İletişimcilerden “seçim kazandıracak” tüyolar…
Hiç kuşku yok ki siyaset kitleleri peşinden sürükleme sanatıysa, belagat bu sanatın en güçlü rengi. Öyle ki liderler kürsülerden, açılışlardan ve hatta teknolojinin sunduğu iletişim olanaklarıyla evlerinin mutfaklarından sözlerini söylüyor, bu sözler halk arasındaki siyasetin tonunu belirliyor ve hayatın her alanında yankılanan argümanlara dönüşüyor… Kilit seçimde “anahtar” iletişim dosyasının ilk bölümünde Marketing Türkiye için Sia Insight’ın gerçekleştirdiği “Siyasi İletişim” araştırması aracılığıyla iletişimin en güçlü aracı olan medyayı topluma sormuştuk… Peki Cumhuriyet’in yeni yüzyılına doğrudan şekil verecek seçim sürecinde sonuca etki edecek iletişim çalışmaları hakkında iletişim dünyası neler söylüyor? İttifaklar seçimi kazanmak için nasıl bir kampanya yürütmeli? Dahası bugüne kadar yürütülen iletişim stratejileri ne denli başarılı? Yanıtlar iletişim sektörünün uzman isimlerinden geliyor…
Kendimiz konuşuyoruz, kendimiz dinliyoruz
✓ Türkiye tarihinin en önemli seçimlerinden birisi olan bu seçim Cumhuriyetin ikinci yüzyılına damga vuracak. Türkiye, bu seçim ile sadece yeni bir Cumhurbaşkanı ve meclis seçmeyecek, aynı zamanda nasıl bir cumhuriyet tercih ettiğini de belirtecek. Bu kritik seçime doğru ilerlerken seçmenlerin bilgi kaynaklarına baktığımızda üç önemli gerçekle karşılaşıyoruz. Birincisi, Türkiye’de seçmenler siyasi gelişmeleri kendi politik görüşlerine yakın olan televizyon kanalları ve sosyal medya platformlarındaki hesaplar üzerinden takip ediyor. Metropol illerinde yaşayan seçmenlerin dörtte üçü siyasi düşüncelerine yakın televizyon kanallarını ve üçte ikisi de yine kendi politik görüşlerine yakın olan gazetecilerin / fikir önderlerinin sosyal medya yayınlarını takip ediyor.
✓ Yıllardır yankı odaları olarak tarif ettiğimiz bu gerçeklik bu seçimde de kendisini gösteriyor. Yankı odaları sadece bize özgü bir durum olarak algılanmasın, bu artık tüm dünyaya ait bir gerçeklik. Özellikle sosyal medya platformları bu yankı odalarının büyümesine ve etki gücünü arttırmasına olanak sağlıyor. ABD, İngiltere, Macaristan ve Brezilya gibi ülkelerde gerçekleştirilen son seçimlerde yankı odalarının ya da sosyal medya platformlarının algoritmaları vasıtası ile bu odaların şekillendirilmesindeki etkileri üzerine çok konuşuldu, çok yazıldı. Hakikat Sonrası Gerçekliğin dünyadaki sembol ülkelerinden biri olan Türkiye de yankı odaları olgusunu derinden tecrübe ediyor.
✓ Bu seçim vasıtasıyla seçmenlerin bilgi kaynakları ile ilgili olarak karşı karşıya olduğumuz ikinci gerçeklik seçmenlerin en önemli bilgi kaynağının hala televizyon olması. Bugün metropol illerinde yaşayan seçmenlerin beşte dördü siyasi gelişmeleri televizyon ekranlarından izliyor. Siz “televizyon öldü, yaşasın sosyal medya” naralarına hiç bakmayın. Televizyon ölmedi. Seçmen hala televizyon izliyor. Seçim döneminden bağımsız olarak Türkiye hala televizyon ekranı başında saatlerini geçiriyor. Ülkemiz dünyada en uzun televizyon yayını izleyen ülkelerin başında geliyor, değişen sadece nasıl televizyon izlediğimiz.
✓ Seçmenlerin siyasi gelişmeleri takip ederken inandıkları üçüncü bir gerçeklik de özgür basın / özgür sosyal medya konusunda düğümleniyor. Metropollü seçmenlerin yüzde 70’i ülkemizde özgür basın olmadığına inanıyor ve yaklaşık üçte ikisi de kişisel görüşlerini sosyal medya platformlarında paylaşmaktan bazen ya da her zaman endişe ediyor. Toplumda yükselen özgürlük talebinin seçimlere de damga vuracağını öngörmenin iddialı bir cümle olmadığına inanıyorum.
