Keşfedilmeyi bekleyen gezegen: Clubhouse
Bir Clubhouse çılgınlığıdır gidiyor. Sadece birkaç haftada fenomene dönüşen platform devasa bir kitleyle birlikte iş insanları ve influencerları da etkisi altına aldı. Peki, bir anda hayatımızın bir parçasına dönüşen Clubhouse gelip geçici bir heves mi yoksa “sesin yükselişinin” ayak sesleri mi? Markalar bir pazarlama aracı olarak bu yeni platformu nasıl kullanmalı? Clubhouse’un hızlı yükselişi pazarlamacılar için ne tür mesajlar içeriyor?
Son dönemin en hızlı unicorn’u olan Silikon Vadisi girişimi Clubhouse mobil cihazlara bomba gibi düştü. Her ne kadar radyo mecrası bir türlü hak ettiği noktada olmasa da podcast yayınlara yönelik artan ilgi ve kullanıcı sayısını her geçen gün artıran Spotify ve Deezer gibi uygulamalar bir süredir “sesin yükselişine” işaret ediyordu. Tam da böyle bir dönemde sosyal medya tabanlı bir inovasyon olarak doğan Clubhouse, kitleleri öngörülemez bir hızda etkisi altına aldı. Sadece iOS işletim sistemini desteklemesine ve davetiyesiz giriş kabul etmemesine rağmen kısa sürede indirme rekorları kıran uygulama, reklamcılık dünyası için gizemini hâlâ koruyor. Peki, Clubhouse radyo ve diğer ses temelli uygulamaları nasıl etkileyecek? Markalar bir pazarlama aracı olarak bu yeni platformu nasıl kullanmalı? Daha da önemlisi Clubhouse gelip geçici bir heves mi yoksa sosyal medya dünyasının yeni fenomeni mi? Sektörün önde gelen isimleri Marketing Türkiye okurları için yanıtladı…
Mevcut sosyal medya platformları yetersiz kaldı
- Clubhouse, her gün yepyeni bilgiler edindiğimiz ve tanıma sürecinde olduğumuz bir platform. Şubat ilk verilerine göre 6 milyon kullanıcısı olduğu söyleniyor. Şu ana kadar 180’in üzerinde firmanın yatırım yaptığını görüyoruz ve App Store’da “Sosyal Ağ” kategorisinde beşinci sırada yer alıyor. Diğer sosyal medya uygulamalarıyla karşılaştırınca; henüz yolun başında olmakla birlikte hızla artan üye sayısına ve oda trafiğine baktığımızda ciddi bir potansiyeli olduğu açık.
- Pandemiyle birlikte mevcut sosyal medya platformları, insanların sosyalleşme ihtiyaçlarını karşılamakta yetersiz kalmaya başladı. Bireyler duygularını, düşüncelerini yazmanın, emoji paylaşmanın, fotoğraf ve video çekmenin ötesinde birbirleriyle sohbet etmeye ihtiyaç duyuyor. Konuşarak ifade etme isteği ve anlık etkileşimde olma ihtiyacı kişilerin Facebook, Twitter, Instagram gibi mecralara alternatif aramasına sebep oldu. Tam bu noktada ifade özgürlüğünün karşılığı olarak Clubhouse devreye girdi. Podcast veya webinarda sadece dinleyici veya izleyici olarak bulunurken, Clubhouse platformunda katılımcı olabilmek ve daha fazla etkileşime girebilmek de görece cazibeli.
Henüz bir reklam modeli açıklanmamakla birlikte; bir çeşit influencer marketing faaliyeti kapsamında kendi takipçi kitlesini oluşturan profillerle iş birliği yapılabilir ki örneklerini Türkiye için görmeye başladık. Nitekim Clubhouse 40 kullanıcı seçerek bir “Influencer Programı” oluşturdu ve test etmeye başladı. Öte yandan bağımsız bir kullanıcının, herhangi bir marka iş birliği olmadan Clubhouse odasındaki tanıtımlarıyla ilk satışını gerçekleştirdiği de haberlere yansıdı.
