“365 Derece Hizmet” anlayışıyla sesini duyurmayı hedefleyen, kurum içi fikirleri destekleyen ve tüm bunları yaparkennodağında dijitali konumlandırmış bir kreatif strateji ajansı “365 Derece”. Girişimci bir ekibin yarattığı, partner olarak müşterilerine butik hizmet veren yeni nesil bir iletişim ajansı olduklarını belirten 365 Derece Kurucu ortağı Yusuf Eren Yalçın ile fayda odaklı “yeni nesil tüketiciye, yeni nesil iletişim” stratejisinin inceliklerini ve 365 Derece’nin yolculuğunu konuştuk.
Sektör fark etmeksizin bir kurumun düşebileceği en büyük tuzak öğrenme sürecinin tamamlandığını düşünmektir desek yanlış olmaz. Gelişimin ve yeniliğin peşini bırakan kurumlar, özellikle iş modellerinden tüketici alışkanlıklarına, hizmet mecralarından iletişim kanallarına, ekosistemin her bir parçasının hızla değiştiği çağımızda rekabette geride kalıyor. 365 Derece bu tuzağa düşmemiş, çıraklık sürecinin bittiğine inanmayan ajanslardan. “365 Derece Hizmet” anlayışıyla kurum içi fikirleri destekleyen ve bunu yaparken odağına dijitali alan 365 Derece’nin Kurucu ortağı Yusuf Eren Yalçın ile “Yeni nesil tüketiciye, yeni nesil iletişim”i konuştuk. Ortaya da keyifli olduğu kadar öğretici bir söyleşi çıktı…
365 Derece’den bahseder misiniz? Ne zaman kuruldu, zaman içinde neler değişti ve kuruluşunun köklerini oluşturan fikirler nelerdi?
365 Derece; 2011 yılının Eylül ayında üniversitede öğrenciyken tanıştığım, farklı disiplinlerde uzman akademisyenleri ikna ettiğim bir hayalin ortaklığıyla kuruldu. Kendini, kurulduğu ilk günden beri dijital dünyayı merkezinde tutan bir kreatif strateji ajansı olarak tanımladı. Kendini böyle tanımladı diyorum, çünkü kurucu ortaklarının vizyon kaynağı olan akademik bilgiyle sektör dinamiklerini harmanladığı andan itibaren, kurduğumuz yapı kendiliğinden farklı projeler geliştirmeye başladı. Yola çıktığımızda büyük bir şey başlatmak üzere olduğumuzu biliyorduk ve en temelde sahiplendiğimiz fikir de “yeni nesil tüketiciye, yeni nesil iletişim” oldu. Dolayısıyla yaklaşık 10 yıldır hep değişimin ve yeniliğin peşinde olduk. Kökleri sürekli gelişim odaklı bir değişim isteği taşıyan ve üst yapıyı bununla besleyen bir organizma aslında 365 Derece.
365 Derece’yi diğer ajanslardan ayıran nedir?
Bu soruya farklı paydaşlarımızın gözünden bakarak cevap vermek daha doğru geliyor aslında. Çünkü bu cevaplarımız 365 Derece’nin diğer ajanslardan farkını, farklı dinleyiciler açısından daha iyi anlatabilmemizi de sağlıyor.
– Kurucuları açısından esasen çırak oldukları, çünkü çıraklığın hiç bitmeyen bir öğrenme, geliştirme ve paylaşma alanı yarattığını kabul ettikleri bir okul.
– Çalışanları için iş çevrelerinde olduğu söylenegelen kaostan uzak, gerçek takım ruhunun hayat bulduğu bir yer. Tüm oyuncuların birbirlerini her an destekledikleri, yersiz korkularının olmadığı, sorumluluk almak için teşvik edildikleri konforlu bir yuva.
– Çözüm ortaklarını yolda bırakmayan ya da onların arkasından farklı yollarda dolaşmakla vakit kaybetmeyen sağlam bir yol arkadaşı.
– Son olarak da müşterileri için bir ajanstan öte, bir partner. Sözünün eri, elini taşın altına koyan ve tutamayacağı sözler vermeyen, dürüst, dinamik bir partner.
En önemlisinin dürüstlük olduğu düşüncesindeyiz, bugüne kadarki tüm uzun soluklu iş ortaklıklarımızı dürüst olma tavrımızla koruduk. Bir şeylerin yanlış gittiğini fark ediyorsak, bunu yüksek sesle söylemekten ve daha da önemlisi bunu doğrusuna yöneltmek için doğru biçimde çalışmaktan asla geri durmuyoruz.
Öne çıkan işlerinizden bahseder misiniz?
İlk günümüzden bu yana, dijital marka varlıklarını doğru amaçla kullanıp, markalara somut faydalar sağlamak temel prensibimiz oldu. Bu sebeple aslında tüm işlerimizin benzerleri arasında öne çıktığını söylemem yanlış olmayacaktır. Biz her işimizde markaya fayda sağlamayı amaçlıyoruz. Yeterince faydalı görmediğimiz işlerden, ciddi ekonomik etki elde edebilecek olsak bile, kaçındığımız oluyor.
