“Bütünleşik sosyal medya yönetimi” çağı başlıyor -2
Instagram’da görsel bir şölen sunalım, X’te (Twitter) proaktif olalım, TikTok’ta durmadan eğlenelim ve YouTube’da trendlere oynayan bir içerik hazırlayalım… Threads mi? Muhakkak orada da yerimizi alalım! Marka evreni için bu yarış zorlu olsa da kaçınılmaz bir gerçeklik. Halihazırda hedef kitlelerine ulaşmak için sosyal medya üzerinden kıyasıya bir yarış içerisinde olan pazarlama evreni için oyuna bir yeni saha daha eklenince “şizofrenik marka” sendromu da güçleniyor. Peki ama platform sayısının hızla arttığı sosyal medya dünyasında kişilik bölünmesine yol açmayan, bütünleşik bir sosyal medya yönetimi mümkün mü? Sorunun yanıtını uzman isimlerden geliyor…
Markalar birer influencer gibi hareket etmeli
- Yeni mecraların devreye girmesiyle birlikte kitle iletişiminde kullanabileceğimiz kanalların sayısı arttı. Bu, ilk bakışta karmaşık bir yapı gibi görünse de aslında bu mecraların her biri kendi dinamikleriyle birlikte, markaların mesajını, duruşunu ve imajını hedef kitleye aktarma noktasında benzersiz bir fırsat. ✓ Markanın kimliğini ve konumlandırmasını net bir şekilde belirledikten sonra, her mecranın özgün yapısına, diline ve görsel dinamiklerine uygun içerikler üretmek esas olmalı. Markaların, bir içerik oluşturucu veya influencer mantığıyla hareket ederek, mecranın doğasına uygun ve organik içerikler hazırlaması gerekiyor. Reklamı andırmayan, fark yaratan projelerle kampanya süreçlerini zenginleştirmek, tüketicinin zihninde ve hayatında özel bir yer edinmek adına kritik. Ayrıca, reklam imkanlarından da etkili şekilde yararlanarak, kreatif içerikleri ve projeleri desteklemek markaların bu evrende ayakta kalmasını sağlar.
- Markaların ana değerleri ve vaatleri ne olursa olsun, her bir sosyal medya platformunun kendine özgü bir karakteri ve dinamiği var. Markaların insanlara benzediğini düşünerek yaklaşmak faydalı olacak; her insanın karakteristik özellikleri var ancak farklı ortamlarda farklı tutumlar sergileyebilir; elbette bazen komik bazen ciddi olabilir örneğin.
- Markaların ana konumlandırmasını geniş bir perspektifte ele aldıktan sonra, her platform için ayrı bir iletişim stratejisi geliştirmesi gerekiyor.
- Sosyal medya yönetiminde tutarlılık, markaların etkili bir şekilde hedef kitleyle iletişim kurabilmesi için kritik bir öneme sahip. Farklı hedef kitleleri göz önünde bulundurarak, OMO ve Finish gibi dinamik bir yaklaşım sergileyerek kadın ve annelere hitap eden markaları başarılı buluyorum. DİMES, Doritos, Mavi ve Netflix gibi markaların da sosyal medyada tutarlı ve markalarına özgü içeriklerle başarılı kampanyalar oluşturduğunu düşünüyorum.
Başarının sırrı doğal dile ve görsel dünyaya ayak uydurmak
- İletişim stratejilerinde markalar platformlardaki doğal dile ve görsel dünyaya ayak uydurduğu zaman başarılı oluyor, o platformu kendi dinamiğinde kullanan marka hedef kitlesini doğalında yakalıyor ve mesajını verebiliyor. Yapılması gereken temelde bütünleşik aynı mesajı verirken platforma göre dili ve görsel dünyayı ayrıştırmak ve ayrı yollar izlemek oluyor.
- Örneğin Threads aslında Twitter’a benzer olarak geldi gibi görünse de kendi dili, platform özelliklerine göre farklı bir duruşu, kimliği ve doğal bir iletişim dili var ve olacak. Yani metin bazlı her platform da aynı değil, video bazlı her platform da aynı değil. Hedef kitlenin iletişim ve görsel dili hepsinde değişkenlik gösteriyor.
- Netflix Türkiye bu anlamda iyi iletişim yapan marka örneklerinden. Genel olarak tüm platformlarda çatıdan bütünleşik benzer bir iletişim dili kullanırken, Instagram’da farklı Reels özelliklerini kullanıyor, onları iletişimine dahil ediyor. Story dinamiğine göre içerikler oluşturuyor, eski Twitter yeni X platformuna özgü kendi dilini kullanıyor, Threads’in günceldeki iletişimine dahil olacak şekilde platforma özgü bir iletişim yapıyor. Bu anlamda hedef kitlesine doğalında mesaj veriyor, onlarla aynı platformda aynı dili konuşuyor. Bu sayede de etkileşimleri, erişimleri, geri dönüşleri daha iyi oluyor.
