Türk toplumunun beslenme alışkanlıkları nasıl şekilleniyor?
Vegan pazar tüm dünyada hızla büyürken hayatımıza ve raflara da yeni ürünler eklenmeye devam ediyor. Sia Insight, ilkini 2020 yılında gerçekleştirdiği kapsamlı “Beslenme Alışkanlıkları ve Veganizmi Anlama Araştırması”nın devamı niteliğinde hazırladığı yeni araştırmasıyla Türkiye’de değişen beslenme alışkanlıklarına tam da bu perspektifle ışık tutuyor. “Türkiye’nin Beslenme Alışkanlıkları” araştırması satır aralarında sağlık hassasiyetinden mutfaktaki yangına dek pek çok içgörü barındırıyor…
Pandemiyle birlikte hayatımıza giren wellness trendinin en temel yansımalarından biri kuşkusuz beslenme alışkanlıklarımızda gözlemlenmişti. Daha sağlıklı bir hayat için tüketilen gıdalar üzerinden hassasiyet yükselirken bir de hayatımıza ekonomik kriz dahil oldu. Türkiye’nin değişen beslenme alışkanlıklarına veri üzerinden bakıldığında bugün en etkin faktörün sağlık hassasiyeti ve ekonomik koşullar olduğu gözlemleniyor. Toplumun dörtte biri artık daha az kırmızı et tükettiğini ifade ederken bu grubun yüzde 54’ü temel nedenin ekonomik koşullarının yetersiz olmasından kaynaklandığını dile getiriyor. Üstelik bu yüzde 54 yalnızca kırmızı et değil benzer şekilde balık, tavuk ve süt ürünleri gibi diğer protein kaynaklarının da uzağında kaldıklarını vurguluyor.
Sağlık hassasiyetinin beslenme alışkanlıklarına yansıması ise en çok sebze tüketim oranlarında görülüyor. Toplumun yüzde 42’si “daha çok sebze tüketiyorum” derken bu oran 15-24 yaş aralığında yüzde 48’e ulaşıyor. Araştırma aynı zamanda vejetaryenlik ve veganlık kavramları üzerine de çarpıcı veriler ortaya koyuyor. Çalışma vegan pazarda ciddi bir potansiyel olduğunun altını çiziyor. Zira araştırmanın 2020 verileriyle bugünü kıyasladığımızda 3 yılda 2 katına çıkmış bir tüketici kitlesi mevcut… Gelin sözü rakamlara bırakalım ve Türkiye’de değişen beslenme alışkanlıklarına daha yakından bakalım!
Alışkanlıklar değişiyor…
Sia Insight’ın 2020 yılında gerçekleştirdiği kapsamlı “Beslenme Alışkanlıkları ve Veganizmi Anlama Araştırması”nın devamı niteliğinde olan araştırmanın verileri bugünün alışkanlıklarıyla kıyaslandığında sonuçlar dikkat çekici. 2020 yılında “vejetaryen olmayı düşünebilirim” diyenlerin oranı yüzde 4 iken “vegan olmayı düşünebilirim” diyenlerin oranı yüzde 5’ti. “Vegan ya da vejetaryen olabilirim” diyen hepçillerin oranı ise yüzde 6,8 olarak rapora yansımıştı…
Üç yılda iki kat artış…
Toplumun geleneklerinin de beraberinde getirdiği, çocukluktan öğrenilen, modern tıbbın desteklediği, dolayısıyla zaten olması gereken beslenme biçimi “hepçil beslenme” olarak görülüyor ve toplumun yüzde 92’si hepçil beslendiğini ifade ediyor. Vejetaryenlik, benimsenen duruşun beslenme odaklı olması ve reddedilen yiyecek türünün daha kısıtlı olması nedeniyle bir yaşam biçimi veya politik bir bakış açısından ziyade alışkanlıklar temelli bir beslenme türü olarak görülüyor. Genellikle etle kurulan kötü bir ilişki veya deneyim üzerine inşa ediliyor. Vejetaryen kimlik daha bireysel, tercihlerle şekillenen bir beslenme biçimi olarak ele alınıyor.
