10 soruda Avrupa Süper Ligi’ne dair merak edilen her şey…
Avrupa’nın 12 büyük kulübü, yeni Şampiyonlar Ligi sistemi konusunda UEFA ile anlaşamayınca resti çekti ve Avrupa Süper Ligi’ni kurduğunu açıkladı. Bu açıklamayla da kelimenin tam anlamıyla yer yerinden oynadı. 12 kulübün kararı, gerisindeki dev bütçelerle birlikte siyasetin de gündemine taşındı. Peki, bu öneli gelişmenin ardında nasıl bir süreç var? 12 kulübün tepki çeken kararı Avrupa futbolu için ne ifade ediyor. “Deloitte Futbol Para Ligi” analizleriyle “futbolun asla sadece futbol olmadığını” rakamlarla da ortaya koyan Deloitte Türkiye Futbol Endüstrisi Lideri Cem Sezgin ile futbol dünyasında deprem etkisi yaratan gelişmeye dair merak edilenleri konuştuk…
Böyle bir ligin kurulmasına neden ihtiyaç duyuldu?
UEFA’sız bir Süper Lig oluşumu, aslında çok uzun süredir gündemde olan bir projeydi. Çılgınca büyüyen futbol gelirleri pastasından kimin ne kadar pay alacağına dair ve kapalı kapılar ardında kimbilir ne pazarlıklara sahne olan bir süreçten sonra Avrupa’nın elit kulüplerinin önemli bir kısmı fişi çektiler. Düzenleyici bir otoritenin gölgesinde olmadan, kendi ortak iradeleriyle hareket edebilecekleri; tabir yerindeyse sadece “kendi akranları” ile mücadele edecekleri ve gelirlerini maksimize edebilecekleri bir formül arayışına girdiler.
Madem bunca süredir biz hazırlık vardı, neden şimdi harekete geçildi?
Burada iki temel sebep görüyorum. Birincisi Şampiyonlar Ligi’ne getirilen yeni düzenleme. Zaten bu kulüpler mevcut kurguyla ilgili büyük bir rahatsızlık duyuyorlardı. UEFA’yı kazançlarını tırpanlayan bir kurum olarak konumlandırdıkları gelir paylaşımından, katılımcı profiline; turnuvanın formatından karar mekanizmalarına yeterince dahil olamamaya kadar giden bir dolu alt metin söz konusu. İkincisi ise COVID-19 döneminde yaşanan büyük gelir erozyonu. Böylesine büyük bir darbeye alışık olmayan kulüpler, bu acı deneyimle “sürdürülebilir gelir”in önemini adeta teyit etmiş oldular.
Bu kulüplerin diğerlerinden farkı ne?
Kurucu 12 kulüp, her ne kadar sportif başarı açısından kendi aralarında büyük farklar barındırsalar ve dönemsel dalgalanmalarda yaşasalar da kendi ülkelerin en ön plana camiaları. İngiltere’de “Big Six” diye sorduğumuzda zaten bu kulüpleri sayıyoruz. Ya da İspanya ve İtalya’da “bu ülkede ilk üç kulüp kimdir?” diye bir anket yapsanız, buradaki kulüpler çıkar. Öte yandan 24 senedir yayınladığımız Deloitte Futbol Para Ligi’nde en üst sıraları istikrarlı bir şekilde kaplayan, kıtanın en zengin kulüpleri de bu kulüpler. Her biri tek başına bir güç. Şimdi güçlerini birleştiriyorlar.
Başka kulüplerin bu turnuvaya dahil olup olmaması hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben, önde gelen Alman ve Fransız kulüplerinin bu oluşumda yer almamasını bir handikap olarak değerlendiriyorum. Yani bilhassa Bayern Münih, B. Dortmund, PSG gibi takımları olmadığı bir mozaik ne rekabet, ne de finansal potansiyel açısından yeterince heyecan vermiyor. Bu yüzden açıklanan orijinal plana uygun bir şekilde önce 15, sonra 20 kulübe doğru gidilirken, kimlerin bu oluşuma dahil olacağı kritik. Ayrıca şu anda Premier League takımlarının ağırlığı çok fazla hissediliyor. Farklı ülkelerden bazı flaş kulüplerin dahil edilmesi gibi formülleri de duyuyoruz. Bu da işin rengini iyice değiştirir.
Peki yeni dahil olacak kulüpler arasında Türk kulüpleri de yer alabilir mi?
Bunun gerçekleşmesi için kurucu üyelerden davet gelmeli. İlk 12 kulübe eklenecek üç kulüp içerisinde bizim kulüplerimizin yer alması bana çok olası gelmiyor. Ayrıca her sezon davet edilecek ek beş kulüp içerisinde ise olabilir. Sonuçta Türkiye önemli bir futbol ülkesi. Bir Türk kulübünün bu platformda rekabet etmesi o platformun da cazibesini arttırır. Ancak böyle bir davet gelse bile, TFF böyle bir yapılanmaya karşı net bir tavır sergilediği için pratikte hayata geçmesini biraz zor görüyorum.
