2023’ü şekillendirecek 10 büyük fikir…
Başta giderek büyüyen enflasyon ve sonuçları nedeniyle 2022 hiç de kolay geçmedi. Ancak geride kalmak üzere olan 2022, küresel toplumun nasıl bir araya gelebileceğini de açıkça ortaya koydu. Doğayı korumaya yönelik yeni anlaşmalar, Ukrayna’da savaş nedeniyle göç etmeye zorlanan insanlara yardım çabaları ve 2 milyara yakın COVID-19 aşı dozunun dünyanın dört bir yanındaki ihtiyaç sahibi bölgelere ulaştırılması ise bu durumun örnekleri arasında yer aldı.
2022 gösterdi ki karşılaşılan zorluklar gün geçtikçe daha da ürkütücü hale geliyor ancak üstesinden gelmek mümkün. LinkedIn yayınladığı bir analizle hem 2022’yi analiz etti hem de 2023’ü şekillendirecek 10 büyük fikri gözler önüne serdi…
Fark yaratacak start-up dalgası ufukta göründü
Fortune 500 şirketlerinin yarısı ekonomik kriz sırasında kuruldu. Apple ve Microsoft 1970‘lerdeki ekonomik durgunluk sırasında ve daha yakın zamanda Airbnb ve Spotify 2008-2009 mali krizi sırasında harekete geçti. Örneklere bakınca ekonomik gerilemelerin, yaratıcılığın ve varsayımları yeniden düşünme konularında dalgalanmaların önünü açabileceğini söylemek mümkün.
Global erişilebilirlik, bulut tabanlı ve düşük maliyetli depolama ve yazılım çözümleri, işgücüne katılmaya başlayan dijital yerliler ve Silikon Vadisinin başarısı üzerinde yıllardır yapılan çalışmalar girişimciliği, geçmişe göre çok daha erişilebilir hale getiriyor.
Yeni yılda Türkiye’den de dünyayı değiştirecek şirketlerin çıkmasını bekleniyor. Çünkü Fintech girişimi Papara, yazılım geliştiricisi Aposto ve oyun şirketi Funverse Games gibi şirketler şimdiden uluslararası üne kavuştu…
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’nin bir raporuna göre, “Oyun endüstrisi, sektörde sürekli olarak küresel şampiyonlar üreten tek dikeydir”. Ayrıca Türkiye, İngiltere’den sonra Avrupa’da en fazla oyun stüdyosuna sahip ülkedir ve burada son iki yılda 266 oyun stüdyosu kuruldu. Özetle, “Her yaratıcı hareket, öncesinde bir yıkımla başlar” diyen Pablo Picasso‘nun anlayışı gibi 2023 yılında dünyayı değiştiren yeni bir start-up dalgasının kök salması kuvvetli bir ihtimal.
Muhtemel bir küresel durgunluk 2008’dekine benzemeyecek
Küresel ekonomi şu an bir kırılma noktasında. Dünya Bankası, en büyük üç ekonominin (ABD, Çin ve Euro Bölgesi) “keskin bir şekilde yavaşladığı” uyarısında bulunuyor. Dünya Ticaret Örgütü “2023 için tablo karardı” diyor. Uluslararası Para Fonu ise “En kötüsü henüz gelmedi” diyor. Dünyanın dört bir yanındaki iş dünyası liderleri de aynı fikirde; CEO’ların yüzde 86’sı 12 aylık ufukta bir resesyon görüyor.
Ancak ister pandeminin sonundaki inatçı iyimserlikten ister merkez bankalarının borçlanma maliyetleri üzerindeki kısıtlayıcı kontrollerini bırakacaklarına dair ısrarlı inançtan kaynaklansın, yaklaşmakta olan gerilemenin ekonomik bir dönüş olması muhtemel değil. Aynı CEO anketinde, küresel iş dünyası liderlerinin yüzde 58’i yaklaşmakta olan durgunluğun hafif ve kısa süreli olmasını beklediklerini belirtiyor. Başka bir deyişle: 2008’de değiliz.
