Taksim olayları sonrası nasıl bir iletişim stratejisi izlenmeli?
Cumartesi günü sabahın ilk ışıklarıyla Denizli’ye gitmek üzere havalimanına giderken Twitter’da polisin Gezi Parkı’na ilişkin şafak baskını onlarca mesaja ulaşmıştı bile. Uçakta bağlantıdan koptuğum 50 dakika sonrasında ise binlere ulaştı. Durum sahiden ajite ediciydi. Sonrasını biliyorsunuz. Peki ya bundan sonra nasıl bir iletişim stratejisi izlenmeli?
Gücü elinde tutanlara 5 öneri:
Toplumun yüzde 50’si ile hükümetin zaten güven sorunu vardı. Bu durum derinleşti. Yeniden kazanılması gerek.
Söylenenler kadar söylemenin tonu da önemli. Halkımız üsluba takılır. Empati yapılmalı.
Her konuda “tartışılmaz mutlak” olmak yerine demokrat olmak, kabul etmesen de dinlemek. Belki en azından bir uzlaşma noktası bulunur.
Devlet baba şefkatlidir diye bilinir ama son dönemde hemen herkesi her fırsatta azarlamak çocukları bile arsızlaştırır. Sinirlerinize hakim olun.
Halkı doğru zamanda, doğrularla bilgilendirin, saklanmayın. Böyle zamanlarda görünmek güven verir.
Vatandaşa 5 öneri:
Ajitasyona gelme, aklını kullan.
Hıncını içinde biriktirme, protesto etme hakkını daha sık kullan.
STK’lar ne güne duruyor? Kamuoyu oluşturmak için STK’lar bünyesinde örgütlen.
Gezi Parkı çevreci yaklaşımdan ideolojik söylemlere dönmedi. Buna izin vermedin, kutlarım. Gelişmelere dışarıdan bakan biri olarak hem emniyet güçleri hem de sizin adınıza ne büyük bir badire atlatıldı farkında mısın? Bu her zaman böyle olmaz. Bundan sonra en küçük olayda polisin şiddeti artacak, olayın büyümesine izin vermeyecektir. Aman durum kan davasına dönmesin, dikkat!
Bazı dersler pahalıdır. Bu da öyle oldu. Gezi Parkı mücadelesini yasal zemine taşı, vaktinde itiraz et, başına gereksiz yere iş açma.
Bu yazı Günseli Özen Ocakoğlu’nun Zaman gazetesindeki köşesinden alınmıştır.
Güncel Haberler