Türkiye’de “antidepresan gülümsemesi” yayılıyor
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) sağlığı; sadece hastalık ve engellilik halinin olmayışı değil, kişinin bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halinde olması olarak tanımlıyor. Bu tanımlamadan referansla Türkiye’nin son yıllarda artan antidepresan kullanımındaki artış göz önüne alındığında tehlike çanlarının çaldığı görülüyor. Zira Sağlık Bakanlığı’nın verileri, 2020’ye kadarki 11 yılda antidepresan kullanım miktarının yaklaşık yüzde 70 arttığı görülüyor. Bakanlığın, 2020 yılına ait son sağlık istatistiklerine göre, 2009 yılında 1000 kişi başına günlük 29 antideprasan ilacı düşerken, bu oran 2020’de 49’a çıktı…
Peki antidepresan ilaçlarının satışının bunca artması, Türkiye’de ruh sağlığı bozukluklarına ilişkin bize ne söylüyor? Yanıt Berza Şimşek’in BBC Türkçe hazırladığı makale için görüş veren Türkiye Psikiyatri Derneği Yönetim Kurulu üyesi Doç Dr. Deniz Ceylan’dan geliyor…
Psikiyatri uzmanlarının hastaya ayırdığı süre kısaldıkça, ilaç tedavisi artıyor
Türkiye Psikiyatri Derneği Yönetim Kurulu üyesi Doç Dr. Deniz Ceylan’a göre, antidepresanların satışının artması her zaman tek başına ruh sağlığı bozukluklarının arttığı anlamına gelmiyor.
Ceylan satışların artmasının muhtemel nedenlerini şöyle açıklıyor: “Covid’in yarattığı stres, anksiyete bozukluklarında, depresyonda, bilişsel işlev bozukluklarında bir artışa yol açtı. Hem unutkanlıkla ilgili, hem kaygıyla ilgili hem de mutsuz olmayla ilgili psikiyatrik sorunlarda bir artış görüldü. Bunların bir sonucu olabilir elbette.
İkincisi, antidepresan tıbbın pek çok alanında kullanılan bir ilaç. Başka sağlık sorunlarında da, örneğin migren gibi hastalıklarda da antidepresan kullanımı var. Bu bozukluklardaki artış da antidepresan kullanımında artışa yol açabilir.
Üçüncüsü, toplumun ruh sağlığı hizmetinden faydalanma oranı artmış olabilir. Dünya ölçeğinde ruh sağlığı bozukluklarına yönelik damgalamanın azalması buna yol açabilir ya da ruh sağlığı çalışan sayısının artması ve daha ulaşılabilir olması da antidepresan kullanımını arttırabilir.
Ruh sağlığı hizmetinin yeterince sunulamaması da bir neden olabilir. Eğer psikiyatri uzmanlarının hastaya ayırdıkları süre kısalırsa, daha kolay ilaçla tedavi yoluna gidilebilir.”
Yalnızca antidepresan tüketimi değil psikiyatri hizmeti kullanımı da artıyor
Koç Üniversitesi Hastanesi’nde psikiyatri doktoru olarak da çalışan Deniz Ceylan, klinik gözlemlerine dayanarak toplumun ruh sağlığının bozuluyor olabileceğini kaydediyor: “Ruh sağlığı bozukları sadece antidepresan kullanımındaki artışla değil psikiyatri hizmetinin kullanımıyla da anlaşılabilir. Psikiyatri poliklinikleri çok yoğun çalışıyor. Biz buradan da artış olduğunu görüyoruz. Genel stres düzeyinin artışı bunun bir nedeni çünkü depresyon için ve pek çok ruh sağlığı bozukluğu için yaşamsal stresörler ağır risk faktörleridir.”
“Gelecek kaygısı gençlerde ruhsal sorunlara sebep oluyor”
Belirsizlik, ruh sağlığının bozulmasına yol açan ağır risk faktörlerinden biri. Doç. Dr. Ceylan bunu, “Belirsizlik kaygıyı çok artıran bir şeydir. Örneğin gençlerimiz, gelecek kaygısı yaşıyorlarsa, bundan 5 yıl sonrasını göremiyorlarsa, psikiyatrik hastalıklar, kaygı bozukluğu, depresyon gelişebilir” sözleriyle açıklıyor ve ekliyor: “Son yıllarda gençlerde en sık gördüğümüz durum geleceklerinin belirsiz olmasıyla ilgili yaşadıkları sıkıntılar.”
Ceylan; ekonomik zorlukların yanı sıra şiddet, deprem, savaş, salgın benzeri toplumsal olayların toplumsal ruh sağlığını bozacak diğer etmenler olduklarını belirtiyor.
Ceylan’ın son olarak dikkat çektiği bir diğer etmense ayrımcılık: “Toplumsal grupların ayrımcılığa uğruyor olması şu dönemde klinisyen olarak çok sık gördüğüm bir neden. Özellikle genç danışanlarımda çok sık duyuyorum. Toplumca benimsenmediklerini, insanların onları sevmediğini düşünüyorlar. Bu düşünceler ağır depresif belirtilere yol açabiliyor.”
Türkiye’de mutsuzluk son 6 yıldır artıyor!
Katılımcı ülkelerde halkın kendi hayatlarını nasıl değerlendirdiğine dair yapılan anketlere dayanan Dünya Mutluluk Raporu’nun 2022 verilerine göre Türkiye bir önceki yıla göre 8 basamak geriledi ve 146 ülke arasında 112. oldu.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) Yaşam Memnuniyeti Araştırması’nın 2021 verileri ise daha karmaşık bir tablo ortaya koyuyor.
2021 yılında bir önceki yıla göre, mutlu olduğunu da mutsuz olduğunu da – sırasıyla yüzde 1,1 ve yüzde 2,1 – beyan edenlerin oranı arttı.
2021’de mutlu olduğunu beyan eden 18 ve üzeri yaştaki bireylerin oranı yüzde 49,3, mutsuz olduğunu beyan edenlerin oranı ise yüzde 16,6 oldu.
2003-2021 verileri incelendiğinde, özellikle 2016’dan sonra mutlu olduğunu söyleyenlerin oranında düşüş gözleniyor.
En son ne zaman gerçekten mutlu hissettik? Yanıt mutluluk raporunda…