Bir içerik platformu olarak konumlandığından markalar için Clubhouse ağında bulunmak ve kullanıcıyı da dahil edecek gündemler oluşturmak çeşitli avantajlar sağlayacaktır. Müşteri ayak izlerinin bu kadar yoğun ve önemli olduğu bir dönemde tüketicileri rastgele dinlemek dahi fayda yaratacaktır.
Ses mecraları kulaktan kulağa büyümeye devam edecek
- Clubhouse ses mecrasının cazibesini üzerinde taşırken, takip ettiğimiz kişileri “canlı” olarak dinleyebilme ve hatta onlarla direkt sohbet etme fırsatını sunan uygulamanın kısa sürede bu kadar çok kullanıcıya ulaşmasına ses mecrasından gelen bir kişi olarak hiç şaşırmadım. Twitter gibi yoğun bilgi paylaşımı olan bir ortamda bile anonim hesaplarla üretilen yanıltıcı bilgiler kullanıcılar açısından bilginin doğruluğunun fazlasıyla sorgulandığı bir güvensizlik ortamı yaratmıştı. Clubhouse’un, kullanıcıların gerçek isimleriyle sisteme girmelerini teşvik etmesi bilginin kaynağı ve doğruluğu konusunda diğer kullanıcılara daha fazla güven verecektir.
Ses mecrasının samimiyeti, radyo günlerinden bu yana dinleyicilerin bağlılığını artırıcı bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Bu samimiyet aynı zamanda her bir kullanıcıyı kendi takipçilerinin gözünde bir kanaat önderi olma noktasına taşıyor. Reklam dünyasının son yıllarda diğer sosyal medya platformlarından alışkın olduğu “influencer marketing” uygulamalarının sesli mecradaki karşılıklarından biri de Clubhouse reklam entegrasyonları olacak gibi görünüyor. Ayrıca popülaritesini hiç kaybetmeyen radyo ve podcast mecraları da bu etkiden payına düşeni fazlasıyla alacaktır.
Elbette her sosyal mecranın bir doygunluk seviyesi var ama Clubhouse daha yolun çok başında. Android uygulamasıyla birlikte yeni bir grup insan daha ortama dahil olacak ve sonrasında ürünün ne yönde geliştirileceğine de bakmamız gerekecek. Sosyal medya platformları kullanıcılarının bağlılığını koruyabilmek için sürekli olarak yeni özellikler ekleyerek uygulamalarını güncellemek zorunda. Aksi takdirde, bu kadar hızlı gelişen bir alanda yerinizi hemen bir başka uygulama alabilir. Burada önemli olan, ses mecrasının, cazibesini hiçbir zaman yitirmeyeceğinin anlaşılması. Clubhouse ya da bir başka uygulama üzerinden insanlar samimi ve kaynağına güvenilir iletişim kurmayı sürdürecekler… Ve ses mecrası “Kulaktan Kulağa” büyümeye devam edecek.
Müthiş bir içgörü platformu
- Clubhouse, başarılı yayılım kurgusu, kolay kullanımı ve sosyalleşme ihtiyacı olan insanlara bir kanal sağlamasıyla hayatımıza hızlı bir giriş yaptı. İnsanların, platformda geçirdikleri süre saatlere ulaştı. Clubhouse’un esas etkisinin, birbirini tanımayan insanların organize olabilme becerisinde olduğunu düşünüyorum. Sosyal medyada bir konu etrafında organize olmak için elimizde etiketler yani hashtagler var. Fakat aynı etiket altında konuşulanlara bakmak, o insanlarla etkileşime girmek, bu etkileşimlerin görünür olmasını sağlamak sosyal medyada kolay değil. Oysa Clubhouse’da insanlar bir konu, bir hobi veya bir protesto etrafında çok hızlı şekilde organize olabilir ve harekete geçebilir. Bu yönüyle, Clubhouse’un toplumsal sonuçları olacağına inanıyorum.
