Çevreci tüketici burada, markalar nerede?
Ülke gündemi yine alt üst durumda; ekonomik kriz, para piyasaları, dış siyasette yaşanan gelişmeler, iç siyaset dinamikleri derken oldukça hareketli günlerden geçiyoruz. Sakin geçen tek bir günümüz yok. Ancak, tüm bu hararetli ve dinamik gelişmelere rağmen ara sıra da olsa gündemimize girebilen başka konular da var. İklim krizi ve onun yarattığı sonuçlar dönem dönem gündemimize giren konuların başında yer alıyor…
Yakın dönemde yaşanan orman yangınlarını ve son derece kurak geçen yaz aylarını bir kenara bırakacak olursak, iklim krizi son dönemde üç vesile ile gündemimizde yer alıyor.
Paris ve Glasgow zirveleri
Öncelikle ABD’nin terk ettiği Paris İklim Anlaşması’na yönetimin değişmesiyle birlikte hemen geri dönmesi ve dünyada en çok emisyona sahip ve İklim Anlaşması dışında kalmış birkaç ülkeden biri olan Türkiye’nin bu anlaşmaya taraf olduğunu açıklaması iklim kriziyle ilgili konuların gündeme yeniden girmesine olanak sağladı. Hatırlanacağı gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan 76. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada Paris Anlaşması’nın Meclis onayına sunulacağını beklenmedik bir şekilde açıklamış ve anlaşma 7 Ekim 2021 günü yürürlüğe girmişti.
İklim krizinin bugünün gündeminde olmasının bir diğer nedeni de 31 Ekim – 12 Kasım tarihleri arasında Glasgow’da düzenlenecek olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı (COP26); bu konferans 2015 Paris İklim Anlaşması’nın ardından düzenlenen ilk büyük konferans olduğu için oldukça büyük bir önem taşıyor. Konferansın ana amacı, Paris Anlaşması sonrasında iklim kriziyle ilgili gelişmelerin muhasebesini yapmak.
Glasgow öncesi Türkiye İklim Değişikliği Başmüzakerecisi Mehmet Emin Birpınar Türkiye’nin 2053’te karbon nötr olma hedefini açıkladı. Ancak ülkelerin iklim politikalarını takip eden Climate Action Tracker Türkiye’nin çalışmalarını “kritik derecede yetersiz” buluyor. Bu konunun artık uzun soluklu olarak devlet gündeminde yer alacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Paris İklim Anlaşması
Türkiye’de Paris İklim Anlaşması kamuoyunun çok fazla bilgi sahibi olduğu bir konu değil. Sia Insight’ın Ekim ayında gerçekleştirdiği bir araştırmaya göre (1), metropol illerinde yaşayan yetişkin tüketicilerin yüzde 78’i Paris İklim Anlaşması’nı duymamış durumda, toplumun sadece yüzde 22’si bu anlaşmadan haberdar. Paris İklim Anlaşması’nı duyan sınırlı sayıdaki kitlenin de yaklaşık yüzde 30’u bu anlaşmanın içeriğinden hiç haberdar değil ve dörtte biri de anlaşma hakkında yanlış bilgilere sahip bulunuyor.
Paris İklim Anlaşması’nı duyan ve hakkında doğru bilgiye sahip olan metropol illeri yetişkin tüketicileri nüfusun sadece yüzde 11’i ile sınırlı. Anlaşmayı bilenler de özellikle 35 – 55 yaş grubu, erkek ve orta ve üst sosyo-ekonomik sınıf mensubu tüketiciler.
Çevre dostu markalar ve sivil toplum kuruluşları
Üç büyük ilde yaşayan tüketicilerin Paris İklim Anlaşması ile ilgili değerlendirmelerinin ele alındığı bu çalışmada çevre dostu markalar ve çevre konusunda en iyi çalışmaları yaptığı düşünülen sivil toplum kuruluşları da ele alındı.
