Sürdürülebilirliğin liderleri -4-
Marketing Türkiye ve Deloitte, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Paydaş Kapitalizmi Metrikleri doğrultusunda hem şirket hem kamu kuruluşu hem de STK’lardaki “Yönetişim İlkeleri” odaklı sürdürülebilirlik çalışmalarına liderlik eden isimleri kapsamlı bir analizle belirledi. İşte sürdürülebilirliğe giden yolda rehberlik edenler…
Hükümet – iş dünyası iş birliğini önemsiyorum
- Doğa, toplum ve ekonomik aktiviteler arasındaki karmaşık ilişikleri anlamak ve bilimin yol göstericiliğini kabul etmek bir formasyon meselesi. Eğitim sistemimiz böyle bir formasyon vermeyi amaçlamıyor.
- Milliyetçi/ulusalcı bakış açısı pek çok ülkede uluslararası iş birliğine karşı popülist politikaları besliyor. Ulusal çıkarları gözetme iddiası güden bu politikalar orta ve uzun vadede sürdürülebilir olmadığı için esasında ulusal çıkarlara da karşı. İnsanlığın ortak medeniyetinin devamı hem ekolojik dengeleri koruyan hem de ülkeler arası gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltmayı hedefleyen uluslararası iş birliğinden geçiyor. Uluslararası kurumların yönetişimindeki eksikler ve zaaflar popülist politikalara dayanak oluşturduğu için sürdürülebilir kalkınmanın önündeki en önemli engellerden biri. Şirketler sonsuza kadar yaşamak üzere kurulur ve ömürleri hükümetlerden uzun. Kanımca sürdürülebilirlik iş dünyası için daha temel bir mesele. Hükümetler ve iş dünyasının iş birliğini ve ortak programlarını bu nedenle çok önemsiyorum.
- Doğayı ve çalışanları tahakküm edilecek bir kaynak olarak gören yaklaşımlar uzun vadede şirketleri de yok eder. Şirketlerin iş ve rekabet stratejlerinin doğa ve toplum üzerindeki etkilerini derinlemesine anlamaları ve bu etkileri kamuyla paylaşmaları bekleniyor. Bu ise şirketin ana sözleşmesinden başlayarak yöneticilerin etkileşim içinde oldukları doğal ve sosyal sistemleri koruma ve yenileme konusunda özen borcu taşıdıklarının kabulünü gerektirir. Bu nedenle kanımca en önemli sürdürülebilirlik yatırımı şirketin çalışmalarını düzenleyen tüm belgelerde, şirketin resmi politika ve yönergelerinde sürdürülebilirliğin gözetilmesini sağlayacak değişikliklerin yapılmasıdır.
Kirli deşarjlara sıfır tolerans gösterilmeli!
Aslı Pasinli, WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı) Genel Müdürü
- Küresel bir sorunun çözümü için öncelikle küresel çalışmalar ve koordinasyon gerekiyor. Elbette ülkelerin ulusal boyutlarda yaptıkları çalışmalar da hayati öneme sahip.
- En önemli sorunlardan biri denetim. Elektronik takip sistemleriyle doğa ihlallerine, akarsulara yapılan kirli deşarjlara sıfır tolerans göstermek gerekiyor.
- WWF-Türkiye olarak artan nüfusla birlikte giderek büyüyen ayak izimizin doğa üzerinde yarattığı baskıyı azaltmak amacıyla iş dünyasının çevresel performansının yükselmesine destek veriyoruz.
- Bu yıl yayımladığımız “Korumazsak Kaybederiz: Sürdürülebilir Bir Türkiye İçin Korunan Alanlar Hedef: 2030’a kadar yüzde 30” başlıklı raporla tehlike altındaki türlerin devamına yardımcı olan korunan alanların, insan yaşamının ve ekolojik sistemin sürdürülebilirliği için hayati öneme sahip olduğuna dikkat çektik.
