Beyoğlu gerçekten Özkük’ün anlattığı gibi mi?
Çok değil bundan yedi yıl önce Avrupa Kültür Başkenti olan İstanbul’un bir süredir kalbi kanıyor… Araştırmalar Beyoğlu’nun her geçen gün o hayranlık uyandıran kozmopolit yapısını kaybettiğini ve semtin marka değerini yitirdiğini söylüyor. Peki, Türkiye’nin global marka yüzü Beyoğlu bu durumun üstesinden nasıl gelecek? Yeniden eski günlerine dönmesi için neler yapılmalı?
Haber: Eylem Arslan [email protected]
Birçok medeniyete ev sahipliği yapan İstanbul Türkiye’yi dört bir cihanda temsil ederken; İstanbul için bu vazifeyi Beyoğlu üstleniyor… Gelin görün ki yüzyıllar boyunca cazibe merkezi konumunda olan Beyoğlu son zamanlarda kentsel dönüşüm, değişen turist profili ve kültür-sanat faaliyeti yürüten mekanların bir bir kapanması ya da kapanma eşiğine gelmesiyle bir hayli zor günler yaşıyor. Kozmopolit yapısından çok şey kaybeden Beyoğlu’nu yakın zamanda neyin beklediği bilinmez ama ortak umut tarihi boyunca yaşadığı onca badireye göğüs germiş semtin küllerinden yeniden doğması… Beyoğlu’nun son durumunu değerlendirdiğimiz haberimizde herkesin kıyısında köşesinde bir anısının bulunduğu marka semtin kaybettiği itibarına yeniden kavuşabilmesi için nelerin yapılması gerektiğini yine Beyoğlu’na değer katan isimlerle konuştuk. Ancak bu değerlendirmelere geçmeden önce dilerseniz Hitay Holding firmalarından DORinsight tarafından Marketing Türkiye için gerçekleştirilen “Türkiye’deki Marka Semt Araştırması”na bir göz atalım…
“Türkiye’deki Marka Semtler Araştırması” kapsamında katılımcılara Türkiye genelindeki “marka semtler” sorulduğunda Beyoğlu’nun açık ara farkla ilk sırada yer aldığını görüyoruz (yüzde 36). Beyoğlu’nu sırasıyla Nişantaşı (yüzde 24), Kadıköy (yüzde 23), Bebek (yüzde 14), Beşiktaş ve Etiler (yüze 13) takip ediyor.
Araştırmaya katılanlara geleceğin umut vadeden semtleri sorulduğundaysa ilk sırada yüzde 11 ile Kadıköy yer alıyor. İkinci sırada bulunan Beşiktaş’ı, yakın zamanda hızlı bir yükseliş yaşayan Beylikdüzü takip ediyor. Araştırmanın belki de en çarpıcı sonuçlarından biri yine Beyoğlu ile ilgili. Marka semt denilince ilk akla isim olan Beyoğlu gün geçtikçe değer kaybeden semtler sıralamasında yüzde 17 ile ilk sırada yer alıyor…
Araştırmaya katılanlara “Beyoğlu yerine gitmeyi tercih edeceğiniz yer neresi olur?” sorusu sorulduğunda katılımcıların yüzde 27’si “Kadıköy” yanıtını verdi. Kadıköy’ü sırasıyla Beşiktaş ve Nişantaşı izliyor.
Semtin eski havası yok
“Türkiye’deki Marka Semtler Araştırması”na katılanlara Beyoğlu’nun gidişatından memnun olup olmadıkları sorulduğunda katılımcıların yüzde 34’ü memnun oldukları yanıtını verirken, yüzde 39’u ise Beyoğlu’nun gidişatından memnun olmadıklarını belirtiyor. Memnun olmayan katılımcılara bunun nedenleri sorulduğundaysa ilk sırayı yüzde 18 ile Beyoğlu’nun eski havasının olmadığı algısı alıyor… Diğer yanıtlarsa kozmopolit yapısı/aşırı kalabalık olması (yüzde 17), çok kötü olması (yüzde 15), güvenlik sorunları (yüzde 12) ve sürekli devam eden inşaat çalışmaları (yüzde 11) şeklinde sıralanıyor.
