Ali Saydam yazdı: Clubhouse’un doğası gereği nezaket kuralını bozmak mümkün değil
Gençler gibi “yerlisi” olduğum söylenemez ama özellikle iş hayatında internetin nimetlerinden, hızından ve pratikliğinden en üst seviyede yararlanmaya çalışırım… Yani, internetle “ilişkim” haz ve fayda ikilisini sağladığı sürece sağlamdır. Tabii bir de mesleki merak söz konusu… O nedenle Clubhouse’u atlamam mümkün değildi. Birkaç haftadır uygulamadaki “odalara” girip çıkıyor, bu yeni ürünü tecrübe ediyorum. İletişim konusunda iki ayrı odaya konuşmacı olarak davet edildiğim için işin bu yanını da gözlemleme fırsatım oldu.
Bu yeni platform, “ilgi alanı” odaklı grupların oluşması yanıyla daha çok Linkedin’i çağrıştırıyor. Konuşmacılar önceden belirlense de “el kaldırarak” soru sorabiliyor, katkı sunabiliyorsunuz. Tabii söz alamamanız da mümkün. Yalnızca dinlemek ya da sıkıldıysanız “sessizce ayrılmak” da seçenekler arasında.
Pandeminin etkisiyle dijital ortamlardaki toplantılar önemli bir kazanımı da beraberinde getirdi: Sırayla konuşmak… Clubhouse’un doğası gereği bu nezaket kuralını bozmak mümkün değil. Aksi hâlde kimse ne dediğinizi anlamayacağı, “oda” ya da ortam tahammül edilemez bir hâle geleceğinden “paşa paşa” sıranızı beklemek zorundasınız. Biçim ve içerik bütün hâlinde ilerlediği, birbirini tamamladığı sürece başarılı sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Clubhouse’un bu biçimsel özelliği, ortamın nezihliğini sağladığı gibi içeriğin sağlam olmasını da zorunlu kılıyor. Bunu, yürekten gelen “Çok şükür, sonunda!” nidasıyla karşıladığımızı itiraf etmeliyiz. Öyle “laga luga ile” ortalığı bulandırmak, TV’lere hâkim olan “didişme programı” formatını buraya uyarlamak ve işin tadını kaçırmak -en azından şimdilik- mümkün değil. Hakikaten “Çok şükür!”
Öte yandan, bol geyikli, küfür-kıyamet odalar da yok değil. İnsanlar ne oranda sado-mazoşist olduklarına bağlı olarak buralara girebilir, uyuzlarını kaşıyabilirler. Clubhouse’da siyasi ve fikri olarak heterojen bir ortam sağlandığını söylemek mümkün. Cass Sunstein’in o isabetli tespitinde belirttiği, kendin söyle kendin dinle türündeki “yankı odası” (echo cham ber) etkisi burada henüz görülmüyor. Bu yeni uygulama tüm dünyada ilgiyle karşılandı. Öyle ki Paul Davison ve Rohan Seth isimli iki girişimci tarafından 2020 yılında Andreessen Horowitz ve Kortschak Investments’tan 10 milyon dolar yatırım alarak kurulan Clubhouse, Şubat ayının başında açıklanan verilere göre, 1 milyar dolarlık piyasa değerine ulaşmış. Bu ilgi ticari hamleleri, iş modelindeki değişiklikleri de beraberinde getirecektir.
Özellikle “büyük veri” (big data) piyasasının nelere yol açtığını, uzmanların uyarılarından ya da The Great Hack ve Social Dilemma gibi belgesellerden öğrenmek mümkün. Clubhouse’un da bu piyasanın dışında kalmayı tercih edeceğini düşünmek biraz fazla naiflik olabilir.
Bu konudaki endişelerimizi Veri Güvenliği Uzmanı Serap Günal ete kemiğe büründürmüş: “GDPR VE KVKK’ya yönelik veri güvenliğini ve gizliliğini sağladığına dair bir yönetmeliğe rastlanmıyor. Gizlilik politikaları şu an için Kaliforniya Gizlilik Yasası’nı kapsıyor. Dolayısıyla yasa, Avrupalı ve Türk kullanıcıları dâhil etmiyor. Kullanıcı verilerine, özellikle de telefon rehberindeki kişi listesine ne olduğu ya da üçüncü şahıs veya hizmetlere satılmadığına dair tamamen belirsizlik söz konusu.” Siber Güvenlik Uzmanı Alev Akkoyunlu da şöyle bir uyarıda bulunmuş: “Her ne kadar yayınların sadece canlı olup kayıt yapmadığı söylense de sesiniz bir süreliğine kaydediliyor. Görüşme sırasında katılımcılar tarafından bir ‘güvenlik ihlali’ bildirilirse ses kaydı saklanabiliyor.”
Stanford Üniversitesi’nde bir program olan SIO’ya göre, Clubhouse’da bir konuşma odasının metaverisi, Çin’de bulunan sunuculara aktarılmış olabilir. Teknolojiye ve ürünlerine temelden karşı çıkma davranışını tasvip etmem. Tıpkı ona delice bağlanmayı etmediğim gibi. Bu işlerde ne “aşk” başarılı sonuçlar verir ne de “nefret”… Clubhouse saydığımız pek çok nedenle bir “ışık” olabilir mi? Elbette olabilir. Peki, saydığımız diğer sebeplerle bizi odalarda ışıksız bırakabilir mi? O da mümkün. O hâlde yapılması gereken kendimizi ve verimizi fazla kaptırmadan gelişmeleri izlemek, uyarılara kulak vermek, yasalarla sağlanan koruma mekanizmalarına asılmaktır…