Krizden Çıkışın Yolu: Müşteri sadakati
Sonunda bitti. Tahmin ettiğiniz gibi 2016’dan bahsediyorum. Son yıllarda o kadar çok yeni yıla yeni umutlarla başlayıp büyük hüsranla bitirdik ki sayısını hatırlamıyorum. Ancak sanıyorum hiçbir yıl bu seneki kadar bizi yormamış ve üzmemişti. Biz yine de umutsuz yaşanmıyor diyelim ve 2017’nin ülkemiz ve dünyamız için beklentilerimizin ötesinde mutlu, huzurlu bir yıl olmasını dileyelim.
Dileğimizi, hayalimizi paylaştık ama bir de gerçekler ve beklentiler var. Hepimizin tahmin ettiği ve işaretlerin uzun zamandır gösterdiği üzere iş dünyasını zor bir dönem bekliyor. Dünyada değişen siyasi ortam, bunun yansıması olan ekonomik veriler 2017 yılının bolluk bereket içinde geçmeyeceğini, hatta adını anıp çağırmak istemem, hadi “kriz” demeyelim, “durgunluk” diyeceğimiz bir döneme girdiğimizi gösteriyor.
Kapımız zorlu günlerde çalınıyor
Bizim işimiz reklamcıların tersine güzel günlerde değil, çoğunlukla zorlu zamanlarda hatırlanan işlerin başında geliyor. Ajansımızın kapısı daha çok rekabetin kızıştığı ya da zorlu geçen günlerde çalınıyor. Ben kendi alanımda 2017’de müşteri sadakati için neler yapılabilir, zorlukları aşmada nasıl yardımcı olunabilir biraz ondan bahsetmek istiyorum.
Firmalar hayatta kalma içgüdüsüyle önce yeni müşteri kazanımına yönelik kitlesel pazarlama faaliyetlerini durdurur. Kriz zamanları el ayak çekilince size kalan “sadık” müşterileriniz olur.
– Kapsamlı bir CRM ve sadakat programınız yoksa, hemen ve hızla edinmenin yollarına araştırın. Mevcut müşterilerinize her zamankinden daha çok sarılmanızın vakti geldi ancak onları yeterince tanıyorsanız bunu başarabilirsiniz.
– Müşterinizin cüzdanından pay almak için önce kalbinden pay almalısınız. Onları sadece sizinle yaptığı ticaret üzerinden ödüllendirmekle yetinmeyin. Onların markanızla, ürünlerinizle bağ kurmasını (Engagement) sağlayacak kurguları da mutlaka ödüllendirin. Doldurduğu bir anket, sosyal medyada bir paylaşım, markanızla ilgili izlediği bir video, oynadığı bir oyun, yani kısacası size dokunduğu her yerde katılımını ödüllendirin.
– Müşteriler artık sadık olmak yerine firmalardan sadakat bekliyor. Bizimle değil, benimle konuş diyor. Kendini farklılaştırmakla uğraşacağına, “benim farklılıklarımı gör, bana kendimi özel hissettir” diyor. Bunu yapabilmenin yolu onu çok iyi tanımaktan geçiyor. RFM gibi klasik ticari işlemlerini takip etmeniz yetmez. Tıpkı eşinizmiş, en yakın arkadaşınızmış gibi tüm ihtiyaçlarını, beklentilerini bilmeniz gerekiyor. Aslında bu zor da değil; data her yerde ve üslubunca sorarsanız paylaşmaktan da çekinmeyeceklerdir.
Bunlar her sektörde olmaz diye düşünenlerdenseniz yanılıyorsunuz. Yeter ki bu işlere kafa yorun. Mesela “biz bir gıda zinciriyiz, müşterinin kalbine nasıl dokunalım” diyebilirsiniz. Bir örnek verelim. Bir annenin cep telefonuna “bugün pilavlık pirinçlerde büyük fırsat; 2,75 TL değil, sadece 1.75 TL” yerine “Sevgili Didem (eşimin adı), kış geldi, hastalıklardan korumak için Mira’nın (kızımın adı) bağışıklık sistemini desteklememiz gerek. Uzmanlar bu mevsimde en çok C ve D vitaminleri içeren Kivi, Ananas, Nar gibi meyveler ve Ispanak, Turp ve Yer Elması tüketilmesini öneriyorlar. Meyve ve sebzenin en tazesini bulabileceğin …. marketlerimize bekliyoruz. Üstelik anne ve çocuklarına özel fırsatlarla…” gibi annelerin en değerli varlıkları çocuklarını düşünerek ve onu tanıdığını hissettirerek bir iletişim kursanız sizce fark eder mi?
