Tüketici sürdürülebilirliğin neresinde?
Toplumlarda sürdürülebilir gelecek hassasiyeti hızla yükselirken bu durum şirketleri de oyunu yeniden kurmaya, üretimden pazarlamaya kadar uzanan tüm süreçleri sürdürülebilirlik odağında yeniden şekillendirmeye zorluyor. Ortada da büyük bir 2030 hedefi var! Peki ama asıl itici gücü oluşturacak olan tüketiciler gerçekten de harekete geçmeye hazır mı? Tüm dünyadan dikkat çeken araştırmalar ışığında sürdürülebilirlik konusunda öne çıkan başlıkları ve sürdürülebilirliğin alışveriş eğilimlerine nasıl yansıdığını sizler için derledik…
Tüm dünya toplumları olarak Şef Seattle’ı çok daha iyi anlamaya başladığımız günlerden geçiyoruz. Henüz son ırmak kurumadı ancak okyanuslar büyük bir hızla ısınıyor, son ağaç yok olmadı ama şehirlerde azalan yeşil alanlar, iklim krizi sebebiyle çıkan yangınlar bize bir “son” olduğunu acı bir biçimde gösteriyor. Tüm bunlarla birlikte etrafımızı bir endişe çemberi sarıyor… Bu endişenin üstesinden gelebilmekse ancak kolektif bir bilinç ve tıpkı bir lokomotif gibi birlikte harekete geçmekle mümkün. Peki ama toplumlar bu büyük hareket için ne düşünüyor? Tüketiciler sürdürülebilirlik konusunda şirketlerden ne bekliyor? Daha da önemlisi sürdürülebilirlik odaklı bir alışveriş sürecine onlar ne kadar hazır? Güncel araştırmalar ışığında bu soruların yanıtlarını aradık…
Sürdürülebilir çözümler için kırmızı alarm
Dünya Ekonomi Forumu, 2022 yılının Küresel Riskler Raporu’nu yayımladı. 1.183 uzmanın katılımıyla gerçekleştirilen anketin sonuçları ile oluşturulan 10 yıl içinde görülmesi beklenen en ciddi riskler listesi de raporda yer aldı. Çalışmaya göre önümüzdeki 10 yıl içinde karşılaşacağımız en büyük risk, iklim krizine karşı alınan aksiyonların başarısız olması. Listenin ikinci ve üçüncü sırasında da aslında iklim krizinin bir sonucu olacak iki büyük risk bulunuyor: Aşırı hava koşulları ve biyoçeşitliliğin yok olması…
Türkiye’de yaşanması güç olarak nitelendirilen kimi hava olaylarının artık senelik bir şekilde yaşanmaya başlaması da aslında iklim krizinin bizler için gözle görülür örneklerinden. Önümüzdeki 10 yıl içinde insanlığı bekleyen 10 büyük felaketin 8’inin iklim temelli oluşu tehlikenin ne denli ciddi boyutlara ulaştığını da gösteriyor…
Önümüzdeki 10 yıl içinde insanlığı bekleyen en büyük felaket
1. İklim krizine karşı alınan aksiyonun başarısız olması
2. Aşırı hava koşulları
3. Biyoçeşitliliğin kaybı
4. Sosyal uyum erozyonu (Sivil toplumun çöküşü)
5. Geçim krizleri
6. Bulaşıcı hastalıklar
7. İnsan kaynaklı çevre hasarı
8. Doğal kaynak krizleri
9. Borç krizleri
10. Jeoekonomik çatışma
Her 4 kişiden 3’ü iklim krizinden endişeli
Vodafone Enstitüsü tarafından Kantar iş birliğiyle gerçekleştirilen “Global Future Pulse Sustainability” araştırmasına aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 17 ülkeden 17 bin vatandaş katılım gösterdi. Araştırmaya göre, Türkiye’den ankete katılanların yüzde 75’i iklim krizine dair ciddi endişeler taşırken, yüzde 85’i sürdürülebilir ürünlere daha fazla ödemeye eğilimli olduğunu belirtiyor. Dijitalleşmenin iklim değişikliğinin etkilerini hafifletmede temel kaldıraç olacağına inananların oranı araştırma genelinde yüzde 64 olurken, bu oran Türkiye’de yüzde 68’e kadar çıkıyor. Diğer yandan Türk katılımcıların yüzde 89’u iklim krizini yönetmek için güçlü regülasyonlara ihtiyaç olduğunu düşünüyor.