- Markalar açısındansa, öncelikle müthiş bir içgörü platformu. Clubhouse’da “İnsanlar, dijital yayın platformlarından ne bekliyor?”, “Üniversitelerin geleceğini tartışıyoruz” gibi binlerce kişinin katıldığı, onlarca kişinin fikir beyan ettiği, bir acısını veya ihtiyacını söylediği gruplar var. Şimdi, bir üniversite veya bir yayın platformu olduğunuzu düşünün, bundan, insanlardan öğrenmenin, insanları dinlemenin daha güzel bir yöntemi olabilir mi?
- İkinci olarak, etkinlik dünyası büyük oranda Clubhouse’dan etkileniyor. Bugün Elon Musk açıklamalarını Clubhouse’dan yapıyor, yarın Türk CEO’lar da bunu yapacak. Her akşam 101 ismiyle Clubhouse’da bir program yapıyoruz. Konuşmacıları alıp bir konferans düzenlesen, ülkedeki popüler konferanslardan, zirvelerden eksik kalmayacak bir genişliğe sahip oluyor.
- Her marka, bir marka olmanın ötesinde, insanların hayatlarında bir ihtiyacın, bir dünyanın, bir görüşün parçası. Markalar Clubhouse’da kendi üzerine değil de üzerine kurulu olduğu ihtiyaç, dünya ve görüş üzerine muazzam topluluklar geliştirebilecekleri, insanları parlatabilecekleri, insanların birbirlerinden öğrenebilecekleri projelere imza atabilirler.
Reklamcılar arasında dev bir heyecan yarattı
- Tarif ederken herkesin bir şeye benzettiği ama hiçbir şeye de tam olarak benzemeyen bir uygulama Clubhouse! Özellikle ülkemizdeki reklamcılar arasında dev bir heyecan yarattığı doğrudur. Bu heyecanda elbette; Hep konuşmaktan, sürekli konuşmaktan, her konunun “aslında”larını anlatmaktan usanmayan, saygıdeğer meslektaşlarımın payı çok büyük. Çok değil bir hafta içinde uygulamayı, melek yatırımcı ve girişimcilerin hegemonyasından çıkarmayı ve tanıtım modelleri olan bir platform haline getirmeyi başardılar ki buna üç markamızla bizzat biz de dahiliz.
- Kulaktan kulağa hızla ünlenen uygulamanın şöhreti elbette çok geçmeden markaların kulağına gitti ve hiçbir reklam modeli olmayan bu basit uygulama bir anda üzerinde en çok kreatif çalışılan konu haline geldi. Yani bizler platformu ne kadar sosyal medya mecrasına çevirmeye çalışırsak, uygulama da o yönde gelişecek. Başlangıç için Clubhouse’un ilk günlerindeki samimiyeti kaybetmek ve mecrayı hızla fırsat kapısına çevirmek için yaşanan amansız yarışı buna örnek gösterebiliriz.
- Muhakkak sosyal medya devleri çok benzer hizmetler sunan özellikleri, kendi mevcut uygulamalarına ekleyeceklerdir. Böylece temelde canlı podcast benzeri servisler bildiğimiz büyük uygulamaların bir parçası olacak ve kitleyle birlikte markaların da ilgisi o yöne kayacaktır.
- Clubhouse, dönemlik bir ihtiyaca cevap verdiği için ve uygulamanın (Türkiye’deki) erken dönemlerindeki samimiyetinin yarattığı kulaktan kulağa efsaneyle bu denli büyüyebildi. Birçok iletişimci ve pazarlamacı potansiyeli fark eder etmez buradaki fırsata odaklandı. Ama fırsat ve krizin tek yumurta ikizleri olduğunu unutmamakta fayda var. Konu dijital iletişim olunca ahkam kesmek benim adıma çok riskli. Kalıcı olur mu, daha da büyür mü, birkaç aya batar mı? Bir şey söylemek kolay değil. Ama hiçbir zaman erken dönemi gibi keyifli, rafine ve yeni olamayacağını rahatlıkla söyleyebilirim.
Markalar anlamsız bir şekilde temkinli yaklaşıyor
- Clubhouse’u bir sosyal medya platformu olarak pek değerlendiremiyorum. Daha çok büyük bir etkinliğe gitmişim ve orada farklı salonlara kafamı uzatıp, ilgimi çeken konuyu dinlemek için salonun arkalarına oturan biri gibi hissediyorum.
