Cesur bir araştırma: Yüzde 65’imizin ruh sağlığı bozulmuş
Sabri Ülker Vakfı’nın referans aldığı araştırma, ABD’den “NAMI, National Alliance on Mental Illness” verilerini de kullanmış. Çalışmada derki ABD’deki veriler Türkiye’dekilere benzerlik gösteriyor.
Türkiye COVID-19 Ruh Sağlık Barometresi araştırması sonuçlarına göre; genel kaygı düzeyinde yüzde 86 oranında bir artış saptanırken sağlığının diğer insanlara oranla risk altında olduğu kaygısını taşıyan insanlarda yüzde 50 oranında artış olduğu belirtiliyor.
Küresel sağlık krizi ve ekonomik durgunluk ruh sağlığını yüksek oranda etkiliyor. Stres, uyku düzensizliği, gelecek kaygısı, anksiyete ve hayata karşı umutsuz yaklaşım ilk sıralarda yer alıyor.
Araştırmalar, salgın döneminde özellikle klinik olarak ruh hastalığı teşhisi konan insanların intihar oranlarında bir artış yaşanabileceğine dikkat çekiyor.
Ruh sağlığına yatırım yaparak her bireyin gelecek için umudunu yeniden kazanmasının sağlanması ve toplumların daha sağlıklı, ekonomik olarak üretken ve sosyal açıdan uyumlu hale gelmesi de ülke yönetimlerinin sorumluluğu…
Ruh sağlığının bozulmasının nedenleri
Salgının yayılmasını önlemek amacıyla alınan sosyal mesafe kuralları ve karantina uygulamaları, insanlarda yalnızlık duygusunu ve bu duygunun yarattığı kaygıyı ciddi oranlarda artırıyor.
Salgın dönemini destek almadan deneyimleyen insanların birçoğunda ruhsal rahatsızlıkların ortaya çıktığı gözlemleniyor.
COVID-19 nedeniyle genellikle anksiyete, korku, uyku sorunları, sinirlilik ve umutsuzluk duyguları yaygın olarak görülürken bu duygular insan zihninin karşı karşıya olduğu bu olağanüstü duruma verdiği rasyonel bir tepki olarak yorumlanıyor.
Veriler ne söylüyor?
COVID-19 ile birlikte hayat durma noktasına geldi.
Yapılan araştırmalar ABD’de yaşayan her 5 kişiden 2’sinde pandemi ile ilişkili zihinsel veya davranışsal sağlık sorunları tespit edilmiş.
Mart 2020’den bu yana ABD’de bulunan, Ulusal Ruh Sağlığı Kurumu (NAMI, National Alliance on Mental Illness) yardım hattına yapılan arama ve gönderilen e-postaların da yüzde 65 oranında artmış.
2019-2020 yılında ruh sağlığı için hastaneye başvuran 12-17 yaş arasındaki çocukların sayısı yüzde 31; 5-11 yaşlarında çocuklarınsa yüzde 24 oranında artış gösterdiği de kayıtlara geçmiş.
Gündelik yaşamda da önem taşıyan stres yönetimi, salgın döneminde daha kritik bir sorun olarak görülüyor. Stresin yol açtığı duygusal etkiler zamanla sağlık içinde olumsuz etkiler yaratabiliyor.
Stres, kandaki kortizol adı verilen hormonun seviyesini yükselterek zamanla kronik hale gelip metabolizmaya ciddi zararlar verebiliyor.
Stres aynı zamanda vücut ağırlığındaki artışı hızlandırarak (özellikle karın çevresinde) inflamasyona neden olarak ciddi sıkıntılara sebep olabiliyor. Özellikle kan şekeri seviyesi, kan basıncı, kalp sağlığı ve hatta hafıza üzerinde olumsuz etkilere yol açabiliyor.
Salgın döneminde stres yönetimi için öneriler;
Sosyal medyadakiler de dahil olmak üzere haberleri izlemeye, okumaya veya dinlemeye ara verin. Bilgi sahibi olmak iyidir ancak salgın hakkında sürekli olumsuz nitelikle haberler duymak üzücü olabilir. Haberleri günde sadece birkaç kez takip etmek ile sınırlandırmayı deneyin.
- Sağlıklı ve dengeli beslenmeye özen gösterin.
- Düzenli fiziksel aktivite yapın. Fiziksel aktivite, kortizol seviyelerini düşürerek stres yönetimine yardımcı olabilir.
- Kaliteli ve yeterli uykuya özen gösterin.
- Sağlık uzmanınızın önerdiği şekilde rutin önleyici tedbirlere (aşılar, kanser taramaları vb.) devam edin.
- Kendiniz için zaman ayırın ve sevdiğiniz aktiviteler yapmaya çalışın.
- Başkalarıyla iletişim halinde olun. Endişeleriniz ve nasıl hissettiğiniz hakkında güvendiğiniz insanlarla konuşun. Sosyal mesafe önlemleri uygulanırken, sosyal medya aracılığıyla veya telefon veya posta yoluyla çevrimiçi iletişim kanallarını kullanmayı deneyin.