Başka bir ev…
“Pandemide eve yaklaşım” bir araştırmanın ötesinde. Dünden bugüne taşınan “Yaşam için teknoloji” anlayışını geleceğe köprüleyen bir yol haritası. Araştırmayla keşfettiklerimizi önümüzdeki süreçte pek çok format ve mecradan sizlerle paylaşacağız. Dileğimiz Bosch Ev Aletleri ve Marketing Türkiye olarak bu hem kurgulanış hem de içerik anlamında özgün çalışmanın fayda yaratması.
Eğer kuruluş amacınız “Evde yaşam kalitesini” artırmaksa, bitimsiz bir sürecin yolcusu olduğunuzu kabul etmişsiniz demektir. Eğer misyonunuz, “Yaşam için teknoloji” üretmek ise DNA’nızda AR-GE vardır. Giderek hızlanan beklentileri karşılamak hatta ötesine geçmek doğal göreviniz olur. Sizden standartları belirlemeniz, kuralları koymanız istenir. Kalite tutkunları ise izlerinizi takip eder… Hakikati aramak zor iş, hele bugünlerde; daha da cesur olmak gerek. BSH Türkiye Marka Pazarlama Direktörü Hilal Eksel Merter’in de katıldığı geniş katılımlı bir toplantıdayız. Bu, Marketing Türkiye’nin Bosch Ev Aletleri ile ilk toplantısı. Tanıyoruz birbirimizi. Birlikte neler yapabileceğimiz konusu üzerine akıl yürütüyoruz. Ufkumuz geniş, cesur çıkışlarımız var ama öncesinde her şey ama her şey ya söylenmiş ya da yapılmış gibi. Toplantı verimli geçiyor; yaşanmışlıklar içgörüleri, içgörüler fikirleri tetikliyor.
Başak Abdula ve Pınar Kocabıyıkoğlu liderliğinde FutureBright ekibi giriyor devreye. Dile getirilemeyen duyguları kelama dökmekte ustalar. Çok sayıda toplantı ve arayıştan sonra pandemi döneminde bir nevi mahpusluk yaşayanlara evlerinin keşfine rehberlik etmeye karar veriyoruz.
“Pandemide eve yaklaşım” araştırmasının sonuçları evde düşündüğümüzden de köklü bir değişimin olduğunu gösterdi. Araştırmada kadın, erkek ve gençlerin derin duygularından da söz ediliyor. Bu anlamda da sadece beyaz eşya sektörü için değil diğer sektörlere de yol gösterici olabilecek.
Neden arayışımız diğerleriyle hizalanmak için
Düşünce ve davranışlarımıza bulduğumuz “nedenler” bizi başkalarıyla ortak paydada buluşturur; topluluk olur, toplum oluruz. Aslında bizi diğer varlıklardan ayıran, bu bitip tükenmek bilmeyen neden arayışımızdır.
Anlamı değişen kavramlar, değeri sorgulanan objeler ve biz yani kendimizi yeniden ve birçok kez sorguladık, sorgulamaya devam ediyoruz. Geçmişte kendimizi gerçekleştirme sürecinde arayışlarımıza verdiğimiz yanıtlardan şimdi hem daha farklı hem daha gerçekçiyiz, süre giden bir yüzleşmeyle kendimizle yapayalnız bir başımızayız.
Hayatımızın içinde olagelenlerle ne kadar yer aldıklarını fark bile etmediklerimizin ayırdına vardık. Anlam kazananlar oldu, anlamı hızla yitenler de. Şimdi adeta bir başka evrende yaşamı sürdürülebilir kılmaya çalışıyoruz. Yuvamız sığınağa, sığınağımız içindekiler müttefiklerimiz haline geldi. Evimiz ise artık bir başka ev! Hayata bakışımızda en büyük değişiklik, hayatımızın gözle görülmeyen, tamamen kontrol dışındaki bir düşman tehdidinin altında olduğu.
Mutluluğa giden yolda değişmek, dönüşmek…
Evde geçirilen zaman artınca daha önce zamansızlıktan “pek de göze batmıyor” gerekçesiyle ötelenenlere çok daha eleştirel bakmaya başladık. Oyalanacak bir şeylere ihtiyaç duyulması da işin bir başka yanı elbette ancak ev sahipleri gördü ki yaşamak istediği ev ile sahip olduğu arasında epey fark var. Hal böyle olunca evdeki her şey mercek altına alındı. Hayatın amacı mutlu olmaksa, mutluluğa giden yol da değişerek, dönüşerek, yeni şeyler keşfederek canlı kalabilmek olarak tanımlandı. Bu bağlamda ev hem içerisi hem de dışarısı olurken yuva olmaktan daha çok koruyan, kapsayan sığınağa dönüştü!
Herkesin imtihanı farklı ama bu sınav ortak!
