Deloitte’un yeni araştırmasına göre Y ve Z kuşağı COVID-19’u yeniden başlama fırsatı olarak görüyor
Deloitte tarafından gerçekleştirilen “2020 Küresel Y Kuşağı Araştırması”, Y ve Z kuşaklarının, daha iyi bir gelecek inşa etmek için vizyon ve kararlılığa sahip olduğunu gösterdi. Bu sene dokuzuncu kez düzenlenen ve COVID-19 pandemisinin yaşandığı eşi görülmemiş bir dönemde gerçekleştirilen araştırma, iki jenerasyonun da kendi toplumlarında ve küresel anlamda pozitif değişim için kararlı ve dirençli olduklarını ortaya koydu.
Ankete katılanların çoğu aile refahı, uzun vadedeki finansal duruma ilişkin endişe ve iş beklentileri nedeniyle kendilerini çoğu zaman stresli hissettiklerini belirtiyor. Fakat bu stres seviyesinin pandemi sonrası azaldığı gözlemleniyor.
Global katılımcılar için en çok endişe duyulan üç konu iklim değişikliği, fiziksel sağlık ve işsizlik olarak sıralanırken, pandemi dönemindeki çevresel değişiklikler daha iyimser bir bakış açısı sunuyor.
Y ve Z kuşakları pandeminin kendilerini topluma ve çevreye karşı daha duyarlı hale getirdiğini düşünüyor. Bu kuşak kapsayıcı ve toplum üzerinde pozitif etkileri olan şirketleri aktif olarak destekliyor.
Genel olarak Y ve Z kuşağın pandemi sonrası çevre konusunda daha umutlu, finansal durumları ve tasarruf konusunda daha bilinçli, ve devletlerin, iş dünyasının ve iş verenlerinin pandemiye verdiği yanıtlardan memnun olduğu gözlemleniyor.
Deloitte’un COVID-19 salgınından önce ve salgın sırasında iki faz halinde gerçekleştirdiği araştırmanın ilk fazında 43 ülkeden 13.715 Y kuşağı ve 20 ülkeden 4.711 Z kuşağı mensubu yer aldı. İkinci kısımda ise pandemiden farklı derecelerde etkilenen 5.501 Y kuşağı ve 3.601 Z kuşağından kişi katıldı. Araştırmada, COVID-19 pandemisinin yaşamlarımızda yarattığı radikal değişimden genç jenerasyonun daha fazla etkilendiği halde, Y ve Z kuşaklarının belirsizlik karşısında cesur ve dirençli bir şekilde dünyayı daha iyi hale getirme isteği öne çıkıyor.
Pandemi genç kuşağın işini dramatik şekilde etkiledi
Araştırma, pandeminin genç çalışanların işlerine olan etkisini de gözler önüne seriyor. Anketin yapıldığı dönemde Z kuşağının neredeyse yüzde 30’u ve 25-30 yaş aralığındaki genç Y kuşağının neredeyse çeyreği işini kaybettiğini veya geçici olarak ücretsiz izne çıkarıldıklarını söylüyor. Y kuşağının yalnızca üçte biri ve Z kuşağının yüzde 38’i istihdamlarının ve gelirlerinin etkilenmediğini söylüyor.
Y Kuşağının en çok endişe duyduğu konular refah seviyesi, kariyer planı ve fiziksel/ruhsal sağlık
Türkiye’den 300 katılımcının yer aldığı araştırmada, Y kuşağının sadece yüzde 17’si, ebeveynlerinden daha mutlu olduğunu belirtti. Bu rakam dünyada ise yüzde 26 oranında. Türkiye’de katılımcıların yüzde 66’sı, dünyada ise yüzde 45’i ebeveynlerinden daha az mutlu bir kuşak olduklarını belirtiyor.
Sonuçlara göre Türkiye’de Y kuşağının stres seviyesini en çok etkileyen konular refah seviyesi, kariyer ve iş olanakları, fiziksel ve ruhsal sağlık olarak öne çıkıyor.
