Peki, AVM’ler iletişimini nasıl yapıyor?
Türkiye’de hem pazarlamanın hem de ekonominin kaleleri artık alışveriş merkezleri oldu. AVM’ler tekstilden mobilyaya, elektronikten oyuncağa, mutfak alışverişine kadar aranan her şeyin kolaylıkla bir arada bulunabildiği tek nokta. Sadece satış için de değil; tiyatrosu, özel etkinlikleri, çocuk alanları, festivalleri, söyleşileri, restoran ve kafeleriyle her türlü ihtiyacın mekan değiştirmeden karşılanabildiği birer cazibe alanı. Yorucu bir haftanın ardından iki günlük hafta sonu tatilinde ne yapacağını şaşıran aileler için de adeta bir kurtarıcı haline gelen alışveriş merkezleri, Türk halkının eğlenme ve dinlenme kültüründe de köklü değişikliklere neden oldu. Daha önce aile ziyaretleri, komşu gezmeleri ve piknik aktiviteleriyle doldurulan tatil günleri, artık saat 10:00’da “Film izlemeye” diye AVM’ye girilip, yemek yenip, alışveriş yapılarak akşama kadar vakit geçirilen günlere dönüştü.
Alışveriş merkezleri pazarı hızla büyüyor
Türkiye’de AVM sayısı 360’ı geçerken Alışveriş Merkezleri ve Yatırımcıları Derneği AYD’nin verilerine göre ziyaretçi sayısı ve ciro indexi her sene artıyor. Bu sayı arttıkça özellikle İstanbul gibi bir metropolde yan yana yer alan onlarca AVM arasında da büyük bir rekabet yaşanmaya başlıyor. Bu rekabet nedeniyle doğan iletişim çalışmalarıysa pazarlamanın çok farklı bir kolunu hayata geçirdi. Yaşayan organizmalar olduğu için bir hızlı tüketim ürününden farklı, daha yaratıcı ve 360 derecelik çalışmalar dönemi başladı. Peki, biz AVM yönetimleri ve hizmet veren ajanslar için bu rekabete ve iletişime ne kadar hazırız? Yoksa alışılmış tek düzey pazarlama planlarını mı uyarlamaya çalışıyorlar?
Kişiselleştirilmiş 360 pazarlama planı yapan AVM kazanıyor
Her şeyden önce AVM’ler; yaşayan organizmalar. Güvenliği, çalışanları, mağazaları, yemek alanları, temizliği, aktiviteleriyle sürekli aktif ve anlık değişen yaşam alanları. Çok farklı mekanizmaları var. AVM’lere iletişim hizmeti vermek için onların içinde yaşamak gerekiyor. Öncelikle standart ürün pazarlaması gibi, birinci hedefin “en çok müşteriyi çekmek olduğunu” düşünmek büyük hata. Farklılaşan en büyük konu da bu. AVM’lerde iki müşteri vardır. Birincisi; iç müşteri yani kiracılar, alışveriş merkezinin gelirini yaratan asıl müşteriler. Onları memnun etmek için de alışveriş yapan nitelikli genel tüketiciyi AVM’ye sokabilmek gerekir. Sadece Murat Boz AVM’de diye onu görmeye gelip alışveriş yapmadan giden 20 bin ziyaretçiden çok, yılbaşı çekiliş kampanyası için gelen ve poşet poşet alışveriş yapan bin ziyaretçi daha değerlidir. Ciroya katkısı ve satışa dönen AVM içi zaman geçirme oranı en verimli plandır. İşte bu bağlamda bu hedef kitleyi çekebilmek için de kitleyi iyi tanımak, onları AVM’ye çekecek kampanya, görsel ve aktiviteyi planlamak da uzmanlık ister.
Alışverişe dönen ziyaret arttıkça AVM’nin metrekare başına aldığı kira değeri de artığı için merkezin gerçek değerini bulmasını sağlar. Yani nitelikli ziyaretçiyi sadece lokasyon kolaylığıyla değil, başarılı pazarlama planıyla da kendi alanına çekmek gerekir.
Bu nedenle hep savunduğum nokta AVM reklam, etkinlik, PR ve sosyal medya ajansları marka iletişim ajanslarından farklı olmalı. Hatta 360 derece tüm iletişim çalışmaları tek elden ve bütünleşik bir stratejiyle çıkmalı. Bu yaşayan merkezlerde en büyük farkı yaratansa deneyim tasarımı. Ziyaretçilerine bir hatıra, arkadaş çevrelerine anlatacakları bir deneyim ya da bir öğreti sunabiliyor olmak. Aktivitelerin bir plan doğrultusunda tutarlı, farkındalık yaratan, devam ettirebilir olmasıysa bu deneyimin başarısını belirleyen faktörler. Rastgele yapılan konserler, eğitici ve hikaye içeriği olmayan çocuk aktiviteleri, satışa yönelik interaktivite katmayan yarışmalar, kapsamı oluşturulmadan yapılan defileler ve söyleşiler alışveriş merkezine bilinirlik ve sadakat katmayacaktır. Tüm AVM’ler biraz bütçe ayırıp anlık aktiviteler yapabilir elbette ancak asıl kendisiyle bütünleşmiş geleneksel etkinlikler her zaman fark yaratır.