İçinden geçerken pek de nasıl geçtiğine dikkat etmediğimiz “zaman” da kelime olmaktan çıkıp somutlaştı. Günlük konuşmamızda en çok kullanılanlar arasına girdi. Bugünlerde hepimizin zamanla imtihanı var. Sahiden zaman geçiyor mu yoksa o duruyor da biz mi içinden geçiyoruz. Eğer geçiyorsa edilgeniz yok biz içinden geçiyorsak etken olma şansımız var. Seçim bizim!.. Düşünceleriyle fikir dünyamızı zenginleştiren filozoflardan biri Dücane Cündioğlu. Yaşamda iki tür sıkıntı var diyor; geçim sıkıntısı ve can sıkıntısı. İlkinin varlığı, ikincisinin yokluğu bilim ve felsefenin oluşmasına izin vermez. Yüksek düşünce ve sanatın en temel besini ‘boş zaman’dır. Boş zamanı yoksa hakikati nasıl arayabilir insan?” O halde boş zamanı yaşam sanatına dönüştürmek çok mümkün…
İlham veren çözümleriyle evdeki yaşam kalitesini artıran Bosch Ev Aletleri için gerçekleştirilen “Pandemide eve yaklaşım” bir araştırmanın ötesinde. Dünden bugüne taşınan “Yaşam için teknoloji” anlayışını geleceğe köprüleyen bir yol haritası. Sonuçlar çok şey söylüyor…Diyor ki:
✓ Pandemide evde en çok vakit geçirilen alanlardan biri oldu mutfak. Buzdolabının kapağının açılma sayısı 2 kat, fırında belli programların kullanım oranı 3 kat arttı.
✓ Beyaz eşya sadece kadının değil tüm ailenin artık.
✓ Pandeminin ev eşyalarıyla ilgili öğrettiği en temel uyanış akıllı aletler ihtiyacı…
✓ Ev temizliği daha önce hiç olmadığı kadar sağlıkla ilişkilendiriliyor.
✓ Evdeki değişim ihtiyacı devam ediyor. Evinde değişiklik yapmayı düşünenlerin oranı hala çok yüksek.
✓ Tüketicilerin beyaz eşya kategorisine dair bilgileri arttı. Artık daha çok araştırma yapan, trendleri daha fazla takip eden, farklı özelliklere ilgi duyan tüketicilerle karşı karşıyayız. Araştırmayla keşfettiklerimizi önümüzdeki süreçte pek çok format ve mecradan sizlerle paylaşacağız. Dev araştırmanın ilk bölümü “Pandemi Etkisi” Nisan sayısında yer alırken amacımız hayatın her alanın hem nasıl etkilendiği hem de birbirini nasıl etkilediğini yorumlayacak Marketing Türkiye sayfalarında sektörün değerlendirmesine sunacağız…
Ev, yaşamın merkezinden yaşamın kendisine dönüştü
BSH Türkiye Marka Pazarlama Direktörü
✓ BSH olarak global misyonumuz evde yaşam kalitesini yükseltmek. Pandemiyle birlikte ev yaşamın kendisine dönüşmüşken, artık evler başka bir ev. Biz de pandeminin ilk gününden beri evdeki değişim ve dönüşümü yakından takip ediyoruz.
✓ Bugün ev dediğimiz alan çok fonksyonlu bir mekan artık. Evde yaşıyor, çalışıyor, okuyor, üretiyor, ve hatta dünya ile sosyalleşiyoruz. Ve bütün bunlar olurken de ev ikilemlerle, tezat duygularla dolu. Hem mutluyuz, güvendeyiz evimizde, hem de fanusun içine kapatılmış balık gibi hissediyoruz. Yuvadayız, sevdiklerimizleyiz, mutfakta harikalar yaratıyoruz, ama bir yandan da kendimizle başbaşa kalamamaktan yorgun, kilo almaktan, aldığımız kalorileri harcayamamaktan endişeliyiz. Böyle olunca sadeleşmek, daha sağlıklı yaşamak veya daha iyi organize olabilmek için, yenilenmek, hatta güzelleşmek için, evdeki dönüşüm devam ediyor.
✓ Bu dönemde fiziksel olarak tüketicilere en yakın sektörlerden biri olduk, hatta gelişmiş teknolojimiz ve çözümlerimizle ailenin daha da önem kazanan bir parçası haline geldik. Evdeki yaşam kalitesini yükseltmek, daralan alan ve zamanda onlara çözümler sunmak, güven duygusunu, unutma lüksünü tattırmak en büyük amacımız. İnsanların kişisel seçimleriyle oluşturdukları yaşam alanlarında sağlıklı, kendilerini yenileyebilecekleri, akışkan ve konforlu bir hayata sahip olabilmeleri, yaptığımız işte hem önemli bir motivasyon hem de gurur kaynağı bizim için.
Ekonomik temkinliliğe rağmen kadınlar yeni teknolojilere para harcıyor
FutureBright Kurucu Ortağı
✓ Pandemi sürecinde kadınların gözünde evin derin anlamıyla ilgili yaptığımız kalitatif araştırma, kadının iş yükünün dramatik şekilde artması ve biriken tansiyonu boşaltan sosyal dünyanın kaybıyla birlikte ev teknolojilerinin kadınlar için anlamına yeni açılımlar eklendiğini gösteriyor. Kadın, sıkıştığı dar alanda yeni teknolojileri hayata açılan yeni pencereler olarak algılıyor.
✓ Yoğun uyaran mahrumiyetinde içinde yaşayanlarla birlikte adeta evin de dirim enerjisi azalırken her yeni teknolojik alet, ev işlerinin daha efektif yönetilmesinin çok ötesinde bir anlama sahip oluyor; kadına yeni bakış açıları kazandıran, dünyasını zenginleştiren ve güç veren bir yere konumlanıyor. Pandemi dönemiyle birlikte kendilerini zorunlu olarak içinde buldukları ekonomik temkinliliğe rağmen kadınlar yeni teknolojilere para harcamaya her zamankinden biraz daha yatkın. Çünkü pandeminin tüketici üzerindeki önemli etkilerinden biri de ölümlülüğü ile yüzleşen insanın otomatik bir kendine sahip çıkma refleksi geliştirmiş olması.