hem de kapsamını daha fazla ve yüksek tonda anlatabilmeliyiz. Evet eskisinden farklı bir dünyamız var ve reklamcılık aynı kalmayacak ama yeni nesil reklamcılık için doğru kaynakları çekebilecek bir potansiyel hâlâ var. Değerimizi doğru anlatmalı ve ederimizi de orantılı olarak artırmalıyız ki, sorunları çözebilmek için maddi kaynağımız da olabilsin.
Reklamverenle yüksek tonda konuşmalıyız
- Temel sorun ekonomik olmakla beraber başka sorunlar da mevcut; enflasyonun gerisinde kalan maaşlar sebebiyle yurt dışı ajanslara yetenek göçü, özellikle görsel sanat profesyonellerinin reklam sektörünü bırakıp e-ticaret, oyun gibi startuplara geçişi ve remote koşulların Türkiye’de kalarak yurtdışında faaliyet gösteren şirketlerde çalışma imkanı vermesi…
- Yaşanan yetenek krizinin sonuçları ise kıdemli çalışan sayısının azalması, hedeflenen yetenek seviyesinin altında işe alımlar yapılması, ajans kültürünün zayıflaması, yüksek turnover ve müşteri memnuniyetsizliği oluyor.
- Uzun vadede katma değeri düşen sektör prestijini kaybeder. Reklam yapımının, ajanslarının kontrolünden çıkma riski var. Bu sadece reklam ajansları için değil markalar için de büyük bir risk. “Reklam basit iş; iki-üç kişiyle yaparız” cümlesi yayılıyor.
- Reklam sektöründen değişme ve dönüşüm beklenebilir ancak “reklam bitti” gibi bir yaklaşım kabul edilemez.
- Enflasyona dayalı fiyat artışlarından yararlanmayan tek sektörün reklam olduğunu düşünüyorum. Markalar diğer tüm reklam paydaşlarına enflasyon oranında ücret artışını kabul ederken reklam ajansı fee’leri enflasyonun çok gerisinde kaldı.
- Reklamverenle iletişimi kapalı oturumlarda yüksek tonda yapmalıyız. Reklam sektörünün tüm endüstrileri ve diğer tüm yaratıcı sektörleri besleyen ekonominin itici gücü olduğunu, tekil kişilerle in-house veya freelance yapılan reklamla organize reklam inşasının farklı olduğu liderlere hatırlatılmalı.
Büyük bir eğitim hareketi başlatmak gerekiyor
- Doğru yetenekleri bulmak, onları yetiştirmek müthiş bir emek ve zaman gerektiriyor. Sonrasında bu yeteneklerin eğitimleri, deneyim kazanmaları derken tam verim alınacak noktada piyasadaki boşluktan dolayı önlerinde sınırsız imkanlar oluşuyor. Bu fırsatlarla mücadele etmek neredeyse imkânsız.
- Öncelikle birlikte hareket etmek, konuyu bir sorun ve ihtiyaç olarak belirleyip bu durumu kabul etmekle başlamak lazım. Sonrasında çözümlerini tartışmak ve ortak bir platformda büyük bir organizasyon yapısıyla bu işe girişmek gerekiyor. Tüm sektör dernek ve platformlarının katılımıyla büyük bir eğitim hareketi başlatmak, bunu eğitim kurumları, üniversiteler ve reklamveren markalarla birlikte tasarlayıp işletmek gerekiyor. Daha fazla iletişim kurmak, etkinlikler düzenlemek ve sektörel yayınlarda yer almak gerekiyor.
- Biz bu durumu iş ortaklıklarımızla açıkça konuşarak işe başladık. Bir ortaklığa adım atarken finansal koşulların yanı sıra, genç yeteneklerin değer görmesi, öğrenme istekleri, pandemi sonrası değişen çalışma koşullarını bile gündeme getiriyoruz. Ayrıca, kendilerini geliştirmeleri için eğitimler veriyoruz. Farklı alanlara/sektörlere bakacak şekilde rotasyona sokarak heyecanlarını yüksek tutmayı amaçlıyoruz. Ancak tüm bunlar finansal şartlarla desteklenmedikçe kısa süreli fayda sağlıyor.
- Sektörün tüm paydaşlarının bu konuyu sahiplenmesi ve emek vermeleri ile 1-2 sene içinde bir değişim görebileceğimizi, daha kökten ve kalıcı sonuçları ise 3-5 sene içerisinde elde edebileceğimizi düşünüyorum.