Ülkemizde köy okullarına yardım kavramı; acil ihtiyaçları gidermek üzere kırtasiye ürünleri ve giysilerle dolu koli gönderimiyle eş anlamlı hale geldi desek yanılmış olmayız. Sürdürülebilir olmayan yardım kampanyalarının üzerine halkın köy okullarını ve kırsalı olduğundan daha dezavantajlı görmesiyle başlayan süreç, kenti ve tüm ülkeyi etkileyen bir potansiyel kaybını tetikliyor. Bu kayıp zincirini gören Köy Okulları Değişim Ağı (KODA), sürdürülebilir değişimi tetiklemek ve köylerdeki eğitim kalitesini arttırmak üzere kuruldu ve her yıl büyüyerek çalışmalarına devam ediyor. 2016 yılında öğretmenlerin ve gönüllülerin bir araya gelmesiyle faaliyetlerine başlayan KODA’yı, kırsaldaki gerçek potansiyeli ve eğitimin çok kanallı bir dönüşüme nasıl olanak sağladığını KODA’nın Kurucusu Mine Ekinci‘den dinledik.
KODA hangi içgörüyle kuruldu?
Kendim köy okuluna gitmedim hiç. İyi bir öğrenciydim ve burslu okullarda okudum. Liseden itibaren önce yatılı olarak Robert Koleji’nde, sonrasında Boğaziçi Üniversitesi’nde olmak üzere İstanbul’daydım. Üniversitede Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler okudum. Küçüklüğümden beri toplumsal adalete dair bir şeyler yapmak istediğimi çok net biliyordum. 13 yaşından beri birçok farklı çalışmayla sivil toplumun içindeyim. Sonra üniversite yıllarında özellikle eğitim alanına olan ilgim artmaya başladı. Özellikle bireysel dönüşümle toplumsal dönüşüm arasındaki ilişki benim çok ilgimi çekti. Hem siyaset felsefesi tarafından düşünsel olarak o noktaya geldim hem de gerçekten pratikte yapılan işlerde eğitimin ne kadar dönüştürücü olduğunu görmek beni çok etkiledi ve sonra bu alanda uzmanlaşmaya karar verdim. Yüksek lisansımı Harvard Üniversitesi’nde Eğitim Politikaları alanında yaptım. Oraya gitmeden önce de kırsalda eğitim konusuna yoğunlaşmaya karar vermiştim. Hepsini birleştirdiğim, kırsalla olan kişisel bağımı da içine kattığım, bu nedenle de akademik araştırmanın çok ötesinde bir motivasyonla çalıştım bu konuya.
Yüksek lisans döneminde birçok köy öğretmeniyle tanışma fırsatım oldu. “Küçük köy okulları neden kapatılıyor?”, “Taşımalı eğitim nedir?” gibi soruları da kapsayan birçok kavramı etraflıca araştırma ve anlama fırsatım oldu. O süreçte tanıştığım öğretmenler, akademisyenler, gönüllü arkadaşlarımla bir şeyler yapmak istedik ve KODA Aralık 2016’da kuruldu.
Köylere baktığımızda özellikle okulların ve çocukların birçok fiziksel destek ihtiyacı olduğunu görüyoruz. KODA ise köy okullarıyla çalışan diğer kurumlardan farklı olarak okullara fiziksel destekte bulunmuyor. Neden bu yolu tercih etmiyorsunuz?
Araştırma sürecimizde ortaya çıkan net ana fikirler vardı: Köy okullarına bakış açısının dezavantajlara odaklı olduğu, köy okullarına yardım kavramının koli koli yardım göndermekle sınırlı olup sürdürülebilir olmadığı ve eğitim kalitesinin öğretmenin güçlendirilmesiyle doğru orantılı olduğu başlıca temalarımız oldu.
Yardım kavramı acil ihtiyaçla karıştırılabiliyor. Acil ihtiyaçları karşılamak elbette önemli ancak kırsalda eğitim kalitesini arttırmak sürdürülebilir bir değişim yaratmaktan geçiyor. Bu şekilde baktığımızda çocukların etrafındaki yetişkinleri, köy halkını, aileleri güçlendirmek, insanlarla birebir çalışmak ve kamuoyunun köy okulları hakkındaki görüşünü değiştirmek önceliğimiz haline geldi. Bu nedenle önce okullara girebilmek için milli eğitim müdürlükleriyle iş birliği yaptık ve öncelikli olarak öğretmenlerle çalışmaya başladık.
Dernek kurulma aşamasındayken bizi en çok teşvik eden öğretmen arkadaşlarımızın istekliliği ve burada bir şeyler yapabiliriz demeleriydi. KODA’nın başlangıcında öğretmenleri güçlendirmek en önemli alandı, şu anda da en güçlü olduğumuz alan. Hem öğretmen toplulukları kuruyoruz hem eğitimler veriyoruz hem de onların düzenli sıklıkta bir araya gelerek bir topluluk olmasını sağlayarak yalnızlıklarını azaltıyor ve motivasyonlarını arttırıyoruz. Böylece o bölgeye daha kolay adapte olabilmelerini sağlıyoruz.
