Nesnelerin Geleceği
“Nesne” güzel Türkçemizin eşsesli kelimelerinden biri. Cümle çatısında yer alan önemli ögelerden birine de “nesne” diyoruz biliyorsunuz. İlginçtir ki nesnelerin interneti kavramında her ne kadar nesneler ön planda olsa da gizli bir “öznemiz” var aslında: İnsan. Çok büyük bir vizyondan bahsediyoruz ve fikrin gerçekten güçlü bir şekilde hayata geçebilmesi için insan odaklı düşünmek gerekiyor.
Makineler konuşuyor, hem de uzun yıllardır… Sayaçlar konuşuyor, arabalar konuşuyor, değirmenler, seralar, deniz fenerleri, tansiyon aletleri, alarmlar ve daha niceleri. BTK verilerine göre bugün Türkiye’deki operatörlerin aboneleri arasında 2 milyondan fazla makine bulunuyor.
İzmir’den Malatya’ya sevkiyat yapan bir kamyon lojistik firmalarına mesaj atabiliyor mesela: “Malatya’ya varmak üzereyim, boş dönmek istemem, Malatya’dan sevkiyatı olan firmalara yardımcı olabilirim”. Ya da bir elektrik şalteri fabrika müdürüne, “Kısa sürede tedbir almaz isen reaktif enerji yüzünden elektrik faturana yüklü bir ceza gelecek” diye haber verebiliyor. Dondurma dolabı, soğuk tedarik zincirinin önemli neferi olarak üretim tesisi için alarm üretebiliyor “Dün gece elektrikler kesildi, bir iki saat enerjisiz kaldım, dondurmalarım eridi sonra tekrar dondu, Bakkal Bey farkında olmadan bozuk ürünleri satabilir, devreye girmenizde fayda var!”
Bahsi geçen teknolojinin adı M2M. İngilizce machine-to-machine teriminin kısaltması olan M2M’i biz “makineler arası iletişim” olarak okuyoruz. Türkiye için çok önemli bir olgudan bahsediyoruz. Zira M2M ülke ekonomisinin geleceğini aydınlatan teknolojilerden biri… Yeni ekonomi, makineler arası iletişimle şekillenecek. SIM kart takılarak akıllı hale gelen makineler tasarrufu artırma, çevreyi koruma, fiziki güvenlik, sağlık güvenliği, sahada kontrol ve verimliliği artırma gibi birçok fayda sağlayarak hem KOBİ’lere hem de ülke ekonomisine büyük katkı sağlıyor. Uygulama alanı neredeyse sınırsız olan bu teknoloji enerjiden sağlığa, tarımdan lojistiğe kadar pek çok sektör için sıçrama tahtası haline gelmiş durumda.
Nesnelerin İnterneti
2020’de dünyadaki her 5 SIM karttan biri M2M SIM kart olacak. 2020 yılında dünyada birbiriyle iletişim kurabilen cihaz sayısı kimi araştırmaya göre 50 milyara kimisine göre ise 80 milyara ulaşacak. Ancak artık “Nesnelerin İnterneti” adını verdiğimiz yeni bir dönemden bahsediyoruz.
Nesnelerin İnterneti ile makineler sadece kendi aralarında değil insanlarla, doğayla, örüntülerle, sistemlerle konuşuyor. Örneğin alarm saatiniz sabah takviminizdeki ilk toplantının saatini ve mekanını kontrol ediyor önce; diyelim köprüde bir kaza var, ya da sis basmış şehrin üstüne, hemen hızlı bir muhakeme yaparak “trafik berbat olacak, saati 6:30’a kurdu ama ben yine de 15 dakika erken uyandırayım” diyebiliyor bu vesileyle.
Sensörlerin ucuzlaması, arayüzlerin basitleşmesi, felsefenin yaygınlaşmasıyla beraber önümüzdeki yıllar içinde çok önemli dönüşümler yaşanacak. Sıradan nesnelerin bile “algısı” olacak, sosyalleşecek, sanal alem ile gerçek dünya bir araya gelip “artırılmış gerçeklik” devreye girecek. Sadece tasarruf etmek, kontrol etmek, uzaktan yönetmek gibi nedenlerle değil keyif için, rahatlık için, hatta kimi zaman sırf özlediğimiz için nesnelerle iletişime geçmeye başlayacağız.
Nesnelerin Geleceğine Etki Edecek 7 Trend
Nesnelerin interneti kavramını tetikleyen pek çok önemli trend var. Bunlardan ilki mobil internet ve akıllı telefonlar. Bugün akıllı telefonumuz hayatımızın uzaktan kumandası. Ve her geçen gün yönetebildiği cihaz sayısı artıyor. İnternetin dönüşümü aslında elektriği andırıyor. Elektrik de ilk çıktığında sadece aydınlatma amacıyla geliştirilmişti hatırlarsanız. Derken radyo, televizyon, soğutucu, ısıtıcı farklı cihazların içine girmeye başladı. Çok yakında pek çoğumuz elektrikli arabalar kullanmaya başlayacağız. Aynı dönüşüm internet için de geçerli. İlk başta sadece bilgisayarlar vardı hedefte. Sonra mobil hale geçerek cep telefonlarına sıçradı. Çok yakında ise hemen her nesnenin içine mobil internet girmiş olacak.