Öte yandan veganlık, hayvan hakları savunuculuğu veya dengeli-sağlıklı beslenme motivasyonlarıyla ilişkilendirilen bir beslenme türü. Beslenme biçiminden öte bir kimlik ve politize bir duruşu simgeliyor. Türkiye’de vejetaryen ya da vegan beslendiğini ifade edenlerin 2020 yılında nüfus içindeki oranı yüzde 4’ken bu oran 2023’te yaklaşık iki kat artarak yüzde 8’e ulaşmış durumda. Bu da yaklaşık olarak 2.7 milyon kişilik bir tüketici grubuna denk geliyor…
Türkiye’de vejetaryenlik ve veganlık…
Türkiye’nin 15-55 yaş arası kent nüfusunu demografik olarak temsil eden araştırma sonucunda genel nüfusun yüzde 8’inin et veya et ürünü tüketmeden beslendiği verilere yansıyor. Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların bir uzantısı olarak, tüketicilerin düşen et tüketimlerini gizleme motivasyonundan yola çıkarak daha cazip, toplumsal anlamda daha çekici bir kimlik kazandıran vejetaryenlik ve veganlık oranı sınırlı ölçüde de olsa olması gerekenden yüksek ölçülme potansiyeli taşıyor.
Türkiye’de, “vejeteryan/vegan besleniyorum” diyenlerin oranı yüzde 7,8 ile dünya ortalaması olan yüzde 13,1’in altında…
Türkiye’de kendisini vegan olarak tanımlayanların oranı ise yüzde 1,8 olarak verilere yansıyor ve bu da yaklaşık olarak 620 bin kişilik bir tüketici grubuna karşılık geliyor.
Beslenme biçimlerimiz nasıl şekilleniyor?
Araştırma verileri gösteriyor ki beslenme pratiklerini temel olarak damak tadı belirliyor. Bunun yanı sıra genel sağlık ve bağışıklığın korunması, gıda sağlığına uygunluk endişesi ve kilo kontrolü de geçmiş dönemle benzer biçimlerde öne çıkan unsurlar oluyor. Ancak artık ekonomik nedenlerin daha büyük rol oynadığı görülüyor. 2023 yılı itibarıyla her 10 tüketiciden 3’ü beslenme pratiklerinde ekonomik nedenlerin rol oynadığını belirtiyor. Bu oran 2020’de yüzde 29 iken 2023’te yüzde 35 olarak verilere yansıyor.
Öte yandan gıda sağlığı, çevre ve hayvanları koruma bilincinin gençler nezdinde daha önemli konular haline geldiği de açıkça görülüyor. 2020 yılına kıyasla genel olarak çok daha fazla tüketici beslenme biçiminden kaynaklı sorun yaşadığını belirtirken, bunun temel ilişkisini de ekonomi bazlı kuruyor. Zira 2020 yılında “Tükettiğim gıda fiyatlarının yüksek olması beslenme biçimimden kaynaklı bir sorun haline geldi” diyenlerin oranı yüzde 16 iken 2023’te bu oranın yüzde 22’ye yükseldiği gözlemleniyor.
Her 4 kişiden 1’i daha az kırmızı et tüketiyor
tüketenler nezdinde tüketmemenin en önemli nedeni yüzde 54 ile “ekonomik” sebepler oluyor. Ekonomik nedenler, kırmızı etin yanı sıra balık, tavuk ve süt ürünleri gibi diğer protein kaynaklarının da daha az tüketilme nedenlerinde öne çıkıyor.
Daha çok meyve ve sebze tükettiğini belirten bireylerin en temel motivasyonları arasında ise yüzde 52 ile genel sağlığı ve bağışıklığı koruma endişesi yer alıyor. İyi yaşam/ wellness trendinin artış göstermeye başladığı bu dönemlerde sağlığın korunması amacıyla sebze ve meyve tüketiminde artış gözlemlendiğini, bu yaklaşımın fast-food tüketiminin de azalmasına etki ettiğini söylemek mümkün.