- Bu raporda Avrupa genelinde korunan alanların ülke yüzölçümüne oranının yüzde 25’in üzerinde olduğunu, ülkemizde ise resmî açıklamalara göre korunan karasal alanlarımızın yüzde 11, korunan denizel alanlarımızın yüzde 4 civarında olduğunu vurguladık. Bir de hedef sunduk. Sürdürülebilir bir Türkiye için korunan alanların yeni uluslararası hedefler doğrultusunda 2030’a kadar en az yüzde 30’a ulaşması gerekiyor.
- Karbon emisyonunu sıfırlama çalışmalarının yanı sıra, şirketler çok daha az su ve enerji, kimyasal madde kullanan yeni nesil modernleşme yatırımları yapmalı. Üretim süreçlerinde yenilenebilir enerjilerin kullanımını sağlamalı. Tedarikçilerinden satın alma yaparken şartnamelerine sürdürülebilir üretim şartlarını koymalı. Bu şekilde üretilmeyen ürünler, marketlerde çevre dostu yöntemlerle üretilen ürünlerle yan yana durmamalı, sürdürülebilir olana pozitif ayrımcılık yapılmalı. Her şeyin ötesinde, markaların dürüst bir şekilde sürdürülebilirlik açısından eksiklerini tespit ederek, kendilerini dönüştürme yolculuğunu sektörlerine, farklı markalara ilham verecek şekilde şeffaf bir şekilde paylaşmaları da önem taşıyor.
Çıtayı daha yukarı taşımaya çalışıyoruz
Hakan Bulgurlu, Arçelik CEO’su
- Geniş ölçekte ve eş zamanlı başlayan iklim krizlerini kontrol altına almanın ne kadar zorlu olduğunu hepimiz gördük.
- Arçelik olarak, “Dünyaya Saygılı, Dünyada Saygın” vizyonuyla tüm süreçlerimizde ve hedeflerimizde sürdürülebilirliği bir iş modeli olarak rehber alıyoruz.
- Türkiye’de sektöründe ilk ve tek kendi geri dönüşüm tesisi olan şirketiz. Tesislerimizi devreye aldığımız 2014 yılından bugüne kadar, piyasadan topladığımız 1,3 milyon adet enerji tüketimi yüksek ürünleri enerji verimli yeni ürünlerle değiştirdik.
- Ambalaj hacim ve ağırlıklarını asgari atık üretecek şekilde tasarlıyoruz. Türkiye’de üretilen küçük ev aletleri ve TV ürünlerimizin kutularını yüzde 100 geri dönüştürülmüş ve dönüştürülebilir kartondan yapıyoruz. Arçelik Ar-Ge merkezlerinde bugüne kadar çamaşır makinesi ve yıkayıcı-kurutucu kazanları üretmek için yaklaşık 58 milyon geri dönüştürülmüş PET şişe kullandık. Bu sayede, karbon emisyonlarımızı 1,675 ton azalttık ve işlenmemiş plastik kullanımını azaltarak 39.000 GJ enerji tasarrufu yaptık. Geçtiğimiz 11 yılda, 2,5 milyon hanenin günlük su tüketimine eşit, yaklaşık 2 milyon metreküp su tasarrufu sağladık. Bu yeni yolculukta sloganımızı “İyiliği aşkla tasarlar” olarak dönüştürdük.
- 350 milyon Euro tutarındaki ilk yeşil tahvil ihracımızı gerçekleştirdik. Bu ihracımız, hem global olarak sektörümüzde en büyük hacme sahip olmasıyla hem de Türkiye’den uluslararası pazarlara ihraç edilen ilk kurumsal tahvil olmasıyla ön plana çıkıyor. Buradan elde edilecek tüm geliri yenilenebilir enerji, yeşil bina projeleri, ürün ve üretimde enerji verimliliği gibi alanlarda sadece sürdürülebilirlik performansımızı arttırmak için kullanacağız.
200 milyon şişe plastikten tasarruf edeceğiz
Tankut Turnaoğlu, P&G Türkiye, Kafkasya ve Orta Asya Yönetim Kurulu Başkanı
- Pandemi süreci hepimizi dönüşüme zorluyor. Tabi bu dönüşüme tüketiciler de dahil. Tüketici cephesinde israftan kaçınma ve geri dönüşüm gibi eğilimlerin artışına şahit oluyoruz. Bu değişim, şirketler cephesinde de karşılık buluyor.