Muhalefetin fırsatı çok
✓ 2013’ten beri Türkiye’nin başına gelen ve getirilenler pişmiş tavuğun başına gelmemiştir… Dolar atakları, pandemi, dünyayı sarsan resesyon ve ekonomik kriz, enflasyon, Rusya-Ukrayna savaşı, doğal afetler ve tabii “yüzyılın felaketi” olarak nitelenen, Yunanistan büyüklüğündeki alanı, 14 milyon insanı doğrudan etkileyen Kahramanmaraş depremleri…
✓ Muhalefet cephesinin, iktidarı sınayabileceği fırsatlar önüne gelmiş durumda. Buna rağmen muhalefetin, iletişimini bahsettiğimiz olaylar üzerine kurarak, iktidarı beceriksizlikle suçlaması, seçmen davranışını etkilemede yetersiz görülecektir.
✓ Tahminimizce Millet İttifakı’nın şu beş başlıkta toplanan siyasi iletişim stratejisini izlemesi yerinde olacaktır:
- Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’nin “neden kötü”, parlamenter sistemin ve 7 Cumhurbaşkanı yardımcısıyla birlikte karar vermenin “neden iyi” olduğunu anlatmak…
- Hükûmetin, var olduğunu düşündükleri beceriksizliklerini sıralamak…
- Seçimin yumuşak karnını oluşturacağı düşünülen dış politika (millî bağımsızlık), Millî Enerji ve Maden Politikası, millî savunma sanayii gibi konularda “net” pozisyonlarını ortaya koymak…
- Türkiye’ye büyük hasarlar veren PKK ve FETÖ gibi terör örgütleri hakkındaki tavırlarını ifade etmek.
- Türkiye’nin gelecek tasarımı konusunda vizyonlarını belirlemek ve bunun iletişimini yapmak…
✓ Cumhur İttifakı ve çevresinde kümelenecek siyasi parti ve oluşumların muhalefetin siyasi hamlesini boşa çıkarmak için seçim öncesinde şu hususlar üzerinden yürüyeceği söylenebilir;
- İktidarda geçen dönemin muhasebesi, başarılan işler.
- Türkiye’nin gelecek tasarımında, tüm sorunların üstesinden gelebilecek gücün ve aklın kendilerinde olduğu gerçeğinin anlatılması (algılatılması).
- Bunları yaparak ve ülkeyi geleceğe taşıyacak yeni AK Parti kadrolarının lanse edilerek iletişimlerinin sürdürülmesi.
- Millî bağımsızlık konusunda Millet İttifakı’ndan ayrışılan noktaların altının çizilmesi.
- Ülkenin bölünmez bütünlüğü konusundaki hassasiyet ifade edilirken, aynı zamanda muhalefet bloğunun da HDP açmazının, PKK konusundaki duruşlarının, geniş kitlelerce kavranmasının sağlanması.
Siyasi iletışim var, başarılısı aranıyor…
✓ İletişim yapmakla başarılı iletişim yapmak çok farklı. Bugün iletişim yapan partiler var ama aralarında iletişim başarısıyla öne çıkan bir parti olduğunu düşünmüyorum. Örneğin, CHP son dönem iletişime çok ağırlık veriyor olmasına rağmen iletişimlerinde çok ciddi hatalar yapıyor. Millet İttifakı içerisinde bulunan diğer partiler de partileri adına iletişim yapıyorlar ama diğer yandan birbirlerine medya üzerinden mesaj vermek gibi çok büyük bir iletişim hatası yapıyorlar.
✓ Siyasetin bu denli kutuplaştığı bir ortamda genel olarak İktidar ve muhalefet ikileminde geçen hesaplamalar nedeniyle seçmenin de kafasında partileri bu şekilde oturttuğunu düşünüyorum: İktidardaki partiler ve muhalefet partileri. İttifak olgusu da artık çok netleşmiş durumda. Cumhur İttifakı denildiği zaman da Millet İttifakı denildiği zaman da hangi partileri içerdiği biliniyor. Ama “Her bir partinin net ideolojik ayrımını yapabilir misiniz?” sorusu sorulsa seçmenlerin büyük bir bölümünün bu soruda daha zorlanacaklarına inanıyorum. Özellikle Millet İttifakı içerisindeki yeni kurulan küçük partilerin ideolojik ayrımını yapılabilmeleri zor. Diğer yandan, partilerin liderleri çok ön planda olduğu ve partilerin politikaları tartışılmadığı için partilerin liderleri üzerinden de bir tanımlanmaları söz konusu. Yani seçmenler kafalarındaki lider imajlarıyla siyasi partileri konumluyor.
