Kız öğrenciler, kadın mahkumlar ve çelişkiler yumağı
Binbir telaşın birbirini hiç bitimsiz takip ettiği telaşlı günlerden birindeyim. Telefonum çalıyor. Bir ara gözümün ucuyla bakıyorum. Arayan TOBB Kadın Girişimciler Üst Kurul üyelerinden Cevahir Asuman Yazmacı. Şanlıurfa’dan tüm engelleri tam anlamıyla aşarak, kendi ölçeğinde öne çıkmış tek kadın girişimci. Bir Osmanlı hanını oto tamircilerinden alıp şehre gelenlerin, otantik yöre yemekleri sunularak ağırlanabileceği Cevahir Konak’a dönüştüren sevgili dava arkadaşım. Dava arkadaşı deyince aklınıza ideolojik bir anlam gelmesin sakın ola! Çok masum bir derdimiz var: Kadınları daha çok iş dünyası içinde girişimci olarak görmek…
“Günseli Abla” diyor Asuman Yazmacı, “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Şanlıurfa Girişimci İş Kadınları Derneği ŞUGİŞKAD olarak bu yıl farklı bir etkinlik yapmak istiyoruz.”
Yer Şanlıurfa denilince ve cümlede “farklı bir şey yapmak” olunca dikkat kesiliyorum. Bugüne değin bir kez TOBB Kadın Girişimciler Kurulu’nun düzenlediği konferansta ve bir kez de Amerikan Büyükelçiliği’nin Güneydoğu Anadolu Kadın Zirvesi nedeniyle iki kez çıkmıştım Şanlıurfalı kadınların karşısına. Yani bölgeyi iyi tanıyorum.
“İki ayrı gruba iki ayrı gelecek vizyonu vermek istiyoruz. GAP İdaresi, Milli Eğitim Müdürlüğü ve ŞUGİKAD olarak Bahçelievler, İsmail Nazi Bayraktar ve Ayhan Şahenk kız meslek liselerinin öğrencileriyle şehrimizdeki kadın cezaevindeki yüz kadar kadın mahkuma konuşur musun?”
Mahkum kadınlar, cezaevi aynı cümlede pek sık geçmez. Hiç beklemediğim bir anda aklım karışıyor. Bin tane an geçiyor gözümün önünden. Yanıtsızlığım kısa sürüyor. Peki diyorum. Öyle ya daha vakit var. Öğrencilere anlatacak çok şey var dağarcığımda ama ya cezaevindekilere!
Şanlıurfa’nın kızları kıpır kıpır, capcanlı. Öğreniyorum ki erken evlilik yörenin önemli problemlerinden. Aile içi şiddetse bir başkası… Pek çok soru soruyorlar. Sorular erken evlilikle ilgili değil, şiddetin gerekçelerine ilişkin. “Doğduğunuz coğrafya kaderinizi belirliyor” diyor 2050 kitabının yazarı David Passing. Sözü buradan başlatmama yardımcı oluyor. Bölgenin kadına yaklaşımından başlayıp ekonomik gücü olan kadının şiddet görmeyeceğine getiriyorum lafı. “Girişimci olmalısınız çünkü…” diye başlayıp devam ediyorum söze…
Şanlıurfa sahiden şanslı. Başta GAP İdaresi Başkanı Sadrettin Karahocagil olmak üzere İnsani ve Sosyal Gelişme Genel Koordinatörü Adalet Budak Akbaş, Milli Eğitim Müdür Yardımcısı İbrahim Canbek ve Cevahir Asuman Yazmacı yöre kadını için birlikte çalışıyor…
Kadın “mahkum” değil “mağdur…”
Kendisi de bir kadın hakları savunucusu olan Mimar Sinan Üniversitesi Öğretim Görevlisi Altan Özen’i arıyorum. Eminim elinde kadın mahkumlarla ilgili pek çok kaynak vardır ya da en azından nereden bulacağımı söyler. Yanılmıyorum! Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Hizmet Anabilim Dalı’ndan Semra Sakuç’un doktora tezini bulup gönderiyor. “Kadın Mahkumların Cezaevi Yaşantısı ve Tahliye Sonrası Gereksinimler” başlığını taşıyan 373 sayfalık tez düşüyor önüme. Bir araştırmaya dayandırılarak hazırlanan kadın mahkumların bugünü ve yarını içerikli tezde gördüğüm, kadınlar için “içeri düşenin dostu olmaz” söylemini birkaç kez kanıtlayarak sürdürülmeye çalışılan bir yaşam var.
