EGO sistemden EKO sisteme yolculuk
Özlem Süer – SÜERPR Kurucusu
Birçok ekonomi gazetecisinin yorumuna göre “Sürdürülebilirlik” kavramının içi boşaltıldı. Herkes Sürdürülebilirlikten bahsediyor, peki gerçekten Sürdürülebilirliği nasıl anlamamız gerekiyor?
Birleşmiş Milletler (BM) tarafından Sürdürülebilir Kalkınma hedefleri kapsamında, dünya genelinde yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak amacıyla evrensel bir eylem çağrısı yapıldı. “…Yoksulluğu ortadan kaldırmak, tüm insanların barış ve refah içinde yaşaması… Kulağa çok hoş geliyor değil mi? Çok ütopik görünebilir fakat neden olmasın? Bu insanlığa yani bize bağlı değil mi?
Markalar bu alanda çalışmalara başladı çünkü sürdürülebilir bir marka olmak, gelecek kuşaklara ulaşmak ve daimi olmak arzusundalar. Ülkemizde Sürdürülebilirlik Akademisi bu alanda çok önemli çalışmalar yapıyor. Her yıl uluslararası “Sürdürülebilir Markalar Konferansı, Sürdürülebilir Gıda Konferansı, Sürdürülebilir İş Ödülleri” gibi birçok organizasyon gerçekleştiriyor.
Dünyamızı nasıl bu hale getirdik? Hangi kuşaklar tarafından yönetildik? Babalarımızın, dedelerimizin, atalarımızın özellikleri nasıldı? Nasıl bir anlayış bizi EKO sisteme doğru bir yolculuğa çıkardı? Gelecek kuşaklar kimler?
Sürdürülebilirliği anlatırken biraz dünden bahsetmek istiyoruz. Dünyamızı yöneten EGO Sistemden EKO Sisteme bir yolculuk yapmak ve bu yolculuğa sizin de katılmanızı istiyoruz.
Kuşaklar
Kuşakların dağılımına baktığımızda iş gücü içerisinde; Gelenekçilerin yüzde 13, Baby Boomers’lerin üzde 26,4, X Kuşağının yüzde 19,8, Y Kuşağının ise yüzde 27,7 olduğunu görüyoruz.
1922 ile 1943 yılları arasında doğan kuşak olan “Gelenekçiler” iş gücünde hala aktifler. Bugünden çok farklı olan bu kuşağın özelliklerine baktığımızda, diğer kuşaklara göre en dikkat çekici farklarının; kurallara saygı göstermek, kurallar çerçevesinde hareket etmek, sadakat, işe bağlılık, çalışan ve tutumlu kişiler olduğunu görürüz.
1.Dünya savaşı sonrası dünyada azalan nüfus “Baby Boomers’ler” ile çoğalmaya başladı. 1944 – 1960 yılları arasında doğan, “ben kuşağı”(Bencil) olarak da tanımlanan bu kuşak gelenekçi, tatminkar, rekabetçi, iyimser, sessiz ve işkolik özelliklere sahip.
Kuşaklar içinde tek eğlenceli olan kuşak; 1961 – 1980 yılları arasında doğan X Kuşağı. Girişimci, kendine güvenen, resmiyete fazla önem vermeyen, gerçekçi, sonuç odaklı ve eğlenceli bir kuşak. Sokakta oynayabilen son kuşakta diyebiliriz.
Y Kuşağı; 1981 – 2000 yılları arasında doğan başarı odaklı, toplumsal bilince önem veren, iyimser, farklılıklara saygılı, teknolojiye meraklı, kendine güvenen bir kuşak.
Henüz iş gücüne yeni katılmış 2001 sonrası doğan bir kuşak olan Z Kuşağı için özellikler sınırlı. Başarı odaklı, toplumsal bilince önem veren, iyimser bir kuşak olarak değerlendirebiliriz.