– Sadık müşterilerin aynı zamanda senin en değerli marka elçilerin; bu fırsatı kaçırma. Bir markayı en iyi anlatacak kişi (olumlu da, olumsuz da) kullanıcının ta kendisidir. Müşterilerini hakkında verecekleri olumlu referanslar, kazandıracakları yeni müşteriler üzerinden ödüllendir.
– Marka ortaklıkları; birlikten kuvvet doğar. Program etkisini artırmak üzere markanıza destek verebilecek, marka imajınızı yükseltecek program ortakları bulup (Coalition Loyalty) ortak ödüllendirme kurguları tasarlayın. Hem ortaklıklar size yeni fırsatlar yaratacak, maliyetlerinizi paylaşmanızı sağlayacak ama daha önemlisi müşteri gözünde daha büyük bir fayda yaratmanızı sağlayacaktır.
– Fiyat istikrarı. Kriz zamanlarında üzerinde en çok oynanan kalem fiyatlardır ve ne yazık ki bir kere indirmeye başladığınızda durduramazsınız. Üstelik müşteri tarafından algısı da negatif olur. Onun yerine fiyat istikrarınızı bozmadan ama karşılığında yan faydalar sağlayarak yapacağınız ödüllendirme kurguları sizi kriz sonrasında da farklı bir yerde tutacaktır.
– Ve ödüller… Sadakat programlarının olmazsa olmazı, can damarı. Bizim işimizde ne yaparsak yapalım eğer programın sonunda müşteri için yarattığımız fayda, ödül yeterince teşvik edici değilse veya müşteriye özel hazırlanmamış yanlış bir seçimse onca emek harcanmış çoğu program daha başlamadan biter. Bir müşterinin bir programa dahil olup olmama kararını en çok etkileyen faktör ödüllerdir. Üstelik üye sisteme kayıt yaptırdığında veya puanlar topladığında değil, eline ilk kez ödül hediye ürün değdiğinde o Golden Moment da gerçek üye kabul edilir. Ayrıca unutulmamalıdır ki insan rasyonel bir varlıktır. Özellikle ekonomik kriz, durgunluk zamanlarında marjinal fayda arayacak, hangi marka onu ödüllendiriyorsa tercihini o yönde yapacaktır.
Bunlar ortalama bir sadakat programının olmazsa olmaz kurguları ve kriz, durgunluk dönemlerinde ne işe yaracaklarını da anlatmaya çalıştım. Bu dünyada başka neler var, gelecekte farklı neler olacak konusunda da örnekler verelim.
Oyunlaştırma Kurguları (Gamification): İlk insandan beri oyun genlerimizde aslında. Artık pazarlamanın ve özellikle sadakat programlarının vazgeçilmezi oyunlaştırma. Esasen puan tabanlı bir sadakat programı gerçekte tam anlamı ile bir oyun kurgusu. Hedefler var, hedef gerçekleştirmeler karşılığında kazanılan puanlar var ve puanlar da ödüle dönüşüyor. Bu anlamda hemen her gün bir firmanın oyun kurallarını işlerine adapte ettiğini görüyoruz ve popülaritesi hızla artacak. Hele ki artırılmış gerçeklik ve sanal gerçeklik teknolojisinin gelişimini izlerseniz çok eğlenceli günler yakında. Ajans olarak biz de uzun zamandır bu konulara kafa yoruyoruz, bakalım neler çıkacak.
Algortimalar Zamanı: Veriler çok büyüdü ve hızla akıyor. Veriyi en hızlı işleyen, anlamlandıran ve sonuç alan şirketler kazanacak. Yakın gelecekte hayatımızı hiç olmadığı kadar algoritmalar yönetmeye başlayacak. Veriyi anlık toplayacak, işleyecek kişiselleştirecek ve karar vereceğiz.
Hiper Kişiselleştirme: Kişiselleştirme benim üzerinde en çok durduğum konuların başında geliyor. Teknolojinin veri işleme hızının ve algortimaların yardımı ile hiper kişiselleştirme kurgularının yavaş yavaş hayata geçtiğini göreceğiz. Markaların web siteleri sizi tanıyarak tasarımını, renklerini, içeriklerini size göre kişiselleştirecek. Bir marka, mağazasına girdiğinizde RFID tag veya yüz tanımayla sizi tanıyacak, beğenilerinizi değerlendirecek ve mağaza içerisindeki video Wall’ da en son kreasyondan zevklerinize uygun seçimleri artırılmış gerçeklikle denemenizi sağlayacak. (Bu anlattığım senaryo, Burberry’nin Londra’daki bir mağazasında ilk fazı kullanılmaya başlanmış bir örnektir.)
Umarım 2017 bizim de teknolojinin, inovasyonun ve hayallerimizin peşinden koşabileceğimiz bir yıl olur. Mutlu, bol kazançlı ve en önemlisi huzurlu ve sağlıklı bir yıl dileğiyle…