Kadın haklarının koruyucuları!
Yaşadığımız coğrafya 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü ya da 5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü’nü şenlikler ve kutlamalarla geçirmemize izin vermiyor… Bizim için bu tarihler “daha fazla mücadele” ve “anma” buluşmalarına dönüşüyor. Ancak iyi olan şu ki kadınların hak arayışı her şeye rağmen güçlenerek sürüyor… Kadın haklarını korumak için elini taşın altına koyan markalarsa bu yolculukta onların en önemli destekçileri arasında yer alıyor. FM Halkla İlişkiler, İçerik ve İletişim Danışmanlık Kurucu Ortağı Fülay Yaşa Keskin’in öncülüğünde “kadının insan hakları”nı mercek altına alırken, dosyamızın ikinci bölümünde de kadın haklarının koruyucusu olan ve değer yaratan markaların projelerine daha yakından bakıyoruz…
İnsan hakları”, insanlık tarihinin başlamasıyla birlikte doğan ve insanlığın gelişimiyle birlikte ilerleme gösteren en temel haklardır. İnsan hakları kavramı, insanın sırf insan olması dolayısıyla, doğuştan itibaren sahip olduğu, devlet ve bireyler tarafından dokunulamayan haklar bütününü ifade eder. Gelin görün ki insanlık, haklarını kazanmak için verdiği mücadelenin sonunda hayli yol katetmiş olsa da söz konusu kazanılan hakların adilce paylaşımına gelindiğinde sonuç hiç de iç açıcı olmadı. İnsan ırkının yarısı, yani kadınların büyük bir kısmı bu haklardan hala mahrum. Bu dışlanmanın doğal bir sonucu olarak da temel insan hakları için mücadele eden feminist hareketler ve “kadın mücadelesi” ortaya çıktı.
Bu noktadan referansla da kadın haklarını konuşurken “Kadının İnsan Hakları” kavramı ve ifadesi üzerinden konuşmak da büyük önem kazanıyor… Kadın hakları savunucuları, kadın haklarının insan hakları bütününden ayrı tutulmasına karşı çıkarken; “kadın hakları” yerine “kadının insan hakları” terimini kullanarak kadınların talep ettiği birçok hakkın aslında kadınlara özgü ayrıcalıklı haklar değil; erkek-kadın her insanın doğuştan sahip olması gereken haklar olduğuna vurgu yapıyor.
Kadının insan hakkı alanları
Kadının bedensel hakları: Bedenine sahip çıkma, bedeninin yalnızca kendine ait olması hakkı; hayır deme hakkı; kendi cinselliğini yaşama hakkı; tecavüzsüz, tacizsiz, enseste maruz kalmadan özgürce yaşama hakkı; çocuğa karar verme hakkı; doğum kontrolünü kullanma veya kullanmama hakkı; sağlıklı yaşama hakkı…
Kadının kamu yaşamındaki hakları: Eşit eğitim hakkı, istediği zaman kocadan izin almadan istediği işte çalışma hakkı, eşit ücret hakkı, kendi istediği partiye oy verme hakkı, siyasi partiye katılma hakkı, ev kadını veya tarımda aile işçisi olarak çalışsa bile sigortalı olma hakkı, dini yaşama katılma ya da katılmama hakkı…
Kadının evlilikle ilgili hakları: Eşini seçme, istediği kişiyle evlenme hakkı, resmi nikah hakkı, kumayı reddetme hakkı, eşit miras hakkı, evlilik içinde cinsel birleşmeyi reddetme hakkı, şiddete maruz kalmama hakkı, kendi malına sahip olma hakkı.
Kadının boşanma ile ilgili hakları: Ev tutarak ayrı yaşama hakkı; boşanmak için mahkemeye başvurma hakkı, çocuklarının velayetini alma hakkı, nafaka alma hakkı; kendi malını beraberinde götürme hakkı.
Uluslararası düzlemde “kadının insan hakları”
Birleşmiş Milletler, kadınların insan haklarının korunması ve eşitliğin sağlanması için önemli bir rol oynuyor. Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW), kadın haklarının insan hakları kapsamında değerlendirilmesinin önünü açtı.