✓ Önümüzdeki süreç partilerin iletişim stratejileri açısından kolay bir dönem değil. Bir yandan Cumhurbaşkanı adaylığı için bir kampanya yapılması, tüm partilerin bu sürece destek vermesi ve ortak bir iletişim yapmaları gerekiyor. Diğer yandan aynı tarihte meclis seçimleri de yapılacağı için kendi partilerinin de ayrıca iletişimlerini yapmaları gerekiyor.
✓ Özellikle Millet İttifakı’nın parlamenter sisteme dönüş vaadi olduğunu da düşünecek olursak meclisteki temsiliyetleri çok önemli. Dolayısıyla partilerin ve ittifakların iletişim stratejileri çok önem kazanacak. Oysa şu ana kadar İttifakların ortak bir iletişim stratejisi yaptıklarına şahit olmadık. Bu konu Millet İttifakı açısından daha da büyük bir öneme sahip. Çünkü hem çok bileşenli bir yapısı var hem ilk kez 6’lı Masa olarak seçime girecekler, hem de bu birlikteliğin gücünü gösteren, sorunlara çözüm üretebilecek yönetim kapasitelerini ortaya koyan bir iletişime henüz başlamadılar ve seçim sürecine girdik bile.
Ahaliden kaçırılan siyasetin iletişimi de yavan
✓ Türkiye uzun zamandır “siyasetsiz”. Mevcut siyasal aktörler kendi merkezi güçlerini tahkim etmekle meşguller, ahaliyi oyunun dışında tutuyorlar. Her iki ittifakın da “siyasetsizleştirme” değirmenine bile isteye su taşıdığını düşünüyorum. Devletle özdeşleşen iktidar, neyin siyasal, neyin olmadığını belirleyen bir iletişim dilini çerçeveledi. Muhalefet uzun bir süre bu çerçeveye çözüm üretemedi.
✓ İktidar, siyasal rekabet arenasına “devlet kalkanı” ve “söylemi” ile çıkıyor. Muhalefet ise “rasyonalist” (teknokrat) bir tasarımla “ahalisiz” bir siyaset kurgusuna sahipti. Millet İttifakı adayı netleştikten sonra durumu toparlamaya başladı.
✓ İktidar uzunca bir süredir “beka” eksenli bir iletişimi sürdürüyor. Bu eksen eskidi. Deprem sonrası çok da anlamlı bir karşılığı olmayacak. İktidar, Millet İttifakı’nın dağınıklığını ve koalisyonunun olumsuz çağrışımlarının dolaşıma sokulacağını hissediliyor. Ama Cumhur İttifakı da çok parçalı olacak gibi. 2023 seçimleri öncesi iktidarın bütünlüklü bir hikayesi yok. Rakiplerini “hain” ilan etme yönlü negatif kampanya dilinin dışında bir yol izlemekte zorlanıyorlar.
✓ Millet İttifakı 2015 yılından itibaren devlet kalkanı ile “arenada” rahatça arzı endam eden iktidara karşı “çare” bulamadı. Kendine ahali üzerinden durumu eşitleyecek “millet kalkanını” oluşturmayı denemedi. Tersine, ahaliyi dışlayarak, iktidarın çerçevelediği siyasetsizlik dilini kıracak, dönüştürecek bir hamle yapamadı. Birlikte hazırlamış oldukları “teknik dokümantasyona” aşık olmuşlar. Onların da bir hikâye sorunu var. İktidarın Devlet kalkanı altında çerçevelediği dile mahkûm olmadan heyecan verici, dönüştürücü bir umudu dillendirmeleri gerekiyor. Ama önce ahaliye güvenmeleri gerek. Seçmen davranışının rasyonelliğine (ekonomik yaklaşımına) çok fazla güveniyorlar.
Bir trol savaşı gündemde
✓ 6 Şubat depremi ve sonraki artçı sarsıntıları, peşinden sel; siyasi partilerin önceden planladıkları iletişim kampanyalarını engelliyor. Gözler ve akıllar hala deprem bölgesinde ve oradan gelen haberlerde. Bu nedenle de ortaya konacak bir reklam kampanyasının her an boşa düşme olasılığı işi zorlaştırıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan seçimde deprem odaklı bir kampanya yapacaklarını ve coşkulu müzik kullanmayacaklarını söyledi. Bu kampanya tonu hem Cumhur İttifakı hem de Millet İttifakı Cumhurbaşkanı adayları hem de seçime girecek siyasi partiler için geçerli görünüyor. Oldukça düşük profilli, acılara saygılı bir kampanya dönemi geçireceğiz gibi görünüyor. Bu nedenle de iletişim kampanyalarını soyut, seçmen için bir şey ifade etmeyen “umut” pozisyonlamalarından öte “gerçeklere, verilere” dayalı olacak diye düşünüyorum.
