“Yapay zeka, sanat içindir” ya da “Sanat, yapay zeka içindir”!
“Filmi aklınızda kuruyorsunuz ama ortaya bambaşka bir şey çıkıyor. Oynatmayı düşündüğünüz oyuncuları alamıyorsunuz, doğru dürüst dağıtım yapamıyorsunuz. İsterdim ki bir IBM’im, olsun bir taraftan senaryoyu sokalım öte taraftan film çıksın. Hem de bitmiş ve renkli olarak.”
Alfred Hitchcock
1899 doğumlu ünlü yönetmen Hitchcock, 1962’de meslektaşı François Truffaut ile ile yaptığı ve sonradan “Hitchcock ve Truffaut” isimli kitaba dönüşen söyleşisinde kuruyor bu cümleleri. Çağının oldukça ilerisinde olan Hitchcock bugünlerde Dall-E ile oluşturulan dijital görselleri, ChatGPT ile yazılan metinleri görse muhakkak “ben demiştim!” deme hakkına sahip olanlardan. Bugünden yarına baktığımızda onun “keşke”sinin gerçekliğe dönüşeceğinden sanıyorum ki hiçbirimizin kuşkusu yok… “Sanat sanat içindir”, “Sanat toplum içindir” klişe tartışmasından sıkıldıysanız siz de eğer, gelin “yapay zeka ve sanat” üzerinden yeni bir tartışma zemini oluşturarak meseleye biraz daha bugünden bakalım…
Yapay zekanın entegre olamayacağı tek bir alan dahi olmadığının artık hepimiz farkındayız. Deyim yerindeyse bu orantısız yetenekli yazılımlar toplum içerisindeki hemen her role talip oldukları kadar yaratıcı dünyaya da adlarını şimdiden yazdırmaya başladılar.
Peki, yapay zekanın ürettiği esere sanat denebilir mi? Yapay zeka ve sanat arasındaki ilişkinin en temel ve başlangıç sorusu bu olsa gerek. Bu soruyu kendime yeni yeni sormaya başladığım günlerde sanatçı ve eğitmen Bager Akbay’ın “Şiir yazabilen bir kod geliştirilmişse, çıktı değilse bile kod’un kendisi şiir ve sanattır” yanıtıyla karşılaşmış ve bu çok katmanlı soruya alışılagelmişin dışında bir yaklaşımla cevap aramak gerektiğine uyanmıştım…
Konunun meraklıları için Bager Akbay ve Deniz Yılmaz isimleri oldukça tanıdık gelecektir. Deniz Yılmaz 2015 yılında, şiirlerini Posta Gazetesi’nin “Yurdumun Şairleri” köşesinde yayınlatmak için yola çıkmış bir robot şair… Bager Akbay önce şiir antolojilerinden yararlanarak yapay zekasını eğitiyor ve ona 12 bin şiir okutuyor… Ardından yurdun bir şairi olabilmek için kimliğe ihtiyacı oluyor ve ona Yurdumun Şairleri köşesinde şiiri yayınlanmış 60 kişinin fotoğrafını kullanarak yine yapay zeka ile cinsiyetsiz bir kişi resmi oluşturuyor. Robotun ismi de Türkiye’de en çok kullanılan soyad olan Yılmaz ve unisex bir isim olan Deniz tercih edilerek, Deniz Yılmaz oluyor…
Aylarca kendi şiirlerini yazan Deniz Yılmaz “Yurdumun Şairleri”nde yer almayı başaramasa da; şiirleri önce Contemporary İstanbul’un Plugin Yeni Medya Bölümü’nde sergileniyor ardından da akademisyen Ebru Yetişkin’in seçip derlediği “Diğerleri Gibi” adlı bir kitaba dönüşüyor…
Tüm bu hikaye 2015 – 2016 yıllarında yaşanıyor… Bu tarihten yaklaşık 2 yıl sonrasında Oxford Üniversitesi’ndeki “Future of Humanity Institute”un (İnsanlığın Geleceği Enstitüsü) gerçekleştirdiği bir araştırma ise yapay zekanın;
- 2024 itibarıyla insanlardan daha iyi tercüme yapacağını,
- 2026’da “benim” diyen lise öğrencisine taş çıkartan kompozisyonlar kaleme alabileceğini,
- 2049’da ise Stephen King ya da Malcolm Gladwell gibileri aşarak New York Times’ın “en iyiler” listesine girecek kitaplar yazabileceğini öngörmüştü…
Araştırmanın çıktılarını bugünün şartları ile değerlendirdiğimizde “tarihler” dışında hiç de yanılmadıklarını söylemek mümkün… Zira 2023’ün ilk ayında ChatGPT Minnesota Üniversitesi’nde hukuk ve Pennsylvania Üniversitesi’nin Wharton İşletme Okulu’nda işletme yüksek lisans sınavını geçmeyi başardı… Mevcut ivmesiyle devam edecek olan “yapay zeka”nın en iyiler listesine 2049’dan çok daha önce gireceğini söylemek malumun ilanı olacaktır… Ki halihazırda bugün, Amazon’un e-kitap hizmeti sağlayan Kindle mağazasında ChatGPT de yazar olarak listeleniyor ve 200’den fazla elektronik kitabı bulunduğunu da hatırlatmakta fayda var…
Tüm bu eserlerin yayın dünyasında nasıl bir karşılık bulacağını, ne derecede değer göreceği konusunda ise sözü Can Yayınları Yönetim Kurulu Başkanı Can Öz’e bırakmak isabetli olacaktır. Can Öz, yazar ve iletişimci Ümit Alan’ın, Yeni Medya 451 yayınında “Size yapay zekayla yazılmış romanlar da gelecek” sözü üzerine “Tabii gelecek. Bir roman iyiyse, iyidir. Gerisinin bir önemi yok.” diyor…
Yapay zekanın görsel sanatlardan edebiyata bir enstrüman olarak kullanıldığı sanat eserleri hızla yaygınlaşırken hukukun bu hıza yetişemiyor oluşu ise bambaşka bir tartışma doğuruyor. Çünkü aslında üretilen tüm eserler insanlığın ortak bilinci ve sanatçıların eserlerinden ilhamla kümülatif birikimin sonucunda üretiliyor. Bu da sanatçıların “telif hakkı” talebini doğuruyor pek tabii. Bu talebin haklı taraflarını görüyor olsam da zihnimdeki Isaac Newton’u da susturamıyorum: “Eğer ki diğerlerinden ötesini görebildiysem; bu, devlerin omuzlarında yükseldiğim içindir”…
Konunun meraklıları için de severek takip ettiğim iki yayını şiddetle tavsiye ediyorum.