Haziran 1993 Viyana Dünya İnsan Hakları Konferansı, uluslararası kadın hareketi için de bir dönüm noktasıydı. Bu konferans, “kadının insan hakları” kavramını ilk kez Birleşmiş Milletler süreçlerine taşıdı. Daha önce “özel alan” içinde yer alması nedeniyle devletlerin yetki alanına girmediği düşünülen insan hakları ihlalleri, uluslararası kadın hareketi tarafından gündeme getirildi. Viyana Konferansı’nda, kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının evrensel insan haklarının ayrılmaz, bölünmez ve vazgeçilmez bir parçası olduğu kabul edildi.
Bu konferanstan sonra, kadınlar uluslararası alanda yaşama, güvenlik, eğitim ve özgür irade gibi en temel insan haklarını talep etmeye başladılar. Aile içi şiddet, okula gönderilmeme, zorla evlendirilme, çalışma hakkının engellenmesi gibi birçok insan hakkı ihlaliyle karşılaşan kadınlar için kadın haklarının insan hakları içinde yer alması önemli bir adım oldu. 1993’te, kadına yönelik şiddeti ele alan ilk insan hakları belgesi olan “Kadınlara Yönelik Şiddete Karşı Bildirge” BM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Bu bildirge, şiddetin fiziksel, cinsel veya psikolojik olması fark etmeksizin her türlü şiddet eylemini kapsayarak açık bir tanım sundu.
Türkiye’de kadın haklarının yolculuğu
Cumhuriyetin ilanını izleyen ilk on yıl içinde kadınların ailede, eğitimde, toplumsal yaşamda ve siyasette “eşit haklara sahip birey” statüsünü kazanmalarını sağlayan yasal ve yapısal devrimler hızla yaşama geçirildi.
Henüz “BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi”, “İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi”, “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW)” gibi uluslararası sözleşmelerin, kadın-erkek eşitliğine yönelik çalışmaların dünya gündeminde bile olmadığı bir dönemde, Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde devrimler ardı ardına geldi.
1924’te Eğitim Birliği (Tevhid-i Tedrisat) Kanunu’nun kabulüyle birlikte kız ve erkek çocuklar eşit koşullarda eğitim görmeye başladılar. 1926’da ise Türk Medeni Kanunu kabul edildi ve kadınlar da “yurttaş” olarak yasada yer alan haklardan eşit koşullarda yararlandılar.
1930’a geldiğimizde kadınlar belediye seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını, 1934’te ise milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını elde ettiler.
Kadınların seçme ve seçilme hakkını ilk kez kullandığı 1935 seçimlerinin ardından 18 kadın milletvekili mecliste yerini aldı. Tam da bu noktada kadınların, Fransa’da 1944’te, İtalya’da 1945’te, Belçika’da 1948’de, Yunanistan’da 1952’de, İsviçre’de ise 1971’te seçme ve seçilme hakkına kavuştuğunun altını çizmek yerinde olacaktır…
BM’de ve dünyada yaşanan gelişmelerin Türkiye’ye yansımaları
1985 Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi Türkiye tarafından onaylandı.
1991 Beş Yıllık Kalkınma Planları çerçevesinde kadın politikaları geliştirmek amacıyla ulusal mekanizma olarak Başbakanlığa bağlı Kadının Statüsü ve Sorunları Genel Müdürlüğü kuruldu.
1992 Medeni Kanun’da kadının çalışmasını kocanın iznine bağlayan 159. madde “eşitlik ilkesi”ne aykırı görülerek Anayasa Mahkemesince iptal edildi.
1997 Zorunlu temel eğitim 5 yıldan 8 yıla çıkarıldı ve kız çocukların daha uzun süre okula devamı sağlandı. Medeni Kanun’da değişiklik yapılarak “evli kadına kocasının soyadı ile birlikte, kendi soyadını da taşıma hakkı” verildi.