Öğün sayımız azaldı…
Araştırmaya yansıyan bir diğer dikkat çekici veri ise her 4 tüketiciden 1’inin öğün sayısında azalma olduğunu belirtmesi. Bu noktada aralıklı oruç gibi trendlerin gündemde olması, diyet ve kilo kontrolü için daha az öğünle beslenmek temel motivasyonlar olarak öne çıkıyor (yüzde 41).
Bununla birlikte, daha az öğün yediğini belirten tüketicilerin yüzde 29’u, öğün sayısının azalmasındaki temel nedenin ekonomik olduğunu belirtiyor. Yüksek yaşam temposu ve zaman bulamamak da yine benzer oranda ön plana çıkıyor.
Televizyon güven kaybediyor
Araştırma kapsamında katılımcılara “beslenme” özelinde takip ettikleri bilgi kaynakları ve güven düzeyleri sorulduğunda televizyon ve YouTube videolarının güç kaybettiği, gerilediği gözüküyor. 2020’de en yüksek güven duyulan ve ikincil bilgi kaynağı konumunda olan doktorlar ve diyetisyenler 2023’te bilginin ilk adresi olurken en yüksek güven duyulan isimler olarak da öne çıkıyor. Verilere genel perspektifle bakıldığındaysa 2020’de ortalama 2,6 kaynak takip ediliyorken 2023’te bunun 2,2’ye gerilediği gözlemleniyor.
Her 10 kişiden 3’ü veganizmi henüz duymamış
Katılımcılara hem 2020’de hem de 2023’te “Veganizmi daha önce duydunuz mu?” sorusu yöneltildiğinde bugün iki puanlık bir artışla “veganizmi duydum” diyenlerin oranının yüzde 72’ye ulaştığı görülüyor.
Veganizmden haberdar olanlara “Veganlığın ne olduğunu biliyor musunuz?” sorusu yöneltildiğinde ise yüzde 87’si olumlu yanıt veriyor. “Veganlığın ne olduğunu biliyorum” diyenlerden veganlığın tanımını yapmaları istendiğindeyse yüzde 38’le en yaygın tanımlama: “Hem içinde hem de üretiminde hayvanları kullanan hiçbir ürünü tüketmezler/satın almazlar” oluyor.
Özellikle pandemi döneminde evde kalmanın etkisiyle Z kuşağında sorgulamanın arttığı, içe dönüş ve iç hesaplaşmaların yapıldığı ve en nihayetinde araştırmalar ve sosyal medyada etkin olan video ve tartışma forumlarıyla beraber veganlığa geçiş konusunda bir trend yaşandığı gözlemlenmiyor. Daha üst jenerasyonlar ise sosyal medyayı bilgi verme ve edinme konusunda daha etkin şekilde kullanıyor. Facebook grupları ve Instagram hesapları aracılığıyla diğer veganlarla tanışarak bir “yoldaşlık” kurma eğilimi içerisinde olduklarını söylemek mümkün.
Peki ya yarın?
Katılımcılara veganlığa ilişkin düşüncüleri sorulduğunda halihazırda vejetaryen olanların hepçil beslenenlere nazaran vegan olmaya daha yatkın olduğu açıkça gözüküyor. Hepcil beslenenler arasında “istesem de vegan olabileceğimi düşünmüyorum” diyenlerin oranı yüzde 16 iken bu oran vejetaryenler arasında yüzde 1 olarak karşımıza çıkıyor.
Ancak ilginçtir ki; vejetaryenlerin yüzde 76’sı “veganlık bana hiç hitap etmiyor” derken hepçil beslenenlerde bu oran yüzde 39 olarak verilere yansıyor…
Araştırmanın Metodolojisi
Sia Insight’ın 2020 yılında gerçekleştirdiği kapsamlı Beslenme Alışkanlıkları ve Veganizmi Anlama Araştırması’nın devam niteliğinde olan “Türkiye’nin Beslenme Alışkanlıkları” araştırması kapsamında Türkiye nüfusunu temsil eden bin 200 kişiyle görüşüldü.