Küçülen haneler
Türkiye’nin demografik yapısı baş döndürücü bir hızda değişmeye devam ediyor. Bu demografik dönüşüm dört – beş kolda birden eş zamanlı olarak yaşanıyor. Ülkenin yaşadığı bu dönüşümü kısaca özetleyecek olursak; Türkiye, hızla kentleşen, ama kentlileşemeyen, her geçen yıl eğitim düzeyi yükselen, yıllar geçtikçe hızla yaşlanan ve göçmenlerin ülke nüfusu içindeki payı yıllar içinde büyüyen bir ülkedir.
Ayrıca, Türkiye; çalışabilir nitelikteki nüfusun toplam nüfus içindeki payının hızla yükseldiği ve eş zamanlı olarak bu nüfusun bakmakla yükümlü olduğu emekli sayısının uluslararası standartların çok üzerine çıktığı bir ülkedir.
Ülke, gün geçtikçe daha küçük hanelerde yaşamaya başlayan bir topluma dönüşmektedir.
Bu dönüşüm merkezlerinin her birinin Türkiye ile ilgili anlattığı hikâye çok derin, bu merkezlerin her birinin ülkenin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi yapısı üzerinde büyük etkileri var.
Bu ayki yazımda bu dönüşümlerden sadece bir tanesine, küçülen hane yapısına odaklanmak istiyorum.
Küçülen haneler
TÜİK’in 2023 yılı başlarında açıkladığı en güncel nüfus bilgilerine göre, 2022 yılı sonunda Türkiye nüfusu 85.279.553 kişiden oluşuyor. Büyük bir çoğunluğun kent merkezlerinde yaşadığı ülkemizde (yüzde 93.4), nüfus içindeki ortanca yaş 33.5 olarak açıklandı. Ülkedeki toplam hane sayısı 26.075.365’e yükselirken, ortalama hanehalkı büyüklüğü de 3.17 kişiye düştü.
Ülkemizdeki ortalama hanehalkı büyüklüğü 1980’li yıllarda 5.2 kişiden oluşurken, 2000’li yıllarda bu rakam 4.5’e ve 2020 yılında da 3.4’e düştü. Hane halkı yapısındaki değişim trendinin bir parçası olarak da 2021 yılında bir hanede ortalama 3.2 kişi yaşıyordu.
Türkiye’de hanelerin küçülmesi hane türlerindeki değişime paralel gelişiyor.
Dönüşen haneler
Türkiye’de bugün en yaygın aile türü, tek çekirdek aileden oluşan hanehalkı tipidir; özellikle eşlerden ve çocuklardan oluşan çekirdek aileler bu türün büyük bir kısmını oluşturmaktadır.
Bu hanehalkı tipi, 1980’lerin başında toplam nüfus içinde yüzde 58 iken, 2000’li yılların başında geniş ailelerin hızla çözülmesine paralel olarak yüzde 68’lere kadar yükselmiştir. 2011 yılında toplam haneler içinde yüzde 68.6 ve 2014 yılında yüzde 67.4 pay alırken, 2020 yılında bu oran yüzde 65.2’ye kadar düşmüştür. Çocuklu çekirdek aile oranları da aynı yıllar içinde sırasıyla yüzde 51, yüzde 45.7 ve yüzde 42’dir.
2022 yılı sonunda tek çekirdek aileler toplam hanelerin yüzde 64.5’ini oluşturmaktadır ve çocuklu çekirdek ailelerin oranı da toplam haneler içinde yüzde 40’a gerilemiştir.
Yakın Türkiye tarihinde en önemli çözülme gözlemlenen hane türlerinin başında geniş aile tipi gelmektedir. Bu aile tipi, 1980’li yıllarda toplumun yüzde 34’ünü oluştururken, 2000’li yıllara geldiğimizde yüzde 20’lere kadar hızla küçülmüştür ve 2022 yılı sonunda da tüm hanelerin yüzde 12.8’ini teşkil etmektedir.
Toplumda yaygınlaşan hane türlerinden biri de ülkedeki boşanma oranlarının artmasına paralel olarak, tek ebeveynli ve çocuklu çekirdek ailelerdir. Parantez içinde belirtmek gerekirse, bin kişi başına düşen boşanma sayısı 1980 yılında 0.36 iken, 1990 yılında 0.48, 2000 yılında 1.4, 2020 yılında 1.6 ve 2022 yılında da 2.13 olarak ölçülmüştür.
1980’li yılların başında yüzde 4.8 olan tek ebeveynli ailelerin oranı, 2000’li yılların başında yüzde 5’e ve 2020 yılında yüzde 9.7’ye ulaşmıştır. 2022 yılı sonu itibarıyla ise bu oran yüzde 10.2 olarak açıklanmıştır.
Bununla birlikte, toplumda asıl büyüme tek kişilik hanelerde gözlenmektedir.
Bu hanelerin 1980 yılında tüm haneler içindeki payı sadece yüzde 3 iken, 2000 yılında yüzde 5.3, 2011 yılında yüzde 9.6, 2014 yılında yüzde 13.9 ve 2020 yılında yüzde 17.9 olarak ölçülmüştür. 2021 yılında yüzde 18.8 olan oran, 2022 yılında yüzde 19.4’e ulaşmıştır.
Sonuç olarak, çekirdek aileler Türkiye’de tarih boyunca en yaygın hane tipini oluşturmuştur. 2000’li yılların öncesinde geniş ailelerin çözülmesi önemli bir yer tutarken, 2000’li yılların ertesinde ise tek ebeveynli aileler ve özellikle tek kişilik haneler bu döneme damga vurmaktadır.
