Bağlantılı Zeka Çağı’ndayız
Bu da nereden çıktı demeyin; “Bağlantılı Zeka Çağı”ndayız…
Bağlantılı Zekâ; operasyonel zorlukları ortadan kaldırarak katma değerli işler için yapılması önerilen iş ve stratejik ortaklıklardan söz ediyor. Açıkçası bu yaklaşım; fırsatları görüp büyümek isteyenlerle, yeni işlerle yumurtaları farklı sepetlerde taşımak isteyenlere çok uygun.
Dergiyi yayına hazırlarken mutlaka bir son göz olarak bakmamı istiyor Ferruh. Bu nedenledir ki yeni sayı baskıya gitmeden önce tüm haberleri okuyabiliyorum. İyi ki de okutuyor çünkü hem çok öğreniyor, hem de özellikle IP kapağı altında verilen haberlere çok şaşırıyorum. An geçmiyor ki bir yeni uygulama, yazılım ya da online tabanlı yeni bir iş/yaşam alanı hayatımıza girmesin. Bu kez de öyle oldu. Pek çok yeni uygulama, uygulamaya bağlı ürün ve hizmet bir çırpıda geçti gözlerimin önünden.
Teknoloji ne kadar şaşırtıcı olsa da dayanağı ihtiyaçlarımız. İster teknolojiyi kullanarak ister sürece bir yenilik katarak tüketici ihtiyaçlarını en doğru iç görüyle en hızlı şekilde karşılayan işi de parayı da alıp götürüyor. Günümüzde iş yapmak, yapılan işten para kazanmak ve işletmeyi sürdürülebilir kılmak giderek zorlaşıyor. Yeni iş modelleri arayışı da artarken bu alanda üretilen fikirler ortalıkta uçuşuyor.
“İnovasyon Seferi” kitabının yazarı Gils Van Wulfen, “İş Modeli Üretimi”ne kafa yoran Alexander Osterwalder & Yves Pigneur ve “Caz Ustalarından Liderlik Dersleri/Karmaşaya Evet” diyen Frank J. Barret’in fikir dolu kitapları gerçekten ufuk açıcı.
Gils Van Wulfen’in İnovasyon Seferi kitabının okunması oldukça kolay. Yazar büyük kâşiflerin aslında büyük bir inovatör olduğunu iddia ediyor. Colomb, Macellan, Armstrong, Edmund Hillary, Teinzing ve Roald Amundsen’in aslında seçtikleri yolla yenilikçiliğin esin kaynağı olduklarını iddia ediyor. Yazar kitabında her bir kâşifin hayatından kesitlerle anlamlı metaforlar yaparak inovasyon yolculuğu için adeta bir yol haritası hazırlamış.
Değişin, değişin ama lütfen hemen değişin!
Kitapların neredeyse hepsi aynı mesajı veriyor. Ana mesaj; “Yenilenmeyene hayat yok.” Bildiğimiz işleri, yapageldiğimiz yöntemlerle yapmaya devam edecek olursak çok düşünmez, batacağımızın garantisini ben de veririm. Bu her sektör için aynı. Tüm sektörlere iyi gelecek bir reçete yok elbette ancak pazarlama ve pazarlama iletişimi gibi iç görü odaklı işlerde değişim diğerlerinden çok daha hızlı. İşleri o eski bildik biçimde yapmaya devam edenler için gelecek pek parlak gözükmüyor.
Eski iş modellerine meydan okuyarak yarının şirketlerini tasarlamaya aday vizyonerler için hazırlanan İş Modeli Üretimi’ni anlatan yazarlar yazdıklarını hayata ne kadar geçirdiler bilmiyorum ama şahsen benim için esin kaynağı oldu.
Caz Ustalarından Liderlik Dersleri /Karmaşaya Evet diyen üçüncü kitap ise epeyce ilginç. Dilime yeni kavramlar eklerken bunca yıllık iş yapış biçimimi yeniden gözden geçirmeme neden oldu. “Odaklı Karmaşa” cazın şu anki koşuşturmama getirdiği yeni bir kendini anlama hali. Bir başka kavram ise sanırım tüm kafamda çevirdiklerimin bir özeti niteliğinde. İçinde bulunduğumuz zaman için ilk kez Stanford Üniversitesi’nde kullanılan kavram yeni iş yapış biçimlerinin üç kelimede anlatıyor. Kimileri teknoloji çağında olduğumuzu düşünüyorsa da Bilgi Çağını dahi bitirdik. “Bağlantılı Zekâ Çağı”nda olduğumuz söylenirken herkes yaptığı işe katma değer yaratacak gelişmiş zekâların arayışında.
Bağlantılı Zekâ; operasyonel zorlukları ortadan kaldırarak katma değerli işler için yapılması önerilen iş ve stratejik ortaklıklardan söz ediyor. Açıkçası bu yaklaşım; fırsatları görüp büyümek isteyenlerle, yeni işlerle yumurtaları farklı sepetlerde taşımak isteyenlere çok uygun. Kitap ortada ama ayrıntılar sizin yorumunuzu bekliyor. Öyle ya her caz ustasının ritmi de teması da farklı oluyor.
Doğasında girişimcilik var
Özyeğin Üniversitesi’nin girişimci öğrencileri ve mezunlarıyla ilk kez buluşuyoruz. Üniversitenin kurucusu Hüsnü Özyeğin ile daha önce de bir söyleşi yapmıştım. O dönemde de bir girişimci olarak başarıları bu kadar ortadayken üniversiteden söz ederken sıra dışı heyecanı dikkat çekiciydi. Hüsnü Özyeğin bu kez de öğrenciler girişim öykülerini anlatırken Rektör Prof. Dr. Esra Gençtürk’ün hemen yanında ve heyecanlı.
Prof. Gençtürk, 2007’de kurulan ve henüz yeni bir üniversite olmasına rağmen 2012 yılından bu yana ÖZÜ’nün Girişimci ve Yenilikçi Üniversite Endeksi’nde 6’ncı sıraya yükseldiğini söylüyor. Endeksin kriterleri epey zorlu; 1- Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Yetkinliği, 2- Fikri Mülkiyet Havuzu, 3- İşbirliği ve Etkileşim ,4- Girişimcilik ve Yenilikçilik Kültürü, 5- Ekonomik Katkı ve Ticarileşme.
Özyeğin Üniversitesi fikir ve teknolojilerin ticarileşmesini hızlandırmak üzere Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip 2011’de Girişim Fabrikası’nı kurmuş. Oluşum girişimlerin hayata geçmesi için gerekli ekosistemi de kuruyor. Girişim Fabrikasının başarısı endeksteki başarıyı da getirmiş. Okul içi girişimciliği destekleyen okul yönetimi dışardan hizmet satın almak yerine öğrencilerin girişimlerini destekliyor. Özyeğin Üniversitesi’nin girişimcilik lisans ve yüksek lisans programı da bir ilk.
Hüsnü Özyeğin tüm sohbet boyunca girişim öykülerini anlatan gençleri cesaretlendiren sorular soruyor, ilgiyle dinliyor. Öğrencilerin özgüveni ise arşa varmış. Dinlemekten keyif alıyorum. İçinde yaşadığımız onca olumsuzluktan sonra bu toplantı sahiden bana iyi geldi.
Özyeğin Üniversitesi Kurucusu ve Mütevelli Heyeti Başkanı Hüsnü M. Özyeğin ile Rektör Prof. Dr. Esra Gençtürk, Girişim Fabrikası’ından çıkan başarılı işleri kamuoyuna duyurmak amacıyla genç girişimcilerle bir araya geldi.