Yaşlanmaya hazır mısınız?
Türkiye’de genç nüfus azalıyor, yani Türkiye yaşlanıyor. Rakamlara göre 2057’de Türkiye yetişkin nüfusunun yüzde 40’nı yaşlı nüfus oluşturacak. AvivaSA tarafından yapılan “Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri” araştırmasına göre ise Türkiye’de negatif bir yaşlılık algısı var. Bunun en büyük nedenlerinden biri ise “Türkiye’nin yaşlanmaya hazırlanmadan yaşlanması…” Peki, AvivaSA’nın deyimiyle “yaşlanmaya hazırlanmak” ne demek? Marka bu alanda ne tür çalışmalarla “yaşlanmaya hazırlanmak” bilincini yaygınlaştırmaya çalışıyor?
Araştırmaları sonucu Türkiye’de negatif bir yaşlılık algısı olduğunu ortaya koyan AvivaSA, bu konuda farkındalık yaratmakla kalmayıp bu sonucu değiştirmek için çözümler geliştiriyor. Yaşlılık ve emeklilik döneminin pasif bir zaman dilimi değil yaşam akışının yeni bir dönemi olduğunu vurgulayan AvivaSA, bu fikrini “Her Yaşta Dolu Dolu Yaşa” mottosuyla yansıtıyor. Orta yaştan itibaren bireyleri yaşlanmaya hazırlanmaya teşvik eden “yaşlanma sanatı” temalı bir de portalları hayata geçirildi. Bu portal, yaşlılık dönemini “sosyal”, “aktif” ve “mutlu” yaşayan rol modellerle dolu dolu bir yaşam rehberi sunuyor. AvivaSA Pazarlama ve Transformasyon Genel Müdür Yardımcısı Yeşim Taşlıoğlu ile bu kapsamlı çalışmanın detaylarını konuştuk.
#yaşıyok kampanyası nasıl bir içgörüyle çıktı ortaya?
Geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiğimiz “Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri” araştırması sonucunda 2 temel tespitimiz oldu. Bir tanesi Türkiye’nin yaşlanmaya bakış açısının negatif olduğu bir diğeri ise Türkiye’nin yaşlanmaya maddi ve manevi hazır olmadığı yönündeydi. AvivaSA olarak temel amacımız, insanımızın yaşlılık algısının pozitife dönüşmesine ve Türkiye’nin yaşlanmaya hazırlanmasına destek olmak. Bu çerçevede hayata geçirdiğimiz “Her Yaşta” Kurumsal Sosyal Sorumluluk projesinin yeni adımı olan “Yaşı Yok” kampanyası ile yaş ayrımcılığı konusunda farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz. Aslında toplumda genç, yaşlı, çocuk fark etmeden yaygın bir şekilde yaş ayrımcılığı yapılıyor, bu dilimize yerleşmiş deyim ve atasözlerinde bile var. Bir ayağı çukurda, çocuk aklı işte, ununu elemiş eleğini asmış diyerek bile yaş ayrımcılığı yapıyoruz. Yaşı Yok farkındalık kampanyamız ile dilimize ve zihnimize yerleşmiş kalıpların aksine, yaşımızın hayatta yapabileceklerimizin bir sınırı veya göstergesi olarak kabul edilmemesi gerektiğini savunuyoruz. Herkesi ayrımcılığı önce dilimizde sonra da zihnimizde bitirmeye davet ediyoruz.
Proje dahilinde kapsamlı bir araştırma da yaptırdınız. Bu araştırmanın öne çıkan tespitleri neler oldu?
Geleceğin yaşlılarının bugünden yaşlılıkla ilgili yaptıklarını, yaşlılık algılarını ve planlarını karşılaştırmalı olarak resmetme hedefiyle geçen yıl Yaşama Dair Vakfı (YADA) işbirliğinde ve Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özgür Arun danışmanlığında “Türkiye’de Yaşlılık Tahayyülleri ve Pratikleri” araştırması gerçekleştirdik. Türkiye temsili, 12 ilde, yarısı 65 yaş altı, yarısı 65 yaş üstü toplam 2400 kişiyle yüz yüze anket ve 60 kişiyle derinlemesine görüşme yöntemiyle gerçekleştirilen araştırmada ortaya çıkan çarpıcı gerçekler ise şöyle özetlenebilir: “Türkiye yaşlanmaya hazır değil” ve “Oldukça negatif bir yaşlılık ve yaşlı algısına sahibiz.”
