Abarttı demeden önce gidip görün
Kültür mirasına sahip çıkan toplumları görerek hep öykündüm. Doğuş Grubu’nun yaptığı ziyaretçi merkezini gezip de görselliğiyle değme köklü müzeye gıpta ettirecek bir içerikle adeta Neolitik Çağ’a seyahat edince, “Göbeklitepe emin ellerde” demek geldi içimden. Aman sakın ola ki abarttı demeyin. İnanmıyorsanız gidin görün!
Kadim şehir Urfa’da tarihin en kadim noktasında Göbeklitepe’deyiz. Araçların bıraktığı yerden yukarıya doğru kıvrılarak tepeye ulaşan yolda yürüyorum. Uzak değil ama tepe işte. Bahar. Etraf henüz patlayan gelincik, katırtırnağı ve papatyalarla bezeli. Bereketli Hilal’in en bereketli topraklarında sınırlarını taşlarla çevirili tarlaların oluşturduğu doğal peyzaj antik çağın parçası gibi. Yürümek iyi geliyor sessizliğin içinde. Düşündürüyor. Dinliyorum. Anlamaya çalışıyorum.
Yazılagelen bunca tarihi bir kez daha anlatmayacağım. Anlatmayacağım çünkü ne burada anlatılanlar yeterli olacak ne de anlatılanları görmeden anlamak mümkün. Avcı-toplayıcı toplumun her nasıl oldu da birlikte yaşayıp, birlikte ibadet ettiğini ve neden Göbeklitepe’yi seçtiğini bilenlerin yorumlarına bırakalım…
Sahip çıkmak bu olmalı
Utah’ta kaldığım dönemde bölgedeki kanyonları gezmiştim. Toprağa binlercesi serilmiş olan yapraklardan anı niyetine birkaç tanesini alan konuğumuza, onu yerinde bırakmamızı rica etmişti Amerikalı ev sahiplerimiz. Oraya aitti ve orada kalmalıydı. Saygı duymuştum. “Sahip çıkmak bu olmalı” demiş, “Çok daha değerli binlerce yaşanmışlığı barındıran Anadolu’yu sahiplenemedik” demiştim içimden. Yazıyı kaleme alırken Gaziantep Belediye Başkanı sevgili Fatma Şahin’in Zeugma’nın önemli bir bölümünün geri alındığına dair ruhuma iyi gelen haberini dinledim. Giden çoğun yanında yüreğe su serpen nev’inden. Göbeklitepe’ye tarihin sıfır noktası olması nedeniyle hak ettiği paye ilk keşfedilişinden epey sonra verilmiş ve ardına Doğuş Grubu 2015 yılında Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda 20 yıl boyunca (2015-2035) T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığının tanımladığı tüm alanları kapsayan bir korumacılığı sahiplenmiş. Gönlüm sponsorluk demeye pek razı olmuyor çünkü bugüne değin yapılanların karşısında 20 milyon dolar yazıyor. Doğuş Holding Kurumsal İletişim Başkanı Bahar Erbengi çalışmanın sponsorluktan ziyade bir bağlılık olduğunu söylüyor.
Erbengi amaçlarının Göbeklitepe’yi holistic marka yaklaşımıyla dünyaca tanınan, global bir ikon haline getirmek olduğunun altını çizerek, “Ziyaretçilere bütünsel bir deneyim yaşatmak üzere dünya standartlarında bir ziyaretçi merkezi yapıldı. Ayıca, Unesco World Heritage Committee’de Doğuş Grubu’nun Göbeklitepe Ana Sponsorluğu, özel kurumların kültürel mirasları etkin olarak uzun dönemli desteklemesi bakımından örnek vaka olarak ele alındı. Yine UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi’ne alınıyor olması da gündemde.” Kültür mirasına sahip çıkan toplumları görerek hep öykündüm. Ziyaretçi merkezini gezip de görselliğiyle değme köklü müzeye gıpta ettirecek bir içerikle adeta Neolitik Çağ’a seyahat edince “Göbeklitepe emin ellerde” demek geldi içimden. Aman sakın ola ki abarttı demeyin. İnanmıyorsanız gidin görün!
