50’den sonra işin biter mi?
İlk yazının sonunda “Gelin hasadımızı birlikte yapalım” demiş ve sizi merakta bırakmıştık.
Birinci yazıdan hatırlayacağınız gibi, Türkiye’de 45 yaş ve üstü kurumsal çalışanların ve iş insanlarının kurumsal yaşam deneyimleri ve geleceğe dair planlarını öğrenmek için Mart 2024’te Genwise olarak bir içgörü araştırması yaptırdık.
Araştırma Asude Aydagül ve Mud On Shoes Research, Kurtuluş Kantar iş birliğiyle yürütüldü. Toplam 20 derinlemesine görüşme yapıldı. Bu görüşmelerin 17’si hala kurumsal hayatta aktif olanlarla, 3’ü ise kurumsal hayattan ayrılarak farklı çalışma modellerine geçmiş 45 yaş üstü kadın ve erkeklerle gerçekleştirildi.
Araştırma bize 50’den sonra bir “hasat kariyeri” vaktinin geldiğini ve aslında +45’in içtenlikle bunu arzuladığını net olarak gösterdi.
Hasat kariyeri nedir?
50’den sonrası için akla gelen “klasik anlamda emekliye ayrılmış, çalışmayan, üretmeyen, atıl kalmış” bir sürü yanlı resim var. Tersine, araştırma sonuçları +45 için hasat vaktine işaret ediyor.: “Kendi şartlarında üretmeye devam eden bir varoluş şekli”. Araştırma katılımcılarının hepsi “Kendime ve topluma faydalı ve işe yarar hissetmek isterim,” diyorlar. Hayatın dışına itilmek, işin bitmiş gibi davranılmak yerine hayatın hep içinde olmak, değer katmak isteğindeler.
Şimdi +45’in arzusu hasat: Üçüncü çeyrekte, hayatlarının gücünü elinde bulundurdukları, yapmayı sevdikleri işleri yaparak tatmin oldukları, her şeyin denge ve uyum içinde olduğu ve öğrendiklerini başkalarına öğretirken kendilerinin de öğrenmeye devam ettikleri bir hayatın hayalleri var. Araştırmaya katılanlar buna “hasat dönemi” diyor. Hem de bu değeri katabilmek için +45’in birikiminin, olgunluğunun ve enerjisinin “tam ve tamam olduğu” bir dönem.
GenWise’da biz bu bereketin farkındayız. Kurumsal, bu yaş grubunu belki de hayatın dışına doğru itekliyor. Biz hasatı, iteklemeye tercih ediyoruz. Esas bu yaşlardaki “talent” ne olacak? Daha +45-50’nin işi bitmedi. Buraya “talent development”, “yetenek yönetimi” programları yok mu?
Hiçbirimiz, 80’e uzayan ortalama ömürlerimizin üçüncü çeyreğini çalışmayan, üretmeyen, atıl duran ve işe yaramaz biri olarak geçirmek istemiyoruz. Hem zaten, kendi çocuklarımıza ve gençlerimize “Çalışın gençler, işleyen demir ışıldar” deme hakkımızın olması için, bizim de ışıldıyor olmamız lazım.
Enerjimiz olsa da tabi 20 yıllık kurumsal hayatımızda dayatılan hedefler ve bize ait olmayan amaçların peşinden koşmak bizi oldukça yordu.
İnsan nadasa kalırsa yeniden yeşerir mi?
İşte tam da burada katılımcılar bu tükenmişlik ve yorgunluktan sonra yeni bir işe girişmek için güvendikleri insanlarla konuşmak, dinlenmek ve düşünmek için biraz mola almaktan bahsettiler. Araştırmaya katılanlar bu geçiş sürecini nadas olarak tanımladı.
İnsan da her sene ekilen ve sürülen, meyve veren yorgun topraklar gibi nadasa bırakılır, dedik. Ve bu geçiş dönemine Nadas Dönemi adını verdik: Yılların yorgunluğunu, çabasını, mücadelesini; kendimiz için değil başkalarının hayallerini ve hedeflerini gerçekleştirmek için çalıştığımız yılları unutmak ve yenilenmek için biraz ara verme, kafamızı boşaltma ve tazelenme, kendimizle tekrar bir sorgulamaya girme, ne yapmak istediğimizi ve neyi yapabileceğimizi düşünme dönemi.
