Kadınların teknoloji sektöründe çalışmaya karşı yaklaşımları ne yönde?
Deloitte’un TÜBİSAD ile birlikte gerçekleştirdiği 500’e yakın teknoloji sektöründe çalışan beyaz yakalı kadınla yaptığı araştırmaya göre, yüzde 85’i teknoloji sektöründe olmaktan memnun. Çünkü teknoloji sektörünün global, dinamik, değişen, gelişen ve geliştiren, yaratıcı insanlardan oluşan yapısı kadınlar için sektörün cazip yanlarından bazıları. Geleceğe yön verebilmek, ilgi çekici ve zorlayıcı işlerde bulunmak Y ve Z kuşağı toplumundaki kadınlara daha cazip geliyor. Teknoloji sektörü de kadınlar için meydan okuyucu alanlardan biri olarak değerlendiriliyor.
Teknoloji, herkesi yaşamın birçok yerinde girdiği gibi etkiliyor; “Teknoloji olmadan biz ne yapıyorduk?” diyen güçlü bir kitle varken “Eskiden böyle miydi nerede o eski bayramlar?” diyen de hatırı sayılır bir kitle mevcut. İnsanın hayatta kalma güdüsü sebebiyle gelen değişimlere hızlı adapte olması gerektiğini bilir ve bunu en üst düzeyde gerçekleştirmeye çalışır. Bizden önceki kuşakların Facebook’u işgal etmeleri buna en iyi örneklerden biri olabilir. Bu değişim zorunlu bir değişim olması sebebiyle kimileri için, içinde bir tedirginlik de barındırmıyor değil. Bu, kuşaklar veya kadın-erkek olarak çeşitli kırılımlara ayrılabilir.
Aşağıdaki infografik, teknoloji iyimserliğinin cinsiyet ve kuşak çizgileri boyunca nasıl parçaladığını yansıtıyor.
Kadınların teknolojiye karşı ilgisi neden azaldı?
Çalışma hayatında kadın konusu herkesin sıkça dile getirdiği ve üstünde çok fazla durduğu konulardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Kadının iş hayatındaki yeri ve var olabilmesi aslında çok basit ama bir o kadar da çok zor olabiliyor. Daha çocukken oyuncakların cinsiyete göre sınıflandırılması ve iş kollarına cinsiyet atfedilmesi kadınların birçok sektörde çalışabilmesi için önüne konulmuş şartlanmış engeller olarak çıkabiliyor. Örneğin; “kadın taksici mi olur?” diyebilmek veya en basiti bilim insanı demek yerine bilim adamı demek gibi…
Kadının adını göremediğimiz ve kadın işi olarak atfedemediğimiz birçok sektör var. Bunlardan biri de özellikle teknoloji alanı. Bilgisayarların ilk yıllarında donanım tarafında erkekler, yazılım tarafında kadınların olması dengeyi sağlıyordu. 1980’lerde ise bilgisayarların eve girmesiyle birlikte bu dengeli durum bozuldu. Çünkü kadınların teknoloji dışına itilmesindeki en büyük nedenlerden biri de eve giren bilgisayarlar oldu. Bilgisayarlar erkek oyuncakları olarak piyasaya sürüldüğü için kadınların da teknolojiye ilgisi giderek azalmaya başladı. Böylece teknoloji erkeklerin ilgi alanı olarak görülmeye ve öyle davranılmaya başlandı. Oysaki ilk yazılımcıların kadın olduğunu biliyor muydunuz? Örneğin; Ada Lovelace, tarihin ilk bilgisayar programcısı olarak kabul ediliyor.
Teknoloji sektörünün gizli kahramanları
Özel hayat ve iş hayatı dengesinin olmaması, ücret ve yan hakların yetersizliği, kariyer anlamında terfi fırsatlarının azlığı ve sektörün erkek egemen yapısı gibi nedenler, öne çıkan olumsuzluklar arasında yer alıyor. Kadın-erkek dengesinin kurulamadığı şirketlerde karar alma süreçleri, finansal ve yönetimsel performansları da olumsuz etkiliyor. Deloitte TÜBİSAD Teknoloji Sektöründe Kadın Raporu’na göre, yönetim dengesinin sağlandığı şirketler daha başarılı ve daha verimli çalışıyor. Cinsiyet dengesi oluşturulmuş bir yönetim ekibinde kadınların yüzde73’ü için dengeli kurumsal yönetim, yüzde 71’i için karar alma sürecinde farklı perspektifler ve yüzde 51’i için ticari kazanç ve finansal performans artışı anlamına geliyor.