Yine de bilinen anlamda “öne çıkanlar” olarak anlatmayı sevdiğimiz işlerimiz arasında bulunan Porsche Macan için gerçekleştirdiğimiz fijital proje çağının ötesinde bir çalışmaydı. Medical Park Hastaneler Grubu ile 4 yıldan uzun süredir devam eden iş ortaklığımızda içerik odaklı randevu performansı ve özel gün takviminde yer alan Kırmızı Bant, Kanseri Sen Yakala gibi projelerimiz öne çıkan işlerimizdendi. Aslında bu markamızla 4 yılın tamamını öne çıkartmayı seviyoruz. Çünkü uçtan uca yaklaşımımızı en net sergilediğimiz alanlardan biri bu çalışma dönemimiz. Web sitesi tasarım ve yazılımından dijital marka yönetimine dek her alanda en iyisini hedeflediğimiz ve bu hedeflere ulaştığımız bir iş ortağımız.
Rebul için hazırladığımız Kadınlar Günü filmi #bizdenduymuşolun, Türk Böbrek Vakfı adına gerçekleştirdiğimiz ObezMarket.com projesi, Jacadi Paris için kurguladığımız ve yine uçtan uca yürüttüğümüz e-ticaret çalışmaları, MNG Kargo’nun sosyal medya varlığına ve dijital imajına yönelik çalışmalarımız, Pladis Europe çatısı altında Doğu ve Güney Avrupa’da yürüttüğümüz McVitie’s çalışmaları da yakın geçmişte çok ilgi gören diğer çalışmalarımızdan birkaçı.
Müşterilerinize sunduğunuz hizmetleri anlatır mısınız?
Çıkış fikrimizin daimi değişim ve gelişim olduğunu her projemizde kendimize tekrarlıyoruz. Bu perspektifte sunduğumuz hizmetler de farklı etkenlere göre şekilleniyor. Kurumun yapısını, beklentilerini, güncel pazarlama ekosistemini ve en önemlisi kurumun ihtiyaçlarını değerlendirdiğimiz bir hazırlık dönemiyle başlıyoruz. Burada diğer ajanslardan ayrıştığımız bir özelliğimizin faydasını çok gördük, görüyoruz; bizim butik hizmet anlayışımızda dijital ihtiyaçların öncelikli hedefi köklü bir değişim gerçekleştirmek olmalı. Bu sebeple hazırlık dönemimiz aslında markayı tam anlamıyla benimsediğimiz ve detaylı planlar yaptığımız bir dönem oluyor.
Bunu takiben ihtiyaçlara göre hizmetlerimizi farklılaştırıyoruz. Sosyal medya merkezli kreatif çalışmalar, inovatif ürünler içeren online-offline entegre projeler, video prodüksiyon çalışmaları, yazılım-tasarım geliştirme, tüm kapsamıyla dijital marka yönetimi, dijital pazarlama danışmanlığı, e-ticaret yönetimi ve danışmanlığı, dijital itibar yönetimi, profesyonel sunum tasarımları şu anki çalışmalarımızın başlıklarını oluşturuyor. Dijital iletişim anlamında çok geniş yelpazede sunduğumuz bu hizmetleri, Türkiye merkez olmak üzere 4 farklı ülkeye direkt, 8 farklı ülkeye dolaylı olarak sağlıyoruz.
Geçtiğimiz birkaç ayın sonrasında gelecek planlarınızı sormamak olmaz; 365 Derece’nin bir sonraki adımı ne olacak?
Yalnızca son birkaç ayı değil tüm yolculuğumuzu değerlendirirsek, dünyadaki başarılı örneklerin ortak noktasının “aidiyet yatırımı” olduğunu uzun zaman önce görmüştük. Tam olarak bu doğrultuda; en değerli üretim aracımızın ekibimiz olduğunu kabul ettik. Her koşulda ekibimizin güvenli hissetmesini, üretimimizin kalitesi açısından hayati önemde gördük. Risk hissettiğimiz ilk gün itibarıyla istisnasız tüm ekibimize ofis dışından çalışma imkanı sağladık. Daha da önemlisi, yönetimsel olarak mesai kavramına çok daha fazla dikkat ettik. Ev içinde geçen günlerde işle boğulmayı önlemeye ciddi ağırlık verdik. Bu kararlar bize içinde bulunduğumuz izolasyonlu günleri verimliden de öte, büyük bir fırsat olarak değerlendirme şansını verdi.
Açıkçası geçirdiğimiz sosyal izolasyon gündeminin getirisi olarak, yarattığımız ve yaşattığımız takım ruhunu bir sonraki basamağa taşımaya hazırlanıyoruz. Mekandan bağımsız tam verimle çalışabildiğimizi kendimize kanıtlamakla kalmadık, arttırdığımız verimliliğin sonucu olarak yarattığımız yeni fırsatlardan doğan yeni katılımlarla ekibimizi ve marka portföyümüzü büyütmeyi başardık.
Bunu sürdürmek tabii ki en büyük amacımız. Bu ivmeyi koruyarak portföyümüze en değerli faydaları sağlamaya devam etmek, güz döneminde yeni arayışları olan markaların heyecanına ortak olmak kısa vadeli hedeflerimiz diyebilirim. Akademik kanadımızın yaptığı pazar araştırmaları, COVID-19’la değişen alışkanlıkları çok detaylı bir şekilde anlayabilmemizi sağladı. Hatta Marketing Türkiye ile beraber bir çalışmayı da yakında tamamlayacağız.
Bu dönemde kazandığımız yeni iç görüleri sizlerle paylaşmak için de sabırsızlanıyoruz. Orta ve uzun vadeli hedeflerimiz ise 365 Derece Hizmeti sektöre yüksek sesle anlatmak, büyüyen ekibimize yatırımlarımızı sürdürerek bizi bugünlere getiren iş modelimizi geliştirmek ve bu modeli çok daha fazla farklı ülkede sunabilmek diyebiliriz.