100 yıllık yoldaşlık
Cumhuriyetimiz henüz ilk yılını tamamladığında Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün direktifleriyle 26 Ağustos 1924’te Türkiye İş Bankası da kapılarını açıyor. “Türkiye’nin Bankası” olma misyonuyla yola çıkan İş Bankası, geride bıraktığı bu bir asrı Ankara Ulus’taki İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde hazırlanan “İstikbalinizin Emniyeti-Türkiye’nin Bankasıyla Bir Asır” sergisi ile anlatıyor. 15 Ağustos günü İş Sanat Genel Müdürü Zuhal Üreten ve Türkiye İş Bankası Kurumsal İletişim Müdürü Müge Nevşehirli Veziroğlu‘nun ev sahipliğinde Ankara’da basın buluşması ile açılan serginin katılımcılarından biri olarak açık yüreklilikle söylemeliyim ki, sergi bir bankanın 100 yılından daha çok bu toprakların insanlarına 100 yıldır sürdürdüğü yoldaşlığı anlatıyor…
Ankara; dokusu, mimarisi ve hemen her semtinde Cumhuriyet’in izlerini taşıyan yapısıyla akıllarda yer eden bir şehir. Yolunuz Ulus’a düştüğünde bu hissi çok daha yoğun yaşıyorsunuz ve tam köşe başında Cumhuriyet modernleşmesinin simgelerinden biri olarak İtalyan mimar Giulio Mongeri tarafından 1929 yılında inşa edilmiş tarihi bina, üzerindeki “İktisadi Bağımsızlık Müzesi” tabelasıyla heyecan uyandırıyor. Tam da bu heyecanla içeri adım atıyorum ve daha ilk katta heyecanım katlanmaya başlıyor.
Samimi bir karşılamanın ardından Zuhal Üreten ve Müge Nevşehirli Veziroğlu’nun anlatımıyla sergi, İş Bankası’nın geçmişten günümüze dek sürdürdüğü güçlü sosyal sorumluluk projeleriyle başlıyor. “En Büyük Yatırımımız Geleceğe” sloganıyla hayata geçirilen eğitim kurumları iş birlikleri içerisinde elbette Darüşşafakalı ve projenin başladığı günlere tanıklık etmiş biri olarak “81 ilden 81 Öğrenci” projesi hemen yakalıyor beni.
Akabinde “Daha Eşitlikçi Bir Dünya” yaratmak adına sürdürülen faaliyetler ve kadın istihdamına verilen önem “İlk Günden Beri Kadın Çalışanlarla” söylemi altında bütünleşiyor. Bankanın ilk 5 yıl içinde kadın çalışan oranını yüzde 15’e yükselttiğini duyuyoruz Zuhal hanımdan, ardından Türkiye’de imza yetkili ilk kadın bankacı olan Hatice Erdilek’in hikayesini dinliyoruz. Üç dil bilen ve Türkiye’nin ilk feministlerinden olan Erdilek’in İş Bankası’nda görevi Celal Bayar’a “Bu Cumhuriyet’te bana bir görev yok mu?” sorusunu yönelttiği mektubuyla başlıyor ve ardından pek çok “ilk”e adını yazdırmaya devam ediyor…
“Dünya Bizim Gelecek Bizim”
İş Bankası’nın sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde ülkemizdeki ormanların ve denizlerin korunması, tarımsal üretimin yüksek teknolojik sistemlerle desteklenmesi ve Banka’nın geleceğe yönelik taahhütlerini “Dünya Bizim Gelecek Bizim” bölümünde inceliyoruz. “81 İlde 81 Orman” yaratan proje kapsamında bugüne dek 2,5 milyon ağaç dikildiğini söylüyor Müge Nevşehirli Veziroğlu ve bankanın 100’üncü yılında projeye kaldıkları yerden devam edeceklerinin altını çiziyor. Hedefse iddialı ama gerçekçi: “2,5 milyon ağaç daha dikilecek”!