Bugün 2,5 milyon Alfa Doğuyor
2011 yılından itibaren doğan kuşak Alfa’lar; fütüristlerin görüşlerine göre çok farklılar. Sosyal Araştırmacısı ve Yazar Mark McCrindle’ın öngörülerine göre, alfalar 2025 yılında 2 milyarlık bir popülasyonu oluşturacaklar. Tüm kuşakların en eğitimlisi ve teknolojik olarak en yetkini olacak. Etrafındaki diğer bireylerle sohbeti oldukça kısıtlı, ailelerine düşkün olacakları öngörülüyor. Alfa’lar tamamen tabletlerin, mobil, giyilebilir cihazların ve çeşitli tür ve boyutta ekranların olduğu, işaret parmağını kalem sanan çağa doğan ilk nesil olarak tanımlanıyor. Alfa çocuklar düşüncelerini saniyeler içinde paylaşma kabiliyet ve kolaylığı ile doğan, hiper iletişimin hakim olduğu, tamamen online/mobil çağın ilk dijital dünya mahsulü olarak görülüyor. Multitasking (aynı anda birden fazla işle meşgul), ihtiyacım olursa Google’a, dijital ya da robot asistanıma sorarım diyen, kendine odaklı, bireysel çalışmayı tercih eden, yaptıklarını hemen kişiselleştiren ve kolayca yayabilen, taahhüde girmekten, kendini bağlamaktan kaçınan bir nesil. Bunun için çoğu zaman mobil/akıllı cihazlardan, robotlardan yararlanan, Reset, Reload baştan başlat, yeniden yükle yapan ve hataların bir tuşa basılarak hemen düzelebileceğini, dünyanın değişebileceğini düşünen bir kuşak olabileceğine vurgu yapılıyor.
“Eskiden çalışmak için yaşardık, şimdi yaşamak için çalışıyoruz”
İş Dünyası on yıl sonra dört duvar arasında çalıştıracak insan bulamayacağını düşünüyor ve yeni iş modelleri geliştirmek için çalışıyor. Alfa kuşak maaş karşılığı kendini belirli bir saat dört duvar arasına sıkıştırmak istemiyor. Dünyaya katkı sağlayacak şirketlerde çalışmak istiyor. İşte tam da bu yüzden markalar sürdürülebilir olmak, ayakta kalmak ve bu kuşaklarla çalışmak ve bu kuşaklara, ürünlerini – hizmetleri satabilmek için iyi yaşamı tanımlamaya çalışıyorlar.
İyi yaşamı nasıl tanımlayabiliriz?
Biz bir tercih yapacağız, iyi yaşam için çalışacağız. İyi yaşamı yeniden tanımlayacağız. Yapay Zeka ile iş dünyasında mücadele edecek olan biz insan oğlu iyi yaşamı tanımlamak için karakterimizi geliştireceğiz ve bir amaç edineceğiz.
- Karakterimizi Geliştireceğiz,
- Amaç Edineceğiz,
Şöyle bir sokağa çıksak karakter nedir desek birçok kişi bize karakterin tanımını yapamaz ama karaktersizin tanımı yapabilir. Biz size karakterin formülünü veriyoruz. Tüm öğeleri güçlendirirsek karakterimizi geliştirebiliriz.
Karakterin Formülü: Bilgi + Yetenek = KARAKTER
Evet sürdürülebilir bir yaşam için bir amaç edinebilir ve amacımızı harekete geçirebiliriz. Bugüne kadar almak odaklı zihniyetimizi değiştirip, verici bir zihniyet oluşturabiliriz. Vererekte kazanabileceğimizi bilmeliyiz. Kazandığımız parayı toplumla paylaşmayı öğrenebiliriz. Sürdürülebilir Kalkınma hedefleri kapsamında, dünya genelinde yoksulluğu ortadan kaldırmak, gezegenimizi korumak ve tüm insanların barış ve refah içinde yaşamasını sağlamak amacıyla hepimiz üzerimize düşen görevi yapabiliriz. Hep birlikte EGO Sistemden, EKO Sisteme yolculuğa çıkabilir, böyle bir dünyanın mümkün olabileceğini gösterebiliriz….