Mevcut koşullar ile tarihin en kötü resesyonlarının tekrarı arasında duran, muhtemelen günümüzün en etkili kişilerinden oluşan bir grup var: Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği merkez bankacıları. ABD Merkez Bankası Başkanı Jerome Powell ve Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’ın agresif ve hızlı faiz artışlarıyla yükselen enflasyonla mücadele ederken söyledikleri her söz yatırımcılar tarafından ince elenip sık dokunarak analiz ediliyor.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ise, yüksek enflasyona rağmen ekonomik büyümeyi kolaylaştırmak için faiz oranlarını düşük tuttu. Ekim 2022’de yıllık enflasyon yüzde 85,51’e ulaştı. Ancak Harvard Üniversitesi ekonomi profesörü Jeffrey Frankel, hükümetin faiz oranlarını düşürerek enflasyonla mücadele etmeye yönelik geleneksel olmayan modelinde başarı şansı görmemesine rağmen, Türkiye’nin hiperenflasyonun eşiğinden dönebileceğini söylüyor.
Türk hükümetinin maliye politikası oldukça muhafazakâr. Türkiye’nin ulusal borcu 2021 yılında GSYH’sinin yalnızca yüzde 41,65’ine ulaştı. Buna ek olarak, Türk ekonomisi büyümektedir. The Economist bunu Türkiye’nin “iş dinamizmine” ve 85 milyon kişiden oluşan büyük iç pazarının yüksek tüketici harcamalarına bağlıyor. Dahası, giyim markası Hugo Boss ya da mobilya satıcısı Ikea gibi büyük şirketler Çin’e bağımlılıklarını azaltmak için üretim kapasitelerini Türkiye’ye taşıyor.
Yapay zeka birden fazla “duyu” kazanacak
Geçtiğimiz birkaç yıl içinde yapay zeka, akademik bir meraktan insanların çalışma şeklini yeniden tanımlayan bir teknoloji biçimine dönüştü. Türkiye Yapay Zeka İnisiyatifi (TRAI) Türkiye’de 275’ten fazla yapay zeka girişimi var olduğunu ve bu sayı 2021’de yüzde 30’dan fazla arttığını belirtiyor. Bu şirketlerin çoğu görüntü işleme, makine öğrenimi ile tahmin ve veri analitiği alanlarında çalışıyor.
Peki sırada ne var? Yapay zeka birden fazla “duyuyu” kullanacak, yani ses, görsel ve dil verilerini birbirleriyle bağlantılı olarak işlemesine olanak tanıyacak. Metin komutlarına dayalı olarak orijinal sanat üretebilen DALL-E gibi bir araç, bu yaklaşımın sadece bir örneği.
Çok modlu yapay zekanın önümüzdeki yıllarda yeni uygulamalarda ortaya çıkmasını ve verileri ve çevreyi son derece incelikli yollarla analiz edebilecek. Mesela tıpta, multimodal yapay zeka hasta görüntülemesi, geçmişi ve biyosensörlerden gelen verilerin bir kombinasyonunu inceleyebilir. Böylece teşhis ve tedavi önerileri oluşturabilir.
Çok modlu sistemlere geçiş, yapay zekaya bugün sahip olduğundan daha fazla yaratıcı güç de sağlayacak gibi görünüyor. Madrona Venture Group’tan Matt McIlwain’e göre, “Bu, Netflix’in sadece önerilerde bulunmak yerine, tercihlerinize göre yepyeni bir film üretmesi gibi bir şey”.
Dünya genelinde birçok şehir kitle turizmini sınırlayacak: Türkiye hariç
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği’nin (IATA) Eylül ayı verilerine göre hava yolculukları, tüm dünyada pandemi öncesi seviyelerin yaklaşık yüzde 75 üzerine çıktı.
Pandemi öncesi 2019’un Ocak ve Temmuz ayları arasında İstanbul’u 8,4 milyon yabancı turist ziyaret etti. Pandeminin en şiddetli olduğu 2020 yılının ilk yarısında, resmi rakamlara göre İstanbul’u sadece 2,7 milyon yabancı turist ziyaret etti. Pandemi sürecinin hafiflemesi üzerine bu sayı 2021’nin ilk yarısında yavaş yavaş 3,8 milyona yükseldi ve İstanbul 2022’nin ilk yarısında 8,5 milyon turist ile yeni bir rekor kırdı. Ayrıca Türkiye’yi ziyaret eden 26 milyondan fazla turistin yaklaşık üçte biri bu şehirde konakladı.
