Reklam sektörünün geleceği Marketing Türkiye New Step’te konuşuldu
Dünyadaki tüm dengeleri alt üst eden koronavirüs salgını, sağlığımızı ve sosyal yaşamımızı etkilediği gibi pazarlama ve iletişim dünyasını da derinden sarstı. Next Step’in bittiği, New Step’in başladığı bugünlerde gelecekte neler olacağını bilme ihtiyacı her zamankinden ağır basıyor. Marketing Türkiye olarak sektörün sac ayaklarını oluşturan sektör paydaşlarını düzenlediğimiz “Marketing Türkiye New Step” webinar’laryla bir araya getiriyoruz.
Bu buluşmaların ilki olan ve kapalı olarak gerçekleşen “Reklam Sektör Meydanı” oturumuna Türkiye’nin önde gelen ajans başkanları katıldı. Oturumda reklamcılar bu süreçte yaşadıkları deneyimleri, reklamcılık dünyasının salgından nasıl etkilediğini ve gelecek öngörülerini paylaşıldı.
İşte buluşmada öne çıkan başlıklar:
- Verimlilik ve optimizasyon hesabı yapmamız gerek.
Küçülmek anlamına gelebilir ama aslında kastedilen bundan ibaret olarak algılanmamalı. Şu anda öğrendiğimiz her şeye göre yeniden şekil almalıyız. Bunun sonunda küçülebiliriz sayı olarak ama büyümemizle, güçlenmemiz gerekecek. Herkes bu anlamda birbirine daha fazla “fayda” sunacak. Bu da zaman esnekliği, para esnekliği demek. Maaşın ötesine geçecek yollarımızı ayırdığımız kişilerle olan ilişkilerimiz ya da yeni kuracağımız ilişkiler, herkes bunun faydasını görecek. Yani nihayet win-win bir ilişkiye dönebiliriz. 5 bin TL’ye çalıştırdığımız art direktör, ayda 15 bin TL kazanabilir, bize maliyeti ise binin altına inebilir. Herkesin kendi patronu olması çok büyük gereklilik.
- Kurumlara olan güvenimiz sarsıldı, sarsılıyor. P2P yükselecek.
Herkes komşusunun yardımının derdine düştü. Çünkü kurumlar bunu yapamıyor. Hayal kırıklığımız büyük. Okullar beceremedi, kurumlar beceremedi, markalar bile beceremedi, mesaj vermenin ötesine geçen marka çok az. Mesaj vermenin ötesine geçen de sürdürülebilir bir faydanın peşine düşebildi mi o da tartışılır.
- Offline’ı online’a 1-1 çevirmek yanılgısından bir an önce çıkmamız gerekiyor.
Bu hatayı şu an herkes yapıyor. Her şeyi herkesi call conference’a taşımak değil online çalışmak. Remote dememiz gerekiyor aslında, mekan bağımsız bir iş modeli bu, zaman bağımsız değil örneğin ya da tool bağımsız bir iş yapış biçimi değil. Şu an ajansların yaptığını gördüğüm normal ama terk edilmesi gereken hatalar var. Her şeyi online toplantılara dönüştürmek ama tüm dokümantasyonu hala email yüklemesiyle paylaşmak akıllıca değil.
- Ortaklaşa uzaktan çalışma prensipleri konuşulmuyor.
Hala birçok şirket cloud üzerinden çalışmıyor. Tasarımcıların bile tek dokümanda ortak çalışabilmesi mümkün bugün herhangi bir hız ve verimlilik kaybı yaşamadan. Buna kafa yorulup, bunlara yatırım yapılması ve çalışma şeklimizin değişmesi gerekiyor. Sunumu stratejist yapar, 1 hafta sonra gösterir, ekip 1 hafta çalışır, bir sonraki hafta toplantıda fikirlerimizi anlatırız birbirimize omuz omuza değebildiğimiz bir ortamda çalışırken olur – çünkü iş birliği fiziksel ortamda çok kolay. Dijitalde bunun kolaylaştırıcı sürecini tasarlamalıyız, ilgili altyapıları kurmamız şart. Bunu yaparken de günde 18 saat çalışırken buldu herkes kendini. Peşpeşe toplantılar. Bu verimli değil, verimlilik günde 5 saat çalışmaktır. Bunu tasarlamanın yolunu bulmalıyız, safra çalıştığımız, çalıştırdığımız zamanları çıkarmamız gerekiyor hayatımızdan.
- Transparan olmak zorunda kalacağız.
Ekosistemimizi ancak böyle koruyabilir, kendimizi de böyle koruyabiliriz. Kaç para kazanmam gerektiği, kime ne kazandırmam gerektiği, ne kadar kazandığım, ne zaman aldığım hep aynı genişlikteki bir bilgi kanalında akmalı. Ticari sırrın tanımı bu olmamalı. Ticari sırrın tanımı koyduğumuz akıl ve becerdiğimiz yaratıcılık olacak, paradan nasıl para kazandığımız olmayacak. Bizim de buna adapte olmamız gerekiyor. Fırsat-fırsat dengelerini dürüstçe kurmalıyız. Benim bir prodüksiyon şirketine, bir freelancer’a, bir ajansa ihtiyacım varsa, onun hizmetlerine ihtiyacım varsa, onu batırmamak sorumluluğum olmalı, onun sorumluluğu da bunu suistimal etmemek. Bu güven ilişkisinin ötesinde “sana ekstra güvenmeme gerek yok çünkü zaten her şey ortada” aksına taşınmalı. Kişilere güveneceğiz, ya da içi dışı bir sistemlere güveneceğiz.
