Yeni dönemde markaların evrimi
Zor bir 2023 yılını geride bırakmak üzereyiz. Daha iyi bir 2024 ümit ediyoruz ancak hazırlıklı olmamız gerektiğinin de farkındayız. Peki bu sene yaşadığımız krizlerin çıktılarını hissedeceğimiz, yaralarımızın soğumaya başlayacağı 2024 yılında bizleri neler bekliyor?
İstihdam sorunu
2021-2022 yılları içerisinde başka iş fırsatları ve yaşam ümidiyle ülkemizden ayrılan 426 bin civarında profesyonelin ardından bu profesyonellerin yerini doldurmaya çalıştığımız bir uzmanlık krizinin içinde kaldık. Gelişmiş pazarlarda iş bulacak kadar kalifiye olan insanların geride bıraktığı boşluksa yeni uzmanlara “fırsat” değil. Zira daha çok yerini bir şekilde doldurmaya çalıştığımız koltukların adayları “uzman olmak üzere olanlar”. Tabii, sektörümüzde bu daha sert bir şekilde hissediliyor. Bilgi birikimi azaldıkça, bize basit gelen kanallara yoğunluk da artıyor.
Kimse yanlış anlamasın, senelerden beri rekabet ettiğim kanallara saldırmıyorum. Reklamcılık, agnostik bakış açısı ve yaratıcılık ister. Biz bütçenin yüzde 80’ini belirli kanallara sıkıştırıyorsak, burada bir sorun var demektir. Yerli mecraları yeterince desteklemiyorsak, geç ödeme yapıyor veya yaptırılmasına göz yumuyorsak, kalmayı tercih eden profesyonellere “Ne işin var burada?” diyoruz demektir. Büyük bir zincirin parçası olarak, sorumluluklarımızı yerine getirmek ve idealist kimliğimizi bırakmamız gerekiyor. Bıraktığımızdaysa hangi kanalların daha güçlendiğini ve nereye daha fazla bağımlı olduğumuzu tespit etmeye çalışmalıyız.
Çözüm
Deneyimlerim limitinde ve doğrultusunda yorumlayacağım. Çalışanların araştırmalarına, dinlediklerine ve vizyonuna imkan tanımamız gerekiyor. Deneme bütçelerini veya ürün testlerini bu sorumluluğu almak isteyen uzmanlara bırakabiliyor olmamız gerekiyor. İşe aldığımız kişileri, popüler sertifikalarla donatıp ne olup bittiğini görmeden masaya oturtmamamız gerekiyor. Üniversitelerde daha fazla konuşuyor olmamız gerekiyor. Maaş skalalarının temelini 2 platformun uzmanlığına sıkıştırmamamız gerekiyor. Hür ve bağımsız düşüncelerin oluşturulmasını sağlayacak ortamlara ihtiyacımız var. Sektörümüzün rönesansını krizlerden sonra başlatabiliriz. Ne de olsa, en karanlık an güneşin doğmadan önce ki dakikalardır.
Teknoloji ve çerez sorunu
Döviz krizi ile maliyetlerimiz artıyor. Kur sabitlemeyle ağrı kesici içiyoruz. Sonrasındaysa teknolojiden fayda sağlamak yerine, “kapatalım”a gidiyoruz. Manuel işlere geri dönüyor, otomasyondan uzaklaşıyor ve yükün altına kalmayı tercih eden profesyonelleri sığdırıyoruz. Üst yönetime, bu kadar bir maliyet kesintisi yaptım ve fayda sağladım raporu. Arka planda ise saydam duran fon resmi, bindiğimiz dalı kesiyoruz.
Fizibilite veya hedefleri mantıkla değil beklentilerle şekillendiriyoruz. Hedef çalışıldığı esnada neden stres hormonlarımız bu kadar fazla artıyor? Yeni bir teknoloji hayatımıza girecek dediğimizde, konfor alanında rahat oturan meslektaşlarımız ile yenilikçi meslektaşlarımız neden karşı karşıya geliyor?
C-Level yöneticilerimizin buraya daha fazla ışık tutması gerektiğini düşünüyorum. En azından konfor alanındaki meslektaşlarımız memur mantığında çalışmaya devam edebilir, daha az yetki veya karar sahibi olabilir değil mi? Yenilikçi meslektaşlarımıza ise daha fazla yetki ve imkan yaratılabilir.
2024 yılında çerezlerin ortadan kalkması ile yeni bir çağ başlayacak. Dijitalde gerçekleştirdiğimiz tüm hedeflemeler ve raporlamaların temelinde çerezler var. Bir anda bunlar ortadan kalktığında, nasıl bir yangın yerine döneceğini hayal edebiliyor musunuz? Kimi meslektaşlarımdan şunu duyuyorum: “Nasılsa ‘Z platformu’ bunu çözer”. Kimi meslektaşlarımsa, “Biz ön hazırlığımızı ve testlerimizi yaptık hazırız”ı duyuyorum. Ne yazık ki hazırız diyenlerin ortalaması yüzde 20’lerde, kalan meslektaşlarımsa yukarıda yazdığım kör kuyuda taş arıyor, ağrı kesicilerle ayakta duruyor.
Çözüm
Rönesanstan bahsetmiştim. Akıl ile değerlendirilmesi, rasyonelize edilmesi üzerine yapılacak testler ve analizler bir yatırımın öncesinde bizleri riskten büyük oranda uzak tutabilir. Bir teknolojiyi rasyonelize edebilmek için de, arka plandaki kavramlara ve verilere hakim olmak gerekir. Excel’in son satırındaki verilerin konuşulduğu bir ortamda bu hikayeler biraz daha zor konuşulur. Bu ortamları kurabilmek için yukarıdaki süreci, idealist ekipleri yaratabilmemiz gerekiyor. Datanın sahipliğini ele almamız gerekiyor ve bunu iş ortağımız da olsa hizmet aldığımız yerlerde değil, markanın merkezinde tutabiliyor olmamız gerekiyor. İçerideki ekipler içerisinden, teknolojiyi anlayacak liderler ve uzmanlıklarını da desteklememiz gerekiyor.
Meslektaşlarımıza basitçe bu soruyu da yöneltebiliriz: “Çerezler kalktığında aksiyon planın nedir ve şu ana kadar ne yaptın?”