Caner Özyurtlu: “Herkes cesareti kadar komik oluyor”
Uzun süre kamera önünde görmediğimiz Caner Özyurtlu beş sene önce YouTube’da loş bir ışık altında yeniden kamera önüne geçti. Üstelik bu kez oyunculuk yapmıyor, konuklarıyla gerçekleştirdiği röportajlarıyla konuklar kadar onu da tanıyorduk… Sonra Vedat ve Evren girdi hayatımıza… Caner Özyurtlu’nun zihninden geçenler bu kez onların kelimelerine dönüştü; aksiyon ve mizahın buluşması, “yapan adam” ile “durduran adam”ın çatışması felsefi bir kapı araladı Ayak İşleri’nde… O kapıdan geçen seyircilerin kulaktan kulağa övgüleriyle de tam dört sezonu ardında bıraktı dizi. Hem gülmeye çok ihtiyaç duyduğumuz hem de mizahın dönüştüğü bu dönemde “şifa” gibi gelen işlerinin yanı sıra, kariyer yolculuğundan bugünün mizah kodlarına dek “Ayak İşleri” tadında söyleşimizde Caner Özyurtlu’nun fikirlerinde yolculuğa çıktık.
2002 yılında “gazeteci çocuk” olarak ilk kez ekranlarda görmüştük sizi ve o günden bu zamana beyaz perdeden televizyona, YouTube’dan streaming platformlarına üretmeye devam ediyorsunuz. Bu yolculuk sizin perspektifinizle nasıl ilerledi? Kırılma ve sıçrama anları sizin için neler oldu?
Dadı’da “gazeteci çocuk” rolünü oynadığımda lisedeydim, sanırım en büyük kırılım oydu. Sonra konservatuara girdim, oyunculuk bir süre hayalim olmaya devam etti. Bir yandan okuyup bir yandan da oyunculuk yaparak para kazanıyordum. Sonra ilk filmimi yazıp çektim, yapımcılığını yaptım. O daha da büyük bir kırılımdı çünkü çok ağır bir batış yaşadım. Öyle bir batıştı ki oyunculuk yaparak çıkacak gibi değildi. Mecburen bir sürü film yapıp yaşama geri dönmek zorundaydım. Sonraki büyük kırılım ise You- Tube oldu. Kendim olarak görünür olmaya karar verdim. Hayatım değişti diyebilirim.
YouTube kanalınızın adı “NeyseNe”, boş vermişlik ve isyanı aynı anda barındırıyor gibi duyuluyor. Sizin için anlamı neydi? Dahası bu kanal ve “Loş Sohbet” sizin yolculuğunuzu nasıl etkiledi?
İnsanlar beni tanıdı ve bu hem iyi hem kötü oldu. Çünkü “NeyseNe” dedim işte, konuşmak anlatmak istedim içinden geçtiğim yaşamı. Çok önemli benim için. Fikirlerimi dinleyen, içinde kendi anlamını bulan ya da benimle aynı hisseden çok insan buldu kanalı. Çok fazla insanla sohbet etme fırsatım da oldu. Var oluşumda çok büyük bir destek verdi bana seyircim.
“Gibi”den “Prens”e, “Ayak İşleri”nden “Dünya Bu”ya ve yeni mizah topluluklarına baktığımızda artık alternatif bir mizah kültürü oluştuğunu söylemek mümkün. Bu dönüşümü nasıl yorumlamak gerekiyor?
Dayatılan süreler, yasaklanan kelime ve kavramlar kalkınca hepimiz aklımızdakini yaptık aslında. Otosansürümüz tabii ki çok büyük, düşünsel bir özgürlük yasayla korunmadığı için. Sosyal medya ne derse o oluyor adalet dünyamızda. O yüzden hepimiz öldürülmeyecek, tutuklanmayacak ya da “cancel edilmeyecek kadar” yazmaya çalışıyoruz işte. Sınırlar belirsiz, herkes kendi cesareti kadar komik oluyor. Kısıtlı bir dönüşüm bu.
Bahsettiğimiz tüm bu diziler streaming platformlarında yayınlanıyor ve oldukça geniş bir kitleye hitap ediyor. Öte yandan televizyon dizilerininse final yaptığı haberleri ardı ardına geliyor. Bu durum sizce sektöre neler söylüyor?
Televizyona hiç hâkim değilim. Karşılaştırma yapamam ama burada ayrım komedi galiba. Kısacası insanların komediye ihtiyacı var ve televizyonda yapılmasına izin verilmiyor.