- P&G olarak Çevresel Sürdürebilirliği Kurumsal Vatandaşlık başlıklarından biri edinmiş durumdayız ve sürdürülebilirlik alanında pek çok çalışma gerçekleştiriyoruz.
- 2020 Çevresel Sürdürebilirlik Hedefleri’nin çoğuna önceden ulaştık. Akabinde duyurduğumuz 2030 hedeflerimiz için de çalışmalarımıza devam ediyoruz. İklim değişikliğiyle mücadele kapsamında 10 yıl boyunca “karbon nötr” olma sözü verdik.
- Dayanıklı ve geri dönüştürülmüş PET malzemesinin kullanımını taahhüt ederek yeni bir pazar yaratmayı ve döngüsel ekonomi ortaklığıyla beş yılda 200 milyon şişe plastikten tasarruf etmeyi planlıyoruz.
- CEO’muz David Taylor önderliğinde “Alliance to End Plastic Waste” oluşumu kuruldu. Burada 1 milyar dolarlık bir bütçeyi yöneterek geri dönüşüm teknolojileri geliştirmeyi, tüketicileri bilgilendirmeyi, denizlere karışan plastik atığı temizlemeyi ve atık oluşumunu engellemeyi hedefliyoruz.
- P&G, fabrikasında yürüttüğümüz sürdürülebilirlik çalışmalarıyla 450 ton plastik atığın yeniden kullanılmasını sağlarken, bu çalışmalarla kullanılması önlenen içme suyu miktarı ise yılda 254 ton seviyelerine ulaştı. Fabrikada yılda 1.800 ton plastik kullanımı önlendi.
- P&G, mevcut kapasitesini en verimli şekilde kullanmaya çalışırken üretiminde ve ürün inovasyonlarında da 3R (Reduce, Reuse ve Recycle – Azalt, Tekrar Kullan, Geri Dönüştür) etrafında şekilleniyor.
Finans sektörü önemli bir misyon üstlenmek zorunda
Arda Öztaşkın, Yapı Kredi Kurumsal İletişim Direktörü
- Finans sektörü iş dünyasına sağladığı finansmanlardan dolayı oldukça geniş ve kuvvetli bir etki alanına sahip. Tam da bu nedenle finans sektörü sürdürülebilirlik konularında önemli bir misyon üstlenmek zorunda. Sadece ekonomik gelişim değil; topluma, insana ve doğaya dost sürdürülebilir bir gelecek için var gücümüzle sınırları kaldırmaya çalışıyoruz. Sürdürülebilirlik stratejimizi ortak değer yaratmaya dayandırıyor, tüm çalışmalarımızı buna göre planlıyor ve yönetiyoruz.
- Sürdürülebilirlik alanında Yapı Kredi olarak ulusal ve uluslararası pek çok girişimin içinde yer alıyoruz. Ayrıca paydaşlarımızın sürdürülebilirlik yolculuklarına destek verecek çalışmalara da imza atıyoruz. Çeşitli finansman desteklerinin yanı sıra “Dünya Kadar Sade”, “Sürdürülebilirliği Konuşalım” etkinlik serilerimiz ve “Sürdürülebilirliği Konuşalım” podcast kanalımızla sürdürülebilirliğin önemine dikkat çekerek tüm iletişim kanallarımızda yüksek sesle sürdürülebilirlik konuşuyor, konuyu olabildiğince gündemde tutmaya çalışıyoruz.
- Sürdürülebilirlik konusundaki yaklaşımımız, ekonomik gelişim ve büyümeyi sağlarken toplumsal ve çevresel konulara da hassasiyet gösterip, her alan ve paydaş için uzun dönemli değer yaratmaya dayanıyor. Sadece finans alanında değil, toplumsal gelişim için her alana katkı sağlayan ve hizmette “sınır tanımayan” bir kurumuz. Dolayısıyla biz sürdürülebilirliği asla gelip geçici bir eğilim ya da yükselen bir duyarlılık olarak görmüyoruz. Sürdürülebilirlik alanında Koç Holding’in konuya yaklaşımı ve çalışmaları da bize çok önemli bir itici güç oluyor. İklim değişikliğinin yıkıcı etkilerine karşı yapılması gerekenler konusunda bize vizyon katıyor.
