Birleşmelerde “uyumu” yakalamak zor…
Kısa sayılacak bir süre önce Ziraat Bankası, Halkbank, VakıfBank’ın toplam altı sigorta şirketi, Türkiye Sigorta ile Türkiye Hayat Emeklilik adları altında birleşti… 2020 yılında dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak bu birleşmeyi anlatırken “Sigorta ve emeklilik sektörü ne kadar yüksek düzeyde fon sağlarsa, ekonomiye o kadar büyük katkı sağlayacak” demiş, Türkiye Sigorta’nın “Yeni Ekonomi Planı” doğrultusundaki en önemli reformist hamlelerden biri olduğunun altını çizmişti. Ülkemizin sigorta sektörünü, küresel rekabette, daha etkin bir yere taşıması için beklentilerin yüksek olduğu Türkiye Sigorta’nın hem açıkladığı finansal sonuçlar hem de faaliyetleriyle bunu başardığı görülüyor. Şimdi de “Great Place to Work” (“Harika Bir İş Yeri”) Sertifikası almaya hak kazanmışlar. Hem de kuruluşlarının üstünden iki yıl gibi kısa bir zaman geçmesine rağmen…
Great Place to Work Enstitüsü’nün yürüttüğü program kapsamındaki anketlerde; güvenilirlik, saygı, hakkaniyet, gurur ve takım ruhu gibi beş boyut ele alınıyormuş. Çalışanlarının değerlendirmesi sonucunda 2022 yılında ödüle hak kazanan Türkiye Sigorta’nın Genel Müdürü Atilla Benli konuyla ilgili şunları söylemiş: “Stratejik hedeflerimiz arasında büyüme, çalışan gelişimi, çalışan memnuniyeti, verimlilik ve kalite yer alıyor. Bu doğrultuda Türkiye Sigorta Akademi, Hiring Challenge ve Limitsiz Satış Yetiştirme Programı gibi birçok programı hayata geçirdik.” Boşa dememişler; “Harekette bereket vardır” diye… Great Place to Work Sertifikası’nı pek çok iş yeri alabiliyor. Buradaki kritik başarı faktörü, “iş yapış biçimleri” ve “kültürleri” birbirlerinden tamamen farklı altı şirketi bir araya getirip, iki yıl içinde tüm çalışanlar arasında uyumu sağlayabilmektir. Ne demek istediğimizi M&A (birleşme & satın alma) tecrübesi olanlar çok iyi anlayacaklardır…
Ucuz etin yahnisi
Turkcell’in “Keçili Kız” adlı yeni reklam filmi bir süredir gösteriliyor. Tamamı 1 dakika 34 saniye olan reklamı YouTube’dan kolayca izleyebilirsiniz. Hatta öyle yapın, televizyondaki kısaltılmış versiyona bakmayın bile. Nedenine geleceğiz… Rize İkizdere’de bir dağ köyünde çobanlık yapan genç abi kardeş, karların ortasında doğum yapmaya başlayan keçileri Nazlı’ya nasıl yardımcı olacaklarını bilemeyince, hemen telefona sarılıp babalarını ararlar. Onun yönlendirmesiyle de doğum başarıyla gerçekleşir. Müthiş bir çekim ve görüntü yönetimi, karakter seçimi, kurgu, yönetmenlik, prodüksiyon. Hepsine alkış…
,Ancak TV’de bütün bu emeklerin bir anda boşa gittiği versiyonu oynatıyorlar. Süreyi kısaltmak için filmin birçok yeri tırpanlanmış. Öyle olunca da duygusal etki hayli azalmış. Hatta beyin ameliyatı yapar gibi dikkatle izlemiyorsanız, genç çobanların Nazlı’nın doğumuna yardım ettiğini anlamayıp, onu kesmeye çalıştıklarını da zannedebilirsiniz. Ez cümle… Mesajını iletmesi bakımından son derece başarılı hazırlanmış filmin TV’deki versiyonunun beklenen etkiye ulaşması mümkün görünmüyor. Ucuz etin yahnisi yavan olurmuş. Paraya biraz daha kıyıp uzun versiyonunu gösterseler de bunca emek, para ve zaman boşa gitmese.
Yeni “Challenge”a var mısınız?
Ya da Türkçesini kullanmak en iyisi… Yeni “meydan okuma” hareketini Enerjisa başlatmış. “E-posta Silme Hareketi”ne katılmak için 50 maili silip üç arkadaşımızı bu “meydan okumaya” davet etmemiz yeterliymiş. Çünkü 50 e-posta ortalama 8,6 milyon GB verinin temizlenmesi, böylece veri merkezlerindeki enerji tüketiminin azalması anlamına geliyormuş. Bana ve benim gibi bizim ajansta çalışan herkese “meydan okuyan” Bersay İletişim’in Ajans Başkanı Dr. Deniz Saydam Sarıkardaşoğlu oldu… Gördüğünüz gibi kabul ettim, e-postalarımı sildim ve üç kişiye değil, siz değerli Marketing Türkiye ailesine meydan okuyarak görevimi yerine getirdim. Siz de benim meydan okumamı kabul ederseniz, dünyamız için “iyi” bir şey yapmış olacağız.
Restorancılara ve perakendecilere “iletişim” fırsatı
Hazine ve Maliye Bakanı Doç. Dr. Nureddin Nebati’nin iş dünyasına yaptığı “Enflasyonla Mücadele” çağrısına ilk yanıt, fiyatları sabit tutacaklarını söyleyen marketlerden gelmişti. Onu, Tüm Restoran ve Turizmciler Derneği’nin (TÜRES) önerisi izledi. TÜRES Genel Başkanı Ramazan Bingöl, “Son dönemde birçok Emtia ve girdi fiyatında gerileme yaşandı. Dolardaki hareketlilik duruldu. Bu nedenle tüm restoran ve lokantalara Ramazan ayına kadar fiyat sabitleme çağrısında bulunuyoruz” demiş. Sektörler işin olurunu, olmazını tartışmaya başladı bile. İletişim boyutunda konuya bakmak da bize düşüyor… Burada restoran işletmecileri için “konu yönetimi” düzleminde ortaya koyabilecekleri iki iletişim yaklaşımı fırsatı görünüyor: İlki, fiyat sabitleyerek toplumsal fayda doğuracak bir adım attıkları algısının oluşturulması konusunda… İkincisi de fiyat rekabetinin ötesine geçerek “duygusal” fayda sağlayacak, kaliteli ürün ve hizmete dayanan bir rekabette farklılaşmayı sağlayabilmeleri hususunda… Haydi görelim sizi!..