✓ Şu anda kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptığı araştırmaların “siyasi propaganda” amaçlı kullanımı ve bir trol savaşı gündemde. Bu Twitter bazlı trol savaşı çok önemli çünkü burada başlayan tartışmalar diğer mecralara sıçrıyor. Her iki tarafın trolleri aynı Cambridge Analitica’nın Trump kampanyasında yaptığı gibi herkesin yankı odalarına yönelik farklı postlar, mesajlarla seçmeni etkilemeye çalışıyorlar. Bunlar CA’ın kampanyasındaki gibi çok fazla “hedefli” kampanyalar gibi görülmüyor ama seçim gününe doğru bu hedeflemelerin artacağını düşünüyorum.
✓ AK Parti ve MHP günün sonunda iktidarda ve her gün zorlaşan ekonomik sorunların ve depremdeki 50 bin kaybın yükünü omuzlarında taşıyor. Bu nedenle hala geçerli olan Erdoğan karizması ve “Sadece o yapabilir! O var olanı koruyabilir” kararsız seçmenler içindeki AK Partilileri geri getirecek nokta olacaktır. Aynı şekilde Bahçeli’nin karizması ve “Türkleri ancak onun gibi bir dava adamı korur” MHP seçmenini geri getirecek mesaj olacaktır. Yani Cumhur ittifakının geleceği “Karizma”ya bağlı.
✓ Ne yazık ki Kılıçdaroğlu ve 6’lı Masa için böyle bir karizmadan söz etmek mümkün değil. Masanın en karizmatik lideri Akşener ama o da “masa dağıtma” krizinde yara aldı, üstelik Cumhurbaşkanı adayı değil. Bu nedenle Millet İttifakı’nın oluşturacağı söylem Cumhur İttifakı’ndan daha önemli olacak… Burada da kilit nokta kadınlar. Ekonomik zorluklardan ve depremin korkularından en fazla etkilenen kadın seçmendir. 6’lı masa kadınlara “birlikte yaşaması daha kolay ve güvenilir, gelecek endişesi taşımayan” bir toplum modelini verilerle, gerçekçi bir şekilde ve anlayacakları dilde umut olarak sunarlarsa kadınlar bu öneriyi satın alır.
Henüz yaratıcı bir iletişim fikri yok
✓ Cumhur İttifakı yıllardır ülke gerçeklerine uygun ve kendi çekirdek hedef kitlesine yönelik sert bir iletişim sürdürüyor. Maalesef doğru. Sayın Erdoğan’ın arketipi bazı uzmanlar tarafından “kahraman” olarak belirlenmişti. Kahraman arketipinin olmazsa olmazı da düşmandır literatürde. O yüzden kendisi sürekli düşman yaratıyor ki bunu tarz olarak sevmesek de stratejiye uygun. Sonuç olarak çok başarısız bir dönem geçirseler de belli bir kitleyi koruyabiliyorlar.
✓ Millet ittifakı ise 6’lı Masa ile başlayan süreçte bir iş birliği kültürü yaratmaya, anlatmaya çalıştı ki bence bu memleketin ihtiyacı. Ülkemizde maalesef geçmişte kurulan koalisyon hükümetleri aleyhine çok yorum yapıldı ve giderek tek parti, sonra da tek adam rejiminin altyapısı kuruldu. Yüzde 10 barajı da buna hizmet etti. Maalesef. O yüzden ülkenin geleceğinde iş birliği, koalisyonlar çok kritik ve millet ittifakı bu algıyı değiştirebilirse ülke yararına olur.
✓ Her iki tarafta da yaratıcı iletişim fikirleri görünmüyor şimdilik. Seçim yaklaştıkça nelere şahit olacağız, merak ediyorum.
✓ Partilerin ve adayların oy potansiyeli kabaca belli. İletişimle filan bu oranlarda ciddi bir değişiklik olmaz. Seçim sonuçlarına etki edebilecek stratejiler yeni, sürpriz iş birliklerinden ya da ayrılıklardan çıkabilir. Açıkçası burada kirli hesapların devreye girmesinden, farklı gündemler yaratılmasından korkuyorum. Bu bağlamda Millet İttifakı sürekli iş birliği kültürünün altını çizmeli, düşmanlık yaratmamalı.
Fatih Portakal: “Seçimin sonucunu Z kuşağı ve kadınlar belirleyecek”