Elektrikli otomobil: Hayaldi, kararsızlık oldu!
Çevresel kaygıların artması ve teknolojinin önlenemez yükselişiyle birlikte otomotiv sektörü köklü bir dönüşüm sürecinden geçiyor… Bu dönüşümün en dikkat çekici unsuru ise şüphesiz elektrikli araçlar. 2020’li yılların başından itibaren hızla büyüyen elektrikli araç trendiyle her geçen gün daha fazla elektrikli araç yollarda boy gösteriyor. Her ne kadar elektrikli araçlar avantajlarıyla ön plana çıksa da tüketicilerin aklında endişeler de yok değil. Peki, elektrikli araçların avantajları ve dezavantajları neler? Tüketiciler elektrikli araçlar konusunda en çok hangi noktalarda tereddüt yaşıyor? Sektör temsilcileri, pazarın geleceği hakkında neler öngörüyor? Gelin tüm bu soruların yanıtlarını uzmanlardan dinleyelim…
Alıştığımız motor sesini çıkarmayan, yollarda sessizce süzülen elektrikli araçlar, hayatımıza büyük bir heyecanla girdi. Özellikle klasik içten yanmalı motorların bıraktığı karbon ayak izi giderek artan çevresel kaygıları tetiklerken, elektrikli araçlara olan ilgiyi de artırıyor. Öyle ki araştırmalara göre motorlu kara araçlarının egzoz gazları tüm mobilite karbon salınımının yüzde 75’ine denk geliyor. Bu da dünyanın karbon salınımının yaklaşık yüzde 15’i demek. AB Komisyonu, otomotiv sektöründeki karbon emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 55 oranında azaltmayı ve 2035 yılı itibarıyla yeni araçlardan kaynaklanan CO2 salınımını tamamen ortadan kaldırmayı planlıyor. Bu hedefler doğrultusunda, elektrikli araçların önemi giderek artıyor. Dünyamız hakkında endişelerimiz artarken yüzümüzü elektrikli araçlara dönüyoruz. Ancak burada da bizi endişeler ve soru işaretleri yalnız bırakmıyor. Zira elektrikli araç almak isteyen tüketicinin aklında araçların menzili, şarj istasyonlarının yetersizliği ve şarj sürelerinin uzunluğu, evde şarj istasyonu kurmanın maliyeti gibi pek çok endişe var. Peki araştırmalar ne diyor?
Elektrikli araç konuşmaları iki kat arttı
Ipsos’un Şubat ayında gerçekleştirdiği Elektrikli Araçlar Tüketicinin Nabzı araştırmasına göre, 2023 yılında tüketicilerin otomotiv endüstrisine olan genel ilgisi arttı. Özellikle markaların yeni elektrikli araçlarını tanıttığı lansmanlar, sosyal medyada büyük ilgi çekiyor. Araştırmaya göre bu trend tüketicilerin çevre dostu ulaşım ve sürdürülebilirlik konularına olan ilgisinin giderek arttığının bir göstergesi.
Yine aynı araştırmaya göre elektrikli araçlara erişim, tüketicinin gündemindeki önemli konulardan biri olarak ön plana çıkıyor. Elektrikli araçlarla ilgili en çok konuşulan konular arasında ise fiyat ve maliyetler yer alıyor. Araçların menzili, şarj altyapısı gibi sektöre özel konular ise elektrikli araçların geleceğini belirlemede önemli bir role sahip ve üçüncü büyük ana konuyu oluşturuyor.
Şarj süresi endişe sebebi
Deloitte’un “2023 Küresel Otomotiv Tüketici Araştırması’na göre ise kullanıcıların elektrikli araçlar hakkındaki en önemli endişesi şarj süresi. Türkiye’de araştırmaya katılan tüketicilerin yüzde 54’ü bir sonraki araç seçimlerinin benzin/dizel olacağını belirtiyor. Hibrit elektrikli araç yanıtı verenlerin oranı yüzde 30, tamamen pille çalışan elektrikli araç yüzde 10, şarjlı hibrit elektrikli araç diyenlerin oranı ise yüzde 4. Elektrikli araçlarla ilgili Türkiye’deki tüketicilerin en büyük endişesi yüzde 47 ile şarj için gereken süre. Bunu yüzde 42 ile sürüş menzili ve halka açık elektrikli araç şarj altyapısının olmaması takip ediyor. Küresel pazarın aksine elektrikli araç almayı düşünen Türkiye’deki tüketicilerin üçte ikisi araçlarını halka açık şarj istasyonlarında şarj etmeyi planlıyor. Bu eğilimin sebebi, evlerine şarj istasyonu kurma konusunda bilgilerinin/imkanlarının olmaması (yüzde 30) ve yüksek kurulum maliyetleri (yüzde 30) olarak öne çıkıyor.
