Kapitalizm sonunda “paranın yenmeyen bir şey olduğunu” anladı
Bir tarafta hızla artan nüfus, çeşitlenen ihtiyaçlar ve bitmek bilmeyen bir tüketim çılgınlığı var… Diğer tarafta ise büyük bir ivmeyle azalan kaynaklar, iklim değişiklikleri ve toplumsal krizler… Mevcut kapitalist düzenin ürünü olan, hissedar değeri ve kâr odaklı şirketler bile kendi yarattıkları milyonlarca “tüketim canavarından” oluşan dev kitlelerden korkar oldu. Özellikle pandemi, sistemin ne denli tıkandığını, sınırsız üretim ve tüketimin tüm dünyayı bir felakete sürüklediğini net hatlarla gösterdi hepimize…
Kısacası Kızılderililerin yüzyıllar öncesindeki kehaneti gerçek oldu ve sonunda “beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu” anlamaya başladı.
Kapitalist sistem şimdi bu öğretiyle uçurumun kenarında kendi çözümünü üretmeye çalışıyor. Umudun adı ise hissedarların yanı sıra diğer tüm paydaşların (müşteri, çalışan, tedarikçi vb) hizmetinde iş yapma sözü veren “Paydaş Kapitalizmi”… Hem globalde hem de ülkemizde dev şirketler tarafından kabul gören bu anlayış belki de en çok pazarlamayı değiştirecek. Zira parolası “daha fazla müşteri, daha fazla tüketim” olan pazarlama sektörünü “Paydaş Kapitalizmi”yle birlikte “dengeli tüketimi” merkeze koyan yepyeni bir dönem bekliyor. Pazarlamada parametreleri temelinden değiştirecek bu yeni dönem “hazır olanlara” pek çok fırsat da vadediyor…
Alışverişte “akıl çağı”
Sokağın bir numaralı gündem maddesi hayat pahalılığı… Çarşıda, pazarda, dost sohbetlerinde konu dönüp dolaşıp enflasyona, zamlara, artan fiyatlara geliyor. Sokaktaki bu gündem tüketim anlayışını da yeniden şekillendiriyor. Şiddeti her geçen gün artan hayat pahalılığı gelir düzeyi fark etmeksizin tüketicileri birer indirim avcısına dönüştürüyor, kılı kırk yaran tüketici fiyatları günbegün takip edip kampanyaları kovalıyor.
Ipsos’un Marketing Türkiye için hazırladığı “Rasyonel Tüketicinin Yol Haritası” raporu tüketimdeki bu keskin dönüşümü araştırmalar üzerinden ortaya koyuyor. Çalışmaya göre daha önce belli bir tüketici grubunu ifade eden “Akıllı alışverişçi” kavramı artık tüm toplumu kapsıyor… Ancak yine aynı çalışma “Her şey fiyat değil, markalar duygusal beklentileri de karşılamalı” diyor…
Lüks pazarı “kıtlığı” da lükse çevirdi
Deloitte Danışmanlık Lideri Hakan Göl’ün yorumlarıyla Ekim sayısında sayfalarımıza taşıdığımız “Global Powers of Luxury Goods” raporu yeni dönemin lüks trendlerine farklı bir yorum getiriyor. Çalışmaya göre “varlık içinde yüzen” lüks sektöründe şimdilerde “kıtlık” yükselişte. Elbette bu kıtlık bildiğimiz türden değil. Sansasyonel iş birlikleriyle, sınırlı sayıda üretilen ürünler “Flash satışlar”la yok satıyor. Daha da ilginci bu taktik yakın zamana kadar lüksle yan yana bile getirilmeyen “ikinci el” pazarını da şahlandırıyor, sınırlı sayıda üretilen ürünleri ikinci el pazarında bulup almak bir prestije dönüşüyor…
Özel Günleri Kullanma Kılavuzu
Son yıllarda pazarlama sektörünün en çetin rekabet alanlarından birine dönüştü özel günler. Sevgililer Günü’nden Anneler Günü’ne, Dünya Kadınlar Günü’nden 30 Ağustos Zafer Bayramı’na kadar neredeyse her özel günde mecralar markaların mesajlarıyla dolup taşıyor, özel günleri sahiplenme yarışında öne çıkmak iletişim stratejilerinin de temel KPI’ları arasında yer alıyor…
Digital Advice Lab Kurucusu Berk Kuşaksız liderliğinde, BoomSocial analizleri ve DORinsight’ın Marketing Türkiye Ekim sayısı için gerçekleştirdiği kapsamlı araştırma ışığında ve elbette sektörün deneyimli pazarlamacılarının görüşleriyle şekillendirdiğimiz “Özel Günleri Kullanma Kılavuzu” bu rekabette öne çıkmanın da tüyolarını veriyor…
Voleybol ülkesi olmanın kodları
Türk voleybolu son yıllarda eşine az rastlanır bir başarı hikâyesi yazıyor… Hikâyenin görünen yüzü, kulüpler ve Milli Takımlar düzeyindeki sportif başarılar olsa da gerisinde oyuncusundan federasyonuna, taraftarından sponsoruna kadar pek çok paydaşın “doğrularını” barındırıyor. İşte o doğruları, bu başarıda emeği geçenleri de alkışlayarak, tarihe not düşmek adına sayfalarımıza taşıdık…