ABD ve Asya‘daki işletmeler ve seçilmiş yetkililer, ziyaretçi çekerek pandemi sonrası toparlanmayı hızlandırmak için yarışıyor. Ekim ayında Hong Kong, turistleri cezbetmek amacıyla 500.000 ücretsiz uçak bileti vermeyi planladığını duyurdu. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı da ülkeye gelen turist sayısını arttırmak istiyor ve yalnızca bu yıl 15 milyonu İstanbul’da olmak üzere 50 milyondan fazla turist hedefi koydu.
Öte yandan, Avrupa‘daki bazı popüler şehirler, aşırı turist korkusu ile turizm dalgasını durdurmak için hazırlanıyor. İspanya’nın Barselona şehri tur gruplarının büyüklüğüne ve hatta megafon kullanımına kısıtlamalar getirdi. Ve Ocak ayında Venedik, günübirlik ziyaretçi sayısını azaltmak için turistlerin gece kalmadıklarında giriş bileti almalarını veya 300 euro para cezası ödemelerini öngören bir düzenleme ile “kentsel rezerv” statüsünü sağlamlaştıracak. New York, Londra, Amsterdam ve Paris gibi şehirlerin kısa süreli kiralamalara ve bunları destekleyen uygulamalara daha da fazla baskı yapması bekleniyor.
Seyahat sektörünün her kademesi kendi üzerine düşeni yapmaya çalışıyor. Üç yıllık salgın sürecindeki duraklamanın ardından Fodor’s Travel, çeşitli popüler yerlere kalabalıktan bir nefes aldırmak için “No List” çalışmasını geri getirdi.
Kripto, en büyük engeliyle yüzleşecek
Belirli gerilemelere rağmen, kriptonun kabul görmesi son yıllarda hız kazandı. Kısa bir süre önce küresel ölçekte yapılan bir ankete göre küresel internet kullanıcılarının yüzde 10‘u kripto paraya sahip. Ancak kriptonun yaygın bir şekilde benimsenmesi için kat etmesi gereken uzun bir yol var.
Kripto para birimlerinin yaygınlaşması için büyümesi ve spekülatif girişimlerden istikrarlı, güvenilir para birimlerine dönüşmesi gerekiyor. Kripto borsası FTX‘in Kasım ayındaki çöküşü, ihlallere neden olan güvenlik açıklar, yarı ponzi yapılanmaya sahip bir kripto paranın spekülasyon yaratması ve en nihayetinde çökmesi bu yaygınlaşma sürecini olumsuz etkiledi.
Türkiye, sahibi 2021 yılında 391.000 kullanıcısının parasıyla ülkeden kaçan Thodex adlı ilk küresel kripto borsasıyla kendi krizini yaşadı. Sorumlu kişi tutuklandı, ancak para ortadan kayboldu. Dolayısıyla, gelişmiş güvenlik, kullanıcı deneyimi, güvenilirlik, ölçeklenebilirlik ve inovasyon konusunda engel teşkil etmeyen mantıklı düzenlemeler yaygın benimsemeyi hızlandırabilir.
Mevcut ekonomik ortam göz önüne alındığında, sağlam iş modellerine sahip şirketler kripto konusunda risk almadan kriptoyu yaygınlaştırmak için yavaş yavaş zemin hazırlayacaklardır. Muhtemelen daha fazla işletmenin kripto ile ödeme, takas ve mutabakat kabul ettiğini; dijital varlıkların satışının önünü açan gelişmiş ödeme ve abonelik faturalandırma özelliklerine yatırım; kripto işlemleri için kimlik doğrulama ve küçük işletmeler için kripto için optimize edilmiş teklifler (örneğin kripto cüzdan kabulü) göreceğiz.
2022’nin kripto başarısızlıklarından sonra, şirketler neden bu alana yatırım yapmak istesinler? Çünkü, eğer kripto piyasası büyürse, bu tür yeteneklere sahip olmak, yalnızca kripto meraklılarına değil herkese hitap edecek. Bu durum iş için de fayda sağlayacak.
Moda markaları ikinci el pazarına girecek
Eski kıyafetler büyük bir pazar oluşturuyor. İkinci el kıyafet pazarının değeri son iki yılda dünya çapında üç katına çıkarak yaklaşık 120 milyar dolara ulaştı ve şu anda toplam giyim, ayakkabı ve aksesuar sektörünün yüzde 3 ila yüzde 5‘ini oluşturuyor. Boston Consulting Group (BCG) öngörülerine göre, ikinci el kıyafet pazarı bir süre sonra küresel pazarın yüzde 40‘ını oluşturabilir.