Taraftarların bu konuya bakışı nasıl?
Tabii ki her taraftar konu hakkında aynı şekilde düşünmüyor. Ancak ilk tepkilerin pek de olumlu olduğu söylenemez. Nitekim en başta kurucu 12 kulübün taraftarlarından önemli tepkiler geliyor. Futbolun sportif ruhunun materyalist amaçlar uğruna feda edildiğini düşünüyorlar. Bu rahatsızlığın altında yatan temel sebeplerden bir tanesi aslında böylesine hayati sayılabilecek kararda, kendi iradelerinin dikkate alınmamış olması. Oluşumda yer almayan kulüplerin taraftarları ise böylesi bir ayrımcılık yapılmasından mutsuzlar. Ancak bu küskünlükler kalıcı olmayacaktır düşüncesindeyim. Bilhassa Y ve Z kuşağı taraftarlarda…
Taraftar tepkisinden başka karşılaşılabilecek başlıca engeller neler?
Eğer bu proje sarpa sararsa, bunun ana aktörü taraftarlar olmaz. Şu anda bu oluşumun ardındaki kulüplerin mücadelesi müthiş bir alana yayıldı. Karşılarında UEFA ve FIFA’nın yanısıra kendi ulusal federasyonları var. Hatta daha da ötesi, kendi hükümetleri var. Dakika başı başbakanlar, parlementerler çıkıp Süper Ligin aleyhinde sert açıklamalar yapıyorlar. Halen bu kulüplerde top koşturan oyunculardan, saygın veteran futbolculara; diğer kulüplerin temsilcilerinden, oluşumda yer almayan ülkelerin federasyonlarına kadar uzanan bu karşıt cephe azımsanmayacak bir güce sahip. Masada işin hukuksal boyutları var, bir dolu olası yaptırım var. Bunlar öyle aşılması kolay engeller değil.
Peki bu kulüpler bu savaşta kendi başlarına mı? Onların cephesinde kimse yok mu?
Hiç yalnız olurlar mı? Kendileri de bu yapıyı fonlayacak olmakla birlikte; böyle bir yola sadece kendilerine ve birbirlerine güvenerek çıkmadılar elbette. Finansal açıdan kendilerini güvende hissetmeden, yani “finansör ve sponsor” paydaşları resme katmadan bu girişimde bulunmayacakları aşikar. Şu anda ABD merkezli bir finans kuruluşunun verdiği büyük mali desteği biliyoruz. Bu, buzdağının görünen kısmı. Kimbilir bunu bütünleyecek naklen yayın ve sponsorluk başta olmak üzere ticari anlaşmalar ile işin boyutu nerelere gelecek…. Bazı bilim kurgu filmlerinde dünyayı istila etmeden önce onlarca yıl stratejiler ve planlar yapan uzaylıların hikayesi anlatılır ya… sanki benzer bir durumla karşı karşıyayız.
Kurucu kulüpler böyle bir tepkiyi beklemiyorlar mıydı?
Bu girişimi başlatan kulüplerin alabilecekleri olası tepkiler konusunda bu kadar naif olacaklarını kabul etmekte zorlanıyorum. Mutlaka bir B, hatta C planları olmalı… Futbol kulüpleri kadar hukuki süreçlerin içerisinde pişmiş az kurum vardır. Ulusal liglerden men edilme dahil ellerini kollarını birçok yönden tamamen bağlayacak nitelite birçok yaptırım varken; neden buna kalkıştılar? Herşeyi geçtim, hükümetleri ve federasyonları nasıl aşacaklar? Zaten bu sebeple herşeyin aslında karşı tarafın elini zorlamak ve kendi uygun gördüğü şartları dikte edebileceği bir müzakere masasına oturtmak adına bir hamle olduğunu düşünenlerin sayısı az değil.
Buradan bir geri dönüş mümkün mü?
Her zaman geri dönüş mümkün, özellikle her şey daha başlangıç aşamasındayken. Ama “bu asla hayata geçmez” diyemeyiz tabii ki. Örneğin neredeyse herkes BREXIT için “hayatta gerçekleşmez” diyordu ve gerçekleşti. Bunun önüne geçmek için herşeyi deneyecek çok güçlü bir blok var. Bu noktada artık iki “P” belirleyici olur. “P”araya yön verenler kimin yanında yer alacak, “P”olitikaya yön verenler kimin yanında yer alacak, göreceğiz. Şimdilik karşıt cephenin eli daha güçlü gibi duruyor. Ayrıca tarihte birçok savaşta taraf değiştirenler savaşın da kaderini değiştirmişlerdir, hatta bu sebeple birçok savaş başladıktan çok kısa bir süre sonra sonuçlanmıştır. Burada benzer bir durumla karşılaşabiliriz. Kurucu kulüplerden yan çizenler olabilir, yeni katmayı düşündükleri kulüpler isteksiz davranabilirler. Eğer içeriden bir çatlama olursa, dışarıdan müdahale daha kolay olacaktır.