Hem şirketler hem de tüketici elektrikli araçlara geçişte vites yükseltiyor
Global motor yağı üreticisi Castrol gerçekleştirdiği “Geleceğin dEVrini Yakalamak” araştırmasıyla 10 farklı ülkede elektrikli otomobil devriminin bugününe ve yarınına ışık tuttu. Sonuçlar elektrikli araçların yalnızca dünya için değil, insan aklı için de bir devrim niteliğinde olduğunu ortaya koyuyor. Şirketlerin gündeminde elektrikli araçlara geçişe stratejik öncelik vermek yer alırken, tüketici tarafında da hava kirliliğini azaltmak için elektrikli araca geçme fikri yaygın.
Castrol, Türkiye dahil 10 ülkede (Avustralya, Yeni Zelanda, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Japonya, İsveç, Norveç, Finlandiya, Danimarka, İngiltere, ABD ve Türkiye) 10 bin tüketici ve otomotive yön veren 100 sektör yöneticisiyle yapılan elektrikli araç araştırmasının sonuçlarını açıkladı.
Şirketler elektrikli araçlara geçişe “stratejik öncelik” veriyor
100 yöneticinin görüşünde öne çıkan veriler şöyle;
- Sektör yöneticilerinin yüzde 97’si, şirketlerinin içten yanmalı motorlu araçlar için devletlerin zorunlu kıldığı kademeli kullanımdan kaldırma hedeflerine hazır olacağına inanıyor. Ancak şirketlerinin şu anda içten yanmalı araçtan elektrikliye geçmeye hazır olduğunu söyleyenlerin oranı sadece yüzde 40. Tüm otomotiv yöneticilerinin sadece yüzde 8’i tedarik zincirinin buna hazır olduğuna inanıyor.
- Küresel otomotiv yöneticilerinin yüzde 66’sı elektrikli araçlara geçişin şirketleri için bir numaralı stratejik öncelik olduğunu belirtiyor.
- 2015 yılında Ar-Ge harcamalarının ortalama yüzde 11’i elektrikli araçlara, yüzde 39’u ise içten yanmalı araçlara odaklanmıştı. Bugün bu oran yaklaşık iki katına çıkarak yüzde 21’e ulaştı. Sektör yöneticileri, 2025 yılına kadar oranın yüzde 31’e, 10 yıl içindeyse üç katına çıkacağını öngörüyor. Hibrit araçlar da hesaba katılırsa, 2025 yılına kadar Ar-Ge harcamalarının yüzde 70’inden fazlasının elektrikli araçlara ve hibritlere odaklanacağı tahmin ediliyor.
- Yöneticilerin yüzde 63’ü, içten yanmalı araçlar için devletlerin koyduğu kademeli olarak kullanımdan kaldırma hedeflerinin, endüstrideki geçişe ve Ar-Ge çalışmalarına yapılan harcamalara hız kazandıran en büyük faktör olduğu konusunda hemfikir. Diğer faktörler ise net sıfır hedefleri (yüzde 57) ve tüketicilerin sürdürülebilirlik endişeleri (yüzde 35).
- Otomotiv yöneticileri elektrikli otomobile geçişi yavaşlatan en büyük bariyerlerin maliyetli bataryalar (yüzde 56), şarj noktalarına erişim (yüzde 43) ve teknik eleman yetersizliği (yüzde 40) olduğunu söylüyor.
Türkiye’deki sürücüler hava kirliliğine karşı elektrikli araç kuşanmaya hazır
Tüketici görüşlerinde öne çıkan başlıklar ise şöyle;
- Sürücülerin elektrikli araca geçişteki en büyük motivasyonları daha az hava kirliliği, düşük sürüş maliyeti ve evde şarj imkanı olarak sıralanıyor.
- Bariyerlere baktığımızda ise ultra hızlı şarjın yaygın olmaması, şarj noktalarına erişim ve menzil endişeleri dikkat çekiyor.
- Yüzde 53’lük bir kitle aracını değiştirirse elektrikli alacağını söylerken hali hazırda kullanan tüketicilerin yüzde 99’u da elektrikli araç kullanmaya devam edeceğini belirtiyor.
- Araştırmaya katılanların yüzde 49’u bir sonraki araçlarının elektrikli olmasını istiyor. Hatta bu oranla Fransa, Avustralya – Yeni Zelanda, ABD, Hindistan ve Almanya’nın önüne geçiyor.
- Çin yüzde 80 ile elektrikli araç almak isteyenlerin en çok bulunduğu ülke.
- Türkiye’de tüketicinin bu geçişle ilgili en büyük motivasyonu yüzde 88 ile kentsel alanlarda hava kirliliğini azaltmak olarak kaydediliyor.
- Ayrıca tüketicilerin fiyat endişelerinde gerileme olduğu da göze çarpıyor. Dünyada elektrikli araç kullananların yüzde 78’i kullanım ömrü göz önüne alındığında bir elektrikli araca sahip olmanın toplam maliyetinin benzinli veya dizel araca göre daha düşük olduğuna inanıyor.
- Türkiye’deki sürücülerin yüzde 61’i de bir elektrikli otomobilin toplam maliyetinin (vergi, yakıt ve bakım masrafları dikkate alındığında) eşdeğer bir içten yanmalı araçtan daha düşük olduğu görüşünde.
- Elektrikli bir araç satın almanın yarattığı endişelerse şarj altyapısının yeterince yaygın olmaması (yüzde 70), model seçeneklerinin azlığı (yüzde 65) ve devlet teşviklerinin yetersizliği (yüzde 64).