Doktora tezine göre “mahkum kadın” yerine “mağdur kadın” kelimeleri daha çok kullanılıyor. Toplumsal yapımızın gereği olmalı diye düşündüğüm bir oranda tüm mahkumların yüzde 2,3’ü kadın ve bunun yüzde 10’u siyasi nedenlerle içerde. Peki, bunca kapsamlı araştırılmanın sonunda ne var derseniz, erkek bir gerekçeyle ki gerekçe yaratmakta üstlerine yok, işin içinden kader mahkumu olarak sıyrılıyor. Kadına gelince eğer siyasi suçlu değilse adli vakalarda ya aileden birinin suçunu üstleniyor ya uyuşturucu taşıtılıyor… Çok azı katil ve bir kısmı Şanlıurfa’daki bir kısmının da hırsızlıkla gasp gözüküyor adli sicillerinde. Ancak sıkı durun kadın hangi gerekçeyle mahpushaneye düşerse düşsün toplumca affedilmiyor!
Kibariye’yi istemişlerdi…
8 Mart’ta içerde bir konuk konuşmacı için izin alınıp da kadın mahkumlara “Kimi istersiniz?” diye sorduklarında Kibariye ismi öne çıkmış. Hiç de sürpriz olmadı elbette. Kendisi de sosyal meselelerin gönüllüsü olan Doret Habib ile sahneye çıkarken kimin sesi güzel diye soruyorum. Dört genç kadın elini kaldırıyor. “Hadi gelin sahneye” diyorum. Birlikte Kibariye’nin bir şarkısını seslendirmeyi öneriyorum. Bir değil dört tane söylüyoruz. Görüyorlar ki Kibariye’yi beklemek yerine onun şarkılarını söyleyerek de havaya giriliyor.
Anlatımlarımda mesaj kaygım yok, daha doğrusu ne söylersem hırpalamadan geçiririm mesajı endişem var. “Bakınız” diyorum, “bekleyerek geçirilen her an kayıp. Biliyorsunuz burada bir süre daha kalacaksınız. Sizin için tasarlanan eğitimlere katılın ve çıktığınızda bir yetkinliğiniz olsun. Aklınızı meşgul etmezseniz etrafınızdakileri rahatsız edersiniz.”
Düşündüğümüzden daha fazla kalıyoruz cezaevinde. Geride bıraktıklarımız aklımızda çıkıyoruz dışarı, bin şükürle…
Cevahir Asuman Yazmacı’ların sayısı artsın
Şanlıurfa’daki etkinlikler gün boyu süregiderken Cevahir Asuman Yazıcı Cumhurbaşkanlığı’nda bizzat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın elinden ödül alan Anadolu’dan kentine ekonomi, turizm, girişimcilik, bilim ve bilgi alanında “Güç Katan” dokuz kadından biri olarak ödülünü alıyordu.
Yazıcı’nın girişimcilik hikayesi ise oldukça ilginç. Eczacılık yaparken ziyaretine gelen konuklarını ağırlamak üzere götürdüğü yöre lokantaları yüzünü ağartmaz. Hele bir gün mekanın sahibi “Bizden bu kadar. İster yiyin, ister yemeyin” deyince eczacılığı bırakıp kentini temsil edecek bir restoran kurmaya karar verir. Yer Güneydoğu Anadolu ve girişimci bir kadın olunca iş hiç de kolay olmamış. Önüne çıkan engelleri yıkma konusunda inatçılığı ve bir rol model olarak aldığı sorumlulukla ileriye doğru yürümüş Yazıcı. Bugün bir yandan TOBB KGK Üst Kurulda diğer yandan SUGİŞKAD Başkanı olarak, Şanlıurfalı kadınların yolunu aydınlatıyor. Sayıları çoğalsın. Dileğimdir…