Endişelenmekte haklı mıyız?
Tüketicilerin endişeleri anlaşılır, ancak durum göründüğü kadar karamsar değil. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’nun (EPDK) verilerine göre, Türkiye’de halihazırda 6 binden fazla şarj istasyonu ve 13 binden fazla şarj soketi bulunuyor. Üstelik bu sayıların hızla artması bekleniyor; EPDK’nin öngörülerine göre, 2025 yılında şarj istasyonu sayısı 53 bine, 2030 yılında ise 251 bine ulaşacak. Bu hızlı büyüme, elektrikli araç kullanıcılarının şarj altyapısına erişim konusunda yaşadıkları endişeleri büyük ölçüde azaltabilir.
Özetle, elektrikli araçlarla ilgili şarj süresi ve altyapı konusunda endişeler bulunsa da teknoloji ve altyapının hızla gelişmesiyle birlikte bu endişelerin giderek azalması bekleniyor. Peki, sektör temsilcileri elektrikli araçlar hakkında ne düşünüyor? Elektrikli araçlar “evin ikinci aracı” olmaktan öte geçip ilk tercih edilen araç olabilir mi? Şarj istasyonları hakkındaki endişeler ne olacak? İşte yanıtlar…
Hükumetler ve özel sektör iş birliği yapmalı
✓ Elektrikli mobilitenin sunduğu çevresel faydalar, enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik, geleceğin ulaşım sistemleri için vazgeçilmez unsurlar haline geldi. Elektrikli araçlar, sundukları birçok avantajın yanı sıra bazı gelişim alanları da barındırıyor. Batarya teknolojisinde önemli ilerlemeler, ömür ve performans açısından geliştirmeler ve iyileştirmeler de hızla devam ediyor. Şarj altyapısının yaygınlaşması da bu dönüşüm sürecinin en önemli unsurlarından biri ve bu alanda küresel çapta önemli yatırımlar yapılıyor. Bunlara ek olarak elektrikli araçların başlangıç maliyetleri, üretim süreçlerinin ölçeklenmesi ve teknolojinin olgunlaşmasıyla birlikte giderek düşüyor.
✓ Elektrikli araçların daha geniş kitlelere ulaşması için altyapıyı geliştirmek büyük önem taşıyor; yani şarj istasyonlarının sayısını artırmak ve erişimi kolaylaştırmak gerekli. Bu bağlamda, hükümetler ve özel sektör arasında güçlü iş birliklerine ihtiyaç var. Devlet teşvikleri sadece ekonomik değil, aynı zamanda çevresel ve toplumsal faydalar da sağlar. Elektrikli araçların kullanımı, fosil yakıtlı araçlara kıyasla daha az karbon salınımına ve daha temiz bir çevreye katkıda bulunduğundan bu da hava kalitesinin artmasına ve şehirlerin sürdürülebilirliğinin iyileştirilmesine yardımcı olur. Ayrıca, kullanıcıların bilinçlendirilmesi de bir diğer önemli konu. Bilinçlendirme kampanyalarıyla elektrikli araçların çevresel ve ekonomik faydaları vurgulanabilir.
✓ Mercedes-Benz olarak, bu değişimi takip etmekle kalmıyor, en kapsamlı elektrikli model gamına sahip olan markalardan biri olarak ülkemizin de elektrikli araç dönüşümünde kilit bir rol oynuyoruz. Genişleyen ürün yelpazemizle birlikte elektrikli araç pazarındaki payımızı yüzde 20 seviyesine çıkarmayı hedefliyoruz. Ayrıca, sürdürülebilir mobiliteye olan bağlılığımızla çevre dostu çözümler sunmaya ve müşterilerimize en yüksek performans ve konforu sağlayan elektrikli araçlar geliştirmeye devam ediyoruz. Ancak, bu geçişin başarılı olması için sadece araç teknolojilerinin geliştirilmesi yeterli değil. Altyapı yatırımlarının artırılması, şarj istasyonlarının yaygınlaştırılması ve yenilenebilir enerji kaynaklarının entegrasyonu gibi kritik unsurlar da büyük önem taşıyor.