- Multitasking bambaşka bir tanıma kavuştu.
Kadın anne oldu tekrar, temizlikçi oldu, aşçı oldu, eş oldu, hala bir işi var, mesleği gereği eşek gibi çalışıyor. Evlerin anlamı değişti. Ev ofis oldu, okul oldu, kişisel gelişim alanı oldu, yalnızlık depresyon alanı oldu, hastane oldu… Dolayısıyla markaların, şirketlerin bu yeni alanlara nasıl sızacağını bulması gerekiyor. Çünkü bireyin de, evin de örneğin, umru olmayacak, vakti olmayacak ve kendi kendine yetebilen yeni bir versiyonuna dönüşmüş olacağı için, dışarıdan alınacak hizmetler konusunda çok daha seçici olacağız.
- Hayatımıza tekrardan hoş geldin TV.
Televizyon yükselen bir yıldız. Reklam kuşak sayısı arttı. Zaten TV’nin gücü ortadaydı bu dönemde bir o kadar daha arttı. Bu döneme hızlı adapte olan çağdan öteye geçtik hızlı aksiyon alabilenler fark yaratacak. Prodüksiyon şirketleri arttı ve bu prodüksiyonlar başka bir iş modeli doğuracak.
- Bu süreçten en çok üçüncü parti şirketler etkileyecek.
Bu şirketlerin aldıkları ücretler daha da azalacak gibi görünüyor. Özellikle de bu şirketleri ekosistem içinde kollamamız gerekiyor.
- Ekosistemi kollama bilinci artmalı.
Çünkü bu salgının globale ve Türkiye’ye ekonomik olarak getirdiği yük belli, o yüzden daralma senaryosunda ekosistemimizde bulunan her yapıyı korumalıyız. Aslında iyi olan bir durumda var; kollama kültürü de yayılıyor. Bazı global markaların aldıkları kararlar sektörü derinden etkilese de bazı ulusal markaların ajansların belli ödemeleri yapmalarını bekliyorum. İhtiyacın olan partneri dışarıda bırakamazsınız.
- Verimliliğin daha da önemli olacak bir döneme giriyoruz.
Bu dönemde yöneticilik becerilerimizi ortaya koyacağımız bir döneme giriyoruz. Hepimiz bu süreçten çok şey öğreniyoruz. Verimliliği yüksek çalışma arkadaşlarımız da daha büyük fayda sağlayabiliriz. Ayrıca uzun zamandır sizinle çalışan bir ekibiniz varsa o kurumun kültürünü almış insanlar uzaktan çalışma döneminde daha iyi performans gösteriyorlar.
- Reklamcılık ihtiyacım varsa satın alayım modeline dönüyor.
Sürekli yatırım yapmama gerek olmayan yılın belirli dönemlerinde belli projeler belirli insanlar ajanslarla bir araya gelip işimizi halledebileceğimiz yapıya dönüyor. Bunun örnekleri yurtdışında deneyen marka ve ajanslar var. Bir fikrin ne kadar transparan ne kadar güçlü olup olmadığını gözlemleyebileceğimiz bir dönemden geçiyoruz.
- Anlamlı marka olmak daha da değerli olacak.
Değer üretebilen markalar bu dönemde fark yaratıyor. Günümüzde bağ kurabilmenin başka bir yolu da yok aslında. Markalar bu dönemde özellikle de insanların ihtiyaç duyduğu duygu bir iletişimi yaratmak istiyorlar. Zira eskiden insanlar malın markasında bakardı, aldığı hizmete bakardı. Şimdiyse tüketiciler markaların çalışanlarına, çevreye nasıl davrandığına bakıyor.
- Karlığımızı bir yana koyarak ileriye dönük stratejiler çizmeliyiz.
Çünkü ilerde bizi bekleyen şeyin ne olduğunu kestirmek net kolay değil. Ama bir arada olmak, birbirimizin derdini iyi anlıyor olmak ve sektör olarak ortak konuşmak çok önemli. Ajansların geliştirebileceği stratejilerin odağında çalışanlar olmalı. Çalışanlarımızın arkalarında durabilecek bir strateji çizmeliyiz.
- Bu süreçte gerçek iş ortaklarımızın kim olduğunu anlıyoruz.
Bize ve çalışanlarımıza nasıl yaklaştığını görüyoruz. Aynı zamanda markalar da bizim kim olduğumuzu iyi test ediyorlar. Bu süreç ne kadar zor olsa da birbirimizi iyi tanıma fırsatı sağlıyor.
- Reklamcılık Vakfı olarak freelancer’ları nasıl korur kollarız diye bir proje konuşmaya başladık.
Amacımız bir directory oluşturup ajansların bu süreçte freelancer oriented organize olmak istediklerine onlara yardımcı olacak verified bir database yaratmak. Bu konuda bize destek olmak isteyen varsa Vakıf ile iletişime geçebilir.