Etkili olmak için orijinal olmak şart değil
Pek çok alanda olduğu gibi iletişim çalışmalarında da bir fikrin “tutması”, arzu edilen sonuçlara ulaşması için “ilk kez” deneniyor olması gerekmez. Vodafone Türkiye’nin “çalışan deneyimi” odaklı kampanyası da ilk olmamasına rağmen, son derece sempatik, gayet etkili bir iş olmuş.
Vodafone Türkiye’nin kampanya filminde; iş görüşmesine gelen adaylar, firmanın CEO’su Engin Aksoy ve marka yüzü Aras Bulut İynemli ile mülakat yapacaklarını görünce küçük bir şok yaşıyorlar. Neşeli ve adayların tatlı heyecanının hissedildiği bu kampanyada, ebeveynler için karne günü izni, yurt dışı çalışma imkanı, MBA programı ve spor kulüpleri gibi, firmanın çalışanlarına sunduğu olanaklar tanıtılıyor.
Gizli kamerayla çekildiği söylenen filmi izlediğimizde 2013 yılında Heineken’in “iş görüşmesi” temalı kampanyası “The Candidate”i hatırladık. Heineken’in filminde; görüşmeye gelen adaylar pek çok alışılmadık olayla karşılaşıyorlardı. Örneğin görüşme, Anglosakson kültüründe kabullenilmesi hiç de kolay olmayacak bir şekilde başlıyor; adaya mülakat odasına kadar “eli tutularak” eşlik ediliyor. Bu, aslında adayın tepkisinin ölçüldüğü ilk sınavdır.
Ardından görüşmeyi yürüten kişi fenalaşarak yere düşüyor. Son olarak da bulundukları binanın çatısından atlamak üzere biri olduğu anonsu yapılıyor. Dışarı çıktıklarında görülüyor ki itfaiyenin gerdiği atlama bezini tutacak bir kişiye daha ihtiyaç var. Anlaşılacağı gibi bu da üçüncü sınavdır…
Heineken, tüm bu testlerden başarıyla geçen adayların sayısını üçe indirmiş ve işin kime verileceğini de çalışanlarına sormuştu. Neticede “kazanan” aday, firmanın sponsor olduğu Şampiyonlar Ligi’ndeki Juventus-Chelsea maçında mülakat görüntüleri tüm stadyuma izletilerek açıklanmıştı. Tabii tüm izleyicilerin o sırada sahada olan “adayı” alkışladığını da unutmamak gerekir.
“Gizli kamerayla çekilmiş, adayların sürprizlerle karşılaştığı bir mülakat” temasından yola çıkılarak hazırlanmış iki kampanya filmi de gayet başarılı… Öte yandan aralarındaki benzerliğe kapılıp, mesajlarının ve ulaşılacak sonuçların da benzer olacağını düşünmek doğru olmaz…
Heineken, coşkulu, istekli insanları istihdam eden, dolayısıyla kendisinin de böyle bir firma olduğu algısına ve itibara yönelik bir film yapmış. Vodafone Türkiye ise dolaysız anlatımıyla kendini, biraz daha kaba sayılabilecek bir tonla pazarladığı, çalışan memnuniyetini vurgulayan bir kampanya hazırlamış…
Carrefoursa reklamı, Eros için yeniden…
Eros isimli kediyi döverek öldüren toplum düşmanı malumunuz… Kamu vicdanında açtığı yara da… Bu elim olay üzerine bir dostumuzun CarrefourSA’nın çok da eski olmayan bir kampanyasını sosyal medyadan paylaştığını gördük. Hemen hatırlatalım, çoğunluğu yerli sermayeye ait ve Türkiye’de halka açık bir şirket olan CarrefourSA, İsrail’deki Carrefour markasıyla hiçbir ilgisi olmadığını açıklamıştı.
Yara kanamaya devam etti
Gelelim firmanın Kristal Elma’dan bronz ödül alan kampanyasına… “Yanlış Hareketler” isimli çalışma, yeni olmasa da tıpkı “Audi’de bulamayacağınız aksesuarlar” gibi eskimeyen ve etkili işlerden biriydi. Müthiş zekice ve agresif tonda hazırlanmış açık hava reklamlarında köpeğini kırsal alanda terk ettikten sonra uzaklaşan bir araba görseli üzerine “Hıyar” fiyatı yazılmıştı. Bir başka afişte ise apartmanlara asılmasına alıştığımız “Sokak kedilerini besleyip alıştırmayın” yazısı üzerinde “Maydanoz” fiyatı yer alıyordu…
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Eros’u öldüren sanığa Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında bugüne kadarki en yüksek cezanın verildiğini açıkladı. Ancak, yara kanamaya devam etti… Elbette asıl çözüm yüksek cezalar değil, bu olayların engellenmesidir. Peki ne yapmak gerekir? Şiddetin tek sebebi olmadığı gibi çözümü de bir yerde aramak doğru olmaz. Yasalardan eğitime, adli uygulamalardan psikolojik altyapıya kadar pek çok alanda aynı anda çalışma yürütmek gerekir. Bu arada iletişim çalışmalarına da önemli bir pay düşüyor.
Havalimanında ramazan…
İGA İstanbul Havalimanı, Ramazan ayı boyunca özel bir etkinlik düzenliyor. Terminale kurdukları “Ramazan Köyü”nde müzik dinletileri, el sanatları atölyeleri ve oyun alanları yer alıyor. Osmanlı macunu, mahya, ramazan sofrası, teravih vaktinde mâni okunması ve meddah oyunları gibi ögelerin sunulduğu alanda, kültürümüzün tanıtımı için çalışmalar yapılıyor. Ayrıca iftarda dağıtılan kumanyanın ünlü şefimiz Ebru Baybara Demir imzalı menüsü, deprem bölgesinden temin edilen malzemelerle hazırlanıyormuş.
Oryantalizm tuzağına dikkat!
Uluslararası alanlarda gelenekler, kültür ve değerlerden söz etmek kolay değildir. Konu bu olduğunda, Galata Limanı’na yanaşan “cruise” gemilerinden inen yolcuları kılıç-kalkan ekibiyle karşılayıp korkuttuğumuz dönemleri bir kabus gibi hatırlarım.
Oysa Hristiyan alemi, Noel’e girildiğinde nasıl ki tüm kültür ve değerlerine sahip çıkıyorsa bizim de Ramazan’da benzer bir yaklaşım sergilememizden doğal bir şey olamaz. Tek sakınca oryantalizm tuzağına düşmek olabilir…
İGA İstanbul Havalimanı, kendisini “dünyanın buluşma merkezi” olarak konumlandırıyor. Yalnızca 2023 yılında 76 milyondan fazla yolcuyu ağırlayan kurumun bu özelliğini kültür ve değerlerimizin tanıtımına katkı sağlamak için kullanması hem ülkemizin hem de kendisinin itibarına olumlu yansıyabilir.
Bu vesileyle Marketing Türkiye çalışanlarının ve okurlarının mübarek Ramazan ayını ve Ramazan Bayramı’nı en içten dileklerimle kutlarım.