Otomotiv endüstrisinin temelleri elektrikli araçlara dayanıyor
✓ Haziran ayında premium segmentte elektrikli araç payının yüzde 45’e kadar çıktığını gördük. Audi AG’nin öngörüsü önümüzdeki yıllarda da bu oranın artarak devam edeceği yönünde. Bu nedenle Audi tarafında elektrikli araçlara yönelik yatırımlar hız kesmeden devam ediyor.
✓ Otomotiv endüstrisinin temelleri aslında elektrikli araçlara dayanıyor. Ancak sonrasında petrol istasyonlarının yaygınlaşmasıyla birlikte içten yanmalı araçların da arttığını gördük. Bugün ise durum tam tersine dönmek üzere. Küresel ısınmanın etkilerini yavaşlatmak için tüm endüstrilerde sıfır karbon hedefine koşmak durumundayız. Kanun koyucuların ki bunun başını Avrupa çekiyor ve bilinçli tüketicilerin tercihi içten yanmalı değil, elektrikli araçlardan yana. O sebeple önümüzdeki birkaç yılda satış rasyolarının elektrikli araç ve/veya alternatif yakıtlı ancak sıfır karbon amacına hizmet eden model grubu lehine döneceğini düşünüyorum.
✓ Elektrikli araçların herhangi bir dezavantajı bulunduğunu düşünmüyorum. Sadece kullanıcı davranışı bakımından biraz farklı açıyla bakılması gereken bir konu. Özellikle ülkemizdeki vergi avantajı sebebiyle ciddi bir fiyat avantajı var. Çok daha donanımlı modelleri daha uygun fiyata satın alabiliyorsunuz. Birçok marka 8 yıl yüzde 70 batarya seviyesi garantisi vermekte ki bu garanti süreleri içten yanmalı motorlardan daha uzun. Bununla birlikte bu modellerin işletme maliyeti evde şarj maliyetiyle kıyasladığınızda 1/6’e varan oranda daha ucuz. Kullanıcılar bu avantajları tecrübe ettikçe elektrikli araç dünyasında herhangi bir dezavantaj görmüyor.
✓ Günümüzdeki şehir hayatı gereksinimleri herhangi bir aksiyon almak için yeterli. Özellikle şehirlerdeki kirliliği ve emisyonu azaltmak ve gürültü kirliliğini ortadan kaldırmak için elektrikli araçlar en doğru çözüm. Elektrikli araç kullanıcısı yaygınlaştıkça olumlu referans etkisiyle çok daha fazla kişinin bu modellere yöneleceğini düşünüyoruz. Bir diğer etki de mutlaka şarj noktalarının artması olacaktır. Yenilenebilir enerjiden elde edilen şarj lokasyonları ve evde şarj imkanları arttıkça pazar çok daha hızlı büyüyecektir.
En büyük soru işareti menzil ve şarj altyapısı
✓ AB komisyonu 2030’a kadar otomotiv sektöründeki karbon emisyonlarının yüzde 55 azaltılmasını hedeflerken 2035 yılına kadar da yeni otomobil ve ticari araçlardan kaynaklanan CO2 salınımını yüzde 100 azaltmayı hedefliyor. Bu noktada elektrikli otomobillerin önemi daha da anlaşılır hale geliyor. İklim değişikliği hakkında kamuoyunda farkındalık arttıkça tüketici de günlük hayatında karbon ayak izini azaltmanın yollarını aramaya başladı. Dolayısıyla bugün otomotivde elektrifikasyon bir yandan tüketicinin talebi diğer taraftan üreticinin inisiyatifiyle dönüşüyor.
✓ Elektrikli otomobillerin tüketici tarafından en büyük soru işaretleri arasında menzil kaygısı ve yaygın olmayan şarj altyapısı bulunuyor. Pazarın büyümesine paralel olarak şarj altyapısının gelişmesi ne yazık ki aynı hıza sahip değil. Çünkü bu hizmete yapacağınız yatırımın maliyeti çok yüksek hem de geri dönüşü uzun sürüyor.
