Çocukken geleceği nasıl hayal ederdiniz?
Bugün gündelik hayatımızda kullandığımız yepyeni teknolojilerin, ürünlerin, cihazların büyük bir çoğunluğunu önce hayal ediyoruz. Gerçeğe dönüştürmek kimi zaman elli, kimi zaman iki sene sürüyor. Sanat, tasarım, sinema, teknoloji, mühendislik her geçen gün daha da yaklaşıyor. Geleceği tasarlayabilmek için görsel düşünmenin önemi arttıkça artıyor.
Son beş yıldır “geleceği tasarlama” temalı bol sayıda çalıştay yönettim. Dünyanın dört bir yanında hep aynı soruları sorarak başladım beyin fırtınasına: Çocukken geleceği nasıl hayal ederdiniz? Bir filmde görüp de “ah keşke…” dediğiniz fikirler oldu mu? Teknoloji dünyasını kökten değiştirdiğine inandığınız filmler hangileri?
Hangi ülke olursa olsun genelde benzer film isimleri çıktı karşıma… Aslında biraz araştırınca dünya devi pek çok firmanın yöneticileri, mühendisleri ve tasarımcılarının da bu filmlerden etkilendiğini fark ettim.
Samsung’un, akıllı saati Gear için çektiği reklam bunu iyi anlatan güzel bir örnek. 59 saniyelik videoda James Bond, Jetgiller, Taş Devri, Kara Şimşek, Uzay Yolu, Dick Tracy dahil pek çok diziden, çizgi filmden, filmden sahneler var. 60’lı, 70’li, 80’li yıllarda çekilen bütün bu filmlerde insanlar kol saatlerini kullanarak başkalarıyla haberleşmiş. Nihayet 2013 itibariyle, neredeyse 50 senelik bir gecikme ile de olsa fikir hayata geçmiş.
İsterseniz hemen her çalıştayda hatırlanan filmlere, içinde geçen fikirlere hızlıca bir göz atalım.
1- Jetgiller
Tartışmasız bir numara… En çok Jetgiller geliyor akla. Bu çizgi filmin oynadığı ilk yıllarda biz şehirlerarası bir görüşme yapmak için santrali arayıp numara yazdırıyor, sonrasında da telefon geri çalsın diye yanı başında oturuyorduk. İşte o yıllarda Jetgillerde pek çok kişinin elinde cep telefonu vardı. George eve geldiğinde duvardaki dev televizyon video-konferans ekranına dönüşür, patronun itici görüntüsü ekranda belirirdi. Evin küçük oğlu okula akıllı saatiyle gider, derste film izler, kopya çektiği bile olurdu. Evet, bilişim sektörü üzerine düşeni yaptı; kırk senede de olsa bu iddialı fikirleri hayata geçirdi. Hâlâ katlanıp da çantaya dönüşecek arabaları bekliyoruz, o ayrı…
2- Uzay Yolu
Uzay Yolu da hemen herkesin aklına gelen ilk dizilerden… Işınlanma konusunda hâlâ istenen noktada olmasak da hologram teknolojileri seçim mitinglerinde, şirket toplantılarında, video kliplerde kullanılmaya başlandı bile. Aynı teknik kullanılarak bu sene 23 Nisan’da Küçükçiftlik Park’taki kutlamalarda rahmetli Barış Manço sahne aldı mesela.
Otomatik fotoselli kapılar, hayatımıza girmeden uzun yıllar önce yine Uzay Yolu’nda iddialı, etkileyici, heyecanlandırıcı bir detaydı. Bir rivayete göre Apple mühendislerinden Steve Perlman, Quicktime programının ana fikrini dizide yer alan bir müzik dinleme sahnesinden esinlenerek oluşturmuş. Aynı şekilde Motorola AR-GE Direktörü Martin Cooper, ilk cep telefonu tasarımını yaparken dizide kullanılan bir cihazdan ilham aldığını; Google üst düzey yöneticilerinden Amit Singhal da geleceğin bilişim sistemlerini tasarlarken Uzay Yolu’ndan esinlendiklerini söylemiş. Geordi La Forge’un dizide kullandığı VISOR gözlükleri ile Google Glass arasındaki benzerliklere şaşırmamak gerek. VISOR çok daha iddialı bir üründü, o ayrı. Görme engelli pek çok kişi hâlâ böyle bir ürünün çıkmasını bekliyor…
3- Azınlık Raporu (Minority Report)
Bu film daha yakın zamanlara ait. Ancak yine de endüstrimize etkisi inanılmaz boyutlarda. Film 2002 yılında çekilmiş; yani henüz tablet, akıllı telefon, iPod, Facebook, Twitter, Instagram, Spotify, YouTube ve benzerlerinin ortaya çıkmadığı; klavye ve mouse olmadan bilgisayar kullanamadığımız günlerde… Film giyilebilir teknolojiler, kullanıcı arayüzleri, artırılmış gerçeklik, big data/büyük veri, real-time pazarlama, interaktif mecralar, kişiye özel servisler, sanal para/cüzdan, güvenlik ve izleme çözümleri, alternatif video teknikleri konusunda yepyeni ufuklar açmıştı.
