17. İstanbul Bienali’nin Teması: “Temasızlık”
Küratörlüğünü Ute Meta Bauer, Amar Kanwar ve David Teh’in üstlendiği, dünyanın pek çok ülkesinden sanatçıların katılımıyla İstanbul Bienali 17 Eylül’de başlayacak. Etkinlik öncesinde Arter Kurucu Direktörü Melih Fereli, Koç Holding Kurumsal Marka ve Sponsorluklar Koordinatörü Okyar Tuncel, İKSV Genel Müdürü Görgün Taner ve İKSV Güncel Sanat Projeleri ve İstanbul Bienali Direktörü Bige Örer, Arter’in ev sahipliğinde Bienal’e dair izlenimlerini paylaştı. Bu yıl diğer yıllardan farklı olarak belli bir tema etrafında bir araya getirilen bir sergidense, çözülerek etrafına can veren “kompostlaşma” süreci İstanbul Bienali’ne ilham veriyor.
Ayakları toprağa, gübreye basan bir İstanbul Bienali geliyor
Sanatta anlam ve fonksiyon arayışını merkezine oturtan, suda, toprakta ve seslerde bu arayışı devam ettiren iki aylık bir etkinlik takvimi bizleri bekliyor. Ancak 17. İstanbul Bienali, eskilerden biraz farklı. Her yıl çalışmaların bir “Yedinci Kıta”, “İyi Bir Komşu” gibi temalar etrafında şekillendiği Bienal, bu kez temasız bir biçimde karşımızda.
İKSV Genel Müdürü Görgün Taner, sene içerisinde düzenledikleri etkinliklerinde çoğunlukla “tamamlanmış” çalışmaları gördüğümüzü, Bienal’in bu bakımdan diğer etkinliklerden farklı bir konumda olduğunu vurguluyor. Taner, sanatçının üzerinde çalışmayı bitirdiği, kitlelerle buluşmaya hazır işler yerine bir sürece tanıklık edeceğimizi belirtiyor.
Yayınlanan küratöryal metinde de “kompostlaşma” kelimesine dikkat çekilmiş. Genel çerçeveyi belirleyen bir tema olmamasına rağmen, doğada organik materyalin çözülmesiyle ortaya çıkan ve diğer canlılara hayat veren kompostun oluşum süreci Bienal’in ilham kaynağı olacak. Bu bakımdan, Taner’in, eserlerde sonuçlara değil süreçlere şahit olacağımıza dikkat çekmesi ayrı bir anlam taşıyor.
Konuşmanın en dikkat çekici noktalarından biri de Görgün Taner’in sanatın etrafa renk katan bir olgu değil; bir ifade biçimi ve insan hakkı olduğunu vurgulamasıydı. İçinde bulunduğumuz dönemin karmaşasıyla ve iletişim kanallarının tektipleşmesiyle azalan insani etkileşimi sanatla arttırmak Bienal’in bu yılki hedefleri arasında yer alıyor. Bir bakıma, Bienal’de sanatçıların bu “insan hakkını” ve ifade biçimini doğaya, gezegenimize ve köklere dönerek toplum içerisinde etkileşim yaratmak adına yeniden anlamlandırmasını izleyeceğiz.
2036’ya kadar 7 Bienal daha…
Sektör olarak whitewashing ve greenwashing gibi kavramları konuştuğumuz bu günlerde, bir parantez de artwashing’e açılmalı… Sanat ve kültür alanındaki çalışmalarla, imajındaki kusurları adeta “fondötenleyen” markalar var oldukça, desteklerinde samimi olan markalar daha da değerleniyor.
Hal böyle olunca, bir sponsordan çok daha fazlası olarak Bienal’de yer alan Koç Holding’in Kurumsal Marka ve Sponsorluklar Koordinatörü Okyar Tuncel’den rahatı yok… Müzeleriyle, sanat alanında destek ve yatırımlarıyla bir kültür markası olma özelliği de taşıyan Koç Topluluğu’nun yaptığı çalışmanın değerini anlatmak için uzun cümlelere ihtiyaç kalmıyor.
Zira bir bölümde konu sanatta sürdürülebilirliğe gelince, Okyar Tuncel, İstanbul Bienali’ne desteklerini 2036 yılına dek uzattıklarını, bu durumun Koç Topluluğu’nun sürdürülebilirlikle ilgili bakış açısını yansıttığını söyleyerek, kısa ve net bir biçimde konuyu özetliyor.
Sessizliği duymak
Sohbetin ardından, ses heykeltraşı Bill Fontana’nın “Sessiz Yankılar: Notre Dame” adlı eserini dinleme fırsatı yakalıyoruz. Notre Dame Katedrali, 2019’da çıkan yangının ardından kullanılamaz hale gelirken, bu durum Bill Fontana’ya ilham kaynağı olmuş. Katedralin on adet çanı yangının ardından suskunluğa bürünürken, Fontana çan gibi titreşerek ses çıkarmak için tasarlanan objelerin aslında tamamen sessiz olamayacağını düşünmüş. Böylece, Paris sokaklarından çanın metal gövdesine yansıyan sesleri duyulabilir kılmak için bir çalışma gerçekleştirmiş.
Arter Kurucu Direktörü Melih Fereli, Fontana’nın eserinin rehberliğini yaparken, “Sessiz Yankılar: Notre Dame”ın bu yılki İstanbul Bienali’nin ruhunu da özetleyen bir çalışma olduğunu ifade ediyor. İtfaiye sirenleri, trafik, caddelerden geçen kalabalıklar… Şehrin yaşadığına delalet tüm bu unsurlardan gelen ve tarihi çanların yeniden yorumlayarak aktardığı sesleri, 4 Aralık 2022’ye kadar Arter’de canlı dinlemek mümkün.