Katılımcıların yaşlılık ve yaşlı dendiğinde aklına gelen kavramları sıralandığında ortaya çıkan kavramların yarısından fazlası negatif. Bu negatif çağrışımlar genelde, hastalık, sağlık sorunları, ölüm, biyolojik kayıplar, ekonomik zorluklar ve başkalarına bağımlı olmak gibi kavramlar. Pozitif çağrışımlar ise sakinlik, aile, hayaller, mutlu olmak, saygınlık, deneyim, torun, uğraşlarına zaman ayırmak gibi kavramlardı.
Araştırmada yaşlılık ve korku-kaygı ilişkisini de ele aldık. “Yaşlanmaktan korkuyorum” ifadesine en çok katılan grubun, yaşlılığa en uzak grup olan 35-49 yaş aralığı olduğunu gözlemledik. Bu da yine bize orta yaşın yaşlılıktan korktuğunu ve hazır olmadığını anlatıyor. En çok öne çıkan kaygılara baktığımızda, özellikle orta yaş grubunun çocuklarının geleceği için endişe duyduğunu, yaşlı nüfusun da buna paralel olarak torunlarının geleceği için kaygı duyduğunu gözlemledik. Ayrıca, sağlık, bakım ve gelecek konularından sonra, tüm yaş gruplarının eşit derecede, ekonomik özgürlüğe sahip olamamaktan endişe duyduğu tespit edildi. Yaşlılığı tecrübe etmeye başlayan grubun yalnız kalmaktan ve şiddet görmekten endişe ettiği ortaya çıktı. Bakıma muhtaç kalmak tüm yaş gruplarının ortak endişesi.
Araştırmaya göre emeklilerin yüzde 71’i çalışmayı tamamen bırakıyor. Erken emekli olmuş olanların hala emeklilerin çoğunluğunu oluşturduğunu gördük. Bu da hala potansiyeli olan bir kesimin iş yaşamına katılmadığı için, bu potansiyelin atıl kaldığını gösteriyor. Emeklilikle ilgili önemli bir diğer bulgumuz ise; herkesin bir an önce emekli olmak istediği ancak emeklilikle ilgili tahayyüllerinin sınırlı olduğu gerçeği. Emeklilik planlarında “vakit sahibi olmak” yer alıyor ancak bu vakitte ne yapacaklarının tanımsız olduğu gözlemlendi.
Araştırma sonuçlarında, “yaşlılara toplum tarafından çizilen rollerin” oldukça sınırlı olduğu görülüyor. Özellikle “geceleri eğlence hayatına katılmak, tam zamanlı bir işte çalışmak, flört etmek, siyasete atılmak, yalnız seyahatlere katılmak” hem yaşlı kadınlar için hem de erkekler için uygun görülmüyor. Yaşlıların yaş ayrımcılığına uğradığı, hatta yaşlıların kendilerine uygulanan bu ayrımcılığı kanıksadıkları ve hayata katılmalarının düşük olmasını normalleştirdikleri görülüyor. 65 yaş ve üzeri bazı aktiviteleri, diğer yaş gruplarına oranla yaşlılara daha çok yakıştırmıyor. Bu da yaşlıların da yaşlı algısının negatif olduğunu gösteriyor.
Araştırmada ayrıca, cinsiyet farklılıkları, çocuklu olma-olmama, teknoloji kullanımı, sağlık ve sosyal hayat gibi konulara ilişkin de önemli sonuçlar var. Örneğin erkeklerin kadınlara göre emeklilik yaşamında zaman geçirmekte daha çok zorlandığı belirtiliyor. 65 yaş ve üstü kadınların yüze 81’i nadiren evden çıkıyor. Toplumun hassas gruplarından olan kadınların, yaşlılıklarında daha çok eve kapandığı, dezavantajlılık durumunun yaşlandıkça arttığı ortaya çıkmış. 50 yaş ve üzerinin bilgisayara çok adapte olamadığı ancak akıllı telefon kullanımının fazla olduğu görülüyor. Araştırma kapsamında sağlıkla ilgili de önemli bulgular var. Katılımcıların vücut kitle endeksine bakıldığında yaş ilerledikçe kilolu olma oranının arttığını tespit ettik.
Türkiye’de negatif olan yaşlılık algısı nasıl kırılabilir?