Türkiye pazarında çok başarılı örnekler var
Bu noktada Türkiye pazarında çok başarılı örnekler gösterebiliriz. Zorlu Center son dönemde bu konuda en başarılı alışveriş merkezlerinden bir tanesi. İnşaatından itibaren Zorlu PSM (Gösteri Sanatları Merkezi) ile bütünleşen ve sonrasında pazarlama stretejisine gelenekselleşebilecek etkinliklerle devam etti. Burger Festivali’nden Yılbaşı Köyü’ne kadar, sürekli gerçekleşen çocuk aktiviteleri, her hafta sonu küçük performanslarla birlikte sürekli yaşayan bir merkez haline geldi. Festival of Lights gibi uluslararası organizasyonlara da ayrıca ev sahipliği yaptı. Son dönemde en çok iletişim anlamında sıyrılan alışveriş merkeziyse Capitol oldu. Capitol’un tam anlamıyla 360 derece yürüttüğü projede, aslında az önce bahsettiğim basın çalışmaları, görsel reklam çalışmaları, sosyal medya entegrasyonu, çocuk etkinliği, yetişkin sergisi ve film galasıyla birlikte tüm iletişim dalları etkili şekilde kullanıldı; 15 yerel ve uluslararası ödül aldı. Bu proje, en köklü alışveriş merkezlerinden olan Capitol’un tekrardan ziyaretçilerin algısını canlandırdığı büyük bir iletişim başarısı oldu. Başka bir başarılı örnek ise Kanyon AVM ve kar yağdırma dekoru. 2015 ile başlayan ve İstanbul henüz kar görmemişken tüm alışveriş merkezini yapay karla beyaza boyayan Kanyon, sosyal medyada paylaşım rekorları kırarken, İstanbulluların akınına uğradı.
Gelecek, “Sosyalleşebilen AVM’lerin”
Alışveriş Merkezleri iletişiminde bir sonraki adım; “sosyal yapılar” olmaları. AVM’lerin, sosyal sorumluluk tarafı ağır ve insanlara geri kazanım sağlayacak proje merkezleri olmaları gerekiyor. Çocukların ipad ile oynadıkları, atlayıp zıpladıkları ya da lisanslı karakterin kostümüyle sadece fotoğraf çektirdikleri alanlar yerine sertifikalı ve onaylı içeriklerle eğlenirken öğrendikleri “edutainment” konsepti oyun alanları ya da etkinlikleri ebe-veynlere sunulmalı. Ortalama bir oyun alanında 45 dakika geçiren çocuğa, sadece boyama ve koşuşturma değil, genel kültürüne katkıda bulunacak ve yaratıcılığını artıracak bir bilgiyi eğlenceyle sunmalılar. Diğer taraftan gençlere sadece kahve içme, sinemaya gitme alanları değil; seminer, workshop ve kişisel gelişim alanları yaratmaları gerekiyor. Sadece sevdikleri dizi oyuncularının imza gününü düzenlemek AVM’lere anlık bir iletişim başarısı kazandırsa da aslolan kalıcı sadakat ve değer yaratmaktır. Sosyal olarak yaşayan mekanlar, online alışverişin yarattığı cazibe ve kolaylığın oluşturduğu tehlikeden etkilenmezler. Unutmayın ki online alışverişle alternatif, fiyat ve kolaylığın yarışamadığı tek kulvar “deneyim”dir.
Siz amazon.com’dan, hepsiburada.com’dan ya da onlarca online alışveriş sitesinden ürün alabilirsiniz ama ailecek geçirilecek bir hatıranın, yıllarca anlatılacak bir oyunun deneyimini hiçbir online platformda satamazsınız. Gelecek; anlık bütçelerine göre etkinlik yapmayan, standart reklam ajanslarıyla çalışmayan ve stretejik hareket ederek aldığı parasal katkıyı değer olarak geri veren AVM’lerin olacak. Her ne kadar nüfus artsa da ülkemizde ve bölgede gerçekleşen üzücü olaylar nedeniyle düşen turist sayısıyla birlikte yan yana yer alan tüm alışveriş merkezlerini besleyecek bir potansiyel kısa vadede gözükmüyor. Bu ortamda ayakta kalacak olanlar da yenilikçi, cesur, parasını planlı harcayan ve stratejik hareket eden AVM’ler olacak.