- Her şeyden önce hemen belirtmek gerekiyor ki, üç büyük ilde yaşayan yetişkin tüketicilerin yüzde 39’una göre çevre dostu bir marka bulunmuyor. 25 – 34 yaş grubu dışında kalan tüm tüketiciler ve erkekler bu düşüncede en çok hemfikir olan tüketici gruplarını oluşturuyorlar.
- Tüketicilerin çevre dostu marka kavramıyla ilgili değerlendirmeleri son derece fragmente bir yapıya sahip ve tüketici zihninde kuvvetli bir konuma sahip bir marka seti bulunmuyor.
- Listenin başında yüzde yüzde 9 oranıyla Arçelik yer alıyor ve onu yüzde 7 ile Zara izliyor. Sütaş ve Mavi de çevreci olduğu düşünülen diğer markalar (yüzde 6). Listenin gerisinde yer alan tüm markalar son derece sınırlı büyüklüklerle ve birbirine yakın oranlarla bu listede yer alıyorlar.
- Markalar cephesindeki bölük pörçük yapıya karşın, konu sivil toplum kuruluşları olunca ortada daha farklı bir algı seti bulunuyor. Markalarla ilgili değerlendirmeye benzer şekilde, metropol illerinde yaşayanların yüzde 38’i çevre konuları denildiği zaman herhangi bir sivil toplum örgütünü hatırlamıyor. Bu durum özellikle 45 yaş üzeri, erkek ve alt sosyo-ekonomik sınıf mensubu tüketiciler arasında son derece yaygın.
- Tüketicilerin zihninde çevre ile ilgili olarak en iyi çalışmaları yapan sivil toplum örgütü olarak TEMA bulunuyor (yüzde 27). TEMA, özellikle kadınların ve üst sosyo-ekonomik sınıf mensuplarının zihninde son derece kuvvetli bir konuma sahip olarak yer alıyor.
- TEMA’yı izleyen sivil toplum kuruluşları Kızılay ve ÇEVKO (yüzde 6) olarak sıralanıyor.
- Kızılay ve Yeşilay ilgili ilgisiz hemen her konuda tüketicilerin zihninde yer alan kurumlar. ÇEVKO ise özellikle 35 – 54 yaş grubunda ve üst sosyo-ekonomik sınıf mensupları arasında dile getiriliyor. Bu iki kurumu biraz önce sözünü ettiğim Yeşilay (yüzde 5) ve Greenpeace (yüzde 4) takip ediyor.
Sonuç olarak
İklim krizi gün geçtikçe hayatımızda kalıcı izler bırakan ve her geçen gün geri dönülmez bir noktaya ilerlediğimiz en büyük global sorun olarak karşımızda duruyor. Bu gelişime paralel olarak da toplumun iklim krizi ve çevre ile ilgili konulardaki hassasiyeti gün geçtikçe yoğunlaşıyor ve tüketici talepleri yüksek sesle dile getiriliyor. Markaların ve şirketlerin sürdürülebilirlik ve iklim krizinin engellenmesine yönelik çalışmaları bu çerçevede tüketicilerin radarına daha yoğun bir şekilde girmeye devam ediyor.
Tüketiciler bir yandan çevre konusuna duyarlı ve bu alanda gerçekten eylem planları olan ve bunu samimi bir şekilde içselleştirmiş markaları daha çok tercih ederken, diğer yandan da özellikle lokal birçok çevre eylemine destek veriyor ve sahip çıkıyor. Çevre ve sürdürülebilirlik konusunun markaların ve şirketlerin ajandasında ilk sıralarda bulunması gereken günlerden ve hatta yıllardan geçiyoruz.
(1) Sia Insight, Ekonomik Gündem Araştırması (Ekim 2021), 3 büyük ilde yaşayan 18-65 yaş grubu 415 tüketici ile 8 – 15 Ekim 2021 tarihleri arasında online görüşme
Hüseyin Tapınç yazdı: Markalar şimdi de sosyal kriz sınavında!