Özge Uzun: “2025 paylaşımcı, samimi ve özgün bir yıl olacak!”
2024 yılı küresel ve yerel ölçekte jeopolitik ve ekonomik sorunların yarattığı belirsizlikler nedeniyle iletişim sektörü için de zorlu bir yıl oldu. Özellikle yakın coğrafyada yaşanan insanlık dramı ve iklim krizinin giderek derinleşen etkilerini hissettiğimiz, siber risklerin, sosyo-ekonomik dalgalanmaların yaşandığı böylesi istisnai bir dönemde iletişimin “rejeneratif gücü” olduğunu hep birlikte deneyimledik. Yıl boyunca dünya gündeminin ve etkilerinin takibi, risklerin tespiti ve buna yönelik doğru aksiyonların alınması yönünde çok mesai harcadık ve markalarımızı yönlendirmekte önemli roller üstlendik. Her ne kadar dijital ve sosyal medyanın çevremizi sardığı, her şeyin anında ve birçok kanaldan kitlelere ulaştığı bir dünyada yaşıyor olsak da güvene, şeffaflığa, samimiyete, gerçekliğe ve özgünlüğe -belki de hiç olmadığı kadar- ihtiyaç duyar hale geldik. Markalarımızı da sürekli olarak hem iç hem de dış iletişimde samimiyete ve özgün kalmaya davet ettik.
Lider ve çalışan iletişimi daha fazla önem kazanıyor
Şirketlerin şeffaf davranarak ve zamanında hesap vererek tüketicinin takdirini kazandığı örnekler gördük. Sosyal meseleler üzerine söz söyleyen ve aksiyon alan markaların ve paralel tutumlar sergileyen “arın liderlerin” de gözde oluşuna şahit olduk. Tam da bu yaklaşımdan hareketle, markalarımıza, lider ve çalışan iletişiminin giderek daha fazla önem kazandığını anlattık. Kurumsal hesapların veya kurumsal iletişim kanallarının gerçekliğini, samimiyetini hedef kitlelere taşımak üzere, liderlerin bireysel iletişim kanallarının “turnusol kağıdı” rolü oynadığına dikkat çektik. Yine yıl boyunca üst yöneticilerin doğru bir iletişim refleksi gösterdiği veya gösteremediği vakaları hep birlikte izledik ve örnek aldık.
Toplumsal duyarlılık ve dayanışmayı destekleyen çalışmalar yaptık
2024 yılında da her biri birbirinin nedeni veya çıktısı olarak karşımıza çıkan çoklu krizler döneminde, markalarımızın verimlilik ve sürdürülebilirliğe odaklanmaları konusunda önemli çalışmalar kurguladık. Toplum dinamiklerinin harekete geçirilmesini sağlayan, toplumsal duyarlılıkları ve dayanışmayı beraberinde getiren bu çalışmalar markalarımızı olduğu kadar sektörümüzün de gelişimi için önemli rol oynadı. Tüketici deneyimini ön planda tutan, ekonomik ve toplumsal kalkınmaya katkı sağlayan ve en önemlisi gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmaya odaklanan projeler tasarladık.
Yapay zekanın kullanım alanlarını yakından takip ettik
Tüm bu çalışmalarda geleneksel iletişim mecralarında varlığımızı korumaya önem verirken, yeni medya platformları aracılığıyla son derece hızlı, mecraya ve seslendiğimiz kitleye yönelik özel içeriklerle “kişiselleştirilmiş alanlar” oluşturma avantajına sahip olduk. Sosyal medya kriz yönetimi ise yine geçen yılın önemli konu başlıkları arasında yerini aldı. Yapay zeka konusu da çokça gündemimizi meşgul etti. Yapay zekanın kullanım alanlarını yakından takip ederken, sektörümüzde verimli kullanımını ve markalara katkısını artırmaya yönelik çalışmalarımızı da aralıksız sürdürdük.
ICCO Global Summit’e ev sahipliği yaptık
İDA olarak ise üyelerimizle ve paydaşlarımızla çok yakın temasta olduğumuz dinamik bir yıl geçirdik. Genç iletişimcilerin sektörümüze katılımını desteklemeye odaklandık. İDA Gangway projemizi başlatarak sektöre katılmaya hazırlanan öğrencilere ajanslarda iş akışımızı gözlemleme ve öğrenme imkanı tanıdık. Bu yıl ilk kez İstanbul’da düzenlenen ICCO Global Summit’e ev sahipliği yaptık ve dünyanın birçok ülkesinden iletişim profesyonellerini İstanbul’da ağırladık. Meslektaşlarımızla bilgi ve vizyon alışverişi yapmamıza olanak sağlayan kıymetli bir deneyim oldu. UNDP’nin organize ettiği ve ICCO aracılığıyla iletişim ortağı olduğumuz Hava Durumu Çocukları kampanyasıyla sektörümüzün uluslararası etkinliğini ortaya koyma fırsatımız oldu.
Amaç odaklı iletişim çalışmaları birincil gündem olmayı sürdürecek
2025 yılına bakarsak… Küresel ekonomik gelişmelerin ve belirsizliklerin ne yazık ki devam edeceği görülüyor. Dolayısıyla iletişim stratejileri ve kararları markalar için yine can alıcı olacak. Diyalog kurmanın ve ortak akılla ilerlemenin çok daha önem kazanacağına inanıyorum. Bu nedenle 2025 yılını “Paylaşımcı, samimi ve özgün” bir yıl olarak tanımlıyorum. İletişimin her alanının, bu yaklaşımların etkisiyle şekilleneceğine inanıyorum. Liderlerin tutumlarının temelinde bu iki değerin ne kadar, nasıl yer aldığı herkesin radarında olmaya devam edecek. Kurumsal hedefleri içselleştirmiş çalışanlar, şirketlerin en güvenilir sözcüleri ve taraftarları olarak iletişimin odağında olacak. Çevresel, sosyal ve kurumsal yönetişim (ESG) yaklaşımları kapsamında amaç odaklı iletişim çalışmaları sektörümüzün birincil gündemi ve kurumsal itibarı destekleyen unsurların en önemlisi olmayı bu yıl da sürdürecek.
Elbette yükselen trend, henüz birkaç yıldır hayatımızda olmasına rağmen, yapay zeka destekli dijital uygulamalar olacak. Onlar olmadan artık bir iletişim sektörü düşünemiyorum. 2025 yılında bu teknolojilerin hem işlerimizdeki kullanım alanlarının hem de hayatımızdaki yerlerinin artacağına inanıyorum. Yenilikleri büyük bir heyecanla hayata geçirerek markalarımıza farklı iletişim projeleri sunacağımıza şüphem yok. 2025’in tüm kurumların birleşerek yarattıkları katma değeri artıracakları ve bu sayede sorunları gerçek çözümlere kavuşturmaya devam edecekleri bir yıl olmasını umut ediyorum.
Barış içinde, sağlıklı, huzurlu ve mutlu bir yıl diliyorum…