Türkiye’de son beş yılda toplam hane sayısı yüzde 14.9 oranında artarken, tek kişilik hanelerin sayısı yüzde 45.1 oranında büyüme kaydetmiştir. Ayrıca, bu iki hane tipi bugün Türkiye’deki tüm hanelerin yüzde 29.7’sini oluşturmaktadır. Bu oran, 2016 yılında yüzde 23 iken, 2000’li yılların başında da sadece yüzde 10 idi.
Kim bu tek kişilik haneler?
Ülkedeki tüm hanelerin beşte birini oluşturan tek kişilik hanelere daha yakından bakacak olursak, bu hanelerin yüzde 52’sini kadınların, geri kalan yüzde 48’ini ise erkeklerin oluşturduğunu görüyoruz.
Bu hanelerin neredeyse beşte biri İstanbul’da yer alırken, üçte biri üç büyük şehirde yaşıyor. Antalya ve Bursa illeri de hesaba katıldığında, tek kişilik hanelerin beşte ikisine ulaşıyoruz. Bu tip haneler daha sonra sırasıyla Balıkesir, Konya, Mersin, Adana ve Kocaeli illerinde yer alıyor.
Tek kişilik hanelerin illerin toplam nüfus yapısı içindeki oranlarına baktığımızda ise oldukça ilginç bir dağılım ile karşılaşıyoruz.
Tüm hane türleri arasında tek kişilik hanelerin en çok pay sahibi olduğu ilk 10 il Gümüşhane, Tunceli, Giresun, Artvin, Çankırı, Eskişehir, Sinop, Kastamonu, Burdur ve Çanakkale olarak sıralanıyor. Bu illerde tek kişilik haneler, genel hanelerin en az yüzde 26’sını oluşturuyor.
Her bir ilde tek kişilik hanelerin toplam nüfus içinde sahip oldukları payın itici gücü oldukça farklı; kimi illerde göç, kimi illerde üniversite eğitimi bu tip hanelerin büyümesine ivme katıyor. Bu arada, hemen belirtmek gerekir ki, bu on ildeki tek kişilik haneler Türkiye’deki tüm hanelerin sadece yüzde 1.4’ünü ve tek kişilik hanelerin de yüzde 6.5’ini meydana getiriyor.
Tek kişilik hanelere en az rastlanan beş il, sırasıyla Adıyaman, Van, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Batman olarak haritadaki yerini alıyor.
Tek kişilik hanelerin yaş yapısına bakıldığında, bu hanelerin yüzde 17’sinin 15 – 29; yüzde 29’unun 30 – 49; yine benzer oranda yüzde 30’unun 50 – 69 ve geri kalan yüzde 24’ünün de 70 yaş üzerinde olduğu görülmektedir.
Tek kişilik hanelerde erkek ve kadınların yaş dağılımı oldukça farklı bir görüntüye sahiptir.
Örneğin, erkek nüfus içinde 30 – 49 yaş grubunun oranı yüzde 41 iken, bu oran kadınlarda yüzde 19; 70 yaş üzeri nüfus kadınlar arasında yüzde 35’e ulaşırken, erkekler arasında sadece yüzde 12. Bu kompozisyondan dolayı erkeklerden oluşan tek kişilik hanelerde ortalama yaş 45 iken, kadınların yaşadığı hanelerde 58’dir. Cinsiyet ayrımı yapılmaksızın, tek kişilik hanelerdeki yaş ortalaması 52’dir.
Sosyal bilimler literatürü, tek kişilik hane sakinlerinin cinsiyete göre farklı medeni durum ve eğitim düzeyine sahip olduğunu da göstermektedir. Genel olarak, tek kişilik hanelerde yaşayan erkeklerin çoğunlukla bekâr ya da boşanmış olduğunu, kadınların ise genellikle dul olduğunu görmekteyiz. Bunun yanı sıra, erkeklerin ortalama eğitim seviyesi, kadınlardan daha yüksektir. Ancak, kadınlar arasında ev sahipliği oranı erkeklerden daha yüksektir.
Tek kişilik haneler bize ne anlatıyor?
Biliyoruz ki, tek kişilik hanelerin artışında çeşitli faktörler rol oynuyor. Ortalama evlenme yaşının yıllar içinde geçtikçe yükselmesi, doğurganlık hızının düşmesi, boşanma oranlarının artması, işgücüne ya da eğitime katılım nedeniyle haneden ayrılma ya da bu nedenle hanede yalnız kalma, kentlileşme ve bireyselleşme gibi birçok faktör bu hane tipinin yıllar geçtikçe büyümesinin en önemli nedenleridir.
Toplumda yaşanan bu dönüşüm ülkenin ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal dokusunda değişimlere neden olmaktadır.
Bu değişimler bir başka yazının konusu olsun. Ancak, sıcak gündem konusu olduğu için yazının kapanış cümleleri olarak şunu paylaşayım ve bu da bir başka yazının giriş paragrafı vazifesini görsün:
Türkiye’de iktidarın aile kurumunu sürekli gündemde tutmasının, bu alanda anayasa değişikliği planlamasının ve LGBTİ bireyleri de bu tartışmalarda bir kalkan olarak kullanmasının, Türkiye’nin yaşadığı bu demografik dönüşüm ve bunun ortaya çıkarttığı yeni toplumsal yapı ile çok yakından bir ilişkisi var.
Tek ebeveynli aileler ve tek kişilik haneler sadece üretim, iş gücüne katılım ve tüketim dinamikleri açısından ülkenin ekonomik ve sosyal yapısını değiştirmekle kalmıyor, bu hane tipleri aynı zamanda toplumun üçte birine ulaşan yapısı ile yeni bir toplum önermesinde de bulunuyorlar.
Hüseyin Tapınç yazdı: Yapay zeka ne kadar zeki?