✓ Öte yandan Türkiye’nin sokaklarında henüz şarj yatırımları başlamadı diyebiliriz. Evine şarj istasyonu kurduramayan tüketici ne yazık ki AVM veya farklı ortak şarj noktalarında aracının elektrik ihtiyacını karşılamak zorunda kalıyor. Şarj altyapısına yapılacak yatırımlar, kullanılan teknoloji yüzünden fiyatı zaten yüksek olan otomobillere uygulanan ekstra vergi sisteminin yeniden düzenlenmesi, elektrikli araçlara tanınacak özel imtiyazlar ve teşvikler bu araçların yaygınlaşmasına olumlu katkı sağlayacaktır.
Müşteri deneyiminin olgunlaşmasına ihtiyacımız var
✓ Elektrikli araçlarla ilgili, menzil ve pil konularının tamamen algıyla ilgili olduğunu söylemek mümkün. Henüz kullanıcı olarak günlük menzil ihtiyacımızı tam olarak tarifleyemedik. Mevcut şartlarda piyasada sunulan elektrikli bir aracın sağladığı ortalama menzil 300-400 km arasında. Bu menzil bireysel ve ticari kullanım için yeterli seviyede. Pil konusunda da benzer bir durum söz konusu. İhtiyacımız olan pil teknolojisine sahibiz. Bu süreçte müşteri deneyiminin olgunlaşmasına ihtiyacımız var.
✓ Şarj altyapısı da Türkiye’nin iyi yönettiği bir konu. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) son derece odaklı şekilde çalışıyor ve sektör paydaşlarının da görüşlerini alarak ilerliyor. Soket başına hizmet veren araç oranına baktığımızda ise küreselde iyi bir ortalama olduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte, büyük kentlerdeki dikey kentsel yapı, Türkiye’de evde şarj konusunda pozitif deneyimi kısıtlayan ve endişe düzeyini artıran bir sorun olarak karşımızda durmaya devam edecek.
✓ Avrupa’ya oranla Türkiye’de fiyat hassasiyeti daha yüksek bir alıcı kitlesi var. Öte yandan Türkiye, adaptasyon kabiliyeti olarak Avrupa’dan daha hızlı refleksleri olan bir pazar. Önümüzdeki 5 yıl içinde Türkiye’deki elektrikli araç payının Avrupa ile aradaki farkı kapatma eğilimi göstereceğini tahmin ediyorum.
Hibrit teknolojiye ilgi arttı
✓ 2022 elektrikli araç satışlarının yüzde 1 oranında olduğu otomotiv pazarında, bu oran 2023’te yüzde 7’ye yükseldi. 2024’ün ilk 5 ayında da geçtiğimiz senenin aynı dönemine oranla satışların 3,5 kat arttı. Elektrikli araçlara olan ilginin yanında şarj edilebilir hibrit teknolojisine de artan bir ilgi var. 2023 yılında bir önceki yıla göre 2,5 kat büyüyen şarj edilebilir hibrit pazarının, 2024 yılının ilk 5 ayında ise önceki senenin aynı dönemine göre 2 kat büyüdüğünü gözlemliyoruz.
✓ 30’dan fazla ülkenin katıldığı Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında 2040’a kadar tüm araçların sıfır emisyonlu olması konusunda anlaşma sağlandı. Türkiye de bu ülkelerin arasında yer alıyor. Bu sebeple içten yanmalı motorların gelecekte hayatımızda olmayacağını biliyoruz. Ancak bunun bir anda olması elbette ekosistemin bozulmasına yol açacaktır. Bu yüzden elektrikli araçların en büyük destekçisi şarj edilebilir hibrit teknolojisi olacaktır. Elektrikli araçlar, pazar paylarını kademeli olarak artırıyor. Önümüzdeki dönemde şarj edilebilir hibrit ve tam elektrikli modeller tüketicilerin önündeki ağırlıklı olarak tercih edecekleri elektrifikasyona geçiş seçenekleri olacaktır.
✓ Sonuç olarak elbette içten yanmalı motorların yerini elektrikliler alacak. Ancak bu bir süreç ve hızı ise birçok faktöre bağlı. Batarya teknolojilerinin gelişmesi, daha ulaşılabilir elektrikli araçların yaygınlaşması bu dönüşümde önemli rol oynayacak.