Deniz Kâşifi adlı glider cihazı da bu bölümün en çok dikkat çekenlerinden. Denizlerimizdeki yaşama dair bilimsel ve akademik çalışmalara destek olmak üzere İş Bankası tarafından ODTÜ bünyesindeki Deniz Bilimleri Enstitüsü’nün kullanımına sunulan “Deniz Kâşifi”, deniz altında gemiden bağımsız olarak belirlenen bir rota çerçevesinde 100 güne kadar ölçüm yapabiliyor, 1.000 metre derinliğe inebiliyor ve yüzeye çıktığında topladığı verileri belli aralıklarla uydu sistemi üzerinden bilim insanlarına aktarabiliyor. İş Bankası böylece sudaki yaşamın da koruyuculuğunu üstleniyor.
“Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi” de bu sergide!
Oğlu Can Yücel “Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi” diyordu Hasan Âli Yücel için. O gözler sergide de karşımıza çıkıyor!
Hasan Âli Yücel, Milli Eğitim Bakanlığı döneminde başlattığı “Dünya klasikleri’nin dilimize kazandırılması ve yaygın olarak okunması” çalışmasından aldığı hız ve birikimi, Türkiye İş Bankası’ndan aldığı güçle birleştirerek, ülkemizin önemli ve köklü yayınevlerinden birini, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’nı 1956 yılında kurmuştu.
Hemen her evin kitaplığına girmeyi başaran Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları‘nın 1956 yılından bu yana sürdürdüğü yayıncılık faaliyetleri etkileyici bir görsel dille sergide yer alıyor ve katılımcılara edebiyat tarihine tanıklık etme fırsatı sunuyor…
Orhan Veli’den Zeugma’ya İş Sanat…
Serginin gezilmesi en keyifli alanlarından biri de elbette sanatı iliklerimize kadar hissettiğimiz İş Sanat bölümü oluyor. İş Sanat’la ilk karşılaşmam benim için Orhan Veli ve Şiir demek (“Orhan Veli’nin ceketi hep sahnede…“). Sergide ise elbette çok daha fazlası mevcut.
Bankanın 2000 yılından bu yana İş Sanat markası altında hayata geçirdiği sahne sanatları ve plastik sanatlar alanındaki etkinlikleri, kültürel miras ve arkeoloji projeleri ile müzecilik alanlarında ülkemizin kültür sanat hayatına verdiği büyük desteği Zuhal Üreten’den dinleyerek yolculuğumuza devam ediyoruz.
Bir iletişimcinin 100 yıllık günlüğü
Bir iletişimci için eşsiz bir sergi olduğunu söylemek zorundayım. Zira ülkenin 100 yılına tanıklık eden marka, aynı zamanda 100 yıldır tüm mediumları yakalıyor ve etkili bir iletişim stratejisi çiziyor. Uçaklardan broşür atmaktan radyodaki ilk reklama, gazete ilanlarından iletişimde ilk ünlü kullanımına dek sergi kendini zamanın akışına göre güncelleyen bir markanın reklam yolculuğuna davet ediyor. 1924 yılında başlayan ve sonraki yıllarda çeşitlenip gelişerek taşıdığı mesajlarla yaratıcılığı buluşturan reklamlar, Banka’nın ve reklamcılığın erken dönemini nadir bulunur bir zenginlikle belgeliyor.
Veda ederken…
Serginin sonuna geldiğimizde zihnim bir biçimiyle hem Cumhuriyetin hem de İş Bankası’nın 100 yıllık zaman yolculuğunu tamamlayıp bugüne geri dönüyor. Bir bankanın “Türkiye’nin Bankası” olma misyonunu nasıl gerçekleştirdiğine, toplumun tamamı için eğitimde fırsat eşitliğinden toplumsal cinsiyet eşitliğine, sürdürülebilirlikten sanata ve spora katkılarıyla tam anlamıyla “yoldaşlık” ettiğine tanıklığımla ayrılıyorum müzeden.
Üstelik artık bu zaman yolculuğunun kapıları herkese açık! Eğer Ankara’da yaşıyorsanız ya da yolunuz Ankara’ya düşerse muhakkak o görkemli kapıdan geçerek bu yolculuğa çıkmanızı öneririm…