Türk müşterilerin ikinci el modaya olan ilgisi de artıyor. Gemius Türkiye’ye göre, Türkiye’nin ikinci el satış platformları dolap interactive, Gardrops ve ModaCruz 2021 yılında önemli ölçüde büyüdü. Ocak ayında yaklaşık 10 milyon kişi tarafından ziyaret edilen dolap uygulaması, Aralık ayında 15 milyon ziyaretçiye ulaşmayı başardı.
Dolayısıyla, önümüzdeki yıl daha fazla moda markasının kendi takas ve yeniden satış çalışmalarını başlatarak bu karlı satışları şirket içine taşımaya ve sürdürülebilirlik odaklı genç müşterilerden puan kazanmaya çalıştığını göreceğiz. Birçok marka bu girişimleri sıfırdan kurmak yerine, zorlu arka uç lojistik ve e-ticaret entegrasyonlarını gerçekleştiren ve sayıları giderek artan firmalarla ortaklık kuracak.
Ayrıca, markalar tarafından yürütülen ikinci el programları, iyi durumdaki kullanılmış kıyafetlerini farklı platformlarda fotoğraflamak ve listelemek için zamanı olmayan satıcılar için çok daha kolay bir seçenek sunuyor.
Hibrit çalışma kalıcı olacak
Büyük ofise dönüş tartışması, birçok CEO‘nun çalışanların masalarına dönmelerini istemeleri ile 2023‘te hararetli bir şekilde devam edecek. Ancak hibrit yaklaşım galip gelecek gibi görünüyor.
Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu tarafından aktarılan OECD araştırmasına göre, Türkiye’de çalışan nüfusun yüzde 21’i için uzaktan çalışma olanağı mevcut. Ipsos Türkiye tarafından Kasım 2022’de yapılan bir araştırma, her üç çalışandan birinin uzaktan çalışmaya uygun bir işi olduğunu ve bu çalışanların yarısının şuan ya tamamen ya da haftanın belirli günlerinde uzaktan çalıştığını gösteriyor.
Stanford ekonomisti Nick Bloom‘a göre yüz yüze iletişim ve sosyalleşme ofis içi iş birliğinin temel nedeni ve hibrit çalışma seçeneği de çalışanlara bu esnekliği sunuyor. Gelecek yıl, çalışanların hangi ofiste olacaklarını önceden koordine edecek daha resmi hibrit çalışma seçenekleri görebiliriz. Bloom, “Ofise gelip tüm gün Zoom üzerinden konuşmanın bir anlamı yok” diyor.
Microsoft‘un araştırmasına göre, hibrit çalışma kısa vadeli üretkenliği arttırıyor, ancak uzun vadeli işbirliğini ve yaratıcılığı da azaltabilir. Bloom‘a göre şirketlerin, tüm şirket için tek bir program oluşturulsa da veya takımların karar vermelerine izin verilse de çalışanlarının ihtiyaçlarına uyum sağlaması gerekecek.
Şehirler, ısıya dayanıklı hale gelmek için fütüristik ve antik teknolojileri kullanacak
ABD ve Küba’daki kasırgalardan Avrupa’daki rekor sıcak hava dalgalarına ve Pakistan’daki sellere kadar, dünya bu yılın Ekim ayına kadar en az 29 farklı milyar dolarlık iklim felaketine maruz kaldı.
Dünyanın sıcaklığı giderek yükseliyor ve sıcaklığı 150 yıl öncesine göre 1,5°C artış seviyesinde durdurma konusuna bilim adamları daha karamsar yaklaşıyorlar. 2050 itibariyle dünya nüfusunun yüzde 70‘inin şehirde yaşayacağı bilgisini göz önüne aldığımızda, şehir merkezlerinin iklim değişikliğine uyum sağlaması ihtiyacı en önemli önceliklerden biri haline geliyor.