Araştırmanın Metodolojisi:
Hitay Holding firmalarından DORinsight tarafından Marketing Türkiye için gerçekleştirilen ve 1-15 Temmuz 2017 tarihleri arasında online olarak tamamlanan araştırmaya; Türkiye online alışveriş yapanlar temsili, A, B, C1, C2, D ve E sosyo-ekonomik segmente mensup 300 kişi katıldı.
Yatırımcılar ve spekülatörler Beyoğlu’nu Tüketmeye giriştiler
- Beyoğlu 90’larda dönüşürken söylenmesi gereken şeyleri şimdi belki söylemeye çalışıyoruz. Çünkü bugün yaşadığımız krizin arkasında uzun vadeli bir bakışın olmaması, bir vizyon ve kapasite oluşturacak kurumların işlevini yerine getirememesi var.
- Bu geç refleksin arkasında bence kamusal sorumluluk üstlenen üniversite, uzmanlık kurumları gibi örgütlerin kamusallığın dönüşümünde rollerini oynamamaları bulunuyor. Beyoğlu’ndaki muazzam entelektüel sermaye hayırseverlik alanına izole edildi ve etkisizleştirildi.
- Şimdi yatırımcılar, spekülatörler gelip Beyoğlu’nu tüketmeye giriştiler. Onları suçlamıyorum, dünyanın her yerinde onlar bunu yaparlar. İnşaatla, turizmle, emlak spekülasyonu ile gelir transferi yaparlar. Önemli olan geriye ne kaldığıdır. Geriye yoksulluk kalır. Belki mülkleri insanların bir parça daha fazla değer kazanır ama bu geçicidir.
- Aslında gerçekleştirilen operasyonunun kendisi büyüleyicidir: Büyük paralardan söz edilir, kiralar artar, markalar gelir ve sonra bu mülksüzleştirme süreçlerinden geriye kalan süslü ama ruhsuz mekanlar, mutsuz insanlar kalır. Bu yüzden itiraz etmenin, iş bittikten sonra devreye girmenin çok fazla bir şey değiştirmediğini görüyorum.
- “Marka semt” deyince benim aklıma başka bir şey geliyor: Vizyon sahibi olmak. Beyoğlu tarihte önemli bir yer ancak geçmişi yüzünden değil yalnızca. Tam tersine yeniliği, modernliği nedeniyle.
- Beyoğlu’nda yapılması gereken aslında çok basit: Yaşanan deneyimlerden ders çıkarmak ve görünen değil, görünmeyen fırsatları gösterecek adımlar atmak. Beyoğlu’nda çok aktörlü bir yönetim organı oluşturulmalı. O zaman Beyoğlu’nun makus talihi değişir ve bu değişim herkese örnek olur.
Beyoğlu’nun her zaman önemini koruyacağını biliyoruz
- İstanbul deyince benim aklıma öncelikle Boğaziçi, sonra da Beyoğlu, Beşiktaş, Kadıköy semtleri, elbette tarihi yarımada ve Eminönü geliyor. Bir semti “markalaştırmak” için sadece iyi bir slogan, iyi bir logo veya göze hoş gelen tanıtım kampanyasına ihtiyaç olmadığını düşünüyorum.
- Araştırmacılar bir semtin markalaştırma sürecinin doğru yürütülmesi için ayırt edicilik, özgünlük, akılda kalıcılık ve ortak yaratım gibi ölçütlerin olması gerektiğini söylüyor. Yukarıda sıraladığım semtler de bu ölçütlere sahip.
- 2000’li yılların başından itibaren bölgede faaliyet gösteren kültür-sanat kurumları ve sergi mekanlarının artışıyla Beyoğlu, sanatsever kitle için gittikçe daha önemli bir merkez haline geldi. Önceleri daha çok İstiklal Caddesi’nde yaşanan hareketlilik, 2010 ve sonrasında Asmalımescit, Şişhane, Galata, Karaköy ve Haliç’e doğru kaydı.