Tarihi oylama!
Mustafa Seçkin, Unilever Türkiye, Orta Asya ve İran Yönetim Kurulu Başkanı
- Unilever olarak küresel ve karmaşık sorunlara ancak kamu, özel sektör ve sivil toplumun bir araya gelmesiyle çözüm bulunabileceğine, iş birliğine inanıyoruz. Bu nedenle BM İklim Değişikliği Konferansı 2021’in ana ortağı olarak iklim değişikliğine karşı mücadelede ön saflarda yer alıyoruz.
- Aralık 2020’deki Global Yönetim Kurulu toplantımızda, 2039 yılına kadar tüm ürünlerimizden kaynaklanan emisyonları net olarak sıfırlama ve 2030 yılına kadar değer zincirimizdeki sera gazı emisyonlarını yarıya indirme hedeflerimizi de içeren “İklim Eylem Planımızı” hissedarlarımızın oyuna sunduk. Yüzde 99’unun planımıza oy vermesiyle ilk kez bizim büyüklüğümüzde bir şirket, iklim planlarını gönüllü olarak taahhüt etmiş oldu.
- Büyümemizi çevresel etkimizden ayırma kararımızı ortaya koyan ve içinde bulunduğumuz toplumun sorunlarına çözüm üretmeyi ilke edinen Unilever Sürdürülebilir Yaşam Planı’nı uygulamaya başladık.
- Unilever’de her markamızın fayda odaklı olmasını önemsiyoruz. Markanın sadece bir söyleme sahip olması yeterli değil, aynı zamanda bu söylemi destekleyecek ölçümlenebilir aksiyonlar alması, toplumda karşılığını bulacak, bir soruna katkı sunacak, doğa ve gezegeni iyileştirecek ya da zarar vermeyecek çalışmalar yapması gerekiyor.
- 2039 yılına kadar tüm ürünlerden kaynaklanan emisyonları net olarak sıfırlama sözü verdik. Bu hedefi, Paris İklim Anlaşması’nın belirlediği hedef tarihten 11 yıl daha önce gerçekleştirmeyi taahhüt ettik.
- Ocak ayında, daha adil ve daha kapsayıcı bir dünya inşa etmeye yardımcı olmak için geniş kapsamlı yaklaşımımızı belirledik. Bu kapsamda 2030 yılı itibarıyla Unilever’e doğrudan mal ve hizmet sağlayan herkesin, geçinmelerine yetecek kadar ücret aldıklarından emin olacağız. 2025 yılı itibarıyla yeteri kadar temsil edilmeyen gruplardan gelen kişilerin sahip olduğu ve yönettiği işletmelerle küresel ölçekte toplam 2 milyar avro iş hacmine ulaşacağız.
Araştırmanın Metodolojisi:
Marketing Türkiye ve Deloitte Türkiye tarafından gerçekleştirilen “Sürdürülebilirliğin Liderleri” çalışmasında yer alan isimler, Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) sürdürülebilir bir gelecek için ortaya koyduğu araç seti; Paydaş Kapitalizmi Metrikleri uyarınca belirlendi. Çalışmada özel sektör, sivil toplum, üniversiteler ve kamu alanlarındaki liderler Gezegen, İnsan, Refah ve Yönetişim İlkeleri kriterlerine göre sınıflandırıldı.
“Gezegen” odaklı çalışmalar yürüten liderlerin mesajlarını okumak için “Sürdürülebilirliğin liderleri” haberine, “insan” odaklı çalışmalar yürüten liderlerin mesajlarını okumak için “Sürdürülebilirliğin liderleri -2-” haberine, “refah” odaklı çalışmalar yürüten liderleri okumak içinse “Sürdürülebilirliğin liderleri -3-“ haberine göz atabilirsiniz…