Cumhuriyeti kadınların eşitlik mücadelesi taçlandırdı…
“Siyasi ve askeri muzafferiyetler ne kadar büyük olursa olsun, iktisadi zaferlerle taçlandırılmadıkça payidar olamaz.”
Mustafa Kemal Atatürk
Bundan tam 100 yıl öncesini, yeni bir cumhuriyetin kuruluşunu anlatan pek çok tarihçi pek çok sanatçı “küllerinden doğmak”la özdeşleştirir yaşanılan gerçekliği. Destansı bir söylem için şahane bir benzetme… Oysa bana kalırsa bu hikâye daha çok kozasını yırtan bir kelebeğin hikayesine benziyor. Dağılan parçaların tekrar bir araya gelerek yoluna devam etmesinin ötesinde, kozasını yırtarak özgürleşen bir halkın dönüşüm hikayesi…
Atatürk, siyasi ve askeri zaferlerin bütünlüklü bir anlam kazanabilmesi için “iktisadi zaferler”le taçlandırılması gerektiğini vurgularken tarih 17 Şubat 1923’ü gösteriyor. İzmir İktisat Kongresi’nde söylenen bu sözün ardından da bir dizi devrimci eylem planı ve rotası var kozasını yırtmış olan halkın…
Kendine yeten bir ekonomi için ilk yapılması gereken şeyin insana yatırım olduğu bilinciyle, Cumhuriyetin her bir ferdinin sağlık ve eğitim politikalarından eşit biçimde yararlanmasının sağlanması, 1927 yılında yapılan ilk nüfus sayımı, Hıfzıssıhha Enstitüsü’nün kuruluşu, okuma-yazmanın yaygınlaşması için her vatandaşını eşit kabul eden bir eğitim sisteminin inşasına başlanması öncelik kabul ediliyor. Kadınların, üretimde ve eğitimin her alanında aktif rol oynamasının kapıları aralanıyor…
Türkiye İş Bankası Müzesi’nde sergilenen “Yaşasın Cumhuriyet” sergisi tam da o günlerden 2 bini aşkın belge, fotoğraf, film ve objeyle anıyor bu dönüşüm hikayesini. İçeride elbette bunca kıymetli eserden herkese ilham verecek çok an ve anı var. Ancak sergideki bir fotoğraf karesi beni hayli düşündürüyor…
1925 yılında önü açılan kızlı-erkekli eğitimin ve muasır medeniyetleri geçmeyi hayal eden bir ulusun ilk okulundan yansıyan bu fotoğrafta 5 öğrenciden 3’ünün kız çocuğu olması toplumsal cinsiyet eşitliğinde ve kadınların üretimin, eğitimin her alanında aktif rol oynayabilmesinde bir mihenk taşı gibi duruyor…
İktisadi zaferlerin kazanılabilmesi için en önemli adımlarından biri olarak kadın-erkek eşitliğinin görüldüğü o yıllarda, takvimler 1934 yılını gösterirken Anayasa ve Seçim Kanunu’nda değişiklik yapılması sonucu Türkiye’de Kadınlar 22 yaşında seçme, 30 yaşında seçilme hakkına sahip olmuştu.
Avrupa’nın diğer pek çok ülkesinde ise ne yazık ki kadınlar, Fransa’da 1944’te, İtalya’da 1945’te, Belçika’da 1948’de, Yunanistan’da 1952’de, İsviçre’de ise ancak 1971’te seçme ve seçilme hakkına kavuşabilmişti…
Eğitimden üretime, fabrikalardan meclise kadınların hayatın her alanında eşit ve özgürce katılabilmesi bu topraklarda cumhuriyetle gelen dönüşüm sayesinde gerçekleşmişti elbette. O dönemlerde kazanılan haklar ve ardından gelen kadınların başarıları 1960’lı yıllarda İngiltere’de eşit ücret için gerçekleşen bir eylemde Hulton Deutsch’un objektifine tam da şu şekilde yansıyacaktı…
Cumhuriyetin ikinci yüzyılına adım atmamıza sayılı günler kala bu toprakların en güçlü ve gerçek mücadelesini “kadın hareketi”nin sürdürüyor olması ilham verici olduğu kadar kendi ilhamını da cumhuriyetin o ilk yıllarındaki fotoğraftan buluyor.
Bizimse belki de daha aydınlık bir yüzyıl için toplum olarak o günlere daha yakından bakmaya ve anlamaya ihtiyacımız var…
Türkiye İş Bankası’nın hayata geçirdiği “Yaşasın Cumhuriyet Sergisi”, Ankara’da Türkiye İş Bankası İktisadi Bağımsızlık Müzesi’nde ve Eminönü’nde Türkiye İş Bankası Müzesi’nde sene sonuna kadar pazartesi günleri hariç her gün ücretsiz olarak ziyaretçilerini bekliyor. Aydınlık ilhamlar bulabileceğiniz bu sergiyi sakın kaçırmayın!
Bu sergiyi mutlak görün: “Yaşasın Cumhuriyet!” sergisi kapılarını ziyaretçilere açtı