Yine Deloitte’un TÜBİSAD ile birlikte gerçekleştirdiği, 500’e yakın teknoloji sektörüne emek veren beyaz yakalı kadınla yaptığı araştırmaya göre, yüzde 85’i teknoloji sektöründe olmaktan memnun. Çünkü teknoloji sektörünün global, dinamik, değişen, gelişen ve geliştiren, yaratıcı insanlardan oluşan yapısı kadınlar için sektörün cazip yanlarından bazıları. Geleceğe yön verebilmek, ilgi çekici ve zorlayıcı işlerde bulunmak Y ve Z kuşağı toplumundaki kadınlara daha cazip geliyor. Teknoloji sektörü de kadınlar için meydan okuyucu alanlardan biri olarak değerlendiriliyor.
Kariyer yolculuklarında kadınlar nasıl desteklenmeli?
Türkiye, cinsiyet eşitsizliklerin derinleşmesinde ve artmasında risk altında görülen ülkelerden birisi olarak görülürken teknoloji ise; risk katsayısı yüksek alanlardan biri olarak görülüyor. Toplumumuzda, riskli görülen alanlarda erkeklere daha fazla güven duyuluyor. Kadınların riskli alanlarda bulunulması sadece ofis ortamında değil, günlük yaşamda da çok fazla istenmiyor. Ancak bir kriz anında serinkanlı kalabilmek ve kriz yönetimini sağlamak konusunda kadınların daha başarılı olduğu da göz ardı edilmemesi gerekiyor. Çünkü önce kadınların her anda her yerde varlığını kabul edebilmek, kariyer yollarında ilerlemelerinde en önemli adımlardan biri oluyor.
Çalışanlar için rol model olabilecek kadın lider örneklerinin arttırılması alınabilecek aksiyonlardan bir diğeri olabilir. Özellikle bilgi ve iletişim teknolojilerinin kullanımında küçük-büyük işletmeler arasındaki eşitsizliğin yanı sıra kadın-erkek, yaşlı-genç, eğitimli-eğitimsiz bireyler arasında da büyük farklılıklar bulunuyor. Sektörün geleceği için dijital eşitsizliklerin giderilmesine ve dijital yetkinliklerin geliştirilmesine odaklanmak büyük önem taşıyor. Teknolojide çalışan kadın-erkek sayılarının eşitliği okul yıllarında kız öğrencileri daha fazla teknik alanlara yöneltilmesiyle başarılabilir.
Lise ve üniversiteli genç kadınlara yönelik programlar hazırlanabilir ki desteğe eğitimden iş hayatına doğru başlanmalıdır. Üniversitelerin teknik ve mühendislik bölümlerine kız öğrenci kotası konulabilir.
Bu konuda çalışma yapan kuruluşlardan biri olan ISACA, “SheLeadsTech çalışma programı ile teknoloji sektöründe çalışan kadınların yaşadığı sorunlara dikkat çekmek ve bu sorunların azaltılmasına katkıda bulunmak, kadınlar arasında bir ağ kurarak, motivasyon düşüklüğü yaşanan alanlarda destek sağlamak ve onların eksik oldukları noktalarda eğitimlerine katkıda bulunmak için de farkındalık yaratmaya devam ediyor.”
Kadın istihdamını artıracak çalışmalar çeşitlendirilmeli
Özellikle bilişim sektöründe kadın çalışanların artması için şirketlere uygulanacak teşvik ve sivil toplum örgütlerinin önemi çok fazla. Kadın istihdamını artıracak çalışmalar çeşitlendirilmeli, kendine güvenen, hedefleri olan kadınların farklı fikirlerine saygı geliştirilmeli. Alınacak aksiyonların takımın gücünü artıracağına ve bu ortamlardan başarılı işler çıkması kaçınılmaz. Başarının kadın ve erkek dayanışması ile gerçekleşeceğinin unutulmaması gerekiyor.
Sonuç olarak, tüm şartlara rağmen çalışmayı başarı ile sürdüren kadınlar, bazen annelik ve iş hayatı arasında kalabiliyor. Doğum izni, çocuğu kreş yaşına kadar büyütme isteği gibi süreçler kariyer hayatlarını kesintiye uğratabiliyor. Bu sebeplerden dolayı da çok sektör işe alırken kadınları önceliklendirmekten çekiniyor. Teknolojinin sürekli gelişen yapısından dolayı sektörden uzaklaşmamaları için bulunduğumuz dijital çağ sayesinde kadınları ileriye taşıyacak iş modelleri oluşturabilmek mümkün. Sadece çalışan kadınlar değil, ev hanımlarının da katma değeri yüksek işler yapabilmesi ve her alanda kadınını iş gücünden yararlanılabilmesi gerekiyor. İnsanın doğası gereği şartlar eşit değildir, fakat toplumda adaletli ve eşit çalışma imkanları oluşturmaya çalışmak görev olarak görülmekten çıktığı zaman daha ileriye giden, daha fazla üreten bir toplum olabileceğiz. Çünkü kadınlar önlerine çıkan tüm zorluklara rağmen çalışma hayatının her alanında var olmaya devam edecek.