Sonra öğretmenlerin ilk atandıkları dönemdeki adaptasyon sürecini kolaylaştırmak adına eğitim fakülteleriyle çalışmaya başladık. Bu güç birliğinden “Köye İlk Adım” isimli programımız doğdu. Şimdi mentorluk, eğitmen yetiştirme gibi işler yapıyoruz. KODA’da bir süredir eğitim alan öğretmenlere daha da fazla eğitim vererek onların uzmanlaşmasını ve diğer öğretmenlere de birebir mentorluk yaparak ya da eğitimler vererek destek olmalarını sağlıyoruz. Böylece KODA kendi içinden de eğitmenler, uzmanlar çıkarıyor.
Pandemi döneminde uzaktan olmak üzere aile eğitimlerine başladık, Türkiye’nin birçok bölgesinde hala devam ediyoruz. Yemek yapmak, çocuklarla vakit geçirmek üzerine konuşuyoruz, yüz yüze aile eğitimlerine de burada, Bursa Orhaneli’de başlıyor olacağız.
Gönüllüler bizim için çok önemli. Şimdi hedefimizde yerelde gönüllü toplulukları kurmak ve onların köy okulunun öğretmenini destekleyici bir şekilde konumlanmasını sağlamak var.
Köy okulu dediğimiz zaman akıllara soba yakmaya çalışan öğretmen; suyu, elektriği, interneti olmayan okullar, yoksul öğrenciler geliyor. Bu algı doğru mu? Siz köy okullarına baktığınızda bizden farklı ne görüyorsunuz?
Kalkınma alanında çalışıyorsanız eğitim de dahil olmak üzere dezavantajlı gruplarla çalışırken oradaki avantajları görmek ve onun üzerine bir şey inşa etmek çok anlamlı geliyor. Köy okullarında bu anlamda gördüğümüz en önemli fırsatlardan biri sınıf mevcutlarının az olması, köy okullarının küçüklüğü. Bu çok pozitif bir okul atmosferi yaratıyor. Öğretmenin öğrencilerini tanıyabilmesi, onların ilgi alanları ve kişiliklerine göre derslerini yönlendirebilmesi, ona göre iletişim kurması büyük bir avantaj.
Benzer bir şekilde aileler okula çok yakın. Akademik çalışmalar ailelerin okula katılımının öneminin arttığını gösteriyor. Bir çocuğun eğitiminde paydaşların beraber çalışması çok önemli ve köylerde bu çok daha mümkün.
Okulların doğa içinde olması çok büyük bir avantaj. Çocukları bir bahçe ortamında eğitmek şu an bir sürü özel ve butik okulun sağlamaya çalıştığı bir şey. Köyün doğalında olan bu avantajı çok daha iyi kullanmak mümkün. Onun dışında birleştirilmiş sınıflar her zaman dezavantajlı bir uygulama değil. Aslında iyi kullanıldığında çok güzel akran eğitimi fırsatları var.
Öğretmenler küçük sınıflarla daha kolay inisiyatif alıyor. Büyük yönetim organizasyon yapısı olan bir okulla karşılaştırıldığında bir şeyler yapmayı isteyen idealist bir öğretmen çok daha kolay aksiyon alabiliyor.
Bir çocuğa sunulan desteğin meyvesini hemen vermesi mümkün değil. Çalışmalarınızın doğru sonuç verdiğinden nasıl emin oluyorsunuz?
Biz çok stratejik bir şekilde çalışıyoruz. Spontane bir şekilde aksiyon almak gibi bir sistemimiz yok. Öğretmenleri nasıl yetiştiririz, burada nasıl uzun vadeli bir etki yaratırız gibi soruları sorduğumuz belli hedefler üzerinden ilerlemek bu etkiyi kontrol edebilmemizi sağlıyor. Aldığımız aksiyonların yarattığı değişimin ve farkındalığın beceriye dönüştüğü bir plan izliyoruz. Eğitim uzun ve çok kademeli bir süreç. Ancak tüm bu kademeleri değerlendirmek mümkün, biz de bunu anketler, odak gruplar yoluyla yapıyoruz. Beş senelik strateji planımız var. Yaptıklarımızı neden yaptığımızı, neden kırsalı önceliklendirdiğimizi ve çalışma biçimimizi açıklayan yıllık faaliyet raporları yayınlıyoruz. Başından beri bu anlayışla ilerlediğimiz için ölçüm kasımızı geliştirdik.
Böyle bir merkez kurma ihtiyacı nasıl ortaya çıktı?
KODA olarak bu yıl Aralık’ta beşinci yılımızı bitirmiş olacağız. KODA yıldan yıla çok hızlı büyüyen bir dernek. Hem ekip ve gönüllü sayısı olarak hem de bütçesel olarak hızlı büyüyen ve idealist insanların bir arada buluştuğu bir yapıyız. Dolayısıyla programlarımızı yaygınlaştırmaya, büyütmeye devam ediyoruz.
