Türkiye’de tüketicilerin yüzde 38’i sosyal medya faaliyetlerini devlet denetimine açmaya hazır
Kaspersky, insanların sosyal puanlama sistemlerine ve bu sistemlerin bir parçası olmaya bakış açılarını ele aldığı “Sosyal kredi ve güvenlik: Puanlama dünyasını kucaklama” başlıklı raporunu yayınladı. Bu rapora göre, Türkiye’de tüketicilerin %38’i, vatandaşların güvenliği için devletin sosyal medya faaliyetlerini denetlemesine sıcak bakıyor. Araştırmaya Türkiye’den katılanların %68’i bir çevrim içi mağazadan özel bir teklif alabilmek için özel verilerini paylaşabileceğini söyledi. Ancak Türkiye’den ankete katılanların %44’ü, veri odaklı otomatik sistemlerin nasıl çalıştığını bilmediğini dile getirdi.
Sosyal medya ağlarının ve çevrim içi hizmetlerin popülerliğinin artması, sosyal puanlama sistemlerinin de yaygınlaşmasına yol açtı. Bu sistemler kullanıcıların internetteki davranışlarını ve etkisini temel alan otomatik algoritmalardan meydana geliyor. Bu tür tüketici değerlendirme algoritmaları ilk olarak finans kuruluşları tarafından kullanılmaya başlandı. Bunları e-ticaret sağlayıcıları takip etti. Günümüzde bu sistemlere birçok farklı sektörde rastlamak mümkün. Örneğin, devletler ve kurumlar bazı günlük hizmetlerin kimlere uygun olduğunu bu sistemler aracılığıyla belirleyebiliyor. COVID-19 salgını nedeniyle, tüm dünyada insanların hareketlerini, satın alma güçlerini ve sosyal hizmetlere erişim imkanlarını kontrol eden otomatik sistemler kullanılmaya başlandı. Peki insanlar gerçekten buna hazır mı?
Kaspersky’nin hazırladığı rapora göre, araştırmaya Türkiye’den katılanların %16’sı sosyal kredi sistemi konusunda bilgi sahibi. Kullanılan sistemler yaygınlaştıkça bunların nasıl çalıştığı ve ne kadar verimli uygulandığı konusundaki belirsizlik de artıyor.
Bu nedenle, Türkiye’de tüketicilerin %44’ü sosyal kredi sistemlerinin nasıl çalıştığını anlamakta zorluk çekiyor. İnsanlar kendi puanlarını, bu puanların nasıl hesaplandığını ve hata olduğunda bunların nasıl düzeltilebileceğini bilmiyor. Ayrıca, otomatik makine öğrenimi algoritmalarını temel alan bu sistemlerin hangi kararları aldığını ve bunlara güvenlik konusunda itimat edilip edilemeyeceğini bilmek de zor. Kaspersky’nin sosyal puanlama sistemlerinin güvenliği üzerinde yaptığı araştırmaya göre, bu sistemler dışarıdan müdahaleye açık olabiliyor. Örneğin bazı kişilerin puanlarını çeşitli nedenlerle düşürmek mümkün. Ayrıca, her bilgisayar sistemi gibi bu sistemler de çeşitli saldırı türlerine açık durumda bulunuyor. Teknik ve programlama uygulamalarına veya sistem mekaniklerine saldırı düzenlenebiliyor. Bu durum, para karşılığı kullanıcı puanlarının değiştirildiği yeni bir karaborsanın ortaya çıkmasına neden olabilir.
Ancak bu risk, insanlar buna gönüllü olarak izin verdiği sürece kurumların veri toplamasına engel değil.Kaspersky’nin hazırladığı raporda, katılımcıların %40’ından fazlası daha uygun fiyatlar, indirimler ve özel hizmetler için hassas özel verilerini paylaşabileceğini söyledi. Ayrıca, tüketicilerin günlük yaşantılarının farklı açıları için sosyal medya profillerini paylaşmaya sıcak baktıkları da ortaya çıktı.
Kaspersky Global Araştırma ve Analiz Ekibi Avrupa Direktörü Marco Preuss, “Devletler ve kurumlar hızla dijitalleşiyor. Bu da teknolojiden ve tüketici verilerinden farklı yollarla yararlanmalarına yardımcı oluyor. Teknoloji ve veri, insanların hayatlarını kolaylaştıran hizmetler geliştirilmesini sağlıyor. Öte yandan, bu hizmetlerin kişisel verilere ve yaşantıya ne kadar erişebileceği ve daha da önemlisi bu verileri nasıl kullanacağı ise pek açık değil. İnsanların çevrim içi hizmetlere güvenmekten başka çaresinin olmadığı global izolasyon sürecinde bu özellikle önem kazanıyor. Bugün kamu hayatını kontrol etme ihtiyacı, yarın insanların kendi hayatları üzerindeki kontrolünü kaybetmesine neden olabilir.” dedi.
Freie Universität Berlin Çin Politikaları Profesörü Genia Kostka, konu hakkında şunları söyledi: “Geçmişte, çoğu ülkedeki yasa düzenleyiciler ve politikacılar sosyal puanlama sistemlerinin yaygınlaşma hızına ayak uyduramazdı.Bugün günlük yaşamın giderek daha çok parçası olmaya başlayan bu sistemlerin, gizlilik ihlali, ayrımcılık ve taraf tutma gibi risklerini tartışmaya açmak önemli. Toplumların bu teknolojileri kullanmayı isteyip istemediğini, istiyorsa bunların nasıl, kim tarafından ve ne amaçla kullanılacağını dürüst ve şeffaf bir şekilde tartışması gerekiyor.”