İşten çıkıp yeni işe ve girişime, yorgunlukla atlamak yerine, kısa bir dinlenme ve düşünme arası. Güç toplama ve “yapabilirim” kafasına girme süresi. 20 senenin üstüne bir durup kendimizi dinlemek, olana bitene ve çevremize dikkatli gözlerle bakmak çok iyi gelecek. D vitamini zamanı. Zihinde yeni projeler filizlenecek, yeşerecek. Yapanlar nasıl yapmış, anlama, biraz yeni bağlar kurma, öğrenecek neler var, beni ne mutlu eder bulma arası. Yeni bir iş kurmadan veya yeni bir işe girişmeden önce yeniden enerji toplayıp bu süreci doğru bir şekilde planlamak önemli.
Gerçekten bir nadas dönemine ihtiyaç var. İşte bu durumlarda biraz “yavaş acele” edeceğiz.
Bakın şimdiki gençlere; gig bazlı çalışma, birden fazla işe ve şirkete fatura kesme gibi işleri yapıp zamanlarını ve nerede çalışacaklarına kendileri karar veriyorlar. +45 ise çok kısıtlı bir çalışma ortamından geliyoruz. Hatta 20 yıl önce mevsimlere göre şirkete ne giyeceğimizi İnsan Kaynakları’ndan gelen talimatlarla belirlerdik. “Ayak parmaklarını gösteren sandalet giyilemez” veya “Yazın sadece ceketsiz gelebilirsiniz, yakalı gömlek ve kravat yaz için uygundur” gibi yazılar gelirdi. Etek boylarına hiç girmiyorum bile.
Peki, arzu edilen bu hasatla beraber en önemli konumuz olan iş ve hayat dengemizi kendimiz yönetebilir hale gelebilecek miyiz? +45’in aklında bir yığın soru.
Daha işimiz bitmedi diyoruz ama, hasat için harekete de kolay geçilmiyor. Araştırmanın bir önemli bulgusu da bu: Eğer arzu yetseydi, bu hasat işini 50 yaşında herkes yapardı, değil mi? Koca ekipler, koca işler, ülkeler yönettik ama kendimize gelince bir duruyoruz. Evet, kurumsal yaş olarak yirmili yaşlardayız, genciz, güzeliz de, bu birikimi 50’den sonra da kullanmak üzere neden adım atmak için o cesareti ve gücü gösteremiyoruz?
Neden?
Bizi ne tutuyor? Durduran neler var?
“Rahat batmıyor efendim”. Konfor alanı ve belirsizlik en temel gündem. “Kendimi çarşafın içinde, sınırlandırılmış hissediyorum. Bazen tavana baktığımda çarşafı görüyorum ve gökyüzünü göremediğimi hissediyorum. Çarşafın bir ucu var, oraya ulaşmam lazım. Oraya ulaştıktan sonra çıkabilirim. Ama çıktığımda göreceğim manzarayı beğenecek miyim, beğenmeyecek miyim, o da belli değil.”
His bu. Ama araştırma bizi tutan dört faktörü ortaya döküyor, adını koyuyor.
Dert net olunca derman da kolay olur. Durmak üretmemek bize ters. Bezgin Bekir’i sevsek de biraz nadastan sonra hasat şart. GenWise bunun için var. Bizi durduran, yavaşlatan, endişelendiren ne varsa, onları aşıp kendimize ve çevremize rağmen, olabileceğini gösteren bir yapı.
Bizim gibilerin birlikte ürettiği, çalıştığı, hasadını yapan insanların kurduğu ve 100’den fazla mezunla yeni işlerin ve hasatların çıktığı, yaşayan ve büyüyen bir yapı. Siz de gelin.
Zaten “Rahatı rahatsız etmezsen, rahat rahatsız eder.”
Üçüncü çeyrek hasatının önündeki engeller ve nasıl aşabileceğimiz bir sonraki yazıda.
Yazının ilk bölümünü BURAYA tıklayarak okuyabilirsiniz…