Maalesef pek çok kişi 50’li yaşlara geldiğinde, emekli olduğunda artık köşesinde oturma zamanı geldiğini düşünüyor. Toplumda bu düşünceyi besliyor. Oysa bildiğimiz yaşlılık geçmişte kaldı. Asla unutulmamalı: Yaşlılık ve emeklilik dönemi, pasif bir zaman dilimi değildir, sadece yaşam akışının yeni bir dönemine geçiştir. İyi yaşlanma ve emeklilik sonrası iyi yaşam için, en küçüğünden en büyüğüne, “yaş alma” kavramına dair olumsuz algıları değiştirmek için sorumluluk alınmalı. “Yaş alma”, bilinçli ve bilinçdışı yaptığımız ayrımcı algılamaların tam aksine; yaşamımıza birçok alanda değerler katan bir tecrübedir. Dünyada yaşlı nüfus artarken yaşam süreleri de uzamaya başladı.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) ortaya koyduğu yeni yaşlanma kriterlerine göre 18-65 yaş arası genç, 66-79 yaş arası orta yaşlı, 80-99 arası yaşlı sayılıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün ortaya koyduğu veriler, yaşam standardı, yaşlanma kriterleri ve ortalama yaşam ömrüne dayanıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileri göre Türkiye’de kadınlarda ortalama yaşam süresi 80,7,erkeklerde ise 75,3. Ortalama yaşam ömrü de 78.
Artık hiçbirimizin 50’lilerine geldiğinde ununu eleyip eleğini asmasına gerek yok! Topluma aslında hayatın tadını her yaşta çıkarabileceğimizi, her yaşta aktif olabileceğimizi ve yeni şeyler başarabileceğimizi anlatmamız gerekiyor. Bu algının kırılması için biz de “Yaşı Yok” diyerek elimizden gelen katkıyı sağlayacağız.
Yaptığınız iletişimlerde “Türkiye yaşlanmaya hazırlanmadan yaşlandı” vurgusu var. “Yaşlanmaya hazırlanmak” ne demek? Yaşlanmaya hazırlanmak için neler yapılmalı?
Türkiye nüfusundaki değişimleri de yakından takip ediyoruz. Türkiye’de genç nüfus azalıyor, yani Türkiye yaşlanıyor. Araştırmalar 2057’de Türkiye yetişkin nüfusunun yüzde 40’ının yaşlı nüfus olacağını gösteriyor. Uzun yıllar genç nüfus avantajıyla övündüğümüz bu özelliğimizi kaybediyoruz. Türkiye’nin yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 10’lara gelmiş durumda. Bu rakam 90’lı yıllarda yüzde 4 idi. Mevcut koşullarla değerlendirdiğimizde bu gidişata göre 2050’lerde Türkiye yaşlı nüfusa sahip ülkeler arasına girecek. Bir toplumun yaşlanması bir sorun değil, zenginleşemeden ve hazırlanamadan yaşlanması bir sorundur. Ekonomimiz, hukuk ve sosyal güvenlik sistemlerimiz, kentlerimiz ve en önemlisi vatandaşlarımız hazır değil. Emeklilik sayısı da artıyor ve önümüzdeki yıllarda da artmaya devam edecek. Bunun yanı sıra, Türkiye’deki düşük istihdam devletten gelir elde edilememesine, nüfusun bir kısmının gelir eksikliği ise, yeterli oranlarda tasarruf edilememesine neden oluyor.
Bireysel ölçekte bakıldığında da yaşlılık algımızın negatif olması ve yaşlanma fikrinden kaçmamız nedeniyle bu döneme sosyal ve ekonomik olarak hazırlanılmadığını görüyoruz. Yaşlanmaktan korkuyoruz ve gelecek kaygımız yüksek ancak bu konuda bir aksiyon almıyoruz. Bu korkuları azaltmak daha sağlıklı, aktif, sosyal ve mutlu bir yaşlılık dönemi geçirmek için maddi ve manevi olarak kendimizi hazırlamamız gerekiyor. En önemlisi yaşam standartlarımızı devam ettirebilmek için birikim yapmamız ve tasarruflu olmamız gerekiyor. Hem bireysel emeklilik hem de hayat sigortası alanlarında geliştirdiğimiz ürünlerle müşterilerimizin yarınlarını şimdiden güzelleştirerek, anı yaşamalarını sağlamak en önemli amaçlarımızdan birisi.
Avivasa olarak siz bu sürece nasıl katkı sağlıyorsunuz?
“Her Yaşta” kurumsal sosyal sorumluluk projemizle birlikte, yaş ayrımcılığına dair konuların daha çok gündeme gelmesini ve farkındalık yaratmayı amaçlıyoruz. Ürün ve hizmetlerimizle sağlamaya çalıştığımız bireysel ve toplumsal fayda anlayışını, “Her Yaşta Dolu Dolu Yaşa” mottomuz ile birlikte, daha büyük ve geniş bir toplumsal faydaya taşımayı hedefliyoruz.