İkinci trend ise nanoteknoloji dünyasından geliyor: Sensörler. Arabamızdaki hava yastığı sensörleri, kumaşlardaki su geçirmezlik veya paslanmayı önleyen boya… Farkında olmasak da nanoteknoloji ile üretilen birçok ürün günlük yaşantımıza girdi bile. Her gün kullandığımız akıllı telefonların içindeki transistörler de artık nanometre yani metrenin milyarda biri boyutunda üretiliyor. Gelecekte silikon yerine geçmesi beklenen ve yüzyılın malzemesi olarak adlandırılan grafen sayesinde akıllı cihazlarımız çok daha küçük, esnek ve şeffaf hale gelecek.
Üçüncü önemli başlık dijital ve fiziksel dünyanın birbirine yakınsaması. Bu iki kelimeyi birbirine bağlayarak bu trendi “Fijital” olarak adlandırıyoruz. Bu kavramın geri planında fiziksel ve dijital dünyalar arasında köprü görevini yapan cihazlar var. Bugün bu role sahip olan en iddialı cihazlar akıllı telefonlar. Ancak çok yakında tahtı akıllı saatlere bırakmaları söz konusu olabilir.
Dördüncü trend konuşan sistemler. Nesnelerin konuşur hale gelmesi aslında farklı sistemlerin de konuşmasını sağlayabiliyor. Bir çiftliği düşünelim mesela, çiftlik nesnelerin interneti sayesinde ağıllardan meraya, tarladan traktöre her kalemini kontrol edebiliyor, uzaktan yönetebiliyor. Ancak çiftliğin bu bilgileri kendi sınırlarında tutmak yerine diğer sistemlere de açıp konuşmaya başladığını düşünün. Mesela aynı bölgede olan çiftliklerin sistemleri bir araya geldiğinde bir salgın riskinin erken tespitinden tutun, mahsulün ortaklaşa satılmasına kadar gidebilecek imkanlar bulunuyor.
Beşinci trend makineleri konuşturmak, bir başka deyişle makineyi konuşur kılmak. Artık bir ürünü fikir aşamasından prototip aşamasına getirmek hatta üretmek hiç olmadığı kadar kolaylaştı. Amatör kişilerin internetten izledikleri videolar ile standart bir nesneyi konuşan bir nesneye dönüştürmesi hem kolay hem ekonomik. Ev kapılarından çay demliklerine, odalarınızdaki termostatlardan enerji yönetimine kadar her şeyi daha etkileşimli ve verimli hale getirmek mümkün. Üç boyutlu tasarım yapmak, üç boyutlu yazıcılar ile yazdırmak çok kolay. Bu kültürel dönüşüm dünyada Maker hareketi adını alıyor ve üretimin demokratikleşmesi olarak da adlandırılıyor. Evet, Maker hareketi sayesinde bugün ilkokul öğrencileri bile makineleri konuşturabiliyor. Sırada Ayşe Teyze’nin, İsmail Amca’nın bu yetenekleri kazanması var. Arayüzlerin daha da basitleşmesi ile çok yakın bir gelecekte o da olacak, herkes istediği nesne ile iletişime geçebilecek.
Altıncı trendimiz kendini yöneten nesneler. Kendi kendini kullanan arabalar, robotlar, uçan insansız hava araçları (drone’lar) ve kendi yaptığından öğrenerek bir sonrakinde daha iyisini yapan sistemler bunun en güzel örneklerinden. Kendini yöneten nesneler arttıkça verimlilik kavramı faklı bir boyuta geçecek.
Nesnelerin internetini geleceğe taşıyan son ama en az öncekiler kadar önemli trendimiz ise nesnelerin geleceğin arayüzleri haline geliyor olması. Teknolojinin gelişimiyle hayatımıza giren ekranların yanı sıra, nesnelere veya mekanlara entegre edilecek sensörlerle birlikte her şey insanın doğal hareketlerini, mimiklerini, dokunuşunu ve konuşmasını algılamaya başladı. Yani fiziksel nesneler dijital ekranların işlevlerini yerine getirerek çok farklı deneyimler sunmaya başladılar.
Gizli Özne: İnsan
Kapatırken hatırlatalım: “Nesne” güzel Türkçemizin eşsesli kelimelerinden biri. Cümle çatısında yer alan önemli ögelerden birine de “nesne” diyoruz biliyorsunuz. İlginçtir ki nesnelerin interneti kavramında her ne kadar nesneler ön planda olsa da gizli bir “öznemiz” var aslında: İnsan. Çok büyük bir vizyondan bahsediyoruz ve fikrin gerçekten güçlü bir şekilde hayata geçebilmesi için insan odaklı düşünmek gerekiyor.
* Bu yazı “İleri Görüş” programı için hazırlanan “Nesnelerin Geleceği” raporu için yazdığım önsözden uyarlanmıştır. Konuyla ilgiliyseniz 58 sayfalık raporu paylaşabilirim. Bir e-posta atmanız yeterli.