Şehirlerin “serin koridorlar” oluşturmak için halka açık çeşmeler, ağaç dikimi ve caddeler üzerinde büyük tenteler gibi geleneksel tekniklere yatırım yaptığını göreceğiz. Bununla birlikte, savunmasız alanları belirleyebilecek ısı haritalaması çalışmaları, caddeler için “güneş kremi” görevi gören güneş boyası teknolojileri veya Sevilla‘nın, İran‘ın 1.000 yıllık ‘kanat‘ teknolojisinden esinlenerek yaptığı ve cadde sıcaklıklarını 10°C kadar düşürebilen yer altı kanalları gibi daha yenilikçi çözümler de görebiliriz.
Çukurova Üniversitesi’nden mimarlık araştırmacıları, İstanbul’un mimari yapılacak bazı değişikliklerle serinletilebileceğini, örneğin binaların doğu-batı ekseninde, geniş cepheli ve yaşam alanları güneye dönük olarak yerleştirilmesini önermektedir. Ayrıca, rüzgar yönüne göre hava koridorlarının ve binaların içinde ve dışında su havuzlarının yazın serinlik sağlayabileceklerini tavsiye ediyorlar.
Risk sermayedarları unicornlar yerine iş atları aramaya başlayacak
Risk sermayedarı Aileen Lee 2013 yılında bir milyar doların üzerinde değer biçilen girişimleri tanımlamak için “unicorn” terimini ortaya attığında, bu ayrım efsanevi yaratığın kendisi kadar nadirdi. Erken kazançlarla hareket eden risk sermayedarları, her zaman bu abartıyı hak etmeyen kuruculara ve şirketlere büyük miktarlarda para akıttı. Bazı unicornlar – WeWork, Theranos, FTX – on milyarlarca dolarlık değeri silerek olağanüstü bir şekilde patladı.
Türkiye bir başarılı unicorn öyküsünü 2021 yılında yazdı. Dream Games kuruluşundan sadece 23 ay sonra unicorn olan en hızlı Türk girişimi oldu. Türk startup ekosistemi 2021 yılında bir milyar dolardan fazla yatırım gördü. Market ürünleri için talep üzerine teslimat hizmeti sunan Getir, 2021’de 983 milyon dolar ve 2022’nin ilk dokuz ayında 768 milyon dolar daha yatırım topladı.
Ekonomik belirsizlikle birlikte artan borçlanma maliyetleri nedeniyle yatırımcılar artık fazlasıyla fantastik bahislere girme konusunda isteksiz. Deneyimli yatırımcı Alan Patricof, “Bir sıfırlanma görüyoruz” dedi. Kurucular “önceki değerlemelerinin psikolojik yüküne kapılmamalı ve beklentiler konusunda gerçekçi olmalılar.”
Risk sermayedarlarının önümüzdeki yılla ilgili olarak startuplara verdiği mesaj açık: Aşırılık dönemi sona erdi ve kurucular unicorn hayallerini bir kenara bırakıp bunun yerine sıkıntılı zamanlarda ayakta kalabilecek sağlam iş atları üretmeyi hedeflemeli.
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi’ne göre sadece 2022 yılının ilk dokuz ayında 81 yeni Girişim Sermayesi Yatırım Fonu kuruldu. Son ekonomik daralma yatırımcıların risk iştahını azaltmış olsa da Türkiye hükümeti bu fonların boşluğu doldurmasını bekliyor.
Zamanlama önem kazanacak
Uzaktan çalışmanın artmasıyla hızlanan bir trend olan esnek iş günleri, çalışanlara kendi çalışma saatlerini seçme konusunda daha fazla özgürlük tanıyacak. Çalışanlar, 2023‘te daha fazla esneklik için baskı yapmaya devam edecek. İşverenler için biraz daha kontrol gerektirecek olsa da eş zamansız çalışmanın etkisi umut verici.
Davranış bilimi profesörü Laura M. Giurge, “Eş zamansız çalışma, çalışanların zaman kısıtlaması yaşamamasına olanak tanıyor. Performans ölçütü olarak girdiler yerine kaliteye odaklanmamıza yardımcı oluyor” diyor
Esnek iş günleri konsepti, dağınık takımlara sahip teknoloji start-up’ları arasında güç kazanıyor ve gelecek yıl yetenekleri elde tutmanın anahtarı olacak gibi görünüyor. Başarılı bir model oluşturmak için, işverenlerin çalışanlardan gelen görüşleri memnuniyetle karşıladığı, güvene dayalı liderlik yaptığı ve iş-özel hayat dengesi sınırlarına saygı duyduğu komple bir kültürel değişim gerekiyor.