Bugün tablet ve akıllı telefon kullanırken yaptığımız çoğu hareketi ilk defa Azınlık Raporunda görmüştük. Giyilebilir teknolojilerin bu kadar popüler olmadığı o günlerde, filmin hemen her karakterinde akıllı lensler vardı. Bilgisayarlar akıllı eldivenlerle sanal ekranlar aracılığıyla kullanılıyordu. Rivayete göre Google filmde kullanılan akıllı eldivenleri andıran bir teknolojinin de patentini almış.
4- Geleceğe Dönüş (Back to the Future)
İşte bir başka efsane daha… Seksenli yıllarda vizyona giren filmde televizyonun bir iletişim cihazı olarak kullanıldığını, video görüşmeler yapıldığı, yüz tanıma teknolojilerinin kullanıldığını, sanal parayı, üç boyutlu filmler oynatan sinemaları görmüştük. Bugün çoğu sıradan gelen bu kalıp ifadeler o dönem için gerçeküstü detaylardı. Kendi kendine bağcıklarını bağlayan ayakkabılar, uçan kaykaylar hâlâ hayalimiz. Elbette zaman makinesi de…
5- Brezil
Brazil şu ana kadar saydıklarıma göre daha az bilinen bir film. Hatta şarkısı filmin kendisinden daha ünlü… 1985 yılında çekilen filmde dönemin bilgisayarları (kişisel bilgisayarların ilk prototipleri) ile kıyaslanamayacak modernlikte bilgisayarlar yer alır. Klavyeler daktilodan bozma olsa da, ekranlar düz-ekran teknolojisini andıracak kadar özel tasarımlar şeklindedir. Devasa lensler ve özel kameralar da dikkat çeker. Robert de Niro’nun canlandırdığı karakterin kullandığı akıllı gözlükleri yine kayda değer fikirler arasında sayabiliriz.
Giyilebilir Teknoloji örnekleri
Giyilebilir teknolojilere sıkça rastladığımız diğer filmler arasında Star Wars, Robocop, Avengers, Total Recall, Terminator, Görevimiz Tehlike gibi isimler bulunuyor. Terminatör 2’deki gözlükler potansiyel tehlikeleri haber veriyordu. Görevimiz Tehlike 4’te akıllı lensler sayesinde ajanımız karşısındaki yüzü tanıyabiliyor, bir dosyanın çıktısını iki göz kırpma ile basabiliyor, artırılmış gerçekliği etkin bir şekilde kullanabiliyordu. Robocop’taki polisler akıllı cihazlar sayesinde şüphelileri saptayıp, duvarların ötesini görebiliyordu. Avengers’ta giyilebilen teknolojiler sadece görme duyusuna değil hemen her duyuya hitap ediyordu. Kahramanımız rotasını bu sistem sayesinde buluyordu. Araçlar ve beyin tam anlamıyla bütünleşmişti. Total Recall’da da beyin ve sistemlerin entegrasyonu söz konusuydu. Kişilerin anıları çalınıyordu. Bulut teknolojisi sayesinde çalınması riskli anılar bulut platformunda güvence altında tutuluyordu.
Ve Diğerleri
Örnekleri çeşitlendirmek, uzatmak mümkün… Kara Şimşek’in KITT’i nesnelerin internetinin ilk örneklerindendir mesela. Truman Show’un mükemmel kurgusu “gözetleme” üzerine kurulu yarışmaların devrini tetikleyerek medya dünyasında yepyeni bir devrime yol açmıştır. İnanılmaz Aile’de yer alan dijital gözlem kuşları bugün drone teknolojisi olarak karşımızda…
Geçen aylarda değindiğim “Maker” hareketine gönderme yaparak bitirelim. Hatırlayacaksınız hareketin temel prensiplerinden biri “bir şeyi yaratacaksan önce görselleştirmelisin” idi. Bugün gündelik hayatımızda kullandığımız yepyeni teknolojilerin, ürünlerin, cihazların büyük bir çoğunluğunu önce hayal ediyoruz. Gerçeğe dönüştürmek kimi zaman elli, kimi zaman iki sene sürüyor. Sanat, tasarım, sinema, teknoloji, mühendislik her geçen gün daha da yaklaşıyor. Geleceği tasarlayabilmek için görsel düşünmenin önemi arttıkça artıyor.