İş yerine bağlılık arttı, evden çalışmanın yaygınlaşmasıyla iş stresinin azalması bekleniyor
Strese bağlı nedenlerle son 12 ay içerisinde işten ayrılanların oranı Türkiye’de ve dünyada yüzde 30’lar düzeyinde. Stres sebebiyle işten ayrılanların bunu işverenleriyle paylaşma oranları ise Türkiye’de yüzde 37 seviyesindeyken, dünyada bu rakam yüzde 44 olarak ortaya çıkıyor. Dünyada Y kuşağının yüzde 69’u, Z kuşağının ise yüzde 64’ü pandemi döneminde yaygınlaşan evden çalışma modelinin uygulanmaya devam etmesinin işteki stresi azaltacağını düşünüyor.
Geçen yıl, Türkiye’deki katılımcıların yüzde 71’i önümüzdeki iki yıl içerisinde mevcut iş yerlerinden ayrılacağını belirtirken bu oran bu sene yüzde 52’ye geriledi, dünyada ise yüzde 31 seviyesinde.
Bunun yanında endüstri 4.0 dönüşümünün ve etkisinin işlerindeki sorumluluklarından bir kısmını alacağını düşünenlerin oranı Türkiye’de yüzde 20 dünyada ise yüzde 17 seviyesinde. Etkisi olmayacağını düşünenler ise her iki tarafta da yüzde 30’lar düzeyinde.
Ekonomik, politik ve sosyal kutuplaşmanın artmasından endişe ediliyor
Finansal konularda Türkiye’deki katılımcıların yalnızca yüzde 22’si finansal durumunun önümüzdeki bir yıl içerisinde daha iyiye gideceğini düşünürken, dünyada bu oran hemen hemen iki katı. 2018’de sosyal-politik ve ekonomik durumun önlerindeki bir yıl içerisinde iyiye gideceğini düşünen Y kuşağı katılımcılarının oranı yüzde 40’lar seviyelerinde iken, 2019’da daha pesimist bir hale bürünerek yüzde 15’lere gerilemişti. 2020 için ise katılımcıların yüzde 21’i ekonomik olarak iyileşme beklerken sosyal-politik anlamda iyileşme bekleyenlerin oranı yüzde 17’de kalıyor.
Hem Türkiye’de hem dünyada araştırmaya katılan Y kuşağı ekonomik, politik ve sosyal anlamda kutuplaşmanın ve ayrışmanın daha da artacağı konusunda hem fikir.
Dirençli ve sağduyulu Y ve Z Jenerasyonu gelecek için umut vaat ediyor
Çevresel konulara da oldukça duyarlı olan Y kuşağı, insanların çevreye vermiş olduğu zararın çok büyük olduğunu ve artık geri dönüşü olmadığını düşünüyor. Türkiye’de ve dünyada katılımcıların yarısı bu konuda hem fikir. Türkiye’deki katılımcıların yüzde 91’i küresel ısınmanın başlıca nedeninin insan olduğu konusunda birleşirken bu oran dünyada yüzde 83 seviyesinde.
Raporu değerlendiren Deloitte Türkiye Yetenek Lideri Gülfer Irmak, genç neslin pandemi sonrası dönemi “yeni bir başlangıç olarak” umutla değerlendirdiklerini belirtiyor. Bu umudun bir bileşeni de, önceden daha negatif değerlendirdikleri çevre konusunda umutlarının artmış olması. Irmak; bu kapsamda, Türkiye’de faaliyet gösteren tüm firmaların, çevreye duyarlı bir çalışma düzeni sağlamalarının öncelikli konuları içinde yer alması gerektiğini vurguluyor. Yüzde 88 oranında Y kuşağının çoğunlukta olduğu ve 5 kuşağın bir arada çalıştığı Deloitte Türkiye organizasyonunda; esnekliğin, çevikliğin, farklı bakış açılarının ve global birikimin yer aldığı, Y kuşağının hassasiyet gösterdiği konulara önem veren bir kültür olduğunu paylaştı.
Raporu değerlendiren Deloitte Türkiye İnsan Kaynakları Direktörü Sinem
Tüzer ise belirli olan tek şeyin belirsizlik olduğu bu dönemde; Y ve Z jenerasyonu gençlerin, dünya genelinde pozitif bir değişim yaratma potansiyellerinin yüksek olduğunu belirterek, öne çıkan sağduyu ve kararlılık özellikleri sayesinde, gelecek planlarına ulaşacaklarını söyledi.
Raporun tamamına BURADAN ulaşabilirsiniz.