Siz en çok kimleri izliyor ve okuyorsunuz? En çok kimlerden ilham alıyor, en çok kimlere gülüyorsunuz?
Türkiye’de üretilen komedilerin hepsini izliyorum. Hepimiz bir takımız gibi hissediyorum. Eskisi kadar çok şey izlemiyorum ama genel olarak… Özellikle kurmacadan uzak durmaya çalışıyorum. Okuduğum, izlediğim şeyler de kurgu dışı oluyor genelde. Psikoloji, felsefe, biyografiler ve bir sürü farklı tür okuyorum. Kurmacayı değil de bilgiyi kaynak alınca daha özgün bir yaratım yoluna girdiğimi fark ettim. İzlediklerim de çok alakasız: “Testo Taylan” izliyorum bu aralar, “Mezat Şov” izliyorum, “Otomatik Sisifos” izliyorum, Cansu Çetin’in voleybol vlog’unu çok seviyorum. Farklı mesleklerin detaylarını izlemeyi çok seviyorum.
GAİN ile bir üretim ortaklığınız olduğunu söyleyebiliriz. Önce “Bir Şifa Bağımlısının İtirafları”, sonra “Dayı Show” ve en sonunda da “Ayak İşleri”. Bu iş birliği nasıl gelişti?
Yavaş yavaş gelişti aslında. Hiç kimseyi tanımıyorduk ekipten, yeni bir platform açılacağını biliyorduk. “Bir Şifa Bağımlısının İtirafları”nın kitap uyarlama haklarını almıştım Can Yayınları’ndan, projeyi anlatmak için randevu aldım, beğendiler de… “Ayak İşleri”nin de ilk bölümü yazılıydı o sırada. Okuyunca yapmak istedi kanal. “Dayı Şov” ise Gözde Akpınar’ın bize sunduğu bir fikirdi, biz de uygulayıcılığını üstlendik. Benim için çok önemli bir yer GAİN, bana çok güzel bir alan açtı, ben de elimden gelenin en iyisini yapmaya çalıştım karşılığında.
Gelelim tüm bu sektör ezberlerinden sıyrılmayı başarabilmiş Ayak İşleri’ne… Proje nasıl ortaya çıktı? Yaratım sürecini sizden dinleyebilir miyiz?
Bir gün Volkan Öge beni aradı, “Ya birbiriyle aşırı çelişen iki adamı tetikçi mi yapsak?” dedi. Benim de çocuğum yeni doğmuştu, terapiye başlamıştım ve pandemi vardı. Kafamda konuşup duran iki ses çıktı terapide: “Yapan Adam” ve “Durduran Adam”. Bunları kafamdan çıkarıp arabaya oturtma fikri çok iyi geldi. Bu karakterlerle ilk bölümü denedim. Volkan’a attım, “Böyle bir şey mi” diye sordum. Sonra ikimiz de abandık hem karakterlere hem öykülere.
Mehtap Güngör ile yaptığınız “Halının Altı” sohbetinizde artık daha az konuşacağınızı ve bunun yerine karakterlerinizi konuşturmak istediğinizi söylemiştiniz. Bu perspektifle hangisi daha çok sizin gibi konuşuyor? Evren mi? Vedat mı?
Dediğim gibi ikisi de özünde benim kavga eden iç seslerimdi. Artık hem Volkan’ın hem benim içimizdeki farklı hallerinin karışımı gibi ikisi de.
“Ayak İşleri”, izleyicilerden nasıl dönüşler alıyor? Dizinin yeni sezonu için heyecanlı bir bekleyiş var. Projeniz devam edecek mi?
Çok güzel geldi dördüncü sezon yorumları. Çok uğraştık, daha önceki sezonlarda denemediğimiz şeyler denemeye çalıştık. Seyircinin reaksiyonundan mutluyuz. Devamı belli değil, iyi yazacağımıza inanırsak, GAİN isterse ve oyuncu programları uyarsa devam ederiz. Çok fazla bileşen var.
Önümüzdeki dönem için üzerinde çalıştığınız işler var mı?
Yeni şeyler üstünde çalışıyoruz ama henüz netleşmiş bir şey yok. İlginç işler yapmaya çalışacağız ama kesinlikle!
Son olarak sizinle kendini özdeşleştiren ve yolun henüz başında diyebileceğimiz genç bir kitle var. Onlara ne söylemek istersiniz?
Kimseyi takmadan, kendi yollarına bakmalarını tavsiye edebilirim sanırım.