Dünya eski normale dönmek istiyor mu?
2020, hiç kimsenin öngöremediği bir yıl oldu. Ekonomik, politik ve duygusal kaosa yol açan COVID-19; bireylerin, ailelerin, sağlık sistemlerinin ve toplumdaki her sektörün sınırlarını test etti. Bununla birlikte pandemi, insanların başa çıkma ve uyum sağlama yolları bulma konusunda ne kadar başarılı olabileceğini de gösterdi. Ford, bu yıl dokuzuncusunu yayınladığı “2021 Geleceğe Bakış” trend raporunda, pandemi süreciyle yaşanan değişikliklerin 2021’de ve sonrasında dünyamızı nasıl etkileyebileceğini anlamak için Amerika, Asya, Avrupa ve Orta Doğu’da 14 ülkeyi kapsayan ve 13 bin kişinin katılımıyla gerçekleştirdiği araştırmayla tüketici davranışlarındaki ve tutumlarındaki değişiklikleri analiz etmiş. Raporda öne çıkan trendleri birlikte inceleyelim…
- Rapora göre, pandemi döneminin küresel ölçekte tüketicilerin yüzde 69’una dünyada yaşanan değişiklikler karşısında kendini bunalmış hissetmesine neden olduğu belirlenirken, pandemi sırasındaki değişikliklere ne kadar iyi adapte oldukları sorulduğu zaman, yüzde 47’si bunun “hayal ettiklerinden daha kolay” olduğunu söylüyor.
- Pandemi dönemindeki değişime direnç ve uyum sağlama konusunda kuşaklar arasında şaşırtıcı farklılıklar olduğu görülüyor. Z Kuşağı katılımcıların yüzde 63’ü uyum sağlamanın düşündüklerinden daha zor olduğunu söylerken Boomer kuşağında bu oran yüzde 42.
Basınç Noktaları
Covid-19’a yakalanma korkusu ve pandeminin eğitim, istihdam ve diğer alanları nasıl etkileyeceğine dair kaygılar sebebiyle dünya çapında endişe oldukça yüksek. Yetişkinlerin yüzde 63’ü bir yıl öncesine kıyasla daha stresli hissettiklerini, 5 kişiden 4’ü duygusal sağlık durumlarıyla daha çok ilgilenmeleri gerektiğini söylüyor. Salgının ruh sağlığı üzerindeki etkilerininin son derece farkında olan insanlar, bu durumla başa çıkmak ve bağlantı kurmak için yenilikçi yollar buluyor.
“Kaçış Aracı”
İş ve özel hayat arasındaki sınırlar kaybolmaya başladıkça “Bugün günlerden ne?” herkesin sorduğu ortak bir soru haline geldi. Tüketiciler, pandeminin ve evde kapalı kalmanın tekdüzeliğini aşmak için yeni kaçış yolları ararken pek çoğu kaçış için araçlarına sığınıyor. Aracı olan yetişkinlerin yüzde 25’inden fazlası aracını rahatlamak için kullandığını söylüyor. Her 5 kişiden yaklaşık 1’i aracını yalnız kalmak, yüzde 17’si ise çalışmak için kullandığını ifade ediyor.
Yalnızlık
Pandemi, tüketicilerin arkadaşlığa duyduğu ihtiyacı öne çıkarırken aile olma hissini de yeniden şekillendirdi. Yalnızlık, dünya çapında çok yaygın; her iki kişiden biri düzenli olarak kendini yalnız hissettiğini söylüyor. Bunu en yoğun hissedenler ise genç kuşaklar. Kendini düzenli olarak yalnız hissettiğini söyleyen Z kuşağının oranı Boomer’lara göre yaklaşık 2 kat daha fazla (yüzde 64 ve yüzde 34). Sonuç olarak, pek çoğu nerede yaşayacağını yeniden düşünüyor, ailesine yakınlaşıyor ve çevrimiçi ya da çevrimdışı olsun arkadaş edinmenin yeni yollarını buluyor.
Markalar “farkındalık sınavını” geçti
Pandeminin özellikle az gelirli topluluklar, etnik azınlıklar ve kadınlar üzerindeki orantısız olumsuz etkisi ile dünya genelindeki eşitsizliklerde ve dengesizliklerde uçurumlar büyüyor. Tüketicilerin bu uçuruma karşı farkındalığı arttıkça markalar aktivist ve girişimci duruşlarını ön plana çıkarıyor. Küresel ölçekte yetişkinlerin yüzde 76’sı markaların sosyal konularda bir duruş sergilemesini beklediklerini, yüzde 75’i ise markaların günümüzde doğru şekilde hareket etmeye çalıştıklarını düşünüyor.
Yeni normal
Neyi nasıl satın aldığımız pandemi döneminde ciddi bir dönüşüm geçirdi. Büyük veya küçük ölçekli olsun, şirketler baş döndürücü bir hızla bu dönüşüme uyum sağlarken pek çok tüketici yeni normali benimsiyor ve keyfini çıkarıyor. Küresel ölçekte yetişkinlerin yüzde 75’i pandemi başladığından beri şirketlerin alışveriş deneyiminde yaptıkları iyileştirmeleri beğendiğini, yüzde 41’i ise pandemi öncesindeki alışveriş yöntemlerine geri dönmek istemediklerini söylüyor.
Trafikte Dönüşüm
Pandemi eve sıkışıp kalmışız gibi hissettirmiş olsa da aslında yerimizde durmadık. Pandemiyle birlikte bireysel ulaşım da gelişiyor. Bisiklet satışları sıçrama yaparken şehirler bisikletçilere yer açmak için sokakları kapatıyor. İnsanlar kendi ortamlarını kontrol edebildikleri için otomobil alımına yöneliyor. Akıllı kent planlamalarıyla otonom sürüşün daha kapsamlı uygulanması ivme kazanıyor. Dünya çapında yetişkinlerin yüzde 67’si “otonom araçların geleceği konusunda umutlu” olduklarını söylerken ebeveynlerin yüzde 68’i çocuklarını bir yabancı yerine sürücüsüz bir otomobile emanet etmeyi tercih ettiklerini ifade ediyor.
Sürdürülebilirlik
Pandeminin ilk günlerinde dünya çapında sokağa çıkma kısıtlamaları uygulanırken hava kalitesindeki iyileşme “sürecin olumlu yanı” olarak kendini gösterdi. Ancak, plastik ve diğer tek kullanımlık malzeme tüketimi arttıkça bu iyimserlik hızla azaldı ve sürdürülebilir olmanın ve sürdürülebilir kalmanın her zaman eş zamanlı ilerlemediği fark edildi. Özellikle genç kuşaklar bu durumdan kaygı duyuyor. Küresel ölçekte Z kuşağı çalışanların yüzde 46’sı pandeminin bizi daha savurgan hale getirdiğini, yüzde 47’si ise pandeminin uzun vadede çevreyi olumsuz etkileyeceğini söylüyor.
Raporun tamamını incelemek için TIKLAYINIZ…