Geçtiğimiz yıla göre ilgi iki kat arttı
✓ 2023 yılında küresel ölçekte elektrikli araç satışları bir önceki yıla göre yüzde 30 artış gösterdi ve 9 milyon adet seviyesine geldi. Dünyada bu yılın ilk çeyreğinde satılan elektrikli araç sayısı ise 2020’nin tamamında satılan elektrikli araç sayısına ulaştı. Ülkemizde de elektrikli araçlara ilgi giderek artıyor. Bu yılın ilk yedi ayında elektrikli araçların binek pazardaki toplam payı yüzde 7,8 oldu. Bu da geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre iki kattan fazla artış yaşandığını gösteriyor. Bu yüksek artış oranı, elektrikli araçlara olan ilginin boyutunu ortaya koyuyor. Üretim ve satışlar da bu ilgiye paralel şekilde artıyor.
✓ Otomotiv sektöründe elektrikliye geçiş süreci yaşanacağını sektör temsilcileri olarak öngörüyorduk ve günümüzde bu süreç oldukça hızlandı. Üreticiler geçmiş yıllara oranla çok daha fazla elektrikli ya da elektrik destekli motor tipine sahip araç üretiyor. 2030 yılında küresel ölçekte satılan araçların yüzde 60’ının elektrikli olması bekleniyor. Bu da aslında bize elektrikli otomobillerin gelecekte konvansiyonel motor tipine sahip araçlara göre daha çok tercih edileceğini gösteriyor. Kia Global ise 2030 yılı için elektrikli araç satış oranını küresel trende paralel olarak yüzde 60 olarak belirledi.
✓ Özetle, bir dönüşüm yolculuğunda olduğumuz kesin. İçten yanmalı araçların bir süre daha sektörde önemli oranda yer alacağını söyleyebiliriz. Elektrikli araçlar konusunda tüketiciler arasında çeşitli soru işaretleri vardı. Menzil konusu da tartışılan başlıklardan biriydi ancak üreticiler bu konuda önemli yatırımlar yaptı. Kia’dan örnek vermek gerekirse, bu yılın ilk çeyreğinde Türkiye’ye getirdiğimiz EV9’un şehir içi menzili 774 km’ye kadar ulaşıyor. Bununla birlikte şarj süresiyle ilgili endişeler de yüksek hızlı şarj teknolojisinin gelişmesiyle giderildi. Şu anda EV9’da 15 dakikada 249 km’ye kadar şarj etme imkânı sunuyoruz.
Teknolojik, ekonomik ve altyapısal dönüşümler gerekiyor
✓ Elektrikli araçların pazar payının artma trendi, birçok faktörün etkisiyle önümüzdeki yıllarda da devam edecek ve hatta hızlanacak gibi görünüyor. Bu durumu etkileyen başlıca faktörleri ise şu şekilde sıralayabiliriz:
✓ Çevresel ve yasal düzenlemeler: Hükümetlerin karbon emisyonlarını azaltma hedefleri ve fosil yakıt kullanımını sınırlamaya yönelik yasal düzenlemeleri, elektrikli araçlara olan talebi artıracaktır. Avrupa Birliği ve bazı diğer ülkeler, 2030 ve sonrasında içten yanmalı motorlu araçların satışını yasaklamayı planlıyor.
✓ Teknolojik gelişmeler: Batarya teknolojilerindeki ilerlemeler, elektrikli araçların menzilini artırmakta ve maliyetlerini düşürmekte. Bu durum, elektrikli araçların tüketiciye daha çekici gelmesini sağlayacaktır. Ayrıca, şarj altyapısının gelişmesi de elektrikli araç kullanımını kolaylaştıracaktır.
✓ Otomotiv endüstrisinin yatırımları: Büyük otomotiv şirketleri, elektrikli araç üretimine milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Bu yatırımlar, elektrikli araç çeşitliliğinin ve üretim hacminin artmasını sağlayarak, tüketiciye daha fazla seçenek sunacak ve fiyatları düşürecektir.
✓ Tüketici bilinci ve tercihleri: Çevre bilincinin artması ve fosil yakıtlı araçların olumsuz çevresel etkilerinin daha iyi anlaşılması, tüketicilerin elektrikli araçlara yönelmesini sağlamaktadır. Ayrıca, elektrikli araçların düşük işletme maliyetleri de tüketici açısından önemli bir avantaj.
✓ Ekonomik teşvikler: Birçok hükümet, elektrikli araç alımını teşvik etmek için vergi indirimleri, sübvansiyonlar ve diğer finansal teşvikler sunmaktadır. Bu tür teşvikler, elektrikli araçların toplam sahip olma maliyetini düşürmekte ve pazara giriş bariyerlerini azaltmakta.
Yandex Ads, Türkiye’de navigasyon uygulaması kullananların tercihlerini açıkladı