Küçük bir öneri Şanlıurfa turist akınına uğramış adeta. Bu nedenle hizmet alma konusunda aksaklıklar yaşanabiliyor. Siz bildiğiniz markalar üzerinden hizmet alın derim. Bir de Cevahir Han’a uğrayın otantik bir mekanda geleneksel lezzetleri tadın. Otomobil tamircilerinin bulunduğu virane bir hanın eski görkemli günlerine bir kadın eli değince nasıl değiştiğine tanıklık edin.
İMECE sosyal sorumluluk kabına sığmaz!
Kavram çok bildik gibi gelse de uygulamadaki anlamının henüz anlaşılmadığına dair bir durum var. Sosyal girişimcilik kavramı ise nihayet hazmedilmiş, şirketlerin, fonların ve hatta kamunun sosyal girişimciliği destekleyen çabaları artmıştı. Peki, nedir sosyal inovasyon? Pek çok tanımı var ama Stanford’un “Sosyal İnovasyon Merkezi” kavramı, “Sosyal sorunlara daha etkili, verimli ve sürdürülebilir çözümler” olarak tanımlıyor. Ayrıca, “Sosyal değer hedeflerine ulaşmayı sağlayan sosyal değişimin bileşenleri olarak da okunabilir” deniyor. Bir başka açıdan ise, “Sosyal sistemlerdeki inanç, otorite, rutin ya da kaynak akışını tamamen değiştiren yeni bir ürün, servis ya da programın hayata geçmesindeki süreç olarak da genişletebiliriz” denmekte. Benim ilgim konunun Zorlu Holding’in odağında olmasıyla başladı. Samimiyetle itiraf etmeliyim ki başlangıçta iki kavram arasındaki farkı pek de anlayamadım. Zorlu Holding Kurumsal İletişim Genel Müdürü, Sevgili Aslı Alemdaroğlu’nun bana sosyal inovasyonu anlatma çabaları nihayet Zorlu Holding YK Üyesi Emre Zorlu’nun himayesinde başlatılan sosyal inovasyon platformu İMECE’nin Ashoka ile hazırladığı, ülkemizdeki sosyal girişim ekosistemini gösteren haritanın sunumunda sonuç verdi. Tam anladım dediğim an ise dünya ölçeğinde bir düşünce kuruluşu olan SİX’in 14-15 Mayıs’ta Zorlu PSM’de yaptığı konferansta oldu. Geleceğe dair bir inisiyatif olan Way Finder bir SİX tasarımı. Sosyal inovasyonun gelecek on yılının tartışıldığı iki gün boyunca uygulamalar anlatıldı, çalıştaylar yapıldı. (Ayrıntılar için www.sixwayfinder.com incelenebilir.)
Kurum hamiliği şart
Gelelim Zorlu Grubu’nun bir kurumsal sosyal sorumluluk kalıbına sığdırmakta zorlandığım İMECE’sine. ATÖLYE ve S360 tasarımı olan platform ülkemiz sosyal sorunlarını çözmeyi kendine dert edinmiş. Yola henüz çıkılmış olmasına rağmen bugüne değin alınan yol SİX’in İstanbul’da yapılmasını sağlamış. Bana göre İMECE gibi geniş alanlı bir sosyal çalışmanın başarısı için işe kurumun en yukarısından hamilik edilmesi şart. Sevgili Aslı Alemdaroğlu sosyal meselelere çok duyarlı bir yönetici. İMECE’nin oluşumunda çok emeği var. Emre Zorlu ise hamilik meselesini öyle doğallıkla taşıyor ki çok sahici. Ancak unutulmamalı ki büyük meselelerin çözümü duyarlı kurumların bir araya gelmesiyle başarılabilir. Bendeniz de İMECE’nin kelime anlamına uygun bir davranışta bulunup konuyu duyurma sorumluluğumu yerine getireyim…