Bu çerçevede 2019 yılı itibarıyla hayata geçirdiğimiz www.heryasta.org portalını proje kapsamında üretilen bütün bilgi ve içeriklerin okuyucuyla buluşacağı mecra olarak konumlandırdık. Bu portalda yaşla ve yaşlılık dönemiyle ilgili kalıplaşmış negatif fikirleri değiştirmeye ve bireyleri orta yaştan itibaren yaşlılık dönemine hazırlamaya teşvik edecek, “yaşlanma sanatı” üzerine içeriklere yer veriyoruz. Sosyal, kültür-sanat, sağlık, spor gibi konular işleyerek, yaşlılık dönemini sosyal, aktif ve mutlu yaşayan rol modellerinin yaşam hikayelerine yer vererek bu portalı “dolu dolu yaşama rehberi” olarak konumlandırıyoruz.
Heryaşta.org’da bu yılın başından bu yana “yaş ayrımcılığı” konulu paylaşımlara ağırlık verdik. Koronavirüs sürecinde Türkiye’nin en önemli gündemlerinden biri haline gelen, “sokağa çıkan yaşlılar” konusunun sosyal medya aracılığıyla bir ayrımcılık unsuruna dönüşmesi gözleminden yola çıkarak, hem yaşlılarla hem de gençlerle yaptığımız röportajlar ile onların duygu, düşünce ve ihtiyaçlarını duyurmalarına katkıda bulunduk. Aynı zamanda konusunda uzman sosyolog ve psikologlarla iletişime geçerek yaşlıları anlamak ve onlarla sağlıklı iletişim kurmak üzerine röportajlar yayınladık.
Pandeminin başından bu yana yaptığımız “yaş ayrımcılığı” konulu sosyal medya iletişimiyle 5 milyon kişiye ulaştık. Pandemi döneminde Kızılay ile işbirliği yaparak yaşlı nüfusun yaşadığı 3 bin kişiye ulaştık ve 1 aylık gıda giderlerini karşılayacak yardım paketi sunduk. Ayrıca şirket içinde çalıştaylar ve gönüllülük çalışmalarıyla çalışana ve müşteriye dokunan süreçlerimizi yaş dostu hale getirmek için çalışmalara başladık.
Önümüzdeki süreçte yaşlanmaya hazırlık ve farkındalık konularında hem belediyeler hem de ilgili STK’larla projeler geliştirerek daha çok insana ulaşmayı, fayda sağlamayı hedefliyoruz.
Kampanya yayınlandıktan sonra nasıl geri dönüşler aldınız?
Yaş ayrımcılığına dikkat çeken farkındalık filmimiz büyük beğeni gördü, çok olumlu dönüşler aldık. Filmimizi izleyip “Aslında bende farkında olmadan bu sözleri söylüyordum. Şimdi daha farklı bakıyorum” ya da “Kimse benim bir şeyler başaracağıma inanmıyordu ama filminizi izleyince aslında benim buna inanmadığımı fark ettim. Artık ben de evde oturmak yerine yeni şeyler deneyeceğim” diye bize mesaj gönderenler oldu. Dilimizdeki deyimlerin tam tersine ve önyargıları haksız çıkaran nitelikteki hayat hikayelerini paylaşanlar oldu. Daha önce pek konuşulmamış bir sosyal sorunu ele aldığımız için pek çok kişi de teşekkür etti. Aslında toplumun bu konuda ne kadar hassas olduğunu ve yaş ayrımcılığının ne kadar dokunulmamış bir konu olduğunu bir kez daha gördük. Bu durum bizi gururlandırıyor ve gelecek çalışmalarımız konusunda daha çok heyecanlandırıyor.
Kampanyaya yönelik gelecekte izleyeceğiniz yol haritası nedir?
Yaş ayrımcılığına dikkat çektiğmiz “Yaşı Yok” farkındalık kampanyamızı 17 Kasım’da düzenlediğimiz lansmanla duyurduk. Kampanyamızı daha geniş kitlelere duyurmak için çeşitli kanal ve mecralarla iş birliklerimiz devam ediyor. Radyo konuklukları, dijital iş birlikleriyle genç, yaşlı toplumdaki her kitleye ulaşmayı amaçlıyoruz. Yürüttüğümüz bu çalışmaları çeşitlendireceğiz ve dilimizdeki ayrımcı söylemleri yok etmek üzere çalışacağız. Heryasta.org ve sosyal medya üzerinden farkındalık iletişimimize hız kesmeden devam edeceğiz. Farkındalık çalışmalarımıza ek olarak, yaşlanmaya hazırlık ve yaşlılık alanlarında katkı sağlayacak projeler için Belediye ve STK’larla da iş birlikleri planlıyoruz. Stratejimiz doğrultusunda daha çok insana fayda ve destek sağlamayı hedefliyoruz. İşbirlikleri netleştikçe bunların da duyurusunu yapacağız.