Şeytan tüyü ya da bütünleşik iletişim dili
- Çok sayıda mecra olması bir şeyler kaçırıyoruz hissi yaratıyor ki evet kaçırabiliyoruz da. Bu noktada markalara bir insan gibi bakmaktan yanayım. Her ortamda bulunmaya ne enerjimiz ne de kaynaklarımız yeter. Bu durumda ihtiyacımız biraz da “Geçen konuşurken senden bahsettik” etkisi yaratabilmek. Olmamız gereken yerlerde kendimizi doğru anlatır ve sevdirebilirsek bulunmadığımız ortamlarda illa ki bizden iyi bahseden, “O, öyle bir şey yapmaz” diyen birileri çıkacaktır. Hedef kitlemizin olduğu her yerde bulunmak, yeniye cesurca kucak açmak elbette değerli ancak bu mecrada var olmaktan ziyade bir selam verip köşeye oturmak gibi.
- İletişim dili kim olduğumuzdan daha çok kim olduğumuzu nasıl yansıttığımızla ilişkili. Neredeyse hepimiz şu cümleyi duymuşuzdur: “Aslında öyle biri değil, tanısan çok seversin.” Bu durum markalar için de geçerli. Bütünleşik bir dil; oturmuş, tutarlı bir marka karakterini yansıtıyor. Kendimizi doğru anlatacağız telaşıyla hareket etmek yerine platformun imkan verdiği şekilde kendimizi olduğumuz gibi yansıtmak beklediğimiz etkiyi yaratacaktır. Bazıları her ortamda kendini sevdirir, kabul görür. Kimileri buna şeytan tüyü der, biz bütünleşik iletişim dili diyelim.
Threads’te ikinci postu ne zaman atalım?
- Threads açıldığında iki gün boyunca bir panik yaşandı. Ertesi gün de her şey unutuldu. Niye yaşandı bunlar, neye hizmet etti bilmiyoruz ama yeni bir mecra hayatımıza girdiğinde aynısını yaşayacağımızı biliyoruz. Sosyal medyada iletişiminde böyle bir yarış duygusu var.
- Aniden beliren trendlere katılırken ya da real-time marketing yaparken de bu var. Kimse geride kalmak istemiyor.
- Ajans tarafındaki durumu da anlatmaya çalışayım: Sosyal medyaya içerik üretmenin zihinsel yükünün TV kampanyası üretmekten hiçbir farkı yok. Ama TV kampanyası tasarlarken onlarca alternatif arasından seçilen tek bir iş yayına giriyor. Sosyal medyada ise mümkün olduğu kadar fazla paylaşım hedeflendiği için yayına girecek çok fazla sayıda kampanya tasarlamak gerekiyor.
- Bu, kısa sürede üç filmden oluşan bir TV kampanyasından 15 tane hazırlamak gibi bir şey. Sonra bu işleri düşük bütçeli prodüksiyonlarla hayata geçirme süreci başlıyor. Bu zaten başlı başına hafife alınan bir durum. Bu problemi kimse çözemediği için de çok akılda kalan sosyal medya hesapları göremiyoruz. Çünkü bu tempoda hem hakkıyla yaratıcı yaklaşım geliştirmek hem de onun uygulamasını yapmak kolay değil.
Platform odaklı yaratıcılık
- Sosyal medya platformlarındaki çeşitlenmeyi markalar açısından bir fırsat olarak görüyorum. Her platformun kendine has bir topluluğu ve onlar için sunduğu bir deneyim var. Bu sayede kullanıcılar arasında kişisel favoriler şekilleniyor.
- Standart bir kullanıcı Twitter, Instagram, Threads, TikTok, YouTube, Facebook, LinkedIn, Discord ve Snapchat gibi platformların tümünü aynı yoğunlukta ve ilgiyle takip etmiyor. Buradan hareketle markalar da platformların sunduğu hikayeleştirme deneyimine uygun stratejilerle birbirinden farklı ve daha geniş kitlelere ulaşma döngüsünü tamamlayabiliyor.
- Platformlara uygun içerik stratejileri konusunda markalar yalnız değil zira her platform bu anlamda markalara rehberlik de sağlıyor.
- Performans pazarlamasından marka inşasına, bilgi aktarımından duygusal bağ geliştirmeye kadar farklı amaçlar için farklı platformları kullanmak mümkün. Böylece markalar da hedef kitleleriyle iletişimi çok boyutlu hale getirerek daha derinlikli stratejilere yönelebiliyor. Fark yaratan stratejinin bir içeriğin platformlara göre adaptasyonu yerine platform odaklı yaratıcılık ve üretim olduğuna inanıyorum.
Güncel Haberler