- Sosyal medyanın temelinde etkileşim yer alırken Clubhouse daha çok influencer’ların konuştuğu diğerlerinin ise sadece dinlediği bir platform olarak tanımlanabilir, en azından şu anda.
- Çok verimli toplantılara katıldım, maalesef gereksiz vakit harcadığım odalar da oldu. Tam yatmadan önce 1 saat “şu anda dinleyebileceğim acaba ne var” diye girip çıkabildiğim bir yer haline geldi. Yurtdışında ya da Türkiye’de hiç göremeyeceğiniz ya da etkinlik biletleri çok pahalı olan fikir önderleri ve bazı şirket kurucuları bile ücretsiz bir şekilde burada konuşuyor.
- Markalar şimdilik anlamsız bir şekilde temkinli yaklaşıyorlar. Moderasyonu iyiyse, konu başlığına marka adını yazdırmak ya da konuşma içinde markadan birkaç kere bahsedilmesi gibi reklam iş birliklerine gidilebilir.
- Clubhouse’un geleceği konusunda şüpheliyim, bu kadar popüler olmasına rağmen yazılımdaki hatalar ve geliştirmeler hâlâ yapılmadı. Google, Facebook ve Twitter gibi devler bu açığı fark ettiler ve adım atmaya başladılar. Bir Clubhouse yapabilmek için aşılması gereken eşik onlar için çok düşük. Video konusunda canlı veri transferini başaran bu devler, sadece ses transferini rahatlıkla yapabilir. Ama kendi uygulamaları içinde nasıl konumlayacakları ve yine şu anda ana akım olan influencer’ların hangi platformu tercih edecekleri çok önemli.
- Konuşmacı olanlar muhtemelen ilerde, aynı canlı yayın platformlarındaki gibi ortak bir merkezde yayın açarak eşzamanlı olarak yayınlarını Clubhouse, Facebook, Instagram, Twitter ve YouTube’a göndereceklerdir. Yani Clubhouse’un yaşaması, uygulamadaki eksiklerin bir an önce giderilmesi ve herkese açılmasına bağlı. Şu anda herkes bu konuda zamana karşı bir yarışa girmiş durumda.
Clubhouse’da yer alan ilk marka olduk
- Clubhouse, 2020 yılında kurulan ve 2021 itibariyle yükselişe geçen, davet sistemiyle işleyen ses odaklı yeni bir sosyal medya platformu. Clubhouse’un yükselişe geçmesindeki en önemli etken, artık yüz yüze gelemeyen ve sosyalleşme ihtiyacını gideremeyen insanlara, canlı olarak konuşabilecekleri bir ortam sağlıyor olması. Kitleleri harekete geçiren yeni bir aplikasyon olarak gözlemlediğimiz Clubhouse, PepsiCo Türkiye olarak bizim de radarımıza girdi.
- Yenilikçi ve genç hedef kitleyle iç içe olan markamız Lipton Ice Tea ile bu süreçte tüketicilerimizi gülümsetmeye ve marka kimliğine uygun projeler yapmaya özen gösteriyoruz. Hızla dönüşen dünyada, tüketicilerimiz neredeyse orada olmak bizler için çok önemli. Bu sebeple Clubhouse’da ülkemizin ilk markalı chatroom’unu yaratma konusunda cesur bir adım atmak istedik ve PepsiCo Türkiye olarak Lipton Ice Tea’yle yerimizi aldık. Lipton Ice Tea ile oldukça popüler olan ve uzun dönemli iş birliği içinde olduğu Mücbir Sebepler sohbetine dahil olarak Türkiye’de Clubhouse’da gerçekleşen ilk marka iş birliğine imza atmış olduk.
- Uzun süredir severek çalıştığımız Bartu Küçükçağlayan ve Melikşah Altuntaş’ın öncülüğüyle yaptığımız yaratıcı iş birliğiyle yayınımızın gerçekleştiği gün 4 bin 500 izleyiciyle Clubhouse’daki Türkiye grupları arasından o zamana kadarki en fazla izleyiciye sahip yayını yapmış olduk.