Marc Andreessen: 20 yıl içerisinde, mevcut tüm ürünlerin içlerine yerleştirilmiş birer çip olacak.
Geçtiğimiz günlerde ünlü yatırımcı Marc Andreessen’in verdiği mülakat, global basında önemli yer teşkil etti. Özellikle son beş yıldır üzerine daha çok konuşmaya başladığımız nesnelerin interneti, bu mülakatın ana çatısını oluşturuyor.
Bilişim – teknoloji alanının önemli araştırma ve danışmanlık şirketlerinden Gartner’in “Hype Cycle for Emerging Technologies 2015” raporunda, “Nesnelerin interneti” ile ilgili beklentilerin günümüzde en şişkin haline ulaştığından, özellikle akıllı ev gibi konulardan; yani ışıkları, termostatı veya televizyonu yalnızca cep telefonu vasıtası ile kontrol edebilmekten bahsediliyor. Gartner iddasını şu şekilde detaylandırıyor: “Nesnelerin interneti ile ilgili yatırımlar 2020’li yıllara gelindiğinde ikiye katlanacak, yani 767 milyar dolardan 1.4 trilyon dolara çıkacak”.
Teknoloji ve internet yatırımcısı Andreessen’e göre, sensörlerin çağı henüz yeni başlamış olmasına rağmen, sadece on sene içerisinde şu an kullanılan mobil telefonlar bile tarihe karışabilir. Bir not olarak mobil telefonların ülkemizdeki mazisinin sadece 21 yıl olduğunu ve ilk mobil telefon görüşmesinin, zamanın cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile başbakan Tansu Çiller arasında 1994 senesinde yapıldığını düşeyim.
Marc Andreessen şöyle ifade etmiş bu konudaki fikrini: “Ufak, tek parça ve parlayan bir ekran çok kısıtlı. İleride her masa, her duvar, aklınıza gelebilecek her yüzey bir ekrana sahip olacak veya görüntü yansıtabilecek. Bir duvara doğru yürüyüp, bir sandalyede oturup bir ses teçhizatı veya bir gözlük vasıtası ile aramalarınızı gerçekleştirebileceksiniz. Bu aksiyonun terimi de, çevreleyen (hazır ve nazır) programlamadır”.
2014 senesinde katıldığım Turkcell Teknoloji Zirvesi’nin şüphesiz en dikkat çekici konuşmacısı, efsane teorik fizikçi Michio Kaku idi. Kaku’nun konuşmasından akıllarda kalan önemli saptama, önümüzdeki on yılda dilimizden kaybolacak üç sözcüktü. Kaku, ilkini kanser, ikincisini trafik kazası, üçüncüsünü de internet olarak anlattı. Nano teknoloji o kadar hızlı ilerliyor ki yakın gelecekte kanser diye bir şey kalmayacak diye aktardı. Sürücüsüz ve otomatize araçlar sayesinde trafik kazası diye bir sözcüğün de kalmayacağını ifade etti. Son olarak önümüzdeki on yılda zaten etrafımızdaki her obje ve aracın internete bağlı olacağını, dolayısıyla internetten bahsetmeye de gerek kalmayacağını söyledi; tıpkı an itibariyle elektrikten bahsetmememiz gibi.
Marc Andreessen tam da bu düşüncelerinden dolayı Kaliforniyalı bir “nesnelerin interneti” girişimi olan Samsara’ya 25 milyon dolar yatırım yapmıştı.
Bu alanda faaliyet gösteren benzer firmanın aldığı yatırımlar hiç de azımsanacak gibi değil. San Fransisko’lu bir şirket olan Helium’un da içinde olduğu girişimler, Khosla Ventures ve Ayla gibi yatırımcılardan 16 milyon dolar, hatta Cisco ve beznerlerinden 25 milyon dolara ve üzeri yatırımlar aldılar. CB Insights analizlerine göre, nesnelerin interneti ile ilgili girişimler toplamda 7.4 milyar dolar yatırım almış, son beş yılda aldıkları yatırımı ikiye katlamışlardır.
Örnek olarak ürünlerinin taşımacılığından da sorumlu olan ilaç şirketleri veya kolay bozulabilecek yiyecek ürünler taşıyan şirketler sürekli ısı ve nem takibi yapmak zorundadırlar. Bir lojistik bir şirketi, filosunu mesafe tanımaksızın takip etmek ister. Samsara şu an ürününü farklı sektörlere ait büyük şirketlerle birlikte denemektedir. Ünlü Amerikan yoğurt markası Chobani, iki adet uluslararası ilaç firması, ve su pompalarının enerji tüketim yollarını görüntülemek isteyen şehir suları idareleri bu şirketlerden bir kaçı.
Bir önceki şebeke teknoloji girişimi Meraki’yi Cisco’ya 2 milyar dolara satan, Samsara’nın CEO’su Sanjit Biswas’ın şu sözleri durumu çok güzel tanımlıyor aslında: “Problem, manuel ölçümlerin hastanelerde, ilaç transferi yapan firmalarda, süt ürünleri taşıyan ve et üretimi yapan firmalarda çok yaygın olması. Biri gerçekten depoya gidip, eline kalem ve kağıt alıp üç saatte bir raporlama yapıyor”.
Biswas’ın büyük fikri; uygun fiyatlı sensörler ile data yüklemek ve analiz etmek. Bu sayede de Samsara’yı rakiplerine (aynı alanda kompleks sistemlere sahip olan Intel) oranla 10’da 1 daha ucuz ve sadece 10 dakikada kurulabilir yapmaktır. Biswas bu avantajı; “Eğer size özel tasarlanmış bir sistem istiyorsanız, IBM gibi bir şirket bunu sizin için yapabilir. Ama bu size 5 milyon dolara mal olur, yani çok büyük bir şirket değilseniz bu mantık dışı bir çözüm olur.” diyerek açıklıyor.
Andreessen, yazılım ve sensörler ile uygulamaya geçen girişimlerin etkisine tutkulu bir şekilde inanıyor. Ana savında da, önümüzdeki 20 sene içerisinde tüm somut öğelerin içine yerleştirilmiş bir çip olacağından bahseder. “Nihai durum ortada – tüm ışıklar, tüm kapı kolları internete bağlı olacak. Aynı internetin kendisi gibi başlıca olan, fakat akıllı saatler veya giyilebilir teknoloji kadar apaçık olmayan; enerji verimliliğinden gıda güvenliğine binlerce kullanım alanı olacak,” diye ekliyor.Son olarak
Accenture’ın bu yılki bir raporlarından birinin önemli saptamasıyla konuya virgül koyalım. “Yeni bir endüstri olan nesnelerin interneti (buna 4. Endüstri Devrimi – Industry 4.0 diyorlar), 2030’lu yıllara dek, İngiliz ekonomisini tek başına 531 milyar dolar büyütebilir.”