Merkezi kurma kararımızın nedeni genişleyen bir eğitici ekibimizin oluşması ve vermemiz gereken eğitim sayısının artması oldu. Verdiğimiz eğitimler çok uygulamalı, ihtiyaca yönelik ve kırsalla bağlantılı. Uygulamalı eğitimlerin güzel, uygun bir şekilde yapılabileceği bir eğitim merkezine ihtiyacımız vardı. Aynı zamanda farklı bölgelerde konumlanan birçok eğiticinin, öğretmenin, gönüllünün bir araya gelebileceği bir merkeze de ihtiyacımız vardı. Eğitimlerimizi geliştirebilmek adına önem taşıyan Orhaneli’ni bizim Ar-Ge merkezimiz olarak da düşünebilirsiniz. Aralarında yüz yüze aile eğitimi de olan eğitim programlarımıza Orhaneli’de bu yıl başlıyoruz. Merkezimiz yeni geliştirdiğimiz bütün programları deneyeceğimiz bir yer olacak.
Neden Orhaneli?
Toplamda 7 yeri ziyaret ettiğimiz birincil keşifler yaptık; yerel yönetimle, muhtarlarla köy ziyaretleri yaptık ve sonunda Orhaneli’ni seçtik. Milli eğitim müdürlüğünden, ilçe müdürlüğünden, Orhaneli Belediye Başkanı’ndan ve Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden destek aldık. Halkta bizi hemen kucakladı. Bir yandan da eğitim danışmanımız Cavit Bey, “Eğer Orhaneli’de yaparsak ben geri taşınırım” dedi: İstanbul’da üniversitelerde ders verirken şimdi Orhaneli’ye geri taşındı. Onun buralı olması, daha önce burada eğitimle ilgili birçok çalışmalar yapmış olması da bu bölgeyle daha organik bir bağ geliştirmemizi sağladı.
Mimarlık projesi Kasım başı gibi bitecek. Bir lansman yapmak istiyoruz. Sonrasında yoğun bir kaynak geliştirme kampanyasına girişeceğiz, bağışçılarla görüşmelerimize de şimdiden başladık. Şu an önümüzdeki ilk aşama bu iş için gerekli kaynakları toplamak. Her türlü desteğe ihtiyacımız var. Destek topladıktan sonraki hedefimiz Nisan ayında temeli atmak ve 2022’nin sonuna kadar da merkezin kurulmasını sağlamak.
Türkiye’de kırsalda eğitimin geleceğini düşündüğümüz zaman bu merkezin ve KODA’nın çalışmaları olmasa neler eksik kalırdı sizce?
KODA’yla tanışan birçok insan ve kurumun bu konuda yepyeni bir farkındalık geliştirdiğini düşünüyorum. Çünkü artık köyler bitiyor, zaten köy okullarının hepsi kapanacak gibi bir algı var ama bir yandan da sayılar o kadar da düşük değil. Dünya Bankası’nın verilerine baktığınızda yüzde 24 düzeyinde bir kırsallıktan bahsediliyor. Türkiye’de kırsal yok olmuş değil; hatta bu sayılar küçük sayılar değil. Bu noktada KODA o vazgeçmişliği umut ve ilhama dönüştürüyor.
Şu anda kentteki bütün problemlere baktığımızda altında kırdan kente olan kontrolsüz göçü görüyoruz. Tüm bu sistemi etkileyen eğitimde fırsat eşitliği ciddi bir mesele ve ne yazık ki aradaki makas günden güne açılıyor. Burada KODA’nın etki ettiği yerlerde büyük fark yarattığını düşünüyoruz ve etkimiz arttıkça eğitimdeki fırsat eşitliğine müdahale yetimiz de artacaktır. Bu anlamda her çocuğun insan hakkı olan eğitim hakkını gereğince alabilmesini sağlıyor KODA.
Bu merkezin kurulma sürecine destek olmamız, dahil olmamız mümkün mü?
Farklı şekillerde mümkün. Merkezin eğitim ve konaklama odaları olacak salonlar, bahçede bir amfi gibi birçok farklı elementi olacak ve bunları farklı bağışçıların sahiplenmesini çok istiyoruz. “Ben bu işin bir parçası olmak isterim” diyen kişiler bize ulaşabilirler.
Her türlü bağışa yardıma açığız. Havale ya da kredi kartıyla da KODA’ya bağış yapabilirler. Bir de ayni destekte bulunabilirler.
Adım Adım ile iyilikseverlik okullarına katılıyoruz. Bu da bize bir destek olma yolu olabilir yani, koşucumuz olabilirler.
Kasım’da İstanbul Maratonu var, orada bu yaz gerçekleştireceğimiz öğretmen eğitimlerimiz için koşuyor olacağız. O da yine destek olmanın bir başka yolu.
Bunun dışında bizimle sağladığınız yeni bağlantılar, KODA’nın daha görünür olmasını sağlayacak, bilinirliğini arttıracak, daha fazla destekçiye ulaşmasını sağlayacak. Her türlü bağlantıya çok ihtiyacımız var, o konularda da destek almak isteriz.
KODA hakkında detaylı bilgi almak ve destek olmak için tıklayın