1998 Türk Ceza Kanunu’nda kadının ve erkeğin zinasının suç oluşturmasını farklı unsurlara bağlayan 440 ve 441. maddelerinde yer alan hükümler, kadın erkek eşitliğine aykırılık gerekçesiyle Anayasa Mahkemesince iptal edildi. 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun kabul edildi. Kanun ile aile içinde şiddete uğrayan kişilerin korunmasına, şiddet uygulayanın evden uzaklaştırılmasına ve kararda belirtilen uzaklaştırma süresi için nafaka ödemesine ilişkin tedbirler oluşturuldu.
21. yüzyıl Türkiye’sinde kadın hakları…
2001 – Aile Hukuku bölümünde köklü değişiklikler içeren Türk Medeni Kanunu kabul edildi.
2002 – BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi’nin taraf devletlerce fiili olarak yaşama geçirilmesini ve etkin denetimi sağlamak üzere kabul edilen İhtiyari Protokol Türkiye tarafından onaylandı.
2003 – İş Kanununda değişiklik yapıldı, çalışanlara “eşit davranma ilkesi” kabul edildi.
2004 – Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM) Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun kabul edildi.
2005 – Yürürlüğe giren Ceza Kanunu ile kadınlara karşı ayrımcılık içeren maddeler kaldırıldı. Ceza Kanunu’nda kadın birey olarak kabul edildi, kadının cinselliğine karşı işlenen suçlar, kadına yönelik cinsel şiddet, eski kanunda olduğu gibi “topluma karşı suçlar” bölümünde değil; “kişilere karşı suçlar” bölümünde düzenlenerek, bu tür suçlara cezai yaptırımlar öngörüldü. “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı” (2007– 2010) KSGM tara – fından hazırlandı ve yürürlüğe girdi. Bunu diğer eylem planları izledi.
2011 – Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan İstanbul Sözleşmesi ya da tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni ilk imzalayan ülke Türkiye oldu (!)
2021 – Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararı ile Sözleşme’nin Türkiye bakımından bozulmasına karar verildi.
Kadınlar özellikle iş hayatında ne tür zorluklarla karşılaşıyor?
- İşe alımda ayrımcılık
- Ücretlendirmede ayrımcılık
- Eğitimde ayrımcılık
- İş – yaşam dengesi
- Cam tavanlar (Üst rollere geçememek)
- Mobbing (Mobbing ile cinsiyet arasındaki bağlantıyı inceleyen pek çok araştırma, kadınların erkeklere nazaran daha fazla mobbinge uğradıklarını tespit etmiştir.)
- Cinsel taciz
- Sosyal güvenlik (Sigortasız basit işlerde çalıştırma)
Cam tavanlar kırılsa da kadın liderlerin ayağına batıyor!
KPMG’nin yayınladığı “Küresel Kadın Liderlere Genel Bakış 2023” raporu toplumsal cinsiyet eşitliği alanında gidilecek yolun ne denli uzun olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. 53 ülkeden 839 kadın lidere yöneltilen 73 sorudan çıkan çarpıcı yanıtların yer aldığı rapor açıkça gösteriyor ki cam tavanlar kırılsa da kırıklar kadın liderlerin ayağına batıyor! Zira kadın liderler haftada 80 saatten fazla çalışmak zorunda kalabiliyor. Ev işlerinde kendisine yardımcı olan bir partnere sahip olduğunu belirtenlerin oranı sadece yüzde 4’le sınırlı olduğu verilere yansıyor.
KPMG’nin üst düzey kadın yöneticilerin şirketlerinde ve özel hayatlarında ne kadar yoğun bir şekilde çalıştıklarını gözler önüne seren araştırmasına göre bazı kadın liderler haftada 80 saat veya daha fazla çalıştığını belirtiyor. Sonuçlara göre yüzde 70’i aynı zamanda anne de olan küresel kadın liderler evlerinde pek rahat değil. Katılımcıların sadece yüzde 4’ünün evin temel sorumluluğunu taşıyan bir partneri var. Kadın liderlerin yüzde 38’i evlerinde işlerin ana sorumluluğunu öncelikle kendileri üstleniyor. Üstelik bu yoğun tempoya rağmen üst düzey kadın yöneticilerin yüzde 46’sı kendi şirketleri dışında başka kuruluşlarda da görev yapıyor.