Türkiye 2030’da su fakiri bir ülke olabilir
Dünya Sağlık Örgütü günde yaklaşık 22 litre suyun insanların temel kullanım ve temizlik ihtiyacını karşılayabileceğini belirtiyor. Dünyada 2,5 milyar insanın ise temiz su kaynağına erişim imkânı bulunmuyor. Yılda kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 5.000 metreküpten fazla olan ülkeler su zengini kabul ediliyorken, kişi başına yıllık su tüketimi 1000 metreküpten az olan ülkeler su fakiri olarak kabul görüyor. Peki, 3 tarafının denizlerle çevrili ve topraklarının doğal su kaynaklarıyla dolu olduğunu bildiğimiz ülkemizin suyla imtihanı nasıl? Türkiye’de son 20 yılda kişi başına düşen su miktarı 4.000 metreküpten 1.346 metreküpe indi. Türkiye kişi başına kullanılabilir su miktarı bakımından henüz su fakiri bir ülke olmasa da su stresi yaşayan bir ülke konumunda. Eğer etkili adımlar atılmazsa 2030 yılındaki nüfus tahminlerine göre su fakiri bir ülke olacağı tartışmasız bir gerçek…
Twentify’ın Türkiye temsiliyeti oluşturan, tüm sosyo-ekonomik statü gruplarından, 18 yaş üzeri 1.011 tüketiciyle gerçekleştirdiği araştırmasına göre gündelik yaşamında su tasarrufu için eyleme geçtiğini belirtenlerin oranı yüzde 98’i buluyor. Su tasarrufu yapmanın amaçları da kısa vadeli ve daha çok hane masrafını azaltmaya odaklı. Yüzde 66’lık çoğunluk doğal kaynakları korumanın yanında su masrafını azaltmanın da önemli bir su tasarrufu motivasyonu olduğunu belirtiyor. Ülkeyi bekleyen bu büyük tehlike ve tüketici hassasiyetleri ise markalara büyük bir mesaj veriyor…
Sürdürülebilir ürünler için tüketici daha fazlasını ödemeye hazır mı?
Ernst & Young’ın 7. Geleceğin Tüketici Endeksi’ne göre, dünya genelinde tüketicilerin yüzde 51’i sürdürülebilir ürün satın almak istiyor ancak fiyatların yüksek oluşu caydırıcı etki yaratıyor. 20 ülkeden 14 binden fazla tüketicinin görüşleri alınarak oluşturulan endeks tüketiciler için sürdürülebilirlik konusunun önem kazandığını ortaya koyuyor.
Tüketicilerin yüzde 64’ü satın aldığı ürünün çevresel etkisine daha fazla dikkat ettiğini dile getirirken, yüzde 60’ı da satın alacağı üründe fiyata daha fazla odaklandığını ifade ediyor. Endekste tüketici beklentilerinin ve davranışlarının ne denli değiştiği ve tüketicilerin daha iyi bir dünya için elini taşın altına koymaya hazır olduğu net bir şekilde görülüyor. Ankete katılanların yüzde 31’i sürdürülebilir olan ve çevre için daha iyi ürünlere artık daha fazla harcama yaptığını söylerken, yüzde 64’ü de ürün topluma fayda sağlıyorsa tüketim davranışını değiştirmeye hazır olduğunu dile getiriyor.
Tüketiciler sürdürülebilirlik arıyor!
Google’ın Ipsos iş birliğinde gerçekleştirdiği “Sürdürülebilirlik” araştırmasına göre ABD, Almanya, Birleşik Krallık, Brezilya, Fransa ve Hindistan pazarlarında tüketicilerin yüzde 78’i, iklim değişikliğine karşı verilen mücadelede büyük işletmelere de rol düştüğünü belirtiyor.
Google’ın C Space partnerliğinde gerçekleştirdiği son araştırma Türkiye’den yapılan ve “sürdürülebilirlik” kavramını içeren aramaların son bir yıl içinde 10 katın üzerinde arttığını gösteriyor. Öte yandan Türkiye’de de son bir yılda “geri dönüşüm fikirleri” aramalarının yüzde 126, “Pil geri dönüştürülebilir mi?” aramalarının yüzde 159, “karton kutu geri dönüştürülebilir mi?” aramalarınınsa yüzde 854 artış gösterdiğinin de altını çizmek gerek.
Çevre bilinciyle yapılan alışveriş bağlamında tüketiciler, sürdürülebilirlik için kalite, kolaylık veya ekonomik ürünlerden feragat etmek istemiyor. Müşteriler ürünlerin diğer avantajlarından mahrum kalmadan daha fazla çevre dostu seçeneğe sahip olmayı bekliyor. Türkiye’de bu durumun yansıması da “çevre kirliliğini önlemek için neler yapmalıyız?” aramalarının son bir yılda yüzde 145 artmasıyla ön plana çıkıyor. İlgi çekmek ve ürünler üzerinde düşünülmesini sağlamak için sürdürülebilirliğin, alışveriş yapan kullanıcıların daha acil ve kişisel ihtiyaçlarını karşılaması gerekiyor.