- İstanbul’un Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010 yılı ve devamında kültür-sanat sektörünün itici gücüyle kazanılan ivme, son birkaç yıl içinde ne yazık ki kaybedildi. Sektör büyümesinde yaşanan duraksamayla kültür mekanları kapanmaya başladı, olanların bir kısmı bölge değiştirdi. Son yıllarda yaşanan büyük toplumsal olayların da etkisiyle, kültür turizmi ve Beyoğlu açısından talihsiz bir döneme girildi.
- Biz İKSV olarak, yaşanan durgunluk dönemine rağmen Beyoğlu’nun her zaman önemini koruyacağını biliyoruz. Unutmayalım ki yaratıcı düşünce, ifade özgürlüğü ve eleştirel düşüncenin sarıp sarmaladığı bir iklimde yeşerir.
- Beyoğlu’nun son derece zengin bir tarihi dokuya ve kültürel mirasa sahip olması, Türkiye ve hatta dünya çapında edindiği öncü rolü kazanmasında büyük rol oynadı. Dolayısıyla, bu dokunun korunması için hazırlanacak koruma planlarının katılımcı süreçlerle hazırlanarak yürürlüğe sokulması, kültürel çeşitliliğin ve zenginliğin korunması yolunda somut adımlar atılması ve güncel sanatsal üretimin devam edebileceği koşulların yaratılması ile Beyoğlu’nun eski konumunu yeniden elde edebileceğini düşünüyorum.
Herkesi Beyoğlu’nu yeniden “Beyoğlu” yapmaya çağırıyoruz
- İstanbul’u İstanbul yapan ve bugün “marka semt” olarak anabileceğimiz semtlerin başında Kadıköy, Nişantaşı, Bebek ve tabi ki Beyoğlu geliyor. Bu yerleri markalaştıran da yıllardır aynı yerde bulunan, tarihsel geçmişe sahip ve kentin dokusunu oluşturan yapılar…
- Turist profilinde yaşanan değişim ve kentsel dönüşümün etkisiyle Beyoğlu özellikle de İstiklal Caddesi eski günlerini arıyor. Emek Sineması, İnci Pastanesi, Rebul Eczanesi gibi mekanların kapanmasıyla birlikte de semtin dokusu kaybolmaya, deyim yerindeyse asimile olmaya başladı.
- Atlas Pasajı, Beyoğlu Sineması, Aznavour Pasajı, Terkoz Pasajı gibi bölgenin ticari merkezleri olan, semtin marka değerini arttıran çekim alanları da turist portföyündeki değişimden olumsuz etkilenerek zarar görüyor.
- Bu değişimden büyük markalar da nasibini almış olacak ki İstiklal Caddesi bugün, yarısı boş dükkanlardan oluşan bir hayalet kasabaya dönüşüverdi ve semt marka değerini iyiden iyiye yitirdi.
- Beyoğlu’nu eski hareketli günlerine döndürmenin yolu aslında oldukça basit. Semtin kültürel dokusunun temelini oluşturan yapıları, mekanları, dükkanları ve sokakları ölüme terk etmek yerine buraları yeniden yapılandırmak, hiçbir yenileme yapmaksızın ruhunu koruyarak restore ederek yeniden kente kazandırmak.
- Bizler de “Beyoğlu Sineması Kartı” adı altında başlattığımız projeyle kapanmak üzere olan sinemayı kurtarıp kart sahiplerinin oluşturacağı hareketlilikle birlikte sinemayı ve dolayısıyla Beyoğlu’nu canlandırmayı amaçladık. Bir yıl boyunca geçerli olan ve farklı miktardaki ücretlerle farklı sayıda film izleme hakkı sunan bu kartla birlikte herkesi Beyoğlu’nu yeniden “Beyoğlu” yapmaya çağırıyoruz.
Ertuğrul Özkök’ün yazısına buradan ulaşabilirsiniz:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ertugrul